İbrahim Karagül
Olağanüstülükler çağı" olarak tanımladığım çok sert bir uluslararası iklime girdik. 11 Eylül saldırıları, ardından gelen ülke işgalleri ve terörle mücadele çağı söylemleri ile sınırlı değil bu “olağanüstülükler çağı". Bütün bunlar, coğrafyamızda yaşadıklarımız, Türkiye içinde yüzleştiklerimiz, merkez güçler arasındaki örtülü savaşlar, terör örgütlerinin böylesine destek görmesi, küresel ölçekte değerlerin anlamsızlaşması değil anlatmak istediğimiz.
Bunlar belki hazırlık dönemleriydi. Daha dar bunalımlardı. Daha üstesinden gelinebilecek krizlerdi. Tanık olduklarımız zaten olağanüstü gelişmelerdi. Ama endişem ve gözlemlerim, kişisel okumalarım daha vahim, endişe verici bir uluslararası kaosa işaret ediyor. Gürültülü, sıcak çatışmaların değil, sessizliğin haber verdiği, dikkatli izleyicilerin gözlemleyebileceği bir fırtına yaklaşıyor.
Çılgınlıklar dönemi: İflası engelleyecek güç kalmadı
Bu fırtına, sadece Türkiye ile ilgili değil. Sadece coğrafyamızla sınırlı değil. Uluslararası sistemin tamamen çözülmesi, çökmesi, ortaklık alanlarının darmadağın olması, geleneksel ittifak ilişkilerinin anlamsızlaşması, devletler ve toplumlar arasındaki güven ilişkilerinin yok olması, sistemik iflasın başlamasıdır bu.
Böyle bir dönem ancak kaos, fırtına ve olağanüstü gelişmeler yaşandıktan sonra sona erer, durulur. Bugün için bu olağanüstülüklerin yaşanmasını durduracak, engelleyecek hiçbir kurum, kuruluş, mekanizma ve değer kalmamıştır. Sadece gücün söz söyleyeceği, etkili olacağı, belirleyici olacağı bir dönemdir ve bu başlamıştır. Bir tür çılgınlıklar çağıdır bu. Koca devletlerin, ülkelerin, ittifakların bir şekilde kontrollerini kaybettiği, dengesiniyitirdiği, akıl dışı politikalara yöneldiği bir tarih aralığıdır bu.
ABD'yi dikkatle izleyin. Avrupa Birliği'nin merkez ülkelerini dikkatle izleyin. Rusya, Çin gibi ülkeleri izleyin. Bunlar, bugünkü uluslararası sistemi oluşturan, o gücü paylaşan ülkeler. İşte olağanüstülükler çağının büyük güç mücadelesi bu ülkeler arasında olacaktır ve bu başlamıştır. Pasifik'te başlamıştır. Doğu Avrupa-Baltık bölgesinde başlamıştır.
“İslam iç savaşı" tezi, Mekke savaşları planı
Soğuk Savaş döneminde geleneksel kriz alanları vardı. Soğuk Savaş bitince bu bölgeler daha da genişledi. Ama bu bölgeler hep, gelişmekte olan ülkelerde, onların sınırlarında, onların dahil olduğu sorunlardı. O zamanlar savaş “İslam'ın kanlı sınırları"ndaydı. Öyle tanımlıyorlardı. Soğuk Savaş sonrası “Savaşı İslam'ın kalbine yerleştireceğiz" dediler. Bir ölçüde bunu yaptılar da. Mezhep ve etnik kimlik üzerinden bölgesel savaşlar planladılar. Hatta “İslam iç savaşı" tezlerine Mekke'de, Kabe'de son noktayı koyacaklardı.
Müslüman dünyada bu planın alıcıları oldu. Mezhep üzerinden yayılma haritası çizen ülkeler ve örgütler, “Batı'nın İslam'la savaşı"nın gölgesi altında bir başka emperyal hayal kurdular. Mezhep kimliğini kullanarak ırkçı bir yayılma haritası çizdiler. Ve “İslam iç savaşı"nı projelendirenlerin sözlerini tekrarlamaktançekinmediler. Onlar Mekke Savaşları ile Müslümanları belki yüz yılayağa kalkamayacak şekilde ezmeyi planlarken bu ülkeler ve örgütler, tanklarını Kabe kapılarına dayama planları yapmaktan çekinmediler.
Oysa o savaş, Batı'nın kendi içinde yaşanacak
Oysa dünyanın karşı karşıya bulunduğu tehdit bu kadar değildi. Savaşı İslam topraklarına ihraç edenler, Müslümanları yeni yüzyılın tehditleri olarak tanımlayanlar, Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarına uzanan Müslüman Orta Kuşak üzerinde paylaşım savaşı başlatanlar, bu kuşakta yaşayanların dünyayı tehdit ettiğini pazarlayanlar, gerçek tehdidi ülkelerinden ve kıtalarından uzaklara itenler, kendi evlerinde sıkıntı olduğunu, gerçek düşmanın kendi içlerinde olduğunu yeni yeni anlıyorlar.
Bugüne kadar yaşananlar hep bizim coğrafyada olduğu için, onlar tehdidi hep bizim ülkelerimize ihraç ettiği için uluslararası sistemi ayakta tutabiliyorlar, kendilerini güvende hissedebiliyorlardı.
Atlantik ekseni çözülür, Avrupa Birliği bölünür
Ama bu olağanüstülükler çağı, onların açgözlülüğü, güç hastalığı, emperyal kimlikleri, kaynakların talan edilmesine dönük gelenekleri ile şekillenecek. Bu da, dünyanın geri kalanı için büyük bir tehdide dönüşecek. Ama bütüncül bir Atlantik eksenigöremeyeceğiz. Daha çok merkez devletlerin kendi yoluna gitmesine tanık olacağız, bu da yeni ayrışma ve çatışma alanları oluşturacak.
Kaynaklara, pazarlara ve iktidar alanlarına yönelik dünyanın geri kalanı ile sürdürdükleri paylaşım mücadelesi, kendi aralarında yaşanacak. Batı kendi içinde bölünecek, kendi içinde rekabete girecek.
Olağanüstülükler Çağı'nda kriz alanları merkez ülkelerin sınırlarına, içlerine yayılacak. AB'de sosyal patlamaların yaşanması, AB ülkeleri arasında ayrışmaların hızlanması ve Alman etkisindeki ülkeler dışındakiler arasında kopmaların başlaması, yeni Avrupa Birliği haritasının gündeme gelmesi, Atlantik'in iki yakasını ırkçı dalgaların esir alması, aşırı sağın yükselmesi yeni sert uluslararası iklimin besleyicisi olacak.
Hangi uluslar öne çıkar hangileri tarihe gömülür
Bugün bunları tartışmaya başladık bile. ABD'de Donald Trump'ın kazanması, Avrupa seçimlerinde aşırı sağın yükselmesiyle devam edecek. Belki yeni bir neocon yayılmacılığı, saldırganlığı göreceğiz. AB içindeki merkez ülkelerin emperyal geçmişlerine dönüşüne tanık olacağız ve bu da yeni bir saldırganlık, yayılma olarak öne çıkacak.
Şüphesiz bunlar, ekonomik alanda, küresel iktidar alanında taşlar yerine oturuncaya kadar devam edecek. Bu arada neler yaşanır, dünya ne tür bedeller öder, hangi uluslar öne çıkar hangileri tarihe gömülür, göreceğiz. Onların “yeni ulus yaratma" diye formüle ettikleri projelerin eski dünyanın bilgeliği, tecrübesi, kaynaklarının sağlam olması ve dayanıklılığı karşısında başarısız olacağını düşünüyorum.
Bugün ABD ve AB'nin, Türkiye'ye karşı terör örgütlerine açıktan destek vermesi, ülkemizi açıktan hedef yapmaları, işte o yeni harita planlarının sonucudur. Ama bölgenin bütün kurucu unsurlarının, toplumlarının ve devletlerinin güvenini kaybettikleri için söz konusu projeler başarısız olacaktır. Söz konusu haritalar uygulanamayacaktır. 20. yüzyılın başında olduğu gibi rahatça harita çizmeleri mümkün olmayacaktır.
Türkiye bu döneme nasıl hazırlanacak?
Her ülke, “Olağanüstülükler Çağı'na kendini hazırlamak zorunda. Bugünkü tehdit tanımları büyük oranda değişecek ve çeşitlenecektir. Bu çerçevede Türkiye ne yapmalı? Bizim asıl tartışmamız gereken budur. “Nasıl bir Türkiye, nasıl bir coğrafya, bu yeni uluslararası iklimde nasıl bir uluslararası ilişkiler yürütülmeli" olmalıdır. Türkiye için tehdit tanımları değişmiştir. Devlet-toplum ilişkileri değişmiştir. Dünyadaki değişim, bölgedeki krizler, Türkiye'yi kendini yeniden tanımlamaya, bölge ve uluslararası ilişkiler perspektifini değiştirmeye zorlamıştır.
Şahsen Türkiye'nin bu olağanüstülüğü gördüğünü, okuduğunu, buna hazırlık yaptığını, yapmaya çalıştığını düşünüyorum. Devlet aklı dediğimiz, siyasi akıl dediğimiz, kurucu akıl dediğimiz şey, hem Türkiye'yi hem coğrafyayı yeniden tanımlamıştır. Bu yüzden ülke yeni bir kuruluşun temellerini atmakta, tehditleri algılama ve onları savuşturma sicimini kökten değiştirmektedir.
Orta ve uzun menzilli füzeden nükleer arayışa
Bu yeni akıl, artık ABD'nin Türkiye'yi kontrol edemeyeceğini, çünkü 15 Temmuz'da olduğu gibi açıktan vurduğunu görmüştür. AB ile ortak bir gelecek olmayacağını, çünkü her fırsatta Türkiye'yi vurduğunu görmüştür. Bu geleneksel ortaklıkların bu ülkeyi savunamayacağını, savunmayacağını, onların elinde Türkiye için de bir yeni harita çalışması olduğunu görmüştür.
Türkiye kendi ayakları üstünde duracaktır, durmak zorundadır. Bunun için tarihinde hiç olmadığı kadar savunmasına, askeri teknolojiye ağrılık vermek zorundadır. Hava savunma sistemlerinden, orta ve uzun menzilli füzelerden nükleer arayışlara uzanan yeni nesil savunma sistemlerine kararlılıkla yönelmelidir.
Örgütlerle savaş dış müdahale ile savaştır
Batı destekli terör grupları üzerinden terbiye edilme dönemini bitirmek için, kendi öz savunmasını harekete geçirmek zorundadır ve bunu başlatmıştır. PKK, FETÖ ve diğer terör gruplarının tamamını Türkiye'ye karşı tek cephede toplayan iradenin kim olduğunu görmüştür.
Bu yüzden bu örgütlere yönelik mücadele tartışmasız bir dış müdahaleye direniştir. Olağanüstülükler çağında birçok ülke dostlarının saldırısına uğrayacaktır. Bu, daha şimdiden Türkiye'ye karşı yapılmıştır. Bugün Türkiye'yi vuran o “dostlar" yarın kendi dostları tarafından vurulacaktır.
Yeni dönemde kim kaç adım atarsa o kadardır
Yeni dönemde kim kaç adım atarsa o kadar kazançlıdır. Elini nereye uzatırsa o kadar vardır. Nüfuz alanı, etki alanı ne kadar genişse o kadar güçlüdür. Türkiye yeni bir kuruluşun temellerini atmaktadır. Eski tartışmalarla, kendine ayak bağı olan söylem ve siyasi çevrelerle vakit geçirecek durumda değildir.
Bu yüzden dış müdahale aracı olan örgütlerle mücadele ettiği gibi, içeride kendini yavaşlatan, zayıflatan yapıların da alanını daraltmalıdır. Adı üstende bu bir olağanüstülükler çağıdır. 17-25 Aralık ve son 15 Temmuz saldırıları birer dış müdahale, çokuluslu saldırıdır. Böyle bir dönemde saldırgan güçlerin sözcülüğünü yapmaya hiçbir ülkenin tahammülü olmayacaktır.
Musul-Halep hattının kuzeyi temizlenmeli
Eğer bu ülke, söz konusu fırtınadan sağ çıkacaksa, hatta daha güçlü çıkacaksa Musul-Halep hattının kuzeyi acilen güvenli kuşağa dönüştürülmeli, hangi örgüt olduğunu bakılmaksızın, hangi harita çizildiğine bakılmaksızın bu kuşaktaki bütün güvenlik tehditleri ortadan kaldırılmalıdır. Bu konuda yaşanacak tereddüt ve ihmal, ülkemize çok büyük acılar yaşatacaktır. Hiçbir güç, hiçbir ülke, bu konuda Türkiye'nin önünde açık düşmanlık yapamayacak, bu riskialmayacaktır.
Unutulmasın ki, tarih bugünkü tartışmalarla yazılmayacak, haritalara göre yazılacaktır. Göz göre göre bu kuşağın Türkiye'ye saldırı cephesi olarak inşa edilmesine izin veremeyiz. Bu bir intihar olacak, bugün hareket etmezsek yarın o savaş orta Anadolu'yakadar gelecektir.
İç işgalcilerin tasfiyesi ve 'acımasız mücadele'
Ülkemizin bu güvelik kaygısına bağlı hareket alanını daraltmaya dönük her girişim, söylem, muhalefet ve engel bir dış müdahale, dış müdahalenin içerideki uzantıları olarak tanımlanmalıdır. Çünkü onlar gerçek anlamda bir iç işgalcidir. Tıpkı FETÖ saldırısında olduğu gibi, tıpkı PKK saldırılarında olduğu gibi.
Olağanüstülükler Çağı'na yönelik bu hazırlıkları Türkiye başlatmıştır. Bundan sonra yapılması gereken; adımları sıklaştırmak, cesareti artırmak, tereddüt ve engelleri bir bir tasfiye etmektir. Çünkü bu bir varoluş mücadelesidir.
Uzunca bir süredir “acımasız direniş" olarak dile getirdiğim o mücadele başlamıştır. Bunu asla küçümsemeyin, çünkü o tarih değiştirecektir.
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2021
26.07.2021
28.06.2021
17.06.2021
14.06.2021
10.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
20.05.2021
17.05.2021