Markar ESAYAN

Cumhurbaşkanı Gül’ün korktuğu...
13.12.2012
5084

 Dikkatlerimizden kaçmış. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, geçen mayıs ayının sonunda Sayıştay’ın 150. kuruluş yıldönümünde ilginç bir konuşma yapmış. Özetle şunları demiş:


“Sayıştay’ı ayak bağı olarak görmememiz lazım, malî ve idarî konularda hesap vermemek diktatörlerde ve oligarşik yönetimlerde sözkonusu. Demokrasi ile idare edilen ülkelerde yeri geldiğinde hesap verilecektir. Yeni Sayıştay Yasası 2010 yılında çıktı. Bunun yeteri kadar sahiplenilmediği kanaatindeyim. En köklü reformlardan biridir. İlk defa kamu harcamalarının bütün alanlarda sivil, askerî, milli istihbarat, kitler, belediye şirketleri dâhil devletin bir kuruşunun bile harcandığı yerler Sayıştay denetimi içine alındı. Bu Türkiye’yi gelişmiş ülkelerin standardına taşımıştır. O zaman bu yasaya sahip çıkmamız gerektiği kanaatindeyim. Yolsuzluklar minimize edilecektir, kamu kaynakları etkin kullanılacaktır ve kimsenin şüphesi olmayacaktır. Son adımın TBMM Sayıştay Komisyonu’nun kurulmasından geçtiğini hatırlatmak isterim. Değerli Meclis Başkanı’ndan bu konuda içtüzük çalışmalarının biran önce başlatılmasını rica edelim.”

6085 Sayılı Sayıştay Kanunu, Sayın Gül’ün ifade ettiği ideale yakın hâliyle 3 Aralık 2010 tarihinde yasalaşmış, uyum mevzuatı çalışmaları nedeniyle uygulanmaya 2011 yılında başlanmıştı. Gül’ün uyarılarından bir ay kadar sonra, 2012’nin temmuz ayının başında, Meclis’in bir torba kanun görüşmesine Sayıştay ile ilgili bir değişiklik eklendi. İlgili ilgisiz yasaların içine doldurulduğu bu türden uygulamalara Torba Yasa adı veriliyor. 4 temmuzda önce 39 madde olan bu torba yasa, sabaha karşı 94 madde olarak çıkacaktı. AK Parti’li vekillerin verdiği yeni değişiklik tekliflerinin arasında, Sayıştay’ın denetleme yetkisini kuşa çeviren değişiklik de vardı ve bu maalesef Meclis’ten geçti.

Muhtemelen, bir ay önce yaptığı bu konuşmada, Sayın Cumhurbaşkanı Sayıştay Yasası’nın risk altında olduğunun veya en azından ülke için kritik öneme sahip olduğunun farkındaydı. Çünkü daha önce yapılmış bir başka düzenlemede kurumun birçok yetkisi kısıtlanmıştı. Ama Genel Kurul’un denetleme yetkisi hâlâ devam etmekteydi. Bu noktadan bakınca, Gül’ün temmuzdaki değişiklik hazırlığından haberi olmamış olsa dahi, bu kırpma girişimlerinden rahatsızlık duyduğu ve “Sayıştay Yasası sahipsiz” şeklindeki sert uyarıyı neden yaptığı ortaya çıkıyor.

Peki, ne yapıldı bu değişiklikle? Sonucu ne oldu?

Özetle: 1- Sayıştay’ın, denetlediği kamu kurumlarının görüşlerine uyması hükmü getirildi. 2- Sayıştay’ın kamu idarelerinin mali tablolarının doğruluğu ve güvenilirliğinin tesbiti ve iç kontrol sistemlerini değerlendirmesi yetkisi iptal edildi. 3- Sayıştay’a, aslında denetleme yetkisinin iptali anlamına gelen “denetlediği kamu idareleriyle birlikte rapor hazırlaması” görevi verildi. 4- Sayıştay Kanunu’nu tamamen anlamsızlaştıracak “iş ve işlemlerin gerekliliği, ölçülülüğü, etkililiği, ekonomikliği, verimliliği ve benzeri gerekçelerle” kamu idareleri hakkında rapor düzenlenemeyeceği hükmü getirildi. 5- Sayıştay’a, bir kere mevzuata uygun bulduğu bir işlemi, başka açılardan daha sonra yapacağı incelemelerde “mevzuata aykırı bulamayacağı” karara bağlandı.

Özetle yapılan bu son düzenlemenin ardından idarenin, yani devleti oluşturan 132 kurumun denetlenmesi imkânsıza yakın hâle getirildi.

TESEV’in “Zayıf Kalan Meclis İradesi: Sayıştay Yasası’nda Askerî Harcamaların Denetim Sorunu” raporunu hazırlayan Taraf Ankara Bürosu Temsilcisi Lale Kemal de sunuş konuşmasında Sayıştay Yasası’nın Denetimin Genel Esasları başlıklı 35. maddesinde yapılan değişikliğin, Sayıştay’ın etkinliğini önemli ölçüde ortadan kaldırdığının altını çizmişti.

Peki, derin devletle hesaplaşma, yüzleşme iddiasındaki bir iktidar partisi, kendi hazırladığı ve öneminin altını çizdiği bir kanunda neden 180 derece tavır değişikliğine giderek, bütçenin Meclis tarihinde ilk defa denetleme raporları olmadan görüşülmesi riskini göze alma cihetine gider?

Bilmiyorum. Umarım yanlıştan dönülür veya varsa bir “mantıklı” açıklaması, yapılır. Çünkü Türkiye artık “ne yapsak olur” düzenini bizden de bağımsız olarak terk ediyor. Bu türden radikal yanlışların adisyonunu beklediğimizden daha erken önümüzde bulabiliriz. Kendi menfaatini, geleceğini düşünmek bile, doğru yola dönmek için yeterli.

Aklı örten bir kibre sahip değilsek tabii.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar