Münir AKTOLGA
-BU EVRENDE VAROLAN HERŞEY-HER VARLIK, HER AN KENDİNCE BİR NAMAZ VE DUA HALİNDEDİR! İNSANIN GÖREVİ BU HALİ BİLİNCE ÇIKARARAK, DOĞA’NIN BİLGİSİNİ ÜRETMEKTİR!..
Bütün varlıkların, kendi kimliklerini, varlıklarını oluşturma süreci içinde her an yaptıkları işe dikkat edin, nedir bunların özü? Çevreyle etkileşmek, ya yeni bir denge-uyum-haline ulaşmak (ki, “Hak”, “adalet” bu denge ile uyumla birlikte ortaya çıkar), ya da çevreden gelen etkinin bozduğu eski dengeyi muhafaza edebilmek için çaba sarfetmek değil midir! İşte, “şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu” derken bir Yunus’un anlatmak istediği de bundan başka birşey değildir. Çünkü, varlıkların Hak’ka ulaşabilme çabası[1], her durumda sistem merkezinde bulunan izafi bir denge-sıfır-haline ulaşabilme çabasıdır! Herşey-her an kendince bir dua ve namaz halindedir derken anlatılmak istenen de bundan başka birşey değildir zaten!.
Bütün bu söylenilenleri şöyle de ifade edebilirdik: Madem ki herşey her an Hak’ka-sıfır haline, yani belirli bir denge durumuna- ulaşabilme çabası içindedir, o halde, bizim “varolmak” adını verdiğimiz iki denge durumu arasındaki izafi varoluş çabası, her durumda, Allah’ın adıyla (sıfır noktasından-Allah’tan) başlayan, başka bir sıfır noktasına (denge haline, yani gene Allah’a) ulaşabilme çabasından başka birşey değildir. Her durumda, Allahın adıyla-bismillahirrahmanirrahim-başlayan her izafi varoluş insiyatifi, gene onun-Allahın-varlığında yok olarak son bulur[2]. “Herşey her an Allah’tan yola çıkıp gene onadönüş halindedir”in (yani, “herşey her an yeniden yaratılmaktadır”ın) diyalektiği bundan ibarettir..
Bir adım ileri gitmek için önce bir adım geriye gidelim isterseniz. Şöyle demiştik daha önce:
“Bu evrende varolan her şey-bütün varlıklar- kendi içinde iki temel parçadan oluşan bir A-B sistemi iken (buradaki A ve B, varlıkların-nesnelerin iç dinamiklerini temsil eden sembolik ifadelerdir. Örneğin, organizma sözkonusu olduğu zaman, çevreden gelen informasyonu sistemin içindeki bilgiyle değerlendirip işleyerek bir reaksiyon modeli hazırlayan beyin A ise, onun hazırladığı bu reaksiyon modelini gerçekleştiren bütün diğer organlar da B ‘dir); aynı anda, iç diyalog açısından sistem merkezinde oluşan sıfır noktasında temsil olunan varlığıyla (gene organizma sözkonusu olunca, bu sistem merkezi beyinin içindeki, sabit olmayan, her seferinde yeniden oluşan bir sıfır noktasına tekabül eder) çevreyle etkileşmeye bağlı olarak, bir başka sistemin içinde onun bir parçası şeklinde de gerçekleşir-varolur[3].
Yani, içerden bakınca, sistem merkezinde oluşan sıfır noktasında temsil olunan (bir diğer deyişle, “kendi varlığında yok olan”) bir sistem (ki, Yunus’un “benden içeri” olan ben’i budur), ayni anda, dış diyalog-etkileşme- açısından bakınca, gene bu sıfır noktasında ortaya çıkan objektif-izafi maddi gerçeklik bir varlık şeklinde gerçekleşir, bilinir.
Peki sonra? Sonrası çok açık! Her seferinde, dışardan gelen etkinin bozduğu dengeye bağlı olarak ortaya çıkan reaksiyonu temel alan (buna bağlı olarak izafi bir varlığa-kimliğe sahip olan) bir sistem (her varlık), aynı anda, bu yeni etkenle-çevreyle birlikte yeni bir denge hali (yeni bir sıfır noktası) oluşturmaya çalışır. Yok eğer bu olmuyorsa da, yani, yeni bir denge hali oluşturulamıyorsa da, bu durumda o hemen sözkonusu dış etkiyi bertaraf ederek eski denge halini (sıfır noktasında temsil olunan) tekrar elde etmeye çalışacaktır. Yani bir sistem (her sistem, bütün varlıklar), her an, dışardan gelen etkiye bağlı olarak, çevreye uyumun gereği, ya yeni bir denge hali oluşturmaya, onun içinde onun bir parçası olarak varolmaya, ya da eğer dışardan gelen etki yeni bir denge halinin oluşmasına olanak vermiyorsa da, bu durumda, bozulan eski dengeyi yeniden inşaya çalışır.[4]
Örneğin, dışardan gelen bir foton sistemin bir üst kuantum seviyesine çıkmasına elveriyorsa, sistem (atom) bir üst seviyeye çıkar ve burada yeni bir denge (yeni bir sıfır noktasında temsil olunan yeni bir A-B sistemi) kurulur. Ama eğer gelen foton bu iş için yeterli değilse de, sistem onu tekrar dışarı vererek eski denge haline iner, eski dengeyi muhafaza etmiş olur.
Bu tablo içinde Hak, yani Tanrı-Allah nerede peki? Hak, her durumda o sıfır denge halinde-noktasındadır. Peki o sıfır nerede? O mu, o her yerde, “her yerde hazır ve nazır olandır” o! Ve bu evrende “ondan gayrı hiçbirşey yoktur”!..Peki, uzay zaman içinde böyle bir nokta var mıdır gerçekte? Hayır, yoktur tabi, sıfıra maddi bir varlık atfetmek olurdu bu, haşa, böyle birşey Hak’ka-Tanrı’ya eş koşmak anlamına gelirdi! Onun varlığı yokluğundadır!. Söyleyin bana, “ne yerdedir, ne gökte, ne adı vardır, ne tadı, ne rengi”...nedir bu tanımlamaya çalıştığınız şey? Bu evrende varolan herşey bir sistem değil midir? Evet mi! Peki bütün sistemler de kendi içlerindeki sistem merkezinde bulunan o sıfır noktasında temsil edilmiyorlar mı? Gene mi evet dediniz! İşte sizin, “bu evrende ondan gayrı hiçbirşey yoktur” diyerek ifade etmeye çalıştığınız gerçekliğin sırrı budur-sıfır noktasının gerçekliği budur! Kaf dağının arkasında saklı olan hazinenin sırrı budur!
Atalarımız bu gerçeği kendi terminolojileriyle şöyle ifade etmişler: “Tanrı insanı kendini bilmesi için yaratmıştır”! Peki insan ne yapıyor bunun için? Aynaya bakıyor ve diyor ki “En El Hak”! Kendi içindeki “kendisinden içeri” olan o “BEN’İ” hissettiği an “En El Hak” diyor Hallacı Mansur! Ve o an da yok ediliyor tabi! Neden? Çünkü sıfır hali konuşamaz! O, yani Hallacı Mansur “En El Hak” dediği an, kendini-kendi nefsini-o, yani kendi içindeki sıfır hali-Hak- sanma hatasına düşüyordu!
Peki Hak’ka ermek nedir, “Erenler” denilen atalarımız kimlerdir? Onlar, “ağzı var dili yok” olanlardır! Peki, ben ne yapıyorum şu an? Ben, “o” değilim ki! O olmadığımın bilincindeyim! Ben insanım ve onun gerçekliğini dile getiriyorum! Niye mi? Dedim ya, ben insanım işte! “Doğa insanla kendi bilincini yaratıyor” demiştik ya!. Yani o kendi kendine konuşuyor aslında! Kim bilir, belki “BEN” de öyle yapıyorumdur! Nedir o doğa? “Herşey” nedir? Herşeyin özü o sıfır noktası-hali değil midir!.İnsan olarak varoluş gerekçemiz de-“aradığımız” şey de- onun bilgisi, bilinci olmuş oluyor! Lafı uzatmayalım, hani bir söz var ya, “öküz nerde dağa kaçtı, dağ nerde yandı bitti kül oldu” diye, aynen öyle işte!..Yani boşuna aramayın, o size sizden daha yakın aslında!
Son bir nokta daha! Peki, madem ki herşeyin gerçekliği o dur, yani bütün sistemler sistem merkezinde bulunan o sıfırla temsil edilmektedirler. Bu durumda, “bu evrende ondan-yani sıfırdan başka birşey yoktur” demekle mutlak-metafizik bir gerçeklik olarak bir sıfır gerçekliğini kabul etmiş olmuyor muyuz? Hayır! Neden? Çünkü, herşeyin özünü oluşturan o sıfırın kendisi de izafi bir gerçekliktir. Yani öyle sıfır diye mutlak bir gerçeklik de yoktur!. Her varlıkla birlikte kendini de yeniden yaratarak onun sistem-varoluş merkezini oluşturan izafi bir gerçekliktir sıfır da. Atalarımız, “Allah varlıkları, tıpkı birer ayna gibi, onlara bakarak kendini seyretmek için yarattı” demiyor muydu!
ÇALIŞMAYI BİTİRİRKEN TEKRAR TASAVVUFUN DİLİNE DÖNEREK BİR DE “ŞÜKÜR” “SABIR” VE “HUZUR” NEDİR ONU GÖRELİM!..
Daha önce girişte şöyle demiştik:
Bütün varlıkların, kendi kimliklerini, varlıklarını oluşturma süreci içinde her an yaptık-ları işe dikkat edin, nedir bunların özü? Çevreyle etkileşmek, ya yeni bir denge-uyum-haline ulaşmak, ya da çevreden gelen etkinin bozduğu eski dengeyi muhafaza edebilmek için çaba sarfetmek değil midir!
Madem ki herşey her an Hak’ka, yani belirli bir denge durumuna ulaşabilme çabası içindedir, o halde, bizim varolmak adını verdiğimiz iki denge durumu arasındaki izafi varoluş çabası, her durumda, Allah’ın adıyla (sıfır noktasından-Allah’tan) başlayan, başka bir sıfır noktasına (denge haline, yani gene Allah’a) ulaşabilme çabasından ibaret oluyor. Her durumda, Allahın adıyla-bismillahirrahmanirrahim-başlayan her izafi varoluş insiyatifi, gene onun-Allahın-varlığında yok olarak son buluyor. “Herşey her an Allah’tan yola çıkıp gene ona dönmüş” oluyor..
Bu evrensel varoluş diyalektiği içinde, her an, belirli bir hedefe-Hak’ka- ulaşma çabası içinde gerçekleştiğinin farkına varan insan, aynı zamanda o anki varlığının bir önceki sürecin sonunda ulaşılan mevziden-Hak’tan- kaynaklandığının da farkına varmış olur ki, bu da o an neye “sahip olduğunun” bilincini beraberinde getirir. İşte şükür’ün diyalektiği budur. Daha başka bir deyişle, Dimyad’a pirince giderken evdeki bulgurun farkında olma, ondan vazgeçmeme, onu rizikoya atmama bilincidir bu! “Buna da şükür ya Rabbim” dediğin an neye sahip olduğunu-çıkış noktasını, zeminini- biliyorsun demektir; yeni hedeflere ulaşmaya çalışırken sahip olduğun varlığının o ana kadar ulaştığın hedeflerden kaynaklandığının farkındasın demektir.
Yapılan her iş, elde edilen her ürün-sonuç- bir sentezdir. Yani hiçbir zaman “ben yaptım oldu” diye birşey yoktur. Her durumda, bir A, neyin yapılacağının planını yaparken, bir B de onu hayata geçirerek gerçekleştirir [5]. Bu, her çocuğun bir babasının bir de annesinin bulunduğu anlamına gelir. “Çocuğu ben doğurdum, o halde o benim ürünüm”, ya da, “ben olmasam o da olmazdı o halde o benim ürünüm” diye birşey yoktur! Bu nedenle, her işin kaynağı nasıl ki o işin ortaya çıktığı “ilk durum” olarak Hak ise, yapılan işin sonunda ortaya çıkan ürün de gene Hak’kın bir başka ortaya çıkış halinden başka birşey değildir. “Herşey Hak’tan gelip gene Hak’kın varlığında yok olur”un anlamı budur.
Peki ya “sabır”, o nedir?Sabırın mantığı da gene aynı diyalektiğe dayanır. Eğer işi yapan, ürünü elde eden sadece “sen”-nefs-değilsen, ve ortaya çıkan ürün de sonunda “sana” ait bir “mal” değilse, o zaman neden “sabırsız” oluyorsun ki! “Her işin bir zamanı vardır” demişler atalarımız. Aslında “sen”- yani seni temsil eden o nöronal etkinlik de bu zaman dilimi içinde, ona bağlı olarak gerçekleşmiş oluyor. O halde, sabırsızlıkiki nedenden kaynaklanıyor. Birincisi, ortaya çıkacak ürünü kendi malın gibi tasavvur ettiğin için, bir an önce ona sahip olma duygusunun etki alanına girmiş oluyorsun (“acele işe şeytan karışırın” anlamı budur işte, çünkü şeytan içimizdeki o nefstir!). İkincisi ise (bu da gene bir sınıflı toplum hastalığıdır), kendi varlığını kendinde şey mutlak bir gerçeklik olarak algıladığın için, bilinç dışı bir çabayla bir an önce bundan-kendi nefsinden-kurtulmak istiyorsun! Kendin, ya da nefs dediğin şey nedir ki, son tahlilde bir aksiyon potansiyeli, yani nöronal düzeyde elektriksel bir etkinlik değil midir o? Bir kere oluştuktan sonra, kendi yapısı gereği bir an önce belirli bir denge durumuna ulaşarak onun içinde nötr hale gelmeye, yani yok olmaya çalışacaktır (yani, bizim “huzura ermek”olarak ifade etmeye çalıştığımız hal’e ulaşmaya çalışacaktır)! Çünkü huzur, nefsin kendini bilerek kendi varlığında-sıfır noktasındaki Hak’ın varlığında-yok olmasından başka birşey değildir..
Peki ya, sabır, o nereden kaynaklanıyor?Sabır, kim olduğunu-ne olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini bilme erdemine dayanır. Ki bunun da kaynağı bilişsel kimliktir. İnsan bilişsel düzeyde kendini bildiği an kendi içindeki varoluş zeminini de-yani “Rabbini” de bilmiş olur. Ki, bu durumda işi yapanın da ortaya çıkacak olan ürünün de özünde ondan, yani Hak’tan başka birşey olmadığı anlaşılıyor demektir. İşte, bu bilince ulaşan -benim bilinçli doğa dediğim insanadır ki, ona “insanı kâmil” diyor atalarımız.
Nasıl ki Allahın adıyla başladıysak gene onun adıyla bitirelim!. Çünkü, çalışma bittiği an ortaya çıkan yeni durum gene onunla birlikte ortaya çıkmış oluyor. “Ben” ise, onun kendi kendini ürettiği bu üretim faaliyetinde arada oluşan izafi zaman diliminde sadece bir vasıta olmuş oluyorum. İşte “peygamberliğin”-Allah’ın elçisi olmanın diyalektiği de bundan ibarettir. Her insan özünde Allah’ın elçisi olmaya adaydır! Çünkü Allah insanı “nefsini bilerek kendini bilmesi” için yaratmıştır. Aslında o hep-her an aynaya bakıp durmaktadır!. Ama ancak insanla birliktedir ki bilişsel anlamda o da kendini bilmiş oluyor!
[1]Yunus, ırmağın denize doğru akışını-onun ırmak olarak varoluşunun bu akış esnasında, buna bağlı olarak gerçekleştiğini- bir metafor olarak kullanıyor!. Onun, yani ırmağın denize-Hak’ka- ulaşma, denizin varlığında yok olma süreci-çabası içinde izafi bir gerçeklik olarak varolduğunu dile getirmek is-tiyor. Burada ilginç olan, ırmağın kendisinin de aslında o sudan başka birşey olmadığı. Kaynakla deniz-iki denge durumu-arasında çevreyle ilişkiye bağlı olarak suyun ırmak şeklinde izafi bir varoluş biçimiy le ortaya çıkışıdır..
[2]Bütün bunları bilişsel bilim terminolojisiyle “ilk durum”-“initial state”- ve “son durum”-“final state”- olarak da ifade edebilirdik. Herşey-bütün sistemler son tahlilde bir “ilk durumdan” yola çıkarak bir “son durumda” nihayet bulurlar. Varolmak denilen şey-etkinlik, bu iki durak arasındaki izafi gerçeklikten-oluşumdan başka birşey değildir. Bu evrende mutlak anlamda “kendinde şey” olarak varolan nesneler mevcut değildir. Materyalizmin ve idealizmin bütün o kuruntuları günlük yaşamın makroskobik-mekanik dünyasının yanıltıcı algılarından kaynaklanan illüzyonlardan başka birşey değildir.
[3]“Sistem Teorisinin Esasları, ya da Varoluşun Genel İzafiyet Teorisi-Herşeyin Teorisi”, www.aktolga.de 4. Çalışma
[4]Bütün bunları dinsel bir terminolojiyle-yani tasavvuf diliyle de ifade edebilirdik. Yukardaki paragrafta “sıfır noktası” yerine Hak, ya da Allah ifadelerini koyun yeter!
[5]Bak, www.aktolga.de 4. Çalışma
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023