Münir AKTOLGA
Hücre içinde dışardan gelen bir enformasyonun işlenmesi üç aşamada yerine getiriliyor...[1]
Birinci aşama, enformasyonun hücre zarından içeriye alınması aşamasıdır. İkinci aşamada, hücre zarında bulunan alıcılar (“receptor”) tarafından alınan enformasyon, çeşitli aracı sinyal molekülleri vasıtasıyla regülatör proteinlere (RP)[2] iletilir. Regülatör proteinler de, taşıdıkları bu enformasyonla giderler DNA’ların “kontrol bölgelerinde” gerekli yerlere yapışırlar, buralardan enformasyonun işlenmesi için gerekli olan bilgileri “çıkarırlar”. Sonra, kodlanarak mRNA’lara yüklenen bu bilgiler, mesaj taşıyıcı bu moleküllerle ribozomlara iletilir ve bir protein üretme fabrikası olan ribozomların gelen bu üretim planlarına göre gerekli proteinleri üretilmesi sağlanır. Bu şekilde üretilen proteinler, dışardan gelen madde-enerji-enformasyonu işlemek için özel olarak imal edilmiş, mesleki bilgilere sahip uzman işçiler oldukları için, bunların faaliyetleri sonucunda hammadde işlenir, ürün ortaya çıkar.
Bir hücrede enformasyon işleme mekanizmasının iki yolu:
Birinci yol,enformasyonun çeşitli sinyal molekülleri aracılığıyla, hücre içi birçok kanallardan-yollardan geçilerek DNA’lara iletilmesi sürecini kapsıyor. Hücreye, daha önceden tanınmayan yeni bir enformasyon geldiği zaman kullanılan bu yola “uzun yol” diyoruz (örneğin, tanınmayan bir virüs hücre için bilinmeyen bir enformasyondur).
İkinci yol ise, gelen enformasyonun daha önceden tanındığı, hücre hafızasında temsil edildiği durumlarda kullanılan “hızlı yoldur”. Bu durumda enformasyon, “latent” -saklı- olarak “hücre hafızasında” bulunan ve kendisini tanıyan -temsil eden- bir RP aracılığıyla, hücre içi “uzun yollardan” geçilmeden, direkt olarak DNA’lara taşınır. İşte, virüslere karşı geliştirilen aşıların rolü tam bu noktada ortaya çıkıyor...
Aşı nedir?..
Aşıdan amaç, hücrenin öğrenme sürecini başlatmaktır! Bunun için, henüz daha ortada bir tehlike yokken, ilerde organizmaya gelme ihtimali olan düşmana-“antigene” ilişkin zararsız hale getirilmiş enformasyonlar hücreye iletilerek hücrenin onu tanıması sağlanır. Böylece, ona karşı önceden önlem almanın yolunu açılmaktadır.
Nitekim, aşıyla birlikte hücre hemen yukarda ele alınan enformasyon işleme mekanizmasını harekete geçirerek gerekli savaşçı proteinleri -“antikor”- üretmeye başlar. Buna bağlı olarak, bu arada bir de -düşmanın kapıyı ne zaman çalacağı belli olmadığından- ilerde onun tekrar gelmesi ihtimali göz önüne alınarak, bu durumda zaman kaybı olmadan -“kısa yoldan”- gerekli reaksiyonu gösterilebilmek için mekanizmayı harekete geçirebilecek bir RP (Regülatör protein) üretilerek, üretilen bu RP “hücre hafızası” adı verilen sistemin içinde muhafaza edilir...

Olay çok basit görünüyor! Şöyle ki:
Genleri harekete geçiren, oradan gerekli bilgileri çıkaran RP’lerdir. Bu demektir ki, RP’ler gidipte genlere, genlerin “kontrol bölgelerine” yapışmadan (bu bölgedeki genleri aktif hale getirmeden) genetik mekanizma harekete geçmiyor. Üstelik, dışardan gelen bir enformasyonun işlenilebilmesi için hangi genlerin aktif hale getirileceğini bilen de gene bu RP ‘ler. Hatta bunların, bazı antigenlere karşı gerekli bağışıklık sistemi hücrelerinin üretiminde olduğu gibi, son derece seçici davranarak, bir oradan bir buradan genleri tarayıp gerekli bilgileri çıkarma gibi yetenekleri de var.[3] Yani bunlar (RP’ler) öyle gidipte genlerde rastgele bir yere yapışmıyorlar. Tamamen bilinçli olarak gidiyorlar hedefe. Ya da, eğer enformasyon DNA’lara (Şekilde gösterildiği gibi) hücre içi “uzun yoldan” geçilerek geliyorsa, bu enformasyonu taşıyan sinyal molekülleri DNA ‘lara geldikleri zaman, gidipte öyle rastgele bir RP ‘ne yapışmıyorlar! Enformasyonun işlenebilmesi için gerekli olan bilgilerin bulunduğu genleri kontrol eden belirli bir “DNA “kontrol bölgesinde” bulunan RP ‘lere yapışıyorlar. Çünkü, DNA’lar bir kitapsa eğer, bu kitabı okumayı bilen, bu kitapta neyin nerde olduğundan haberi olan agentler (ustalar) bunlar...
Öğrenme süreci ve „hücre hafızası“ konusu…
Her hücre, dışardan gelen madde-enerjiyi-enformasyonları işlerken, eğer gelen bu enformasyon hücre için yaşamı devam ettirme açısından hayati öneme sahipse, üretilen RP ‘lerden en az bir tanesini daha sonraki süreçlerde tekrar kullanabilmek için muhafaza eder. Böylece hücre, her biri belirli bir bilgiyi temsil eden RP ‘lerden oluşan bir bilgi deposuna-hafıza sistemine sahip olmuş olur...
Tabi buradan hemen, hücrenin içinde “RP sistemi” adı altında, dışardan gelen veya gelmesi muhtemel olan bütün enformasyonları tanıyan-temsil eden bir hafıza sisteminin bulunduğu sonucu çıkarılmamalıdır! Söz konusu “hafıza” ve “tanıma”, sadece, daha önceden gelen ve hücre tarafından alınarak gerekli işlemler yapıldıktan sonra “artık tanınıyor” statüsüne sokulan yaşamı devam ettirme açısından “önemli”enformasyonlar içindir...
Peki neden böyle bu, bir hücre neden öğreniyor, birisi mi zorluyor onu öğrenmesi için? Bir hücrenin öğrenme motivasyonunun kaynağı nedir?..
Sorunun cevabını yaşamı devam ettirebilme mücadelesinde buluyoruz. Her canlı, bu ister tek bir hücre, isterse çok hücreli bir organizma olsun, kendi varlığını çevreyle kurulan denge ortamında buluyor. Çevreden gelen enformasyonları işleyerek bir tepki-reaksiyon oluşturabildiği oranda varolma hakkını elde ediyor. Bu nedenle, dışardan gelen etkiler değiştikçe kendi varlığını sürdürebilmesi için onun da buna uyum sağlayabilmesi gerekiyor. Bu ise bir süreç. Ama her süreç gibi, bunun da, gerçekleşebilmesi için belirli bir zamana ihtiyacı var. Dışardan gelen bir molekülün alınması, bunun taşıdığı enformasyonun sinyal molekülleri aracılığıyla, hücre içi çeşitli yollardan geçilerek hücre çekirdeğine iletilmesi, orada, amaca uygun bir RP’in bulunup onun sırtına binilerek onunla birlikte genetik mekanizmanın harekete geçirilmesi, sonra da, DNA’lardan „çıkarılan“ enformasyonların mRNA’lar tarafından ribozomlara götürülerek, burada bunlara uygun proteinlerin üretilmesi, bütün bunların hepsi zaman alan süreçler. Yani bu yol, zaman alan, “uzun bir yol”. Örneğin eğer, bağışıklık sisteminde vücuda giren bir bakteriye ya da virüse karşı gerekli savunma hücrelerinin üretilebilmesi için bu yol kullanılırsa, savunma için gerekli proteinlerin üretilebilmesi için en azından üçle beş gün arasında bir zamana ihtiyaç duyuluyor. Bu ise çok uzun bir süre! Hayatı devam ettirebilme mücadelesinde öyle durumlar olabilir ki, hücrenin dışardan gelen bir etkiye karşı çok daha kısa zamanda cevap vermesi gerekebilir. İşte bu yüzdendir ki, evrim süreci, çevreden gelen enformasyonları çok daha hızlı bir şekilde işleyerek gerekli reaksiyonları anında oluşturabilmek, yaşamı devam ettirebilme kavgasında üstünlük sağlayabilmek için ikinci bir mekanizma daha oluşturmuştur:
Yaşanılan deneyimlerden öğrenmek; öğrendiğin bilgileri (ya da reaksiyon modellerini) daha sonraki deneyimlerde kullanmak için muhafaza etmek... İşte aşı ile, evrim sürecinin geliştirdiği bu mekanizma kullanılarak bağışıklık sisteminin daha güçlü hale getirilmesine çalışılıyor...
Aşıda klasik yöntem:
Önce söz konusu antigeni-virüsü üretiyorsunuz, sonra bundan zararsız hale getirilmiş ölü bir virüs elde ediyorsunuz, sonra da bunu aşıyla birlikte organizmaya vererek yukarda anlatıldığı şekilde bağışıklık sistemini harekete geçiriyorsunuz...
Buraya kadar tamam; ama bütün bu işlemlerin gerçekleştirilebilmesi için her şeyden önce son derece korunaklı bir üretim sistemine ihtiyacınız var. Çünkü süreç devam ederken dışarıya hiçbir sızıntının olmaması lazım. Yoksa, daha o ölü virüsü elde edemeden kendi elinizle virüsü üreterek dışarıya sızdırmış olursunuz.
Bu bir; ikincisi de bu türden aşı üretme süreci nisbeten yavaş işleyen bir süreç. Yani öyle “pandemi” falan gibi bir salgın durumunda kısa bir süre içinde çok fazla miktarda aşı üretmek mümkün olmuyor...
Aşı üretiminde kullanılan m-RNA tekniğine gelince...
İşte bütün bu nedenlerden dolayı, bilim insanları 90’lı yıllardan bu yana m-RNA tekniği adı altında yeni bir teknik üzerinde çalışıyorlardı. Aslında bu teknikle yola çıkarken amaç, kansere karşı bağışıklık sistemini aktif hale getirebilecek bir ürün geliştirebilmekti; ama tabi sonra araya “Covit 19 Pandemi” olayı girince, zaten teorik düzeyde hazır olan mekanizma hemen harekete geçirilerek son zamanların en önemli olayı olan yeni tipten bir Covit aşısı ortaya çıktı...
Şimdi, çok uzatmadan bu teknik nedir, nasıl işliyor önce bunu bir görelim:
Çok basit aslında! Laboratuarda virüsün genetik bilgileri çıkarıldıktan sonra, onun hücreye yapışmasını sağlayan “taç” görünümlü yüzey molekülüne ilişkin bilgiler -sadece bu bilgiler- kodlanarak (bu moleküle, “mızrak” anlamına gelen “spike” deniyor) bunlar enformasyon taşıyan bir tür transporter konumunda olan m-RNA aracılığıyla organizmaya-hücreye veriliyor. Dikkat edelim, aşıyla hücreye verilen virüsün bütününe ilişkin “genetik bilgiler” falan değil; sadece, virüsün yüzeyinde bulunan ve onun hücreye yapışmasını sağlayan “mızrak” görünümlü yüzey molekülüne ilişkin enformasyonlardır. Ama bunlar da öyle direkt olarak verilmiyor; çünkü o zaman bağışıklık sistemi daha bunlar ribozomlara gitmeden onları hemen tahrip ediveriyorlar! Bu nedenle, m-RNA ile hücreye iletilen bu enformasyonları ilk planda bağışıklık sisteminden saklamak için, onların üzeri bir tür lipid-yağ tabakasıyla kaplanıyor...
Gerisi kolay artık!..
Gelen enformasyonlara-planlara göre hücrenin protein üretme fabrikası olan ribozomlar bu hammadde enformasyona göre hemen virüsün yüzey molekülünün bir modelini yapıyorlar ve bunu bağışıklık sistemine sunuyorlar!.. Gerisini biliyoruz!.. Bağışıklık sisteminin bundan sonra ne yapacağını -nasıl çalıştığını- daha önce ele almıştık. Söz konusu düşmana karşı savaşacak proteinlere ilişkin bilgiler genlerden çıkarıldıktan sonra hücreye ait m-RNA ‘lara yüklenilen bu enformasyonlar gene ribozomlara götürülüyor ve orada gerekli savaşçı proteinler-askerler üretiliyor. Tabi bu arada, ilerde bu düşmanın tekrar gelmesi ihtimaline karşı bir de RP üretilerek bu “hücre hafızasına” konuluyor... Bu kadar!..
Bu yöntemin en büyük avantajı, üretim rizikosunu, masrafları son derece azaltması ve bir pandemi esnasında çok kısa zamanda çok büyük miktarlarda aşının üretiminin mümkün olmasıdır, ki bu da az buz bir şey değil!..
Ama bitmedi, bu tekniğin çok önemli bir yanı daha var:
Daha önce de altını çizmiştik! Bu teknik aslında -başlangıçta- kansere karşı mücadele amacıyla geliştiriliyor. Şöyle sanıyorum:
Kanserli hücreler, organizmaya dışardan giren bir virüs -dış düşman- gibi hemen bağışıklık sistemini harekete geçiren antigen konumunda olmadıkları için, bağışıklık sistemi bunları düşman olarak algılayamıyor ve bunlara karşı hiçbir şey yapamıyor!..
İşte bu yeni teknik tam bu noktada devreye girerek, kanserli hücreyi aynen bir virüs gibi dışardan gelen bir antigen-düşman konumuna sokarak onu bağışıklık sisteminin önüne atıyor!..
Örneğin, diyelim ki söz konusu olan prostat kanseri! Hemen bir operasyonla, veya biyopsiyle bu kanserli hücrenin örneği alınarak onun yüzey molekülüne ilişkin bilgiler çıkarılıyor ve bunlar aynen Covit aşısı örneğinde olduğu gibi m-RNA aracılığıyla organizmaya verilerek ribozomların bu enformasyonlara göre kanserli hücrenin yüzey molekülünün -sadece yüzey molekülünün- modelini üretmesi sağlanıyor. Böylece, organizmanın kendi ürünü olan kanser hücresi dışardan gelen bir antigen konumuna sokularak bağışıklık sistemine düşman olarak sunulmuş oluyor... Gerisini biliyoruz...
Dikkat edilsin, klasik yöntemi, yani ölü virüs üreterek bunu aşı olarak organizmaya verme yöntemini bu iş için -yani kansere karşı mücadele amacıyla- artık kullanamazsınız! Bu nedenle, m-RNA tekniği denilen bu yeni yöntem kansere karşı mücadele açısından çok önemli. Aslında, araya Covit’in girmesi ve onun bir virüste sınanması belki de kansere karşı mücadele açısından bir dönüm noktası da olacak.
Kim bilir, belki de “her musibette bir hayır vardır” sözüne uygun olarak bu Covit olayı kansere karşı mücadelede yeni bir yolun açılmasına bile neden olabilir!.. Bu nedenle, enseyi karartmayalım ve 21. Yüzyıl bilimine güvenelim...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları




















































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023