Osman CAN
Kuvvetler ayrılığı sloganıyla esasen arzulanan sonuç şudur: 1961 Anayasası ile birlikte bu ülkeye dayatılan siyasi iktidar-devlet ayrımı devam etsin. Siyasi iktidar demokratik seçimlerle işbaşına gelse de asla devlete egemen olmamalıdır. Meclis ve hükümet dışında devletin tüm erkleri ve kurumları demokratik meşruiyetin dışında yer almalı, ittihatçı-tekpartici zümreye özgülenmelidir.
YENİ yıla çözülmesi gereken pek çok sorunla, ama çözüme yönelik daha güçlü inanç ve beklentilerle girdik.Yeni Anayasa’nın daha fazla sürüncemede bırakılmayacağı bilgisi iyimserliği artıran diğer önemli bir nokta.
Ama herkes böyle görmüyor.
Türkiye’nin geleneksel siyaset anlayışının ötesinde bir siyasal perspektife sahip olamayan ve bu nedenle de Türkiye’nin eski siyasal düzeninin sahip olduğu denge mekanizmaların devre dışı kalmasını sorun olarak görenlere bakılırsa 2012 kötü geçmiş. 2010 referandumdaki evetler bu kötülükte önemli pay sahibiydi. Zira hayır kimileri için Kemalist hegemonyanın devamını sağlamakla kalmayıp AKP’den kurtulmayı mümkün kıldığından hayırlı bir sonuç doğurabilirdi. Daha naif kimileri için ise hayır eski Kemalist hegemonya ile demokratik temsil arasındaki savaş veya kriz dengesinin devamını sağlıyordu ve denge her zaman iyiydi... İdealleri bulundukları pozisyonları
Hiç bir zaman çoğunluk olamayacağını bilen birinci grubun, sistemin demokratikleştirilmesi yerine azınlık hegemonyasının peşinde koşma dışında bir vizyonu yok. Hukuk, demokrasi, barış, özgürlük, emek gibi kavramlarını bu arayış uğruna kirletmekten çekinmezler.
İkinci grup içindekiler bu kavramları kullanırken samimidirler. Ancak abartılı idealizasyonun ve gerçekçi olmayan beklentilerin yarattığı körlük, onları sürekli bir karamsarlığa itmekte, toplumun kendilerinden uzaklaşıp ilerlemesini de idealden uzaklaşma ve “kötüye gidiş” olarak yorumlarlar. Körlüğün ileri safhasında da, ideal demokrasiden uzaklaşmaktansa faşizmin güvenli limanında demirli bir şekilde beklemeyi tercih edebilirler. Zir ona aşinadırlar ve huyunu suyunu bilirler. Farkında olmasalar da onların idealleri sadece bulundukları pozisyondur ve bu pozisyon her daim statüko ile birliktedir.
Taşlamaya var, yok etmeye yok
Bir üçüncü grup ise evet dediğine pişman olanlar. Bunlar statükoya verilen savaşın içinde yer aldılar. Ama seçkincilikleri baki kaldı. Yeni demokratik siyasal güçlerin onların çizdiği doğrultuda gitmesi demokrasinin gerçekleşmesinin tek koşuluydu ve böyle olmayınca, onlar da ikinci gruba yaklaştılar. Paradoksal bir şekilde bunlar da statükonun devamından yana ilan edilmemiş bir tutuma girdiler; bir bakıma şeytanın taşlanmasına evet dediği halde, şeytanın yok edilmesine karşı çıktılar.
Her üç grup da 2012’nin kötü geçtiğinde hemfikir ve her üç grup da son ayların kuvvetler ayrılığı tartışmasının arkasında yer alıyor.
Bu nedenle de bu kesimlerin kuvvetler ayrılığı talepleri, sadece bir muhalefet sloganına dönüşüyor, gerçek zemininden uzaklaştırılıyor, kuvvetler ayrılığı ilkesi bu nedenle özünü kaybediyor.
‘İktidar devlete egemen olmasın’
Kuvvetler ayrılığı sloganıyla esasen arzulanan (ama 3. grubun farkında olmadığı) sonuç şudur: 1961 Anayasası ile birlikte bu ülkeye dayatılan siyasi iktidar-devlet ayrımı devam etsin. Siyasi iktidar demokratik seçimlerle işbaşına gelse de asla devlete egemen olmamalıdır. Meclis ve hükümet dışında devletin tüm erkleri ve kurumları demokratik meşruiyetin dışında yer almalı, ittihatçı-tekpartici zümreye özgülenmelidir. Bu talebe saygı duyulmayacağı gibi, tartışılması dahi abesle iştigaldir.
Faşizm ya da nasyonel sosyalizm
Biz demokratik bir kuvvetler ayrılığının temel esaslarını ortaya koymaya çalışalım. Demokratik bir sistemin birinci temel özelliği sadece egemenliği millete ait kılmaz, kullanımını da doğrudan veya dolaylı olarak millete bırakır. Yani kuvvetler ayrılığını konuşmak için, egemenliğin tüm görünüm biçimiyle millet tarafından kullanılması gereğini içimize sindirmemiz gerekir.
Bu yoksa demokrasi yoktur. Bu ilke geçerli değilse, “egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir” diye diye pekala faşist veya nasyonal sosyalist olunabilir. Zira faşizm ve nasyonal sosyalizm egemenliğin millete ait oluşuna itiraz etmezler. Bizde meclis adeta darbeyle feshedilip (1.4.1923) yerine tek parti diktatörlüğü inşa edilirken veya darbe ile meclis ve hükümet ortadan kaldırılıp, demokratik temsilin yasama yetkisinin en fazla çeyreğini kullanmasına izin verilirken de hicap duymadan “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” denir... ‘Meşruiyet için yeterli değil’
İkinci temel özelliği yasama, yürütme ve yargı erkinin millet tarafından kullanılıyor olması, devletin tüm birimlerinin demokratik temsil organları üzerinden millete bağlanmasıdır. Buna demokratik meşruiyet kuralı denir. Bir devlet organının sırf anayasada yetkilendirilmiş olması, meşru olması için yeterli değildir. Bu yetkinin bir zincirin birbirine bağlı halkaları gibi millete bağlanması zorunludur. Bu yoksa, demokrasi de yoktur. Bu yüzden 1961 ve 1982 Anayasalarının sadece yapılış usulü değil, esası antidemokratiktir. Kuvvetler ayrılığındaki handikap
Üçüncü temel özelliği ise şudur: Günümüzde egemenlik ancak temsil ile kullanılır. Ancak temsil bir iktidar yoğunlaşmasına yol açıp halka zarar verebilir. Bu durumda egemenlik halkın değil belirli bir azınlığın veya sermaye grubuna geçebilir. Bunu engellemek için de egemenliğin kullanımının farklı organların eline verilmesi ve bu şekilde devlet iktidarının dengeli bir şekilde kullanılması gerekir. Bu da kuvvetler ayrılığı ile mümkündür.
İşte burada bir handikap vardır: Eğer tüm erkler millete dayanacaksa, milletin çoğunluğu üç erki de kullanabilecek demektir. Peki çare nedir? Bunu sineye çekmek olabilir. Zira iktidarların demokratik temsil organlarında temerküz etmesi yanlış sonuçlar doğurabilir, ama azınlık bir zümrenin elinde birikmesi daha yıkıcı etkiler yaratır. 1925-1950 arası Türkiye’si buna iyi bir örnektir.
Bir iki kuvveti demokratik meşruiyetin dışına çıkarmak olabilir mi? Bu durumda egemenlik parçalanır ve millete ait olmaz. Milletin yetkilendirmediği organlar, milletin büyük bir çoğunluğuna karşı zümre çıkarlarının takipçisine dönüşür.
Demokratik meşruiyet yerini ideolojik meşruiyete bırakır. Siyasal denge, demokratik temsil ile azınlık zümre iktidarı arasında olur. Darbelerle oluşturulan ve 52 yıldır Türkiye’ye hakim olan yapı da budur.
Peki ne yapılmalı?
Bu sorunun cevabını bir sonraki yazıya bırakalım.
Yazarlar
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015