Pelin CENGİZ
Türkiye’de son birkaç haftadır doğal dengeler açısından kelimenin tam anlamıyla kara günler yaşanıyor. Rant kapısı olarak gördüğü her alanı “değerlendirmekten” geri durmayan hükümet, dünyada işsiz güçsüz kalmış nükleer şirketlerinin bir numaralı gözdesi. Hem Mersin Akkuyu’da hem de Sinop’ta yapılması planlanan santrallerin üstlenicisi şirketlerin kirli çamaşırlarına salı günkü yazımda değinmiştim. Santrallerin yaratacağı doğa katliamına ve potansiyel tehlikelere, üçüncü köprü ile birkaç ayda bir ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan Kanal İstanbul namı diğer “çılgın proje”eşlik ediyor. Yerli otomobil, yerli uçak filan derken, iktidarın bu haftaki kalkınma gündeminin yeni oyuncağı ise yerli nükleer santral.
Hükümetin inşaat odaklı kalkınma modelinin ajandasına üçüncü nükleer santralin yerli olabileceği sakızı eklendi. Kaba inşaatı yapabileceğimizden şüphe yok. Kaldı ki o bile belli bir teknik gerektiriyordur. Nükleer teknoloji ise ayrı konu. Başbakan, mühendisleri yetiştirmeye başladığımızı müjdeledi ya gerisi kolay.
İki yıldan önce üçüncü nükleer santralin yapılacağı bölgeyle ilgili spekülasyon olmayacağı söylense de, şimdiden İğneada’nın yanısıra Akçakoca’nın ismi kulislerde konuşulmaya başlanmış bile. Hemkentsel dönüşümle hem üçüncü köprü ve üçüncü havalimanıyla ve de Kanal İstanbul ile entegre olması açısından aslında İstanbul’un göbeği en iyi adres olur ama kendileri daha iyi bilirler tabii. Ayrıca, hükümet ve yandaşları, “ne yani nükleer santralde kaza olabilir diye nükleer santral mi yapmayacağız, marjinaller istemiyor diye ülke geri mi kalsın” diyebilir, kendi açılarından haklılardır da... Ancak, Türkiye şimdilerde resmî ideolojinin prangasını kırıyor, memlekette barış rüzgârları esiyor, tarihiyle yüzleşiyor ve Kürt realitesini tanıyor diye, iktidarın, gelişmiş ülkelerde tozlu raflarda duran ekonomik kalkınma modeli eleştiriden azade değil.
Defalarca yazdık ama yine tekrarlayalım. Nükleer ne ucuz, ne temiz ne de sürdürülebilir bir enerji türüdür. Kuracağınız santrallerde tahmini 25-30 yıl boyunca sürdürülebilir şekilde elektrik enerjisi sağladığınızı farz etsek bile, dünyadaki Fukushima sonrası nükleer karşıtlığını alaya almanıza, bazı şirketlere avantajlar sağlamanıza, dünyada hiç denenmemiş reaktörleri ülkeye inşa etmenize, nükleer atıkları ne yapacağınıza, bunun maliyetini nasıl karşılayacağınıza, sökümü nasıl gerçekleştirileceğinize yönelik, kimse “hayırdır ne bu gözü kapalı nükleercilik” demesin mi? Enerjide dışa bağımlılığı azaltıp maliyetleri aşağı çekmekten bahsedenlere kimse bunun ulusal çıkarlarla bağlantısı nerede diye sormasın mı? Nükleer kazaların canlı sağlığına ve çevreye yönelik olumsuz etkileri sonucu milyonlarca canlının ve geniş coğrafyaların etkileniyor oluşunun uçak kazalarıyla kıyaslanmasına kimse ses çıkarmasın mı?
Bu soruları çoğaltmak pekâlâ mümkün. Ancak, genel itibariyle nükleer santral yapma kararı ekonomik değil tamamen siyasi bir karardır. Fukushima sonrası gelen ulusüstü toplumsal baskıya pek çok devletin nasıl gözünü kapamayıp/ kapayamayıp nükleer santrallerini devreden çıkarma hedefleri koymak zorunda kalması siyasi bir kararsa, bunları yeniden devreye almak ya da yenilerini kurmak istemek de yine siyasi kararlardır. Hemen hemen tüm nükleer şirketlerin devletlere ait şirketler olması ve bu şirketlerin kâr garantisi olmadan bir projeye adım atmıyor oluşu da zaten, nükleerde alınan kararların politik oluşunun başka bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Nükleer santral demek sadece teknolojiye, know-how’a sahip olmak demek değil, en başta sorumluluk almak ve o sorumluluğun bilincinde olmak demek, nükleer santral için gerekli yan sanayileri oluşturmak, devletteki gibi kadrolaşmadan vasıflı işgücü çalıştırmak, gelecek nesillerin yaşamına ipotek koymamak demek. İktidar olarak bu ağır sorumluluğu almaya hazır mısınız? Sadece demeçlerde irade beyanından bahsetmek bunun için yeterli değil...
Bugün Türkiye’nin pek çok kentinde giderek artan talandan, doğa tahribatından bahsediyorsak, bunda iktidarın payının büyük olduğunu söylemek abartı değil. Muhafazakâr iktidar, hiçbir şeyi muhafaza etmeyen neoliberal kalkınmacı ekonomik gelişme modeline saplantılı şekilde bağlı. Bu saplantı da karşımıza kimi zaman kentsel dönüşüm kimi zaman yoktan var edilecek nükleer santral, HES ve termik santral kimi zamansa alışveriş merkezleri, konut projeleri gibi dev inşaat projeleri olarak çıkıyor.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022