Yıldıray OĞUR
Mısır, binlerce yıllık tarihinde ilk kez ülkenin liderini seçmek için bundan 10 yıl önce 2012 yılında sandık başına gitti.
İlk demokratik seçim de zaten bir yıl önce 2011’de yapılmıştı.
Tahrir Devrimi’nin ardından yapılan ve katılımın yüzde 50’lerde kaldığı ilk parlamento seçiminde sandıktan Müslüman Kardeşlerin partisi birinci, İslamcı Selefilerin partisi ikinci sırada çıktı.
Ülkeyi yöneten askeri konsey ile Müslüman Kardeşler arasında gerginlikler baş gösterdi.
Yeni anayasayla devrimin yönünün İslami bir rejime mi, seküler bir demokrasiye mi kayacağıyla ilgili kaygılar artmaya başladı.
Tam bu sırada Kahire’yi ziyaret eden Başbakan Erdoğan, Mısır’a laiklik tavsiyesinde bulunmuş, bu beklenmedik yerden gelen tavsiye kapalı kapılar ardından Müslüman Kardeşler’i kızdırmıştı.
2012’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken en merak edilen konu ise Müslüman Kardeşlerin aday gösterip göstermeyeceğiydi.
Ülkedeki en örgütlü yapı olan Müslüman Kardeşler, Tahrir Devrimi’nin öncüsü değildi.
Hatta Tahrir Meydanı’na cemaatin önce gençleri gitmiş, devletin gadrine çokça uğramış yaşlı kuşak gösterilere ilk başta temkinli yaklaşmıştı. Ama sonra onlar da devrimin içinde yer aldılar, büyük kalabalıkların toplanmasında etkili oldular.
Fakat Tahrir’de İslamcı bir devrim yapılmamıştı. Meydandan “tekbir”li sloganlar değil, “ekmek, özgürlük ve sosyal adalet” sloganları yükselmişti.
O yüzden 100 yıllık kapalı ve ortodoks bir İslami bir cemaat olan Müslüman Kardeşlerin kararı kritikti.
Müslüman Kardeşler de devrimin başından itibaren meydandan yükselen demokrasi, siyasi özgürlük, hukuk devleti taleplerine uyumlu mesajlar verdi.
Parlamento seçimlerinde birinci çıkmalarından sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermeyeceklerini, iktidarı tek başlarına kontrol etmekten değil, paylaşmaktan yana olduklarını açıkladılar.
Bu o kadar kesin bir karardı ki 2009 yılına kadar Müslüman Kardeşlerin Rehberlik Konseyi’nde olan Abdulmünim Ebu’l Futuh, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmakta ısrar edince hareketten ihraç edildi.
Müslüman Kardeşlerin eski gençlik liderleri olan, Mısır Tabipler Birliği başkanlığı yapmış doktor Ebu’l Futuh geleneksel Müslüman Kardeşler çizgisinin dışında ılımlı bir profildi.
Müslüman Kardeşlerin bir cemaat olmaktan çıkıp, siyasi bir partiye dönmesini din ve siyaset ilişkisinde sınırların netleştirilmesini savunuyordu.
Tahrir Meydanı’ndaki gençler arasında popülerdi. Hem liberallerle hem de İslamcı Selefilerle iyi ilişkileri vardı.
Tam da Mısır’ın bu geçiş sürecinde ihtiyacı olan İslamcılar ile laikler arasında köprü olabilecek bir isimdi.
Seçim kampanyası sırasında bu imajını destekleyen açılımlar yaptı. Cumhurbaşkanı seçilirse cumhurbaşkanı yardımcısı görevine bir Kıpti veya kadını atayacağını açıkladı. En büyük tartışma konularından olan seçimlerden sonra yapılacak anayasada İslam temelli demokratik bir sivil devlet vaat etti:
“İslami kurallara göre bir sivil devlet tüm yetki kurumların sorumluluklarının ve rollerinin halk tarafından belirlendiği bir anayasaya sahip olmalı. Buna modern devlet, sivil devlet, demokratik devlet de diyebilirsiniz. İslam cinsiyet, din ve renge göre ayrımcılık yapmaz. Yeni anayasada da yapmamalı”
Ortada iki iddialı aday görünüyordu: Mübarek’in eski Dışişleri Bakanı olan, Arap Birliği lideri Amr Musa ve Ebu’l Futuh.
Mısır tarihinde cumhurbaşkanı adayları arasında yapılan ilk televizyon tartışmasına da bu iki aday çıktı:
Tartışmada Futuh, Musa’yı Mübarek’in adamı olmakla, Musa da Futuh’u İhvancı olmakla suçladı. Amr Musa, Futuh’un “bir Müslüman’ın Hristiyan olmasında bir sorun görmediği” açıklamasının İslamiliğini sorguladı.
Tartışma Futuh’un devrim yanlıları arasındaki popülaritesini artırdı. Seküler kesimin kafasındaki şüpheleri azalttı.
Devrim sonrası yeni anayasada uzlaşmayı sağlayacak lider profili olarak Futuh’un adı anketlerde önde çıktı.
Müslüman Kardeşlerin geçici askeri rejimle anlaştığı iddia edilirken Futuh, geçici askeri rejime seçimden sonra bir dakika bile tahammül etmeyeceklerini açıkladı.
Fakat bu sırada zeminin ayaklarının altından kaymakta olduğunu fark eden geçici askeri konseyden devrimcileri ve Müslüman Kardeşleri endişelendiren adımlar geldi.
Cumhurbaşkanı adayı çıkarmayı düşünmeyen Müslüman Kardeşlerin bu kararını değiştirmesine neden olan ise eski rejimin önemli figürlerinin Cumhurbaşkanlığı adaylığı oldu.
Özellikle de Mübarek’in devrilmeden önce yardımcılığına getirdiği, eski istihbarat şefi Ömer Süleyman’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı…
Eski rejimin geri gelme ihtimali Müslüman Kardeşler içinde devrimin selameti için geride duralım diyenler ile “muhalefet cephesinde en büyük örgüt biziz, biz istediğimizi başkan seçtirmeliyiz” diyenler arasındaki mücadelede ikincilerin baskın gelmesine neden oldu.
Böylece Müslüman Kardeşler, hareketin önde gelen isimlerinden zengin işadamı Hayrat Eş Şatır’ı aday gösterdi. Bunun üzerine Selefiler de kendi adaylarını çıkardı.
Fakat geçici askeri yönetim hem Ömer Süleyman’ın hem de Müslüman Kardeşler ve Selefilerin adaylarını onaylamadı.
Müslüman Kardeşler ikinci adayları olarak, uzun yıllar mecliste görev yapmış bir mühendis ve akademisyen olan Muhammed Mursi’yi öne sürdüler.
Bu sırada Mübarek’ten sonra geçici olarak yönetimi devralan askeri rejim dikkat çekici bir ismin Cumhurbaşkanı adayı olmasına ise izin verdi: Mübarek’in son başbakanı olan eski hava generali Ahmet Şefik.
Böylece 2012’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine beş iddialı aday girdi: Ebu’l Futuh, Amr Musa, Ahmet Şefik, Nasırcı milliyetçi Hamden Sabahi ve Müslüman Kardeşlerin partisi Özgürlük ve Adalet’in adayı Muhammed Mursi.
İlk turda oylar bu adaylar arasında bölündü. Mursi %25, Şefik %24, Sabahi %21, Ebu’l Futuh %18 ve Musa %11 aldı.
İkinci tura Mursi ve eski rejimin adayı Şefik kalınca Mursi kılpayı farkla yüzde 51’le seçimi kazandı ve Mısır’ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı oldu.
Ama milyonların katıldığı bir devrimin ardından, devrilen Mübarek’in başbakanı karşısında gelen bu zayıf zafer Müslüman Kardeşler yönetiminin üzerinde bir demoklesin kılıcı gibi sallandı. Bu sırada eski rejimin unsurlarının kontrol ettiği Anayasa Mahkemesi parlamento seçimlerinin bir kısmını iptal etti.
Müslüman Kardeşler iktidar olmuştu ama muktedir olamamıştı.
Anayasa tartışmaları da Müslüman Kardeşler ile devrime destek veren diğer kesimler arasındaki mesafeyi açtı.
Müslüman Kardeşler cemaat olmaktan çıkamayınca, yıllar sonra gelen iktidarı diğer gruplarla paylaşmak istemeyince 2013’de Tahrir’de yine büyük gösteriler başladı ve ardından Mursi’nin güvenilir, dindar bir general olarak Genelkurmay Başkanlığı’na getirdiği Sisi’nin darbesi geldi.
Sonrası herkes için zulüm oldu.
Mursi hapishanede hayatını kaybetti. Bugün Müslüman Kardeşlerin bütün liderleri, devrime katılan genç liberal ve solcu aktivistlerin pek çoğu ya hapiste ya da yurtdışında sürgünde. Ebu’l Futuh da 2018’de hapse atıldı.
Bir ülke ve bir halk binlerce yıl sonra eline geçen büyük bir fırsatı böylece kaçırdı.
2012 seçim kampanyası sırasında Ebu’l Futuh ile birlikte çalışmış ve şu anda Türkiye’de yaşayan bir Mısırlı aktivist kaçırılan fırsatı şöyle anlattı:
“Ebu’l Futuh ve onun kapsayıcı söylemi son derece destek buldu ve Mursi girmese seçimi kazanırdı. Zaten seçimlerin ilk turunda 20% alması bunu gösteriyor. İslamcılar arasında da kendisinin geçmişinden ötürü büyük bir destek vardı. Bilhassa İslami kesimin gençleri ciddi destek verdi. Hatta en başta İhvan da aday çıkarmayacağını söylemişti, öyle olsa İhvan’dan da ciddi destek alırdı. İhvan dışında Selefiler arasındaki en büyük gruplar başta Ebu’l Futuh’u destekledi, sonradan son dakikada bir kısmı çekildi. Kampanya ekibinde dahi Selefi temsilciler vardı. Bazılarına göre ki ben de buna inanıyorum, Ebu’l Futuh başa gelse ordu için daha kötü olacaktı. İhvan’a ve Mursi’ye göre çok daha kararlı söylemleri vardı ve ordu ile istihbarat korktu. Önünü kesmeye çalıştılar. İhvan yönetimini tercih etti ordu. İhvan hem daha statükocuydu, onunla anlaşılabilirdi hem de kötü yönetim sergileyip kolayca yıpratılabilirdi, kutuplaşma politikalarına sürüklenebilirdi ki nitekim öyle oldu. Ebu’l Futuh olsa bu kutuplaşma tezgahını, devrimci muhalefet arası derin çatlaklar oluşturma planını böyle kolay uygulayamazlardı. Çünkü Ebu’l Futuh kısmen solcuları da liberalleri de İslami kesimin İhvan dışı gruplarını ve ayrıca eğitimli bir şehirli kesimin bir kısmını da temsil ediyordu.”
Bambaşka bir tarihsel anda ve siyasi ortamda yapılan 2012 Mısır Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin adayı kim olmalı tartışması Türkiye’de harareti her geçen gün artan “muhalefetin adayı kim olmalı” tartışması için önemli ibretler barındırıyor.
100 yıl iktidar mücadelesi vermiş Müslüman Kardeşler, tarihin o anında eline geçen büyük fırsatı, iktidarı paylaşmak, uzlaşmak yerine ele geçen tarihi fırsatı kaçırmamak masadaki her şeyi istemek için kullanmayı tercih etmiş ve hikayenin sonu büyük bir hüsranla ve yenilgiyle sonuçlanmıştı.
Çünkü Müslüman Kardeşler bir dini cemaat olarak kendi hatalarından dersler çıkarması, değişmesi, özeleştiri vermesi kolay olmayan bir yapıydı ve bu esnekliği göstermeyi de başaramamışlardı. İktidar tecrübesizlikleri yüzünden Mısır’ın statükosu ve Körfez merkezli istihbarat oyunlarıyla da baş edemediler.
Adayın ismi, kimliği dışında tartışmanın özü, ana teması çok benzer.
Bugün de başta CHP olmak üzere muhalefet bloğunu benzer bir ikilemle karşı karşıya. Çok uzun yıllar iktidara gelememiş bir parti CHP. 20 yıldır bir tek parti iktidarına karşı da sürekli kaybetmiş.
İlk defa tarihin bu anında muhalefetin büyük parçası olarak iktidara gelme ihtimali ufukta belirmiş durumda. Bunun bir partiyi ve taraftarlarını heyecanlandırması normal. 2019’da kazanılmış belediyeler bu heyecanı artırıyor, neden olmasın dedirtiyor.
Ama CHP’nin oy oranı yüzde 25 ile 30 arasında sabitlenmiş durumda. Tarihsel bagajı, ülkedeki siyasi iklim daha fazlasına izin vermiyor.
Bu yüzden ittifak zorunlu.
Peki bu durumda ufukta ihtimal olarak görünen bu iktidar daha baştan bu ittifakla paylaşılacak, muhalefetin farklı kesimleriyle gerçek bir uzlaşma zemini kurulacak mı yoksa bunlar taktiksel düzeyde kalacak, diğer bütün muhalefet parçaları uzun yıllar sonra iktidara gelme fırsatı için araç olarak mı görülecek?
Başta tabii ki ilki dense de bu kolay değil.
Çünkü gerçek bir uzlaşma ve iktidarı paylaşmak kendi mutlak hakikatini sorgulamayı, kendi hakikatinden geri adım atmayı da gerektiriyor.
Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısı bunu yapan bir çıkıştı.
O çağrıyı yaptığından beri Cumhurbaşkanı her konuşmasında “helalleşme diyorsun” diye başlayan cümlelerle bu çağrıya uymayan CHP’lilerin çıkışlarını hatırlatıyor.
Tek başına bu bile çağrının ne kadar doğru bir yere dokunduğunu gösteriyor.
Ama Kılıçdaroğlu bu çıkışıyla iktidardan gördüğü ilgiyi kendi camiasından göremedi. En baştan itibaren helalleşmeyi büyüten tepkiler, destekler gelmedi, aksine kimlerle helalleşilip, kimlerden hesap sorulacağı listeleri yapıldı. “Biz niye kendi hatalarımızı öne çıkaralım ki”, “zaten hatamız mı var”, itirazları yükseldi.
Halk TV’ye uzun bir süredir iktidarı eleştiren Nihal Bengisu Karaca’nın bile çıkmasına tahammül edemeyen, cepheyi genişlettikçe ipin ucunu, kontrolü kaçırmaktan korkan, geniş bir muhalif kesim var.
Aslında bir çeşit diyalog çağrısı olan endişeli muhafazakarların bizi ikna edin çıkışları bile “başlatmayın endişelerinize” tepkileriyle karşılaşıyor.
DEVA, Gelecek gibi partilere karşı hala akla gelen ilk sorular da “siz de” ile başlıyor.
Diyalog için ilk adımları atanların gördüğü bu muameleyi, muhalefete güvenmediği henüz böyle bir adım atmamış iktidar seçmenleri de izliyor ve önden gidenlere yapılan muamele, muhalefete karşı güvensizliklerimi artıyor.
Çünkü bu muhalif kesim yıllardır örselendiğini düşündüğü fikirlerinin haklı çıkmasını, iktidara gelmekten daha çok önemsiyor.
Mevcut iktidar gerilerken, yıllarca yenilmiş fikirlerinin yanlış olabileceğini kabul etmek, özeleştiri vermek istemiyor.
İktidara gelme hayallerinde yeni bir başlangıç yapmak, yeni bir merkez inşa etmek, toplumsal uzlaşmadan daha heyecan verici olan kısım hesaplaşmak, tasfiye, eski iktidara destek verenlerin cancellanması.
İşte tam da bu yüzden 2012 Mısır cumhurbaşkanlığı seçimindeki tartışmalara dönüp bakmak faydalı olabilir.
CHP’nin de Müslüman Kardeşler tecrübesinden öğreneceği çok şey var.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025