Ali BAYRAMOĞLU
Terör eylemleri, özellikle savunmasız sivillere yönelen, gündelik hayatı savaş meydanı haline çeviren eylemler pek çok açıdan ciddi sonuçlar üretiyor.
Özgürlük alanı meselesi bunlardan birisi...
11 Eylül 2001 sonrası güvenlikçi dalganın özgürlük alanı ne denli daralttığını yaşadık, kalıcı etkilerini hala soluyoruz.
Bu tür eylemler açık topluma yönelince, o toplumun içine kapanmasına yol açıyor, “kuşkucu ve güvenlikçi” bir ruh halinin filizlenmesine zemin hazırlıyor.
Bugün Fransa'da bu çerçevede iki dizi büyük çelişki yaşanıyor.
İlki şu: Özgürlük ve güvenlik arasında birincisinin şemsiyesi altında ilişki kuran bir toplum, terörün gündelik hayata sızmasıyla şemsiyeyi hızla terse çeviriyor. Özgürlüğün korunması için güvenliği öne alıyor, bunun için özgürlüklerin kısıtlanmasını benimsiyor. Bu, elbet şaşırtıcı değil, yaşanan felaket, karşı karşıya kalınan travma karşısında kaçınılmaz bir durum.
Ancak fazlası da var.
Söz konusu olan sadece benimseme değil, aynı zamanda bir talep. Ve talep sıkça özgürlük fikrinin araçsallaşması, çifte standartlı hale gelmesi üzerinden oluşuyor.
Önemli bir felsefeci Judith Butler, saldırı sonrası bulunduğu Paris'ten kimi gözlemlerini aktarırken bu konuda şunları söylüyor:
“Televizyonda farklı Müslüman topluluklar ve politik görüşler arasında ayrım yapmaya çalışan yorumcular 'ayrıntılara' takılmakla suçlanıyorlar. Görünen o ki, bozguna uğratılması için düşman kapsamlı ve tekil olmak zorunda. Kamusal söylemdeki Müslüman, cihatçı ve IŞİD arasındaki farkı ayırt etmek ise zorlaşmakta…”
İkinci çelişki devlete, siyasete ilişkin.
Fransa gibi özgürlük ve açık toplum fikrini merkez alan bir siyasi gelenek, terör eyleminin sınırladığı özgürlüğü korumak için özgürlükleri sınırlayan bir düzene evrilme sinyalleri veriyor.
Fransa Başbakanı Manuel Valls dün yaptığı bir açıklamada “güvenlik özgürlüklerin en önde gelenidir” diyordu. Elbet doğru bir tespit bu. Yaşam hakkından tutun varoluşun çeşitli alanlarına kadar uzanan özgürlükleri kuşatıyor.
Ancak, bu özgürlük nasıl sağlanır, sorusu da bundan daha az önemli değil.
Malum, Fransa'da olağanüstü hal ilan edildi. Fransa'da sadece üç kere uygulanmış: İlki 1958'de Cezayir olaylarında, ikincisi 1961'de Cezayir'e bağlı olarak generallerin darbe girişiminde ve son olarak sadece bazı illerde 2005 banliyö ayaklanmalarında. 2005'de olağanüstü hal ilan edildiği zaman 100'e yakın profesörün, basının bu rejime büyük tepki gösterdiğini unutmamak gerek. Mayıs 1968'de hükümetin gidip geldiği öğrenci olaylarında bile ilan edilmemiş bir rejimden söz ediyoruz. Bu rejimin dayandığı 1955 yasası, valilere ülkeyi polislerle yönetme yetkisi veren, birçok temel hak ve özgürlüğü (ev baskınları, takdirle yapılan aramalar, gözaltı süreleri, tedbir gözaltıları, toplanma özgürlüğü, basın özgürlüğü vs) askıya alan yetkiler veriyor.
Bunun içindir ki, bu rejim hükümet tarafından ancak 12 gün için ilan edilebiliyor. Daha sonrası yasamanın devreye girmesi ve yasa çıkarması gerekiyor.
Şimdi Fransız hükümeti bu hükmü değiştirme arayışında. Dün Fransız parlamentosunda 12 günlük hükümet yetkisinin 90 güne çıkarılması görüşülüyordu.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın bu koşullar içinde bir siyasetçi, sivil yönetici gibi bir ordu komutanı gibi davrandığına dair tespitler, eleştiriler de bu durumun bir parçası...
Ancak gelin görün ki, yapılan son bir ankette Fransızların yüzde 73'ü saldırı sonrası Hollande'ın tutumunu “olması gerektiği” şeklinde buluyor ve onu destekliyorlar.
11 Eylül benzeri güvenlikçi bir etki, bunun dalga dalga başka ülkelere yayılması endişe vericidir.
IŞİD gibi yapılarla mücadele için Ortadoğu'da askeri ittifaktan dini alan tartışmalarına, entegrasyon sorununun çözümüne tüm meseleler masada olmalıdır.
Yazarlar
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.08.2025
2.08.2025
6.07.2025
4.07.2025
28.06.2025
26.06.2025
21.06.2025
19.06.2025
8.06.2025
5.06.2025