Atilla YAYLA
Piyasa iktisadı bilgisinden nasipsiz veya piyasaya kökten karşı kimseler genellikle kârı kötü ve kâr peşinde koşmayı insanlığa zararlı bir faaliyet olarak görür, yansıtır. Bu bakışa göre, kâr, kâr peşinde koşanları neredeyse insanlıktan çıkartır, başta fakirler olmak üzere tüm topluma ağır zararlar verir. Kâr peşinde koşmayan kamu sektörü bu yüzden mübarek ve yararlıdır.
Bu görüşlerin bir anlamı var mı? Var, ama hayırhah değil. Kârı ortadan kaldırmaya çalışmak, insanlığa çok zarar verir, hatta insanlığı felâkete sürükler. Kamu sektörünün bir türlü maliyet-etkin çalışamaması ve ülkelere zarar üstüne zarar vermesi kâr motivasyonunun sektörde işlememesi yüzünden. Bu gerçeği ağır ekonomik bilgi aktarımına ve karmaşık analizlere girmeden anlatmak ve açıklamak mümkün mü? Ne mutlu bize ki, evet. Richard Stroup tarafından yazılan ve esas itibariyle çevre ekonomisi üzerinde yoğunlaşan, Prof. Dr. Ahmet Uzun'un başarıyla dilimize aktardığı Eko-nomi (Liberte, 2013) adlı önemli küçük kitap bunu yapıyor. Kitaba dayanarak şu bilgileri aktarmak istiyorum:
Özel sektörle kamu sektörü arasındaki en mühim ayrım veya fark ilkinde kâr kurumu bulunurken ikincisinde bu kurumun bulunmaması. Bu, tabiatıyla, önemli neticelere vücut vermekte. Sıradan insanların kârı, en azından aşırı olduğunu düşündükleri hâliyle, kötü görmesine karşılık, kâr piyasa ekonomisinin önemli kurumlarındandır. Piyasanın olabilmesi için ve olduğu her yerde mutlaka kâr kurumu var olur. Kâr nedir? Neye yarar? Stroup'tan aktaralım:
“Özel sektörde, kâr oranı, kaynakların satın alma maliyetine oranla ne kadar çok katma değer yaratıldığının bir ölçüsüdür. Kâr açık bir performans indeksi sağlar. Rekabetçi bir piyasada, kâr, kaynakların, nihaî ürünün alıcılar için ifade ettiği değerden daha düşük bir fiyatla satın alındığını gösterir. Bir zarar ise, ürünün, onu üretmek için ekonominin geri kalan kısmından alınan kaynaklardan daha düşük değerde olduğunu gösterir”. Demek ki kâr, özel sektörde, bir firmanın etkin çalıştığının, bir üretimin kaynakların etkin kullanılması suretiyle yapıldığının işaretidir.
Buna karşılık, kamu sektörü bu ölçütten mahrumdur. Stroup'un sözleriyle, “…Kamu sektöründe kâr gibi bir performans göstergesi yoktur, dolaysıyla devlet firmalarının yöneticileri genellikle ekonomik etkinsizliğe rağmen görevlerine devam ederler. Kamu sektöründe düşük kârlardan dolayı müsrif programları sona erdirmek için özel sektör iflasına ya da geri çekilmesine paralel bir mekanizma yoktur. Aslında, amaçlara ulaşmada başarısızlık ve kötü performans kamu sektöründe daha fazla finansman için gerekçe olarak sıklıkla kullanılmaktadır”. Yani, kamu kurumları kaynakları etkin kullanamadığı zaman, tasfiye edilmek veya küçültülmek yerine, daha fazla kaynak aktarılarak ödüllendirilmektedir.
Bu gerçeğin ışığında kolayca ulaşılabilecek bir sonuç, kamu sektörüne de rekabetin olabildiğince enjekte edilmesi gerektiğidir. Bu yapılabilirse, “…kamu sektörü içinde müşevvik veri iken, hükümet birimlerinin rakiplerle karşılaşması hayatî derecede önemlidir. Rekabet performansı iyileştirecek, maliyetleri azaltacak ve yenilikçi davranışı uyaracaktır. Netice olarak kaynakların israfı azaltılabilirken, vatandaşlar da kendi paralarının karşılığını daha çok alacaklardır”.
Kuşku yok ki, özel sektördeki rekabet olduğu gibi kamu sektörüne taşınamaz. İki sektördeki müşevvikler ve işleyiş biçim kökten farklıdır. Ancak, yine de bazı şeyler yapılabilir. “Devlete rekabeti getirmenin bir yolu, birimleri, kendi bütçelerinin bir kısmını ya da tamamını kullanıcı ücretlerinden kazanmaya zorlamaktır. Diğer bir yol karar almayı adem-i merkezileştirmektir... Devletler ve… belediyeler fayda elde etmek için…regülasyonların külfetlerini kabul etme ve devlet hizmetlerinin tedariki için vergilendirilme derecesi yönüyle farklılaşırlar”. Biz insanlar daha iyi hizmet alıp daha çok vergilendirilmeyi, bazılarıysa tersine, yani daha mütevazı hizmetleri ve karşılığında daha az vergilendirilmeyi tercih edebilir. Desantralize edilmiş siyasi/idari birimler arasındaki rekabet vatandaşlara fayda sağlar. Birden çok şıkkın, alternatifin var olması hizmet alıcılara çıkış opsiyonu sağlar. Bu vatandaşların yüksek fiyat/vergi, kalitesiz hizmet/ürün ile istismar edilmesini engeller.
Sözün özü şu: Kâr insan toplumları için çok faydalı bir kurum. Ekonomik faaliyetlerin iyi yapılıp yapılmadığını-yürütülüp yürütülmediğini, kaynakların etkin kullanılıp kullanılmadığını ölçmede kullanılabilecek, yeri başka hiçbir şey tarafından doldurulamayacak bir ölçüttür. Rekabetçi piyasa içinde kâr eden firmalar, insanlara etkin şekilde hizmet ederek, yani tüketicilerin alternatiflerine tercih ettiği mallar ve hizmetler üreterek, zenginleşir. Onların zenginleşmesi bir sömürüyü veya istismarı değil, topluma hizmeti yansıtır.
Kârı şeytan sayanlar, kâr arayışını şeytanî görenler fikirlerini sağlam iktisat bilgisi ve insanî tecrübe ışığında gözden geçirse iyi olur.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019