Ayhan ONGUN

YENİ BİR BEYAZ SAYFA AÇILMALI
28.03.2013
2320

 Son günlerde yaşanan gelişmeler toplumun büyük kesiminde kabul gördü ve barışa bir adım daha yaklaşıldı.

            Ancak şimdiye kadar terörden en çok şikayet eden kesim olarak endişeli modernlerin bir kısmı barış görüşmelerinden rahatsız oldular.

            Bir kısmı, “terör örgütüyle müzakere olmaz” argümanını kullanırken, bir kısmı “neyin karşılığı barış?” diye endişelerini dile getirdiler.

            Hangi gerekçenin ardına sığınırlarsa sığınsınlar, büyük bölümünün gerçek endişesi” AK Parti gerçekten barış görüşmelerini başarıyla tamamlarsa, artık Erdoğan’ın önünü kesemeyiz, AK Parti iktidarını deviremeyiz” noktasında şekilleniyordu.

            Tüm bu tartışmalardan etkilenen az sayıda iyi niyetli bir kısım yurttaşın endişesi de “Ya PKK sözünde durmaz, silahlar teslim edilmez ve yeniden bir savaş ortamına dönülürse?” şeklinde özetlenebilir.

            “Barış ama bunun maliyeti ne olacak? “ biçimindeki itirazları doğrusu ne gerçekçi, ne de samimi buluyorum. Terörün şimdiye kadar ülkemiz ekonomisine yüklediği maliyetin yanında sözü bile edilmeyeceği gibi, insan yaşamını ya da ölen insanları maliyet hesaplarıyla değerlendirmeye kalkanları ne kadar ciddiye alabiliriz?

            “Geçmişte on binlerce insanın ölümüne neden olmuş bir örgütün liderini nasıl muhatap alırsınız?” diyenlere en doğru yanıtı şehit aileleri ve gazilerin örgütleri çok açık verdi. “Her ne pahasına olursa olsun, bu kan dursun, yeter artık analar ağlamasın! “ diyerek barışa açık çek veren toplumun en acılı kesiminin bu yaklaşımına inat; tuzu kuru elitler, inatla ve ısrarla sudan bahanelerle barış görüşmelerini sabote etmeye çalıştılar.

            İyi niyetli yaklaşımla endişelerini dile getirenleri ayrı tutmak istiyorum. Tüm siyaset stratejilerini terör mağduriyeti ve şehit cenazeleri üzerine kuranların telaş ve tedirginliğini de anlamak mümkün ama kimi zaman BDP nin tavrını, kimi zaman iktidarın kimi otoriter tavırlarını bahane ederek barış görüşmelerini engellemeye, daha olmadı sulandırmaya çalışan ulu solcuları! anlamak hiç mümkün değil.

            Bütün muhalefetini AK Parti karşıtlığına odaklayan bir zihniyetin; barış ve demokrasinin toplumda açacağı yeni özgürlük alanlarından yola çıkarak daha sıkı ve gerçek yaşamda karşılığı olacak bir muhalefet tarzına yönelmesini bekleyemeyiz.

            Oysa yeni ve sivil bir anayasanın da önünü açacak bu barış ortamında; seçim ve siyasi partiler yasasında yapılacak değişiklikler, seçim barajının düşürülmesi, hızlı ve adil bir hukuk sisteminin varlığı muhalefetin hareket alanını da genişletecektir.

 

            Geldiğimiz noktada, acilen yapılması gereken en önemli şey, farklı kesimlerin endişelerini gidermek olmalıdır.

            Gerek Öcalan’ın nevrozda milyonların önünde okunan çağrısı, gerekse PKK nın Avrupa kanadı ve Kandil’in açıklamalarının ardından ilan edilen ateşkes, önemli bir dönemeçtir. Şimdi üzerinde en çok konuşulan konu; silahlı unsurların nasıl ve hangi koşullarda yurt dışına çıkarılacağı noktasında düğümleniyor.

            Bu konuda PKK tarafının talebi, çekilmenin yasal şartlarının oluşturulmasıdır.

Öcalan da mektubunda; bu süreçte TBMM nin müdahil olmasını, mecliste oluşturulacak bir komisyon ya da akil insanlar vasıtasıyla çekilmenin gerçekleşmesini talep etmişti.

            Görünen o ki, hükümet ve özellikle de Erdoğan, meclisi bu sürece katmak yerine Akil insanlar eliyle bu sürecin yürümesini tercih ediyor.

            Muhalefetin bir kesimi de, “şimdi böyle söyleseler de, PKK özerklik ve ardından bağımsızlık talebinden vazgeçmez” şeklinde itiraz ve çekincelerini ifade ediyorlar.

            Kuşkusuz bu aşamada niyet okuyuculuğu yapmanın hiç kimseye bir yararı yok. Atılacak karşılıklı her adım, verilecek her söz bir anlamda bir samimiyet testidir. Şu ana kadar da bu konuda bir samimiyetsizlik tespit edilmiş değil.

            Hasan Cemal’in yaptığı söyleşide Kandil’den Karayılan’ın söylediklerini dikkate almak ve inanmak durumundayız. Ne diyor Karayılan? “Türkiye’den koparak değil, birlikte sonuca gitme kararı aldık.” Ve ardından ekliyor; “”KCK tutukluları çözüme sokulmuş bir hançerdir.”

            Yeni anayasa öncesi yapılacak yol temizliğinde de yeni vatandaşlık, kimliklerin ve Türkiye ulusunun tanımının yeniden yapılması isteniyor.

            Tüm bunlar, yerine getirilemeyecek ya da ülkenin bütünlüğüne zarar verecek koşullar olmadığı gibi barış istiyorsak eğer; karşılıklı kimi fedakarlıklar yapmak, kimi ödünler vermek zorundayız.

            Unutmamak gerekir ki, barış karşıtlar arasında yapılır.

            Barış sürecinin sonunda KCK tutuklularıyla birlikte Balyoz ve Ergenekon sanıklarının da dahil edileceği bir yasal düzenleme, toplumda önemli bir rahatlama yaratacaktır.

            O yüzden toplumsal barışın sağlanması için yeni ve beyaz bir sayfanın açılmasında mutlak yarar vardır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar