Ayşe HÜR
8 Nisan 1944'te Kızıl Ordu, Almanların boşalttığı Kırım'a girer girmez, 'Nazi işbirlikçisi' diye yaftalanan tüm Tatar toplumu cezalandırılmaya başlandı. Binlerce Tatar daha ilk günlerde idam edildi.
Önce bir açıklama ve bir özür. İki hafta önce yayımlanan ‘Semerkand’da ölümle randevumuz mu var?’ başlıklı yazımda yer alan bir alıntıyla ilgili olarak, Profesör Kadir Cangızbay’dan bir katkı notu aldım. Hocam özetle şöyle diyordu: “'Bilgi' meselesinde yol alabilmek için, her şeyden önce şunu bilelim: 'Bilgi çağı/toplumu', yanlış ve müthiş yanıltıcı bir çeviri; doğrusu, 'information/informatics= malumat/haberdarlık çağı/toplumu'; işin Türkçesi, enformasyon, öznesi olmadığımız bir bilme durumudur. Ayrıca, sadece İngilizce kaynaklardan beslenenler connaitre=tanımak ile savoir=bilmek/bilgi arasındaki farkı da tam olarak kavrayamıyorlar. Ancak, daha da önemlisi, 'bilgi'nin çok sayıda türü var: Bilimsel, sağduyusal, teknik, felsefi vb...; kısacası, 'bilgi' bizde genellikle algılandığı gibi, sadece 'bilimsel bilgi' değil…”
Hocam doğrudan beni eleştirmiyordu belki ama hak vermemem mümkün mü? Her hafta bu sayfalarda, sizlere ‘bilimsel bilgi’ değil ‘malumat’ sunduğumun farkında olmaz mıyım? Her hafta değişik bir konuda yazma zorunluluğu, beni belli bir konuda uzmanlaşmaktan alıkoyduğu gibi, zaman zaman maddi hatalar yaparak mahcup olmama da neden oluyor. Nitekim geçen haftaki yazımda, fahiş bir bilgi hatası yaparak, Dündar Bey’i öldürenin Orhan Gazi olduğunu yazdım. Doğrusu Osman Gazi olacaktı. Özür dilemek yeter mi, bilmiyorum. Ama mahcubiyetim hakikaten çok büyük.
Bu hafta da, yine uzmanlık bilgisinden ziyade ‘malumat’la inşa edilmiş bir yazıyla karşınızdayım. Bunların ‘bilgi’ haline dönmesi için sizlerin büyük çabası gerekiyor. Yazı, şimdilik kanlı bir iç savaşın eşiğinden dönmüşe benzeyen Ukrayna’nın Kırım bölgesinin kadim halklarından Kırım Tatarları’nın (Kırım Tatarları diyorum çünkü, eski SSCB coğrafyasında yaşayan başka Tatarlar da var) trajik hikâyesine dair. Sürç-i lisan edersem, şimdiden affola…
ALTIN ORDA’NIN BAKİYESİ
Kırım Tatarlarını, Gotlarla Alanların bir karışımı olarak görenler de var ama bugün Cengiz Han’ın ölümünden sonra ortaya çıkan Türk-Moğol hanlıklarından biri olan Altın Ordu (ya da Altın Orda) Devleti (1240-1443) döneminde Müslümanlaştıkları ve Türkleştikleri kabul ediliyor. Altın Orda Devleti’nin yıkılışından sonra kurulan Kırım Hanlığı, 1774 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı kalmış, 1792 Yaş Antlaşması ile Rus Çarlığı’nın egemenliğine girmişti. Dönemin Rus Çariçesi II. Yekaterina’nın “Kırım Tatarsız Kırım” politikasının sonucu olarak Tatarlar 1810, 1840, 1855, 1860, 1874, 1880 ve nihayet 1905 tarihlerinde dalgalar halinde Osmanlı İmparatorluğu’na göçederken, yerlerine Ruslar iskan edildi. 1917’ye gelindiğinde Tatarlar 700 bin civarındaki Kırım nüfusunun ancak dörtte birini oluşturuyorlardı.
1917 BOLŞEVİK DEVRİMİ
1917 Bolşevik Devrimi sonrasında Kırım, Tatar, Alman, Beyaz Rus milliyetçilikleriyle Bolşevikler arasında muharebe alanına döndü. İktidar, taraflar arasında gidip geldikten sonra nihayet Ekim 1920’de Bolşevikler kazandı. Yerel komünist liderlerin arzusu hilafına fakat Lenin’in isteğiyle Kırım Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu. Tatar milliyetçisi Veli İbrahimov’un başını çektiği Milli Fırka kendini feshetti ama fırkanın sol kanadı, otonom bir yönetim içinde faaliyetlerine devam etme imkanı bulabileceklerini düşünerek komünistlerle ittifakı seçti. Bu sayede Tatarlara yönetimde yer verilmeye başladı, Tatarca okullarda okutuluyor, Tatarca kitaplar, dergiler basılıyordu. Bu özgürlük hali, Lenin’in Ocak 1924’te ölümü ve yerine Stalin’in geçmesiyle sona erdi. Yerimiz olmadığı için Stalin’in ‘milliyetler politikası’nın neden ve hangi açılardan Lenin’in politikalarından farklı olduğunu anlatamayacağım ama sonuç olarak 4 yıl içinde ‘Kırım Tatarlarının Altın Dönemi’ sona erdi. Veli İbrahimov, Belarusya’dan getirilen Yahudilerin Kırım’a yerleştirilmek istenmesine karşı çıktığı gerekçesiyle, Şubat 1928’de tutuklandı, bir kaç ay sonra da idam edildi. Aynı yıl Arapça Tatar alfabesi Latin harfli alfabe ile değiştirildi. (1938’de Latin’den Kiril alfabesine geilecekti.) 1930’larda devlet kadrolarındaki Tatarlar ayıklanmaya başlandı.
Bu yıllar aynı zamanda, Ukrayna’daki zengin toprak sahibi sınıfın (ki bunlara ‘kulak’ deniyordu) sert politikalarla tasfiye edildiği yıllardı. Toprakları kolektif çiftliklere dönüştürülen ‘kulak’lar Sibirya’ya sürülürken aralarında binlerce Tatar milliyetçisi de vardı. 1931-1933 yılları arasında kolektivizasyonu izleyen kıtlık sonucu 100 binden fazla Rus, Ukraynalı, Kırım Tatarı ve diğer Kırımlılar öldü.
Sonuç olarak, 1936 tarihli bir Sovyet ansiklopedisine göre o tarihte Kırım’da yaşayan 875 bin kişinin yüzde 43,5 Rus, yüzde 10’u Ukraynalı, yüzde 23,1’i Tatar (ki bu oran 202.000 kişiye tekabül ediyordu), yüzde 7,4’ü Yahudi, yüzde 5,7’si Alman’dı.
1941 ALMAN İŞGALİ
22 Haziran 1941 günü, 3 milyon Alman askeri, Barbarossa Harekatı kapsamında SSCB topraklarına girdi. Hızlı Panzer tankları ve savaş uçakları sayesinde Alman ordusu büyük bir engelle karşılaşmadan ilerlemeye başladılar. 21 Ekim 1941’de Kırım Yarımadası’nı anakaraya bağlayan Perekop kıstağında Sovyet ordusu Almanlara yenildi ve Hitler orduları Kırım’ı işgal ettiler. Tatarların ‘kulak’ denilebilecek kesimleri, milliyetçi unsurları, Stalin döneminin baskılarından sonra, Nazileri adeta kurtarıcı olarak görmüşlerdi. Naziler de durumu fark ederek, Tatar milliyetçileriyle iyi ilişkiler kurmaya çalışmışlardı. Öyle ki, Tatarlardan oluşan bir polis gücü, Yayla Dağları’ndaki Kızıl Ordu partizanlarına karşı şehri ‘savunmaya’ başlamıştı. İddialara göre o yıllarda görünüşte tarafsız ama içten içe Alman yanlısı bir politika güden Türkiye, Kırım Tatarlarını Nazilerle işbirliğine teşvik ediyordu. Hatta Mavi Alay adı verilen bir de birlik kurmuşlardı. Bunun dışında, Nazilerin, esirlerden oluşturduğu birlikler içinde de Tatarlar vardı. Nisan 1944’te geri çekilen Alman orduları, aslında ‘insanaltı bir ırk’ diye aşağıladıkları binlerce Tatar’ı yanlarında götürdüler. Gidenlerin bir kısmı esir statüsünde götürülmüştü, bir bölümü ise işbirlikçi olarak başlarına gelecekleri öngördüklerinden gönüllü olarak gitmişti. Almanların Tatarları götürme nedeni ise fabrikalarda köle işçi olarak çalıştırmaktı.
NAZİLERLE İŞBİRLİĞİ Mİ?
İleriki yıllarda, Sovyet (ağırlıklı olarak Slav) tarihçileri, işte bu tarihçe yüzünden, Tatarların ‘milletçe’ Sovyetler Birliği’ne ihanet ettiğini iddia ettiler. Tatar tarihçileri ise bazı işbirlikçiler olmakla birlikte, genel olarak Tatarların Alman ve Rus zorbalığı arasında ezildiğini ve bazı unsurların istemedikleri işleri yaptıklarını söylediler. Batılı tarihçiler ise Tatar zenginlerinin ve milliyetçilerinin başlangıçta Nazileri kurtarıcı gibi gördüklerini ve gerek gönüllü olarak gerekse esir düştükleri için Nazilere destek verdiklerini, vermek zorunda kaldıklarını belirttiler. Ancak aynı şekilde, Kızıl Ordu’da veya partizan grupları arasında da pek çok Kırım Tatarının bulunduğunu hatırlattılar. Gerçekten de, 1941 yazında SSCB’de seferberlik ilan edildiğinde, 20 bin Kırım Tatarı Kızıl Ordu’da silah altına alınmıştı. Kızıl Ordu’da kahramanlık madalyası alan 80 kadar Kırım Tatarı vardı. Kızıl Ordu’da kahramanlık madalyası alan 80 kadar Kırım Tatarı vardı. Bunlardan Ahmethan Sultan adlı pilot iki kez kahramanlık madalyasına layık görülmüştü. (Bu kişinin hikâyesi 2013’te Rusları derinden etkileyen bir filme konu oldu.) Rıfat Mustafa liderliğindeki bir Tatar birliği Nazilerin elindeki 46 mahkumu kurtarmış, 2 tank ve mühimmatı ele geçirmişti. Kısacası, Kırım Tatarlarını toptan ‘hain’, ‘işbirlikçi’, ‘casus’ olarak damgalamak büyük haksızlıktı. Ama daha da büyük haksızlık, Moskova tarafından Kırım Tatarlarına kesilen cezadaydı.
17/18 MAYIS 1944: KARA GÜN
8 Nisan 1944’te Kızıl Ordu, Almanların boşalttığı Kırım’a girer girmez, Tatarlar cezalandırılmaya başlandı. Tatarların kitlesel ihanetlerine ilişkin söylence öyle hızlı yayılmıştı ki, binlerce Tatar daha ilk günlerde idam edildi. Ölü bedenler, günlerce idam sehpası olarak kullanılan Akmescit’in (Simferopol) caddelerindeki ağaçlarda asılı kaldı. Ama esas 17-18 Mayıs 1944 gecesi, Kırım Tatarları için ‘Kara Gün’ olacaktı. Kızıl Ordu’nun mekanize birlikleri tüm Tatar köylerini sardı ve halkı yanlarında çok az eşya ile birlikte tren istasyonlarına yönlendirdi. (Şehirlerden de sürgün yapılmıştı ama sayıları çok daha azdı.) O günü yaşayanlar aynen Nazilerin Yahudilere yaptığı gibi topluca öldürüleceklerini düşündüklerini anlatacaklardı sonradan. Havalandırması olmayan yük vagonlarına tıkıştırılan binlerce insan, aç biilaç Orta Asya’ya doğru yola çıkarıldılar. Bir anlatıya göre, Arabat adlı balıkçı köyünün ahalisinin sürülmesi o gün unutulmuş, durumu fark eden Kızıl Ordu komutanı, köylülerin bir gemiye bindirilmesini ve geminin Karadeniz’de batırılmasını emretmişti. Nitekim, geminin kapakları açılarak batması sağlanmış, ardından yetkililer Moskova’ya ‘sürgünün başarı ile tamamlandığını’ rapor etmişlerdi.
SÜRGÜN YILLARI
Sürgünlerin küçük bir kısmı Sibirya’nın Urallar bölgesinde, Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı Udmurt ve Mari otonom bölgelerine, büyük kısmı Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne gidecekti. Sürgünlerin sayısı konusunda farklı rakamlar var ama en düşük rakam 151 bin (küsuratı şimdi ve daha sonra yuvarladım) en yüksek rakam 191 bin civarında. En düşük rakam olan 151 bin kişinin 68 bini çocuk, 56 bini kadındı, “yani Nazilerle işbirliği yapmış olması neredeyse imkansız olanlardı” diyor yazar. Erkeklerin azlığı bir kısmının Kızıl Ordu’da ve partizan gruplarında görev alması, bir bölümünün Almanya’ya götürülmesiyle/gitmesiyle açıklanabilir herhalde.
Aslında Özbekistan’ın başkenti Taşkent dağıtım istasyonu olarak kullanılmıştı. Sürgünler Fergana Vadisi’nden Kaşga Darya çöllerine kadar geniş bir coğrafyaya sepriştirilmişti.Sürgünler elbette şehirlere yerleştirilmemişlerdi. Şehirlerin çeperlerinde, köylerde, bozkırda, son derece elverişsiz barınaklara tıkıştırılmışlardı. Çoğu durumda etrafı tel örgüyle çevrili kamplarda kalıyorlardı. Üstelik, büyük aileler, aşiretler, boylar olarak yaşamaya alışmış Tatar köylüleri, çekirdek ailelere bölünerek uzak coğrafyalara serpiştirilmişti. Hatta aileler bile parçalanmıştı bazı hallerde.
Bütün bunlardan, Tatarların, Özbekistan ve Kazakistan bölgesinin Müslüman-Türk kökenli halkı tarafından asimile edilmelerinin hedeflendiği anlaşılıyordu. Ancak ‘düşmanla işbirliği yapmış halk düşmanları’ oldukları düşünüldüğünden yerel halktan son derece kötü muamele gören Tatarların asimile olmalarını bırakın, hayatta kalmaları bile çok zordu. Tatarlar esas olarak Alman ordularının eline geçmesin diye geri hatlara taşınmış fabrikalarda çalıştırıldılar. Bir diğer istihdam alanı pamuk ‘gulag’larıydı. Çalışma saatleri çoğu zaman 12 saate varıyordu. Kamplarda elverişsiz koşullar yüzünden salgın hastalıklar kol geziyordu. Fergana Vadisi dışında bölgeye egemen olan çöl iklimi ve hepsinden önemlisi aile ve sıla hasretini de ekleyince, o yıllarda Kırım Tatarlarının ne büyük acılar yaşadığını kestirebilirsiniz. Sibirya’daki hayat koşulları daha da sertti ama bu bölgeye ait istatistik yok elimizde. Genel kanı ilk beş yıl içinde sürgünlerin yüzde 30’unun öldüğü yolunda. Sonuç olarak savaş öncesinde 218 bin Kırım Tatarı’nın 80 bini 1949 yılına gelindiğinde, Naziler, savaş ve sürgünler yoluyla imha olunmuştu.
STALİN DÖNEMİNİN DİĞER KURBANLARI
Burada bir parantez açmak istiyorum. Stalin döneminin sert politikalarından sadece Kırım Tatarları çekmedi. 1917-1953 yılları arasında yaklaşık 1,6 milyon insan şu veya bu suçlamayla veya nedenle yerinden edildi, bunların 530 bini şu veya bu şekilde hayatını kaybetti. Savaş yıllarının ilk sürgün emri, Eylül 1941’de Volga Almanları için çıkarılmıştı. (Bu Almanlar, II. Yekaterina tarafından bölgeyi şenlendirmek için davet edilmişlerdi.) Bu bir çeşit ‘önlem’ olarak anlayışla karşılanabilirdi ama Ekim-Kasım 1943’te 74 bin Karaçay’ın, Aralık 1943’te 131 bin Kalmık’ın, Şubat 1944’te 408 bin Çeçen’in ve 93 bin İnguş’un, Nisan 1944’te 43 bin Balkar’ın, Mayıs 1944’de 191 bin Kırım Tatarı’nın ve Kasım 1944’te 200 bin Meşhed Türkü’nün sürülmesi en iyimser adlandırmayla ‘etnik temizlik’ idi. Hatta ‘soykırım’ denmesi bile mümkün. (Bu halklardan sadece Kalmıklar Budistti. Diğerleri Müslümandı. Bizde daha çok Ahıska Türkü diye bilinen Meşhed Türkleri, Sovyetlerin Türkiye ile ilgili planları yüzünden sürülmüştü.)
SAVAŞ SONRASI NAFİLE ÇABALAR
Parantezi kapatıp devam edelim. Savaş bittiğinde, Kızıl Ordu’da görevli Tatar erkeklerine (9 bine yakındılar) ailelerini arama izni verildi. O güne dek Tatarları hain olarak damgalayan Özbekler karşılarında kolu bacağı kopmuş, göğsünde kahramanlık madalyaları taşıyan Tatar erkeklerini görünce birden madalyonun öteki yüzünü fark ettiler ama iş işten geçmişti.
Bu erkekleri elbette çok üzücü hikâyeler bekliyordu. Çoğu aile üyesi ölmüştü. Sağ kalan bireyleri bulmak adeta imkansızdı çünkü sürgünler çok geniş bir coğrafyaya serpiştirilmişti. Bazı dul kadınlar Özbek erkekleriyle evlenmek zorunda kalmıştı. Kısacası, artık onarılması güç yaralar vardı.
Orta Asya’da bunlar olurken, 1945’te, Lenin’in armağanı olan Kırım Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ‘oblast’ düzeyine indirilmişti. Kırım Tatarlarının dili ve tarihi okul kitaplarından çıkarılmıştı. Tatarlara ait her türlü milli sembol imha edilmiş, camiler, Müslüman mezarlıkları, çeşmeler yıkılmıştı. Tatarca yer isimleri değiştirilmiş, Tatarlardan boşalan yerlere Slavlar (Ruslar ve Ukraynalılar) yerleştirilmişti. 1952’ye kadar, Kırım Yarımadası, Ermeniler hariç tüm Slav olmayan topluluklardan (Bulgarlar, Rumlar, Yahudiler ve diğerleri) temizlendi. 1954’te Kırım Oblast’ı, Ukrayna’nın Rus Çarlığı’na bağlanışının 300. Yıldönümü şerefine, Rusya Sovyet Cumhuriyeti’nden alınıp Ukrayna Sovyet Cumhuriyeti’ne bağlandı.
MAVİ ALAY’IN HAZİN SONU
Bir de Türkiye’nin rolünün olduğu bir cezalandırma eylemi var. 1944 yılında Almanlar Kırım’dan çekilirken, Türkiye’nin teşvikiyle oluşturulduğu ileri sürülen Mavi Alay’ın askerleri, aileleriyle birlikte (sayılarının 7 bin civarında olduğu söyleniyor) Almanya’ya gitmişlerdi. Alayın askerleri önce, İtalya’nın Pazulla bölgesine yerleştirilmişler, Müttefik orduları İtalya’ya girince, Avusturya’nın Drauburg bölgesine yerleştirilmişlerdi. Ancak İngilizler Avusturya’yı işgal edince bu sefer esir olarak Dellach Kampı’na nakledildiler. Rivayete göre kampın Kızıl Ordu’ya teslim edilmesi emir geldiğinde (İngilizler güya Moskova’dan bu kişilerin öldürülmeyeceklerine dair söz almışlardı), kadın, erkek, çocuk, yaşlı binlerce Tatar Drau nehrine atlamışlardı. Geriye kalanlar bir trene bindirilerek Türkiye’ye gönderileceklerdi. Sürgünler, çilelerinin bittiğini sanmışlardı ancak, hiç ummadıkları bir son bekliyordu onları. Türkiye Mavi Alay mensuplarını ve ailelerini Sovyetler Birliği’ne teslim edecekti. Teslimat 1945 yılının Mayıs ayında gerçekleştirilecekti. Tren sınıra geldiğinde, Türk askerleri trenden indiler. Ölümün mukadder olduğunu düşünen sürgünlerin bir kısmı sınırın yakınındaki Kızıl Çakçak baraj gölüne atlayarak intihar etmeyi seçti. İntihar etmeyenler ise, sınırı geçer geçmez Sovyet askerleri tarafından kurşuna dizildiler.
Bu katliamda ölenlerin sayısı konusunda çelişkili ifadeler var. Örneğin konuyu ilk ele alanlardan biri olan Avni Özgürel, 2003 tarihli Radikal yazısında 2000 bin kişinin öldürüldüğünden sözederken, 2006 tarihli yazısında 200 kişinin öldürüldüğünü belirtiyor. Başka kaynaklarda da benzer çelişkili rakamlar var. Sonuç olarak öldürülen kaç kişi olursa olsun, ya da hiç kimse öldürülmemiş olsun, milliyetçilik, soydaşlık denilince mangalda kül bırakmayanların siyasi çıkarlar gerektirdiği zaman ne kadar acımasız olabileceğine dair çok tipik bir örnek olan bu trajik olay, Türkiye’de toplumun kolektif belleğinde iz bırakmadan unutuldu gitti.
STALİN’İN ÖLÜMÜ
Kırım Tatarları için ilk umut ışığı, 1953’te Stalin’in ölmesi ile belirdi. Ama ilk yıllarda hiç adım atılmadı. SSCB Komünist Partisi’nin yeni Genel Sekreteri Kruşçev, 1956’da kapalı kapılar ardında yaptığı konuşmada, Stalin döneminde bazı halkların ‘Nazi işbirlikçisi, casus, hain’ olarak kolektif olarak suçlanmasının haksızlık olduğunu itiraf etti. Ama parti kamuya açık bir özür dilemedi. Bunun yerine, 1956’da Kalmıklar, Karaçaylar, Balkarlar, Çeçenler ve İnguşlara yurtlarına geri dönüş izni verildi, dahası bu halkların eski yönetim birimleri yeniden oluşturuldu. Ama Kırım Tatarları, Meşhed Türkleri ve Volga Almanlarına dönüş izni verilmedi. Bu ayrımcılığın nedenlerini tam olarak bilemiyorum ama, ne o yıllarda ne de daha sonra, Kırım Tatarları ve Meşhed Türkleri’nin kaderi ile, Türkiye de dahil, tek bir Müslüman ülkenin bile ilgilenmediğini biliyorum.
SOVYET LİBERALLERİN İLGİSİ
1964’te Tatarlar politik olarak örgütlenmeye başladılar. Aynı yıl bireysel düzeyde Alman kökenliler, 1967’de Kırım Tatarları, 1968’de Meşhedliler hakkındaki ‘rejim düşmanlığı’ suçlaması geri çekildi ama kolektif haklar iade edilmedi. 1968’de Özbekistan Komünist Partisi, Tatarların Kırım’da kurulacak ayrı bir ‘oblast’a dönebileceklerini söylediyse de yıl sonuna kadar ancak 148 ailenin dönmesine izin verildi. 1969’da Sovyet (Slav) liberalleri örneğin Ukraynalı sibernetik uzmanı General Grigenko, Rus yazarı Kosterin Tatarların haklarını büyük bir coşkuyla savunmaya başladılar. Bunlara Rus yazarları Sakharov, tarihçi Yakir, matematikçi Volpin, ekonomist Krasin ve diğerleri katıldı. Moskova’nın buna tepkisi sert oldu. 1969-1970’te bazı Tatar aktivistler Taşkent’te yargılandılar. Cezalandırma olmadı ama Tatarların Kırım’a dönme yolları da açılamadı. 1970’te Sakharov, Turchin, Medvedev gibi entelektüeller konuyu yeniden gündeme getirdiler. Ama küçük gruplar halinde geri dönenlere göz yumma dışında önemli bir adım atılmadı.
Bu yıllarda Kırım, Sovyet elitlerinin sayfiye yeri haline gelmişti. Kıyılarda ‘daça’lar, gençlik kampları sıralanıyordu. Tatarların mülkleri Slav kökenliler arasında pay edilmişti. Bölge halkı Tatarlardan ‘Moğol kökenli yabancı bir halk’ olarak bahsediyordu. Güya Tatarlar, Hunlar ve İskitler gibi bir zamanlar bölgeyi istila etmişler, sonra da yerleşmişlerdi. Savaşta da Nazilerle işbirliği yaptıkları için buradan gönderilmişlerdi. Kısacası Tatarlar Kırım tarihinden adeta silinmişlerdi.
Tatarların geri dönmesi ancak 1989’da SSCB’nin dağılmasından sonra mümkün olabildi. 14 Kasım 1989 tarihli Yüksek Sovyet Beyanatı’nda “Stalin döneminde toplu olarak sürülen halklara uygulanan barbarlığın yasal olmadığı” kabul edildi ama bu barbarlığın telafisi için bir şey yapılmadı. O dönemde sayıları 500 bine yaklaşan Tatar nüfusun ancak 150 bini Kırım’a dönebildiler. Çoğu için burası hiç tanımadıkları bir ükeydi. Üstelik bölgenin yerleşik unsurları (zenginleri, mafyası, komünist kadroları) da onlara sempati ile bakmıyordu. Gelenlerin çoğu, şehirlerin dışına kurulan kamplarda kalmaya mecbur bırakıldılar. Şehirlerin etrafında yoksul Tatar barakaları boy gösteriyordu. 1990 sonrasını merak edenler internette bolca malumata ulaşabilirler.
Sonuç olarak, Kırım Tatarlarının ve diğer Sovyet halklarının Stalin döneminde başına gelenler, esas olarak milliyetçilik-komünizm çatışması veya savaş yıllarının bir anomalisi olarak değerlendirildiği için tüm dünyada sol çevrelerin yüreğini titretmedi. Batı ülkelerinde ise, özel olarak Doğu Avrupa, genel olarak ise Doğu toplumu olarak görülen SSCB coğrafyasına pek ilgi duyulmadığı için bu trajediler üzerine konuşulmadı bile. Bugün Avrupa’da nispeten konuya ilgi arttıysa da (Ukrayna’da muhalefeti bu ilginin cesaretlendirdiğini biliyoruz) Türkiye’de bu konu hala Türk-İslam sentezcilerinin ilgi alanına giriyor. Halbuki, 1864 Çerkes, 1915 Ermeni ve Süryani, 1919-1922 Pontus, 1938 Dersim soykırımlarının tanınması ve telafisi için nasıl ısrarla çabalıyorsak, 1912-1918 arası Balkanlar’da, 1924-1953 arasında SSCB’de meydana gelen etnik temizlik ve soykırımlar için de aynı duyarlılığı göstermeliyiz diye düşünüyorum.
Özet Kaynakça
Brian Glyn Williams, “The Exile and Repatriation of the Crimean Tatars”, Journal of Contemporary History, Vol. 37, No: 3, July 2002:323-347, Isabelle Kreindler, “The Soviet Deported Nationalities: A Summary and an Update”, Soviet Studies, Vol. 38, No. 3, July 1986:387-405, V. Stanley Vardys, “The Case of the Crimean Tartars”, Russian Review, Vol. 30, No:2, April 1971:101-110, I. Aydıngün, A. Aydıngün, “Crimean Tatars Return to Home: Identity and Cultural Revival”, Journal of Ethnic and Migration Studies, No: 33 (1), 2007: 113-128, Tatars of the Crimea: Their Struggle for Survival, Editor: Edward Allworth Durham, Duke University Press, 1988, Ann Sheehy and Bohdan Nahaylo, The Crimean Tatars, Volga Germans and Meskhetians: Soviet Treatment of Some National Minorities, London: Minority Rights Group Report, 1980, Müstecip Ülküsal, Kırım Türk-Tatarları (Dünü-Bugünü-Yarını), Baha Matbaası, 1980, Patrick Von zur Mühlen, Gamalıhaç ile Kızılyıldız Arasında, Çeviren: E.B. Özbilen, Mavi Yayınları, 1984, Avni Özgürel, “Özgürlük umuduyla yıkım”, Radikal, 16.11.2003, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=95642, Avni Özgürel, “Osmanlı’da hak savaşları”, Radikal, 12.03.2006, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=181101
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016