Erol KATIRCIOĞLU
Yanlış anlamayalım. Bu ülkede siyasette gördüğümüz “bölünmüşlük”, ülke için farklı fikirleri olan ya da farklı sınıfsal çıkarları savunan partiler arasındaki bölünmüşlük değil, toplumun farklı “aidiyetler” arasında bölünmüşlüğüdür. Partiler ise yalnızca bu bölünmüşlük üzerinde yükselen yapılardır, o kadar! En son Soma olayı bir kere daha bu gerçeği gösterdi.
Dünyanın hangi ülkesi olursa olsun, bir olayda 301 insanın bir madende (ya da herhangi bir olayda) birden bire ölmesi o toplumda “birleştirici” bir rol oynar. Ölenleri tanımasak da, her şeyden önce bizler gibi insan olduklarından, dahası aynı toplumda yaşıyor olduğumuzdan, yaşadıkları acıyı kendimizin hisseder ve onlarla, onlar üzerinden tüm toplumla bir gönül bağı kurarız.
Peki ama Soma’nın acısı bu toplumda böyle bir etki yarattı mı? Tek kelimeyle “hayır”! Hatta tam aksine “bölücü” bir etki yarattı dersem yanlış mı olur? İslami kesimle, Cumhuriyetçi (yani laik) kesimin, Başbakan’ın tokadı, Başbakan’ın danışmanının attığı tekme, Bakanların konuşmaları, maden sahibinin arkasında kimin olduğu gibi konulardaki taban tabana zıt açıklamalar yapmaları bu toplumda “bölünmüşlüğü” göstermiyorsa neyi gösteriyor dersiniz? “Onlar müstahaktılar, çünkü AKP’ye oy verdiler”den, bu işin içinde “paralel var”a kadar inanılmaz açıklamalar Soma olayıyla toplumun “birleştiğine” değil bir kere daha “bölündüğüne” işaret etmiyor mu?
Türkiye toplumunun bölünmüşlüğü kuşkusuz yalnızca İslami kesim ile cumhuriyetçi kesim arasında değil. Bu bölünmüşlüğe bu kesimler arasında gidip-gelen Türk milliyetçilerini de eklemek gerek. Tabii bir de Kürtleri. Bu gruplar (kimlikler ya da aidiyetler) içinde yaşadığımız Türkiye toplumunun sosyolojik yapıları. Siyasi partiler de bu yapıların taleplerini taşıyan örgütleri. Kabaca da olsa bu böyle.
Ülkedeki siyasete böyle bir yerden baktığımızda görülür ki bizde, demokrasi ve de seçimler, tek tek bireylerin siyasi tercihlerinin bir ortalamasını değil, bu gruplar arasındaki güç ilişkilerini yansıtıyor. Sandığın, yani seçimlerin bu kimlikler arasında en güçlü olanın iktidarı anlamına geldiği ise bu durumun doğal sonucu.
Siyaset bilimciler diyor ki bir toplumda aralarında derin ayrılıkları olan toplumsal gruplar varsa, o toplumda demokrasi “güç paylaşımı” esasına göre olmalıdır. Çünkü sandık her zaman için hakim kimliğin iktidarı anlamına geleceğinden azınlıkta olanların talepleri siyasete yansımayacak ve bu nedenle de toplum bir türlü “normal” bir toplum olamayacak.
Siyaset bilimciler bunları söylerken biz bütün bu bölünmüşlük ortasında ne yapıyoruz? Hakim olan grubun iktidarını daha da pekiştirecek, etkili bir şey yapma imkanına sahip olmasalar da bir platform olarak parlamentoyu kullanabilen diğer kimlik gruplarının seslerini iyice kısacak bir “başkanlık sistemi” peşinde koşuyoruz. Bunun, Soma’nın da gösterdiği gibi “eski”ye ait ve “arkaik” bir arayış olduğu yeterince açık değil mi?
Kürtlere gelince. Onlar bu arkaik düzene isyan eden ve gerçek, katılımcı bir demokrasiyi arayan tek kimlik grubu gibi davrandılar. Kürt coğrafyasındaki meydanları doldurdular, başta madenciler olmak üzere tüm çalışanlarla, hatta bütün ezilenlerle dayanışma içinde olduklarını ifade ettiler, yürüyüşlerini yaptılar, taleplerini dile getirdiler. Yalnızca Kürtlerin değil, bütün Türkiyeli mağdur kesimlerin adına bunları yaptılar. Hayatlarını kaybeden 301 Somalı madencinin önünde saygıyla eğildiler. Hepimizin yapması gereken de bu değil miydi?
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2025
21.05.2025
13.05.2025
1.04.2025
6.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
16.01.2025