Gülay GÖKTÜRK
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın, bireysel başvuru kapsamında yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasıyla ilgili açıklamasından bu yana köşelerde yazılanları çizilenleri, televizyonlarda yapılan tartışmaları izliyorum.
Tartışmaların yüzde doksanı seçim barajının doğruluğu-yanlışlığı, yüzde 10 barajın yol açtığı temsil kayıpları, yüzde kaç barajın makul olduğu, koalisyonların faydaları-zararları gibi noktalarda dönüp duruyor. Hani, dışarıdan Türkiye basınına bakan biri zanneder ki, seçim sistemleriyle ilgili bir yasa tasarısı Meclis’e gelmiş de bütün kamuoyu hararetle tartışıyor.
Oysa şu anda konumuz seçim barajı değil. Baraja ister karşı olun, ister taraftar... Konumuz, AYM’nin baraja dokunup dokunamayacağı... Barajı indirmeye-kaldırmaya, iptal etmeye yüksek mahkemenin yetkili olup olmadığı...
Anayasa Mahkemesi’nin barajla ilgili bir karar alması, “yönetimde istikrar - temsilde adalet” amaçları açısından optimum noktanın ne olacağına; Türkiye için hangi seçim sisteminin doğru olacağına karar vermesi demektir. Yani siyaset yapmasıdır, yani doğrudan doğruya parlamentonun yetki alanına girmesidir. Bu, askeri vesayet dönemi boyunca Anayasa Mahkemesi’nin adet haline getirdiği “yerindelik” denetiminin dik alasıdır. Bittiğini zannettiğimiz bir geleneğin hortlaması; yüksek yargı bürokrasisinin bir kez daha siyaset mühendisliğine soyunmasıdır.
Konunun özü budur.
Meseleyi hâlâ anlamayanlar, AİHM’nin 2006’da açılan davada aldığı kararın gerekçesini bir kere daha okusunlar.
Mahkeme, söz konusu gerekçede “Türkiye’de özellikle 1970’li yıllardaki istikrarsızlığın göz önünde tutulduğu”nu ifade ediyor, bu barajın TBMM’nin “aşırı şekilde bölünmesi ve işlevsiz hale gelmesini” önlemeye yönelik olduğunu belirtiyor, barajı yüksek bulmakla birlikte alacağı bu istikamette kararın “iç siyasette önemli karışıklıklara neden olacağını” söylüyor ve “kendi işinin böyle bir karışıklığa neden olacak karar vermek olmadığı”nı vurguluyordu. Bir başka deyişle, ben yüksek bulsam da, bulmasam da, bu konu benim değil, siyasi iradenin alanına girer, ben bu işe karışmam, diyordu.
Meclis’te neden tartışmadınız?
Aslında seçim barajı tartışması bundan bir yıl önce, Ekim 2013’te AK Parti tarafından Meclis gündemine getirilmişti. Dönemin başbakanı Erdoğan üç seçenek ortaya atmıştı: Şu anki yüzde 10 barajlı sistemin devam etmesi, yüzde 5 barajlı daraltılmış bölge sistemi veya sıfır barajlı dar bölge sistemi... İktidar partisi bu sistemlerden herhangi birine geçmeye hazır olduğunu söylemiş ve Meclis’e konunun tartışılması için çağrı yapmıştı. Ne var ki muhalefet partileri hiç oralı olmadılar; konuyu tartışmaya hiç de hevesli davranmadılar. Çağrıyı suskunlukla geçiştirdiler ve konu açıldığı gibi kapandı.
O gün, sorunun asıl çözüm platformunu kullanmayanlar, bugün ortalığa dökülmüş hararetle darbe anayasasından kalma bu maddenin hâlâ kaldırılmamasından utanmak gerektiğinden, bunun Türkiye’nin ayıbı olduğundan bahsediyor.
Bu kadar ayıpsa neden bir yıl önce ortak bir nokta bulmaya çalışmadınız? Neden tartışmaya bile gerek duymadan konuyu kapattınız?
Çünkü maksat daha demokratik bir seçim sistemi yaratmak değil; seçim öncesi belirsizlik, mümkünse kaos yaratmak ve kaos tablosunun yol açacağı siyasi - ekonomik yıkımlardan medet ummak! Darbe teşebbüsleriyle yapamadıklarını, e-muhtıra ile yapamadıklarını, Gezi’yle yapamadıklarını; 17-27 Aralık’ta yapamadıklarını bu kez Anayasa Mahkemesi eliyle yapmaya çalışmak...
Bir kez de siyaset yaparak yenmeyi, alınlarının teriyle sandıkta yıkmayı deneseler şu iktidarı, dişimi kıracağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015