Hakan TAHMAZ
Son beş senedir yaşadıklarımızı, derinleşmiş siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel ve kurumsal çürümenin dışa vurumu olarak değerlendirmek gerekiyor.
‘Fatih Terim Fonu’ olarak adlandırılan olaylar dizisi veya yeni İçişleri Bakanı döneminde yapılan ulusal ve uluslararası kaçakçılık, uyuşturucu ve çeşitli “saadet zinciri” operasyonları, tutuklamalar istisnai vakalar değildir.
Sistemseldir. Kayıtdışılığı ve hukukdışılığı esas alan siyasi ve ekonomik kurumsal sistemin parçalarıdırlar. Siyasi ve ekonomik krizlerin ağırlaştı dönemlerde bu tür konular toplumsal olarak daha fazla görünür olur ve sorgulanır.
İçişleri eski Bakanı Sadettin Tantan’ın enerji operasyonlarında, aynı yıllardaki bankalar operasyonlarında, 1980 sonrasının Banker krizi ve operasyonlarında, bugünkü gibi yoğun mafya tutuklamaları yapılmıştı.
Ama sonuçta adliyelerin, polis merkezlerinin ön kapısından girenler, çoğu kez arka kapıdan salıverildiler, ya da birkaç yıl “aslanlar gibi” cezaevinde yattılar. Bu operasyonları yapanlar, yolsuzluk ve soygun sistemini temize çektiklerini sandılar.
AB ile müzakere sürecinde, kara parayla mücadele gerekçesiyle sayısız yasal düzenleme yapıldı, yaptırımlar getirildi.
Her dönem “şeffaflık, denetim, denge” gibi ilkelerden ve bunları gerçekleştirecek güçlü bürokratik ve siyasi kurumlara olan ihtiyaçtan söz edilir. Ama ciddi bir toplumsal destek olmadığı gibi, hiçbir iktidar da bunu yapmaz. Acaba neden?
Ortada dönemsel bir sorundan çok daha kapsamlı yapısal bir sorun olduğunu kabul ederek çözüm aranmadığı veya bulunmadığı sürece, bütün çözümler palyatif ve yüzeysel kalıyor. Yapılanlar; kirli, yasadışı işleri sisteme dahil etmeyle sınırlı oluyor.
Son günlerde ortaya saçılan, “banka işlemleri” dışında, hiçbir resmi kayıt altına alınmadan, düz kâğıda ‘teslim aldım’ deyip imza atılarak yapılmış milyon dolarlık alış-veriş vakası, bu sorunun siyasal ve sistemsel boyutunun yanı sıra, toplumsal boyutunun büyüklüğünü de gösteriyor. Hiç kuşkusuz aynı yaklaşım Dilan- Engin Polat ve sosyal medya fenomenleri soruşturmaları için de geçerli.
Bunlar mevcut sistemin sorunlarını; kurumların ve kuralların çürüklüğünü, denetimlerin yanlış işlediğini; çarkların dönüş amaçlarını gösteriyor. Sorgulama bu bütünlükte yapılmadığında kirli sistem kendini resetliyor. Yani her krizde, her defasında “kayıt dışı” alanlar çok daha fazla genişliyor, kurumsallaşıyor.
Neoliberal sistemde, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de meşruiyeti aşınan yönetici sınıflar, çeşitli manipülasyonlarla işin içinden çıkmaya çalışıyorlar. Ama bunlar beyhude çabalar.
Çoğu zaman olduğu gibi şimdilerde de “terörü, parayı, bölgedeki savaşı, çatışmayı” manipüle etmeye çalışıyorlar.
Kapitalizm artık sürekli, kapsadığından çok daha fazla insanı dışlayarak yol almaya çalışıyor. Ama alamıyor. Hiç bir sorunu kökten çözme yeteneği yok.
Bütün dünyada sosyal, ekonomik ve siyasi kötülükler ve yıkımlar derinleşip büyüdüğü gibi Türkiye’de de derinleşip, büyüyor. İnsan merkezli değil, çıkar ve para merkezli sistemin ve siyaset anlayışının sonuçları bu.
21 Ekim 2021 günü Türkiye, OECD’ye bağlı Mali Eylem Görev Gücü FATF tarafından “kara para, uyuşturucu ve terör finansmanı trafiğiyle gereken düzeyde mücadele etmediği” için “gri liste”ye alınmıştı.
İki gün sonra 23 Ekim 2021’de dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ı serbest bırakmadıkları, PKK ve FETÖ ile mücadelede kimseden talimat almadıkları” için Türkiye’nin gri listeye alındığını açıkladı.
Bu durumda, mevcut İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın, 6 ayda 35 organize suç örgütünün çökertildiğini ve uyuşturucu suçundan 2 bin 242 kişinin yakalandığını açıklamasını nereye oturmak veya nasıl yorumlamak gerek.
Burada üstü örtülen gerçek nedir? Mehmet Şimşek‘in Maliye Bakanı olduktan kısa bir süre sonra 15 Temmuz 2023’te “gri listeden en kısa sürede çıkmak için gerekenleri hızla gerçekleştirip, ülkemizin uluslararası kamuoyu nezdindeki olumlu intibasını güçlendireceğiz” diye konuşması, gerçeği açıklamaya yetiyor mu acaba?
İşin doğrusu kabahatin büyüğü, Nazım Hikmet’in şiirinde “demeğe de dilim varmıyor ama, kabahatin çoğu senin canım kardeşim” dediği gibi, sandık başına olup bitenleri sorgulamadan gitmekte. Gerçeği aramaya çabalamak değil, gösterilenle yetinmekte, yolsuzluğa soyguna sessiz kalmakta veya isyan edenleri sessizce izlemekte. Hafızasız davranmakta.
Son 40 yıl içinde, Kürt savaşında 50 binden fazla yurttaşımızı yitirdik. 10 bine yakın Kürt siyasetçi, STK temsilcisi, yazar ve akademisyen bu toprakları terk etmek zorunda kaldı. Cezaevleri Kürt siyasetçilerle dolu, binlerce yıla mahkûm edilenler her gün çoğalıyor. Şehirler yıkıldı, boşaldı.
Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün (DIP) iki yıl önceki verilerine göre, savaşın Türkiye ekonomisine maliyeti doğrudan 230 milyar dolar.
Avustralya merkezli Ekonomi ve Barış Enstitüsü (IEP) her yıl Haziran ayında Küresel Barış Endeksi raporunu açıklıyor. Türkiye bu yıl 163 ülke arasında 147’nci sırada. Hemen ardında İran ve hemen sonrasında Kuzey Kore var. Avrupa’da en son sırada.
Türkiye bu yıl Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün ‘Yolsuzluk Algı Endeksi’nde, 180 ülke arasında 101’inci sırada.
World Justice Project (Dünya Adalet Projesi)’in hukukun üstünlüğü endeksi sıralamasında, 140 ülke arasında 116’ncı sırada.
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde, 180 ülke içerisinde 165’inci sırada.
Bunlar gibi bir yığın veriyi sorgulamayan yurttaş, yurttaşlık görevini yerine getirmemiş demektir. Bilip de sessiz kalanların ise kabahatli addedilmesi yanlış olmasa gerek.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları




















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.12.2025
5.12.2025
2.12.2025
25.11.2025
20.11.2025
14.11.2025
11.11.2025
7.11.2025
4.11.2025
1.11.2025