Mehmet DOĞAN

Demokratik Farkındalık
28.02.2013
1689

Şüphesiz her bireyin, istisnasız her gün karşılaştığı ve en çok değerlendirilmeye tabi tutulan terimlerin başında “Demokrasi” gelir. Gazeteler, Televizyonlar ve internet medyası tarafından halkın algısına sunulan bu terimin zihinlerde oluşturduğu iz şüphe götürmez bir gerçekliktir. Ancak her bireyde aynı etkiyi mi yaratır? İşte bu nokta muallâkta kalmıştır.

 


 Hatta bu durum toplumun o kadar ilgisini çekmiştir ki; kişisel değerlendirmeler içerisinde, çeşitli siyasi yönelimde olan insanlara çeşitli olumsuz ya da olumlu yakıştırmalar yapılmıştır. Benim bu noktaya yaklaşımım daha sorgulayıcı olmakla birlikte: bireylerin demokratik rollerini kavramaları ve bu rollerin gücüne inanıp, gerektiğinde meşru bir silah gibi kullanabilmelerine olanak sağlayabilecekleridir.

 


 Silah metaforunu kullanmamın özellikle nedeni şudur: demokratik sistemlerde oy kullanabilme hakkı olan aktörler, aynı zamanda gözle görülür derecede güçlü siyasi bir silahı meşru düzlemde kullanabilme hakkına da sahiptirler.

 


 İşte bu noktada benim asıl sorguladığım, bireyler bu gücün siyasi etkisi hakkında farkındalığa sahip midir?  Demokrasi kavramını hemen hemen her gün işiten kişi, demokrasinin varlığının ve yokluğunun arasındaki ayrımı yapabilme yetisine sahip midir? Demokrasinin eksik olduğu durumda bireyin karşı karşıya gelebileceği gelişmeler, toplum zihninde oluşmuş mudur?

 


 Demokrasilerde bireyin rolünden bahsetmek gerekirse: bireyler demokrasinin işleticisidirler. Bireylerin önemi Seçme ve Seçilme fonksiyonlarında konumlarını belirlemekle başlar ve bu konumlarda gerçekleşmesi gereken sorumluluklarını uygulamakla devam eder. Seçilmek amacında olan kişinin sorumluluğu: seçildiği durumda temsil edeceği topluma getireceği yenilikler ve hizmetler çerçevesinde şekillenir.

 


 Ancak bana göre Seçme sorumluluğu olan bireylerin önemi daha büyüktür. Demokratik sistemlerin bireye sağladığı seçme hakkı, onlara üç ana yetki verir. Bu yetkilerin birincisi: seçerek, tercih ederek onaylama hakkıdır. Bu güç bireye, onu yöneteni seçebilme yetisi verir. İkinci yetki, cezalandırma yetkisidir: seçimlerde başka bir yöneticiyi seçerek görevden alma kabiliyeti verir. İkinci yetkinin zıttı konumunda olan yetki, ödüllendirme yetkisidir. Aynı yöneticiyi yeniden seçme kabiliyeti tanır. Bu hayati önem taşıyan haklar, demokrasilerde kişiyi benim söylemimle: “en önemli organ” ve “tek başına bir merkez” yapmaktadır.

 


 Türkiye’de insanlar fiili olarak tüm bu yetkilerini kullanmaktadır. Ancak, demokrasinin kişiye verdiği cezalandırma ve ödüllendirme haklarını doğru kullanmak, kişinin yöneticiyi seçtiği süre zarfında denetlemesi ve gözlemleri doğrultusunda bir sonraki adıma karar vermesi ile olur. Seçmen, yönetici adayının yönetme yetkisini onaylar. Sonrasında adaya verdiği “onu temsil etme hakkını” denetler. Denetleme süresince karşılaştığı olumsuzluklar ve her türlü gelişim, bireyin bir sonraki seçimi konusunda ona fikir verir. Demokratik hakkı bireye cezalandırma yani görevden alıp başkasını seçme yetkisi tanımışken, aynı zamanda ödüllendirme yani mevcut yöneticiyi tekrar seçme yetkisi de tanımıştır.

 


 Bu bağlamda bireyin bu rollerinin önemini kavraması ve sandığa giderken, oy vermek yordamıyla ortaya koyduğu iradenin: kişinin kişiliğini, hayata bakışını, toplumdan ve yöneticilerden beklentilerini, gelecekten beklentilerini bütün olarak kendi rolünün sorumluluğu olduğunu kavraması gerekmektedir. Oy kullanımı kişinin sorumluklarının ilk adımıdır ve her bireyin en kıymetli hakkını, yani gücünü, iradesini sandığa yansıtması zorunluluktur.

 


 Bireylerin demokrasilerdeki rolünün farkındalığına varabilmesi: sorgulayabilme, karşılaştırma yaparken objektif olabilme ve oy verirken duygusallıktan uzaklaşabilme eğilimi gibi yetileri kuvvetlendirir.     

 


 Kişinin tümüyle kavraması gereken: siyasi bir sonuç ortaya çıkmasında bireyin seçme hakkı bir araç değildir, aksine bireyin demokratik iradesinin mutlak sonuç olması, demokrasinin ana amacıdır.

 


 Sonuç olarak, demokratik sistemlerde bireyin rolü kapsamında farkındalık hayati önem taşımaktadır. Bana göre toplumda asıl eksik olan da kişinin bireysel gücünün farkındalığıdır. Çünkü bunun tam olması durumunda, benim öngörülerime göre farklı bir siyasi tablo ortaya çıkacaktır. Bu tablo bir demokrasi senfonisi dinletisi, etkisi yaratabilir. Hayal kurmak serbest olduğundan: yöneticiyi uyarmak için seçimleri beklemeyen; meşru yollardan siyasi iradesini tepkiye dönüştürebilen, neden-nasıl-ne zaman-kim sorularını sormaktan; sorgulamaktan çekinmeyen, gözlem yaparken objektif olana sahip olmak adına çabalayan, ona sunulan bilgiye kuşkuyla bakan; irdeleyen, yapılan her türlü siyasi hatayı istisnasız bir biçimde cezalandırmaktan kendini alıkoymayan bir seçmen kitlesi hayal ediyorum. Bu hayalin gerçekleşmesi durumunda siyasetin olumsuz sonuçları olan: yolsuzluk, usulsüzlük, bireyin çıkarlarının gözardı edilmesi, adam kayırmacılık, iş takipçiliği gibi sonuçlardan Türkiye siyasetinin kurtulacağını düşünüyorum.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar