Mehmet Ocaktan
Perşembe günü TBMM’nin açılmasının 100. Yıldönümünü idrak ettik. Kurtuluş Savaşı’nı yöneten bu ilk Meclis, aynı zamanda çoğulcu bir anlayışın da temsilcisiydi.
Bu tarihi yıldönümünde karantina yüzünden sokağa çıkma yasağı olduğu için bütün Türkiye balkonlarda, pencerelerde İstiklal Marşı okudu, 23 Nisan coşkusunu paylaştı. Gönül isterdi ki keşke İstiklal Marşını daha demokratik bir Türkiye’de söyleyebilseydik...
Zira aradan yüz yıl geçmiş olmasına rağmen, hala demokrasiyi arıyoruz. Maalesef bugün geldiğimiz noktada, hukukun üstünlüğü, özgürlükler ve insan hakları açısından coşku duyacağımız bir Türkiye’den mahrumuz. Bu anlamlı 100. Yıl dönümünün, demokrasi fotoğrafımızın renginin solduğu bir döneme denk gelmesi gerçekten hüzün verici...
Balkonlarda İstiklal Marşı’nın geceyi aydınlatan ışığını seyrederken, yıllar önce Cumhuriyet’in 78. Yılı vesilesiyle yazdığım bir yazıyı hatırladım. “Cumhuriyet ilk aşkımdı” başlığı ile yazdığım yazının bir bölümü aynen şöyle:
“Bugün 29 ekim, Cumhuriyet tam 78 yaşında. Yıllar önce meydanlara koştuk, büyülü fenerlerden yayılan ışığa tutunup, hasretini çektiğimiz, seslere, görüntülere kavuştuk. Cumhuriyet kah rüzgar olup saçlarımızı öptü, kah yeşerip çiçek açtı hayallerimizde... Cumhuriyetle uzun bir rüyaya başladık, ama hayallerimizi pırıltılı bir demokrasiyle taçlandıramadık.
Çocukluğumun en coşkulu yıllarında, rengarenk kitapların arasında müstesna bir aşk gibi sunulmuştu Cumhuriyet. Yüzünü henüz tam seçemediğim, belli belirsiz bir ışık demeti gibi uzaktan ilk aşkımdı Cumhuriyet... Hiç tanımadan, yüzünün rengini bile tam görmeden sevmiştim onu.
Bütün 23 nisanlardan küçük bir kuş gibi kanatlanıp uçmuştum cumhuriyet için. Ergenlik düşlerimin en çılgın döneminde, en yakın, en güzel geleceğin adıydı aynı zamanda cumhuriyet.
Bu yüzden, her Cumhuriyet bayramında bir ışık gibi şiirlerle yanıp söndü başımızın üstünde.
Bu yüzden, hep mahcup bir gelecek gibi yıldız yıldız akıp durdu gençliğime.
Sonra bir gün, etrafında üniformalı koruyucularıyla çıkageldi Cumhuriyet. Rengi, kokusu, yasakları olan bir şeydi.
Yıkıldım.”
Aslında yüz yıl sonra da değişen pek bir şey olmamış. Yıllar içinde yasaklar, insan hakları ihlalleri, hukuksuzluklar yaşandı. 12 Eylül’ün, 28 Şubat’ın cuntacıları özgürlükleri katlettiler, üniversite kapılarına ‘ikna odaları’ kurdular.
Sonra devran değişti, askeri vesayet dönemi sona erdi, demokrasinin standartlarının yükseltilmesi için önemli adımlar atıldı, hep birlikte umutlandık. Ve bir gün baktık ki başladığımız yere geri dönmüşüz. Yine gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, ve sivil toplum insanlarına yeniden cezaevi yolları gözüktü. Ne yazık ki parlamentonun açılışının 100. Yılında cinayet işleyenleri, cinsel tacizcileri, uyuşturucu müptelalarını, çete-mafya suçlarına karışanları, Soma faciasında 301 insanın hayatını kaybetmesinden suçlu bulunarak mahkum olanları affettik, düşünceyi hapsettik.
Keşke 100. Yıl özel oturumunda Meclis, demokrasimizin geleceği için bir umut ışığı yakabilseydi... Ama yine de umutsuz olmamak lazım, zira özel oturumda konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun şu sözleri gelecek için bir umut ışığı yakabilir belki:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi, tüm dünyanın mazlumlarına sahip çıkan Meclis’tir. Ama bugün sorunlarımız var. Sorunlarımızın kaynağı TBMM’yi etkisizleştiren darbeciler ve onların oluşturduğu darbe hukukudur. Sorunlarımızı sağduyulu çözmemiz gerekiyor. Hedefimiz cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak olmalı. Tüm toplumsal ve siyasal birimlerin katılımıyla, kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı yeni bir anayasa yapalım. Yeni anayasanın omurgasını yeni ve güçlü bir demokratik parlamenter sistem oluşturmalıdır.
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve hukuk devletinin en önemli ayaklarından biri olan yargı kurumunun bağımsızlığı kesin olarak sağlanmalı, adalete erişim hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.”
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
14.07.2025
7.07.2025
30.06.2025
2.06.2025
26.05.2025
14.04.2025
9.04.2025
4.04.2025
31.03.2025