Mensur Akgün
Nostaljik bir nedeniniz yoksa içinde seyretmeye değecek pek bir şey yok. Tamamen sıradan, standart kişilerden beslenen, hatta banal bir dizi. Mitolojik göndermelerle grafik iyilerle, grafik kötülerin savaşını anlatıyor. Odda’yı, dizideki fiktif adıyla Edda’yı kirleten bir şirket var. Ona karşı kasabanın lisesindeki bazı öğrenciler mücadele ediyor.
Mücadeleyi başlatan öğrenci kaza gibi görünen bir cinayete kurban gidiyor. Onu bıraktığı yerden mücadeleyi kasabaya yeni gelen Magne sürdürüyor ve olayın basit bir kaza olmadığını anlatmaya çalışıyor. Bu sırada Magne’nin aslında sıradan biri olmadığını anlamaya başlıyoruz. Büyük bir balyozu 1500 metreye fırlatabiliyor. Kendisi de yaptıklarına inanamıyor fakat yavaş yavaş tanrısal güçleri olduğunun idrakine varıyor.
İlerleyen bölümlerde kötülüğün kaynağı şirketin sahibi olan ailenin de sıradan insanlardan oluşmadığını görüyoruz. Magne ile aynı sınıfta okuyan çocuklarının da, şirket sahibi babanın da, okulun müdürü olan annenin de, hatta köpeklerinin de Kuzey mitolojisinin tanrılarıyla örtüştüğünü fark ediyoruz. Senaryo bize zaman zaman bu genç görünen insanların yaşlı, daha doğrusu farklı bir yaşlanma sürecine tabi olduğunu hatırlatıyor.
Henüz birinci sezonu oynatıldığı için dizi tutulursa diğer sezonlarında neler olacağını, dizinin ne şekilde biteceğini bilmiyoruz. Ancak Kuzey mitolojisinin katastrofik Ragnarok (Norveççe yazılışıyla Rangarök) anlatısına sadık kalırlarsa iyi olan Magne, yani Tanrı Thor da dahil olmak üzere tüm tanrıların ölmesi, okyanusların dibinden çıkan canavar Jörmungandr tarafından dünyanın sular altında bırakılması gerekiyor. Bunu tetikleyecek olan felaketse üç yıl boyunca sürecek olan kış.
Anlatıya göre bu kışın sonunda aç kalacak insanlık birbirine saldıracak, babalar oğulları, oğullar babaları öldürecek. Tanrılar birbiriyle savaşacak. Onlar öyle demese de Hobbes’un bize emsal gösterdiği doğa hali yaşanacak. Oldum olası güneşin ve ayın peşinde koşan kurtlar Skoll ve Hati de amacına ulaşacak. Kozmosu bir arada tutan ağaç Yggdrasil çökecek. Böylece sadece dünyanın değil tüm evrenin sonu gelecek.
Bu konuda araştırmalar yapan Daniel McCoy efsanenin iki farklı sonucu olduğunu, birinden yeni bir dünya düzeni, ötekinden ise boşluk ve sonsuzluk çıktığını söylüyor. McCoy yeni bir düzenin ortaya çıkışını tasvir eden anlatının Hristiyanlıkla birlikte Kuzey mitolojisinin parçası haline geldiği kanaatinde. Daha önceleri Vikinglerin tarihin sonuna inandıklarını, tanrıların bile öldüğü bir dünyada yaşadıklarını düşündüklerini aktarıyor.
Ragnarok dizisinin yapımcıları da dizinin sonunu getirirlerse, getirmek isterlerse herhalde sonradan benimsenen anlatıyı tercih edecekler, sonucu tatlıya bağlayacaklardır. Büyük bir olasılıkla onlar kış yerine yazı tetikleyici neden olarak seçerler. Zaten dağlarda eridiğini gösterdikleri buzullardan mitolojiyi bu yönde kullanacakları belli oluyor. Ayrıca iklim değişikliği hakkında yaratılan hassasiyet de ticari başarılarını desteklemeye aday.
Kaldı ki bu tür fantastik anlatılar da hemen her zaman ve her yerde çok ilgi çekiyor. İnsanlar okuduklarıyla, seyrettikleriyle özdeşleşip sanal kahramanlaşmayı, “tanrılaşmayı” seviyor. Bu gerçekleşmediği zamanlarda da kaderlerine razı olmayı, birilerinin gelip kendilerini kurtarmasını beklemeyi tercih ediyor. Belki de bu yüzden mitoloji, efsane, masalsı anlatının her dönem alıcısı çok olmuş, dünyanın en ünlü edebiyatçılarını bile zirveye taşımış.
Joyce Homer’den etkilenmeseydi günümüzde çok az insan Ulysses diye bir kitap yazdığını hatırlardı. Benzeri sanırım ressamlar, heykeltıraşlar, besteciler için de geçerli. Mitolojiler onlar üstünde de etkili olmuş, şöhret ve tanınırlık getirmiş. Boticelli’yi, Bellini’yi, Ruben’i ve daha pek çoklarını galiba en çok resmettikleri mitolojik kahramanlar üstünden hatırlıyoruz.
Bana öyle geliyor ki Edward Munch’u zirveye taşıyan, Michangelo ve Van Gogh ile eşdeğer kabul edilmesini sağlayan da aslında büyük ölçüde kuzey mitolojisi, onun Rangarök anlatısını farkında olmadan da olsa yansıttığı Çığlık tablosu. Tıpkı Rangarök’teki gibi Munch’un ilk örneğini 1893 yılında yaptığı tablosunda da doğayla insanın tek bir çığlıkta birleşiği, tablonun insanın yok oluşu, mumyaya dönüşü kadar evrenin yok oluşuna da sessiz bir çığlıkla karşılık verdiği görülüyor.
Munch anılarında o görsel anı Oslo’da nasıl yakaladığını, gökyüzünün kızıllaşmasından nasıl korktuğunu anlatmış. Ama neden onu bir doğal zarafet ya da lezzet olarak değil de felaket olarak yorumladığını bize aktarmamış. Bazlıları bunu ressamın kişiliğine, yaşadığı sorunlara bağlıyor. Bazıları Paris’te gördüğü Peru’dan gelen bir mumyanın etkisine. Bazıları ise Rangarok anlatısına. Hangisinin gerçeğe daha yakın olduğunu bilmiyoruz. Ancak tablonun resmettiği bütünlük küresel bir felakete işaret ediyor.
Bu felaket 1893 yılında belki sanatçının içinden dışarıya taşan, onun İskandinavya’da sıkça görünen bir ışık kırılmasını dünyanın sonu olarak görmesine yol açan bir şeydi. Fakat daha sonraki yıllarda Çığlık’a, onun ressam tarafından ikisi pastel, biri yağlı boya yapılan kopyalarına bakanlar, anlatılanı içeriden dışarı değil dışarıdan içeriye yansıyan bir felaket olarak gördüler. Kendi kontrolleri dışında gelişen olaylar karşısında hissettiklerinin göstergesi olarak kabullendiler.
Çığlık uzun yıllardır dünya sanat tarihinin en popüler, en bilinen eserlerinden biri oldu. Andy Warhol benzerini yaptı. Üstüne çok şey söylendi, emojisinden reklam kampanyası bile düzenlendi. Çığlık şimdi muhtemelen daha da popüler olacak, hepimiz adına virüs saldırısı karşısında duyulan hissi anlatmak için kullanılacak. Neyse ki Rangarök sadece televizyon ekranlarında kalacak. O da sıkılmayıp seyretmek isteyenler, tek boyutlu kahramanlardan ve masalsı anlatılardan hoşlananlar için. İyi ve sağlıklı bir tatil günü geçirmeniz dileğiyle…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
11.05.2025
12.02.2025
29.01.2025
8.01.2025
25.12.2024
15.12.2024
27.11.2024
6.11.2024
20.10.2024