Mümtazer TÜRKÖNE
Bir Bakırköy müsameresi seyreder gibiyiz. İktidar adına söylenen lafları ister üst üste ister yan yana getirin, toplayın, çıkartın, çarpın veya bölün; akla, mantığa, ülkenin ve dünyanın gerçeklerine ve memleketin ihtiyaçlarına uyan hiçbir netice çıkmıyor.
Ciddi şekilde bir şaft kayması ile karşı karşıyayız. Motorun, yani devletin ürettiği enerjiyi tekerleklere yani ülke meselelerine aktarıp mesafe aldırması gereken şaft, boşa dönüyor. Bu tespiti yapan ben değilim, doğrudan iktidarın geniş yelpazesinden gelen uyumsuz sesler bu arızayı haber veriyor. Durum gerçekten vahim.
Kabine Ak-Saray'da toplandığı gün, başkanlık sistemini yeniden gündeme taşırken istişare ve koordinasyon eksikliğinden şikayet eden, Erdoğan'ın kendisi idi. Cumhurbaşkanı, Afrika'da gittiği ülkelerde Türk okullarının kapatılmasını ısrarla istiyor, Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç şaftı düzeltmeye kalkarken bu sefer şanzımanı da dağıtıyor. Erdoğan'ın iddiasını, "Türkiye aleyhinde çalışmalar yapılıyor mu, yapılmıyor mu?" diye, suçun sabit olmadığını vurgulayan bir soru ile değiştiriyor. Demek ki Erdoğan, bu okullar aleyhinde elinde tek bir delil olmadan kin ve öfke kampanyası yürütüyormuş. Arınç sonra bu okulları yeni kurulacak şirket, dernek veya vakfa bağlayacak, akla zarar çözümler üzerinde durduklarını aktarıyor. Ne muktedir bir devletmiş ama, değil mi? Dünyada hangi milletin "gönüllü kuruluş" olmaya, yurtdışındaki sivil toplumu bile devletleştirmeye hazır bir devleti var? "Gönüllü işler lâzımsa, onu da biz yaparız" diyen bir devlet duruyor yanıbaşımızda. Niye kendinizi yorup, bir yığın emek harcayıp zorlu fedakârlıklara katlanıp iddialı işlere kalkışıyorsunuz? Devletimiz ne güne duruyor? Sivil toplumu da vakıfları da şirketleri de o kuracak ve işletecek. Bakmayın bugüne kadar yaptıklarının bir şeye benzememesine, maksat paralel hayaleti rüyalarımızdan kovup çıkartmak olunca, belki bu sefer hırs ve kinle başarılı da olur; kim bilebilir? Ayrıca Arınç'ın "yapacağımız çalışmalar hukuk devleti ilkesine uygun olmalıdır" sözünü, hukuka susamış ruhumuz için çöller ülkesinde bir vaha bulmuş gibi ümitle karşılayabilmeliyiz. Yalan da olsa söyleyen birileri olmalı, kulağa öyle hoş geliyor ki!
Erdoğan'ın kafasındaki başkanlık sistemi, eşi benzeri bugünün dünyasında mevcut olmayan bir sistem. Somali dönüşü, uçakta gazetecilerine başkanlık sistemi hakkında sergilediği fikirlere -Burhan Kuzu hariç- geçer not verecek anayasa hukuku hocası bulamazsınız. Belli ki Erdoğan'ın kafası karışık, yanlış bilgiler üzerine yanlış varsayımlar inşa ediyor. "Gelişmiş ülkelerin tamamına yakınında başkanlık sistemi olduğu" bilgisinin yanlış olması gibi. Doğrusu, tamamına yakınında parlamenter sistem var. İşleyen başkanlık sistemi de, yasama karşısında ve federe devletlerde hiçbir yetkisi olmayan Amerikan başkanlık sistemi. Erdoğan iki meclisli başkanlık sistemine karşı çıkarken aslında söyleyemediği şeyi, "güçlü iktidar" arayışı ile yürütme-yasama ikilisinin tek bir kişinin elinde toplandığı güçler birliğini savunuyor. Bunun adı gerçekte parlamenter sistem; bu sistem içinde mecliste çoğunluğu kazanan parti bugün olduğu gibi yürütmeyi de temsil ediyor. Erdoğan bu sistemi sadece cumhurbaşkanının şahsında birleştirmeye çalışıyor. Yargı nasıl olsa bu denetimsiz ikili eliyle şekle sokulacak, itaat altına alınacak. Lafı eviriyor, çeviriyor ama bir türlü formüle edemiyor. Edemez çünkü böyle bir sistem günümüz dünyasında demokratik kabul edilmiyor. Minerva'nın bilgelik kuşu alacakaranlıkta öterken bize basbayağı ve de düpedüz keyfi, kişisel ve denetimsiz bir diktatörlüğü tarif ediyor. Erdoğan'ın ağzından duyduğunuz "başkanlık sistemi" lafını "diktatörlük" şeklinde algılarsanız, lüzumsuz laf kalabalığından zihninizi korumuş olursunuz.
Şaft kaymasının işaretlerinden biri de konut alanlara yüzde 15'lik devlet desteği vaadi. Özel emekliliğe verilen destekten farkı yok bu düzenlemenin ve zannedildiği gibi inşaat sektörüne değil, bankacılık sektörüne destek veriliyor. Finans sektörü zor durumda, Başbakan şaftı yerine yerleştirmeye çalışıyor. Ancak şaft öyle bir kaymış ki? Seçime kadar da yerine oturması mümkün değil.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları


































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
21.12.2025
16.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
7.12.2025