Murat Sevinç
Değerli anayasa hukukçusu Prof. Kemal Gözler’in geçen hafta‘kişisel sayfasında’ yayınladığı ‘ilk metinde’ yönelttiği sorular üzerinde konuşmanın, tartışmanın önemli olduğu kanısındayım. Türkiye’de bitip tükenmeyen ‘yeni anayasa’ tartışmalarının, bugünlerin yollarını döşeyen ‘taşlardan’ olduğunu düşündüğüm için. Okuyacağınız satırları polemik niyetiyle değil, ‘şu berbat günlerden iyi kötü bir verim alabilmenin yollarından biri de bu olur belki’ diye düşündüğümden kaleme almaya çalışacağım. Bu arada, Gazete Duvar’da Ali D. Topuz’un ‘anti-hukuk’ yazılarının da, ‘sohbete’ çok önemli katkı niteliğinde olduğunu bir kez daha yinelemek isterim.
Gözler, prensip olarak siyasi gündemden uzak kalmaya çalışan bir anayasa hukukçusu. Şu anda da siyasal gelişmeler hakkında değil, kendi alanının ‘durumu’ ve o alana ilişkin yazıyor. Ancak alanında yazdıkları ve dile getirdiği endişeler kaçınılmaz biçimde‘muhalif’ tavır olarak algılanıyor ki, çok doğal. Bunun temel nedeni, halihazırda en basit, en yalın ‘doğruyu’ dile getiren insanların artık ‘muhalif’ sıfatıyla anılır olması.
Şöyle bağlayayım peşrevi: Hâlimiz, bazı yorumlarını yıllarca eleştirdiğim Kemal Gözler’e bu kez her satırına katıldığım şu yazıyı yazdıracak ölçüde vahim! Sonraki yazıda özetleyeceğim gerçi ama ilk yazıyı şimdilik şuraya bırakayım. Beki sizler de okuma fırsatı bulursunuz.
Önce bizim alanımıza uzak/yabancı okurlar için bazı açıklamalar yapmak zorunda hissediyorum. Hatta bu yazı daha çok gerekli‘açıklamalar’ üzerine olsun. Bunun hem muhtelif tartışmaların anlaşılabilmesi, hem de konunun/tartışmanın, ‘alan dışı okur’açısından da anlamlı olabilmesi için gerekli olduğunu düşünüyorum:
Anayasa hukuku ile anayasacılık arasındaki ayrım: Kemal Gözler, Türkiye’de hukuk biliminin geleceği açısından kaygılı bir‘anayasa hukukçusu’. Ben ise bir anayasa hukukçusu değilim. Anayasacıyım. İki kavram arasındaki fark, kimi ‘hukukçuların’özellikle vurgulamak zorunda hissettiği kadar derin değil. Eğer merak ediyorsanız, ‘teknik’ bakımdan fark şu: Anayasa hukukçuları hukuk eğitimi almıştır (hukuk fakültesi mezunları). Anayasacılar ise hukuk fakültesi mezunu değil.
Bilebildiğim kadarıyla Türkiye’de batıyla karşılaştırılamayacak ölçüde çok rağbet gören bir ayrım bu. Oysa hukukçu olup diğer sosyal bilim disiplinleriyle ilişkiye girmekten kaçınan bir anayasa hukukçuluğunun ne ölçüde makbul kabul edilmesi gerektiği tartışılır.
Ben siyaset bilimi yüksek lisans/doktorası yapmış ve anayasa alanında çalışmış bir akademisyenim. Anlayacağınız bir‘anayasacı’ devekuşu gibidir, ne deve ne kuş! Tahmin ediyorum Türkiye’de halihazırda ‘anayasacı’ sayısı bir elin parmaklarını bulmuyor. Vefat eden var, emekli olan var. Çalışan kaç kişi kaldı bilmiyorum. Bu ekolün Türkiye’deki asıl temsilcisi Mülkiye ‘idi’desem çok yanlış olmaz.
Nasıl bir ekol? Kemal Gözler’in yazısında yaptığı ‘üçlü’ ayrım bağlamında bir kez daha değineceğim bir ‘tarzdan’ söz ediyorum. Siyaset bilimi ve tarih ile anayasa hukukunu yakınlaştıran, sosyal bilim alanları arasında ‘dirsek teması’ kurmaya çalışan‘interdisipliner’ bir ‘gelenek’. Türkçesi: İngiliz tarihini ve kaçınılmaz olarak burjuvazinin tarihini anlatmazsanız, parlamentarizmin ilkelerine göre kurulmuş bir yasama-yürütme yapısını anlatamazsınız, bu kadar basit.
O dünyanın içinde büyüdüğüm için de olabilir kuşkusuz, kişisel olarak böyle bir tarzın hep çok daha doğru olduğunu ve diğer disiplinleri ihmal eden bir anayasa hukukçuluğunun varacağı bir yer olmadığını savunanlardanım. Kuşkusuz ‘norm’ ile meşgul bir hukuk biliminin varlığını ve değerini inkar ediyor değilim. Söylediğim, ‘anayasa hukukunun’ diğer sosyal bilim disiplinlerinden kaçmasının gerekli ve mümkün olmadığı.
Bir örnek:
Türkiye’deki yürütme organı tartışmasını, sistemin başkanlık mı yoksa başka bir şey mi olduğunu, ABD sistemini anlatmadan kavratmak mümkün mü? Peki o sistemin nesini anlatacaksınız? Senato ile başkan, onlarla yargı arasında ‘fren ve denge’mekanizması bulunduğunu, o mekanizmanın tarihi üzerinde durmadan anlatmak mümkün mü? Peki o kurumlar tarihini, ülke tarihinden, ABD’nin ‘kuruluşundan’ bağımsız anlatmak mümkün mü? Peki o kuruluşu, İngilizlerin tarihinden ayırmak, Stuart Hanedanı’ndan söz etmeyip ‘iç savaşa’ değinmeden geçiştirmek mümkün mü? Peki o iç savaştan söz ederken, dönemin iktisadi gelişmelerini anmamak mümkün mü? Peki o iktisadi gelişmeleri kolonilerin yapısından, o kolonileri oluşturan insanların gelenek göreneklerinden, hâkim dini inanç ya da inançlardan, kültürden ayrı anlatmak mümkün mü? Peki o kültürü anlamadan ABD siyasal partilerini, o partilerin yapısını anlatabilmek mümkün mü? Vesaire…
İşte bu soruları sormadan ve bir sistemi, o sistemin içinde var olduğu ‘siyasal düzenin’ tüm nitelikleri anlamadan, irdelemeden anlamak ve anlatmak mümkün değil. Tek demokratik başkanlık örneği olan ABD sistemini, ABD’nin tarihini ve yukarıdaki diğer tüm nitelikleri göz ardı ederek Türkiye’deki başkanlık tartışmasını nasıl kantara çıkarabiliriz? Yarı başkanlığı, Fransa tarihini bilmeden anlamak mümkün mü? Ya da geçen yüzyılın en‘liberal’ anayasalarından Weimar Anayasası (1919) nasıl oldu da Hitler iktidarını buyur etti? Anayasanın günahı var mıydı? Yoksa anayasa metni dışında olup bitenler mi buna neden oldu?
Siyaset bilimi, tarih, sosyoloji, ekonomi gibi alanlardan yardım almadan, ‘interdisipliner’ yöntemi benimsemeden, anayasa tarihini ve o tarihin ürünü olan ‘normu’ anlamak, anlamlandırmak mümkün mü? Anayasa hukuku, anayasaların tarih ve oluşumlarından bu denli kolay ayrılabilir mi? ‘Bu siyaset bilimi yaklaşımıdır’ diyerek bambaşka bir dünyadan sesleniyormuş muamelesi yapılabilir mi?
Burada, Kemal Gözler’in geçen yıl (halkoylamasından önce) kaleme aldığı ve önerilen sistemin başkanlık sistemi olmadığına dair yazısındaki görüşüne değinmek yerinde olur. Kemal Gözler, ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ denilen şeyin ‘başkanlık sistemiyle’ ilgisi olmadığını, güçler ayrılığı ilkesini ihlal ettiğini ve getirilen sistem eğer gerçekten başkanlık sistemi olsaydı, kendisinin ‘hukuki pozitivizmi’ benimsemiş bir anayasa hukukçusu olarak buna itiraz etmeyeceğini yazmıştı. Sözü Gözler’e bırakayım:
“Esasen bir ülkede hükûmet sisteminin tercihi sorunu, kurucu iktidarın takdirine bağlı siyasî bir sorundur. Sahip olduğum hukukî pozitivizm anlayışı gereği siyasî sorunlardan her zaman uzak durdum. Bir pozitivist hukukçu olarak, her zaman, kurucu iktidarın siyasî tercihini eleştirmenin bir hukukçunun görevi olmadığını düşündüm. Eğer şimdi de önerilen Anayasa Değişikliği Teklifi gerçekten bir başkanlık sistemi olsaydı, bu değişiklik teklifine, bir pozitivist anayasa hukukçusu olarak karşı çıkmazdım. Keza bu Anayasa Değişikliği Teklifinde teklif edilen sistemin, başkanlık sistemi olmadığı, bunun hiçbir ülkede uygulanmamış görülmemiş özgün bir sistem olduğu dürüst bir şekilde söylenseydi yine bu makaleyi yazmazdım.”
Neden? Bir anayasa hukukçusu, ABD sistemi aynen kopyalanmış olsaydı, bu sistemin Türkiye için uygun olup olmadığı konusunda neden görüş belirtmesin? Neden iki ülkenin tarihini ve sistemi oluşturan tüm unsurları karşılaştırıp oradan bazı genel yargılara varmasın?
Gözler’in gerekçesi kendi açısından elbette ‘tutarlı’. Peki, ‘hukuki pozitivizm’ açıklaması tatminkar mı? ABD ile Türkiye’nin hangi nitelikleri benzer ki, yürütme-yasama ilişkileri olduğu gibi Türkiye’ye ‘monte edildiğinde’ aynı sonucu versin? Ve bir anayasa hukukçusu bu haklı/bilimsel soru hakkında neden sessiz kalmalı? Siyaset bilimi yaklaşımını dışladığı için mi? İyi hoş da bu yaklaşım yok sayılarak, bir anayasa hukukçusunun yürürlükteki sistemi anlamlı bir biçimde ‘değerlendirmesi’mümkün mü?
Doğrusu, söz konusu ‘yaklaşımın’ bugün yaşadığımız sorunların kökenindeki nedenlerinden ‘biri’ olduğu kanısındayım. Sonraki yazıda o ‘köken’ üzerinde duracağım. Yanlış anlaşılmasın; günümüz Türkiye’sinde Kemal Gözler’in anayasa yorumunun onda biri uygulansa milyon kez daha iyi durumdaydık, hiç kuşku yok. Benim savım, böyle bir hukuki pozitivizm yorumunun kaçınılmaz ‘çıkmazları’ olduğu.
Sonraki yazıda, Kemal Gözler’in metnindeki sorular üzerinden, örneklerle, ’çıkmaz’ olduğunu varsaydığım o patikaları anlatmaya çalışacağım elimden geldiğince.
Yazı, Mümtaz Soysal’ın sonraki yazının ana fikri açısından önemli olup belki bir ‘pozitivistin’ hiç hazzetmeyeceği, benim çok beğenip katıldığım sözüyle bitsin: “Anayasaları yaşatan içlerindeki sözcükler değil, dışarılarındaki hayattır.”
Devam edeceğim…
Yazı önerisi: Çiğdem Toker, burası Türkiye olduğu ve bizler de yurttaş değil kelle olduğumuz için bir iki güne unutulacak son tren kazası hakkında yazmış. Buraya bırakıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025