Murat Sevinç
Bizim kuşak için çok önemli bir yayın olan Gırgır dergisinin arka sayfasında amatör çizerlerin karikatürlerine yer veriliyordu. Rahmetli Oğuz Aral çizimler hakkında değerlendirme yapardı. Sıklıkla gerek duyduğu uyarılardan biri, ‘gereksiz taramalardan’ kaçınmaktı.
Aral’ın karikatür için elzem bulduğu bu uyarı, aslına bakılırsa kendi çalışma alanım dahil yaşamın her anı ve her ilişki biçimi için de son derece gerekli. Yaşamda da, yazıda da (bir sözcük veya cümlenin yazıya katkısı yoksa, metinden çıkarılmalı!) ve hatta örneğin bir ‘seçim propagandasında’ da gereksiz taramalardan kaçınmalı!
23 Haziran’da yapılacak ‘tekrar’ İstanbul ‘seçimine’ dek, bir seçim yazısı yazmak insanın içinden gelmiyor. Ya da kendi adıma konuşayım, benim içimden gelmiyordu. Fakat rahat duramıyor işte insan ki bu tutum da rahatlıkla gereksiz bir tarama olarak kabul edilebilir aslına bakarsanız!
Yapılacak olana seçim demek bir tuhaf; demesen, eh nasıl adlandıracaksın! Her gün, yaşadığım ilçenin merkezinde ellerinde seçim broşürü dağıtmaya çalışanların olduğu parti stantlarını görüyorum. Hiç kimse neden orada olduğunu tam olarak bilmediği gibi, yaptıklarının ne ölçüde anlamlı olduğu konusunda kuşkulular muhtemelen. Çünkü seçim 31 Mart’ta yapıldı ve kazanan belli. On yılların en absürt siyasi hikâyesinin bir yerinde rol alıyor çok sayıda insan.
İktidar propaganda makinesinin her yaptığı ters tepiyor. İmamoğlu’nun farklı kazanma ihtimali hiç az değil. Evet ama o propaganda dişlisi, yapıp ettiklerine son vermemesi bir yana, iyice dibe vurmaktan da çekinmiyor.
Bir dip yok kuşkusuz. Haliyle ‘dibe vurmak’ deyimi, iyi kötü ‘normalin’ mevcut olduğu düzenlerde anlamlı. O normal, uygulanan bir anayasa olabilir, genel hukuk kuralları olabilir, içtihat olabilir, yerleşik gelenekler olabilir, ortalamanın kabullendiği genel toplumsal normlar/ahlaki ilkeler olabilir, vesaire. Eğer hiç biri yoksa, tüm ‘çıpalar’ yok edildiyse, dip nedir? Var mı böyle bir şey?
Bir gün, herkesin yalan olduğunu bildiği bir şey söyleniyor. O herkesin bir kısmı, söylenenin yalan olduğunu bile bile, bilmezden geliyor. Ertesi gün yalan olduğu açığa çıkıyor. Hiç bir şey değişmiyor. Hiç bir şey olmuyor. Hiç kimse bozulmuyor. Hiç kimse aldırmıyor. Ardından, yeni bir yalan devreye sokuluyor. Hiç bir bedeli olmayacağını bilip düşünenler tarafından.
Irkçılığın pek az insanın tepkisini çekeceği bilindiğinden olsa gerek, örneğin ‘Pontus’ deniyor. Faturaları teröristler tahsil edecek deniyor. VIP’te valiye hakaret etti deniyor. Etmediği biliniyor oysa. Çok sayıda NİP (hiç önemi olmayan insan), VIP (çok önemli insan) kategorisi üzerine tartışmaya başlıyor! Deliler evi gibi. İmamoğlu esnaf tokatladı deniyor. Herkes tokatlamadığını biliyor. Makarios’un heykelini dikti deniyor. Dikmediğini bilerek.
Başı sonu belli tek bir Türkçe cümle kurmaktan aciz insanlar, sabahtan akşama dek benzer masallar üretiyor. Masal oldukları biliniyor. Seçimin güvenliğinden sorumlu olan bakan, her gün propaganda konuşması yapıyor. O bakana ‘akıllı ol’ deyiveren bir protestocu hakkında soruşturma başlatılıyor. Gerekçe: “CHP’liler ile irtibatlı ve iltisaklı olmak!” Nasıl? Tam bir hukuk reformu şenliği! Ve tabii, “her ölümlü irtibat ve iltisağı tadacak.”
Herkesin her şeyi bildiği, gördüğü, anladığı ve toplumun bir kesiminin ‘çıkarları öyle gerektirdiği’ için anlamazdan, bilmezden geldiği koşullarda, seçimden başka her şeye benzeyen bir faaliyet yapılacak 23 Haziran’da.
Ve bu denli olağandışı bir atmosferde, günlerdir İmamoğlu ile Yıldırım’ın olası TV tartışma programı gündemde.
Değerli okur, akıl sağlığımı korumak, biraz dertleşmek için yazıyorum bu satırları inanın. Çünkü bir orta zekâlı yurttaş olarak, böyle bir programın, olağandışı koşulları olağanmış gibi göstermek dışında, kime ne yararı olduğunu anlamıyorum. Hele ki muhalefete ne faydası olacağını! Hakikaten anlamıyorum.
Efendim, bir demokrasi deneyimi olacakmış? Bunu söyleyenler, hangi ülkede yaşıyor? Sabah uyandıklarında pencerelerinden hangi ülkeye bakıyorlar? Ne yer ne içerler? O tartışma programında ne konuşulacak? Ne tartışılacak? Ne olur biri söylesin, ortada tartışılacak bir şey var da, biz ölümlüler mi görmüyoruz? 23 Haziran garabetini meşru bir seçim faaliyeti gibi göstermek dışında, ne anlamı olur ekran müsameresinin?
Programın ardından İmamoğlu’nun oyları mı artacak? Projelerini mi anlatacaklar? Neden? Hangi sıfatlarla? İmamoğlu, sanki seçilmemiş ve ilk kez seçime giriyormuş gibi mi davranacak? YSK’nin yüz kızartıcı ‘şeyini’ (kararını) mi konuşacaklar? Ertesi gün havuz paçavraları tavır mı değiştirecek? Şu ana dek safını belirlemeyen birileri var da, o akşam mı kararını verecek? Kararsız olduğu söylenen üç beş seçmen, neyin kararsızlığını yaşıyor sizce?
Neden? Neden bir TV tartışması gündemde 2019 Türkiye’sinin Haziran ayında? Yaşamda, ilişkilerde, yazıda ve propagandada, gereksiz taramalardan kaçınmak iyi bir şey değil midir? Bu satırların yazarı ve onun gibi düşünenler, hakikaten memlekette olup biten her şeyi yanlış mı anlıyor, anlıyoruz?
Tartışılacak hiç bir şey yokken, her şey bu denli aşikârken, herkes her şeyin farkındayken, taraflardan birinin olup biteni tartışmayı istemediğini dünya alem biliyorken… Neden?
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025
9.09.2025