Murat Sevinç
İki yeni siyasal parti (DEVA-Gelecek) ve onlara yönelik ‘özeleştiri’ beklentisi üzerine üçüncü ve son yazı…
İkinci yazıda Kemal Can’ın Duvar’daki yazısına atıf yaptım, ancak Ümit Kıvanç’ın şu herkesin bildiği ‘tekme ve affetme’ üzerine kaleme aldığı diziye değinemedim. Kıvanç üç makale yazdı konu üzerine ve neden ‘affedilemez’ olduğunu farklı açılardan, sakince anlattı. Söz konusu yazıların hemen her özeleştiri ve eleştiri tartışmasına katkı sunacağı kanısındayım.
DEVA pek çok açıdan, Gelecek’ten daha ‘şanslı’ görünüyor. Her şeyden önce sakin bir lideri var ve Babacan AKP’deyken, Davutoğlu’ndan farklı olarak hem arka planda kaldı hem de ‘başarılı’ bulunan ekonominin dümenindeydi. Tabii o başarının nasıl bir başarı olduğu tartışılır.
Konunun uzmanlarının yazdıklarından anlayabildiğim kadarıyla, ekonomi bakanı sıfatıyla (AB ve Dışişleri dönemleri daha kısa) Kemal Derviş’in kurduğu oyunu başarıyla sürdürdü. Kuşkusuz bu cümlede yer alan ‘oyun’ ve ‘başarı’ sözcükleri de, diğer her şey gibi ideoloji yüklü. Emekçilerin de akıllı telefon almalarını sağlayan o ‘oyun’ hiç de emekçi dostu değildi ve ‘başarı,’ sonunda çuvallama ihtimali yüksek bir ‘büyüme modeline’ dayanıyordu. Bugün gururla anılan o ‘altın çağ’ da altın filan değildi. AKP’nin en pırıltılı olduğu düşünülen yıllarında ihale kanununun kaç kez değiştirildiği, kayırmacılığın boyutları malum. Eh buna bir de CHP’lilerin ‘israf’ dediği ‘aksilikler’ eklenince!
Babacan, tüm süreçte (şimdi olduğu gibi) yoksulluğun, eşitsizliklerin sorumlularından biri olarak görünmemeyi başardı. Bu ve pek çok nedenden dolayı avantajlı. O ‘altın yılların’ öyle pek de altın olmadığı yurttaşa anlatılana dek söz konusu izlenim devam edecek. Ancak bunun için günlük siyasi kavga haricinde bütüncül bir perspektif ve kapsamlı bir sistem eleştirisi gerekiyor ki, o da görüldüğü kadarıyla ‘ana akım’ partilerin gündeminde değil. Seçmeni, can yakıcı ‘eşitsizliğin’ eleştirisiyle değil, diğerlerinden daha hızlı dua okuyarak ikna etmeye çalışıyor gibiler!
Dolayısıyla her iki partinin de geçmişe yönelik anlamlı özeleştirisi, ancak kendi paylarını inkâr ile mümkün. Kolay iş değil bu. Kolay değil ama gerekli. Bir kez daha: Düzgün özeleştiri, yalnızca sağlık belirtisi değil, aynı zamanda geleceğe yönelik bir vaat ve dönüşüm umududur. Ayrıca partiler yalnızca seçmenlerini değil, nüfusun tamamını yönetmeye aday örgütlenmeler.
Özeleştiri yapılamayınca geriye arada bir ‘laf atma’ eğilimi kalıyor ve her atışma, ‘iyi de siz de oradaydınız’ itirazıyla karşılanıyor. Böyle de gidecek belli ki!
Söz konusu tutumun, ortalama yurttaş kümeleri üzerinde olumsuz etki yaptığını sanıyorum. Daha doğrusu, zaten özgüven yoksunluğundan kaynaklanan bir kibirle malul olduğu açık kalabalıklar bir kez daha, ‘ne yaparsan yap üç güne unutulur’ kanaatini pekiştiriyor. Üstelik özeleştiri yoksunluğu, cezasızlık kültürü ile birlikte düşünüldüğünde olumsuzluk daha da katmerleniyor.
Özeleştiriden kaçınmak, aynı anda güçsüzlük görüntüsünden kaçınmanın da yolu. Kabul etmek gerekir Türkiye’deki genel algı bu yönde. Ancak algının, gerçek durumu ne ölçüde yansıttığından emin değilim. ‘Sağlam irade’, ‘dik dur eğilme gibi’ gibi propaganda cümleleri boşuna sarf edilmedi, doğru. Diğer yandan önemlice bir yurttaş kesiminin, gerektiğinde ‘eğilmesini bilen’ insanları takdir etmeyeceği önyargısına da bu kadar iltifat etmemek gerekiyor.
Bir süre önce AKP’den ayrılan Mustafa Yeneroğlu’nun, ne yazık ki parti genel başkanına pek sirayet etmediğini düşündüğüm özeleştiri üslubunu samimi bulmamak mümkün mü? Söz konusu çabanın yurttaş nezdinde de karşılık bulduğunu tahmin ediyorum. Ezcümle, ‘bizim millet’ ile başlayan her genellemeyi tekrar sorgulamakta yarar olabilir.
Tabii burada, Türkiye’de siyasetçilerin siyaseti topluma yön vermekten çok çoğunluğun suyuna gitme faaliyetine indirgemiş olması eğilimiyle de yüzleşmek gerekiyor…
Peki, özeleştiri yapan ya da yapmaya çabalayan bir insana yönelik tutumum niteliği, özeleştiriden kaçınmanın nedenlerinden ‘biri’ olabilir mi?
Ümit Kıvanç, “Zalimlik, şuursuzluk, affetme” başlıklı yazı dizisinin üçüncüsünde, tekmeci bürokratın pişmanlık ilanının neden bir özür kabul edilemeyeceğini uzunca anlattıktan sonra şu satırları eklemiş:
“…bu vesileyle yine devâsâ mesele olarak kendini hatırlatan, insanların yanlışlar yapabileceğine ihtimal verilmeyen, hatanın ancak ihanetle izah edilebildiği kültürümüzü ne halt edeceğiz? Zira bu kültür, karşı saflardan destek kazanmanın aslî gayelerden olduğu siyasî faaliyeti de amaçsız dön baba dön saçmalığına çeviriyor. ‘Peki, siz haklıymışsınız’ deme cesareti gösteren, bizzat hak verdikleri tarafından aşağılanıp horlanıyor. Horlamada esas motifler hep ilgili kişinin geçmişinden derleniyor. Faşistlerden başlayarak, insanlar arasında eşitsizliği mutlak sayan bilumum sağcılar için bu yemeyip de yanında yatılacak şey. Fakat eşitlikti, özgürlüktü, demokrasiydi, böyle dertleri olanlar için, insanların yanlışı, özrü, değişmesi, özeleştirisi çok önemli mevzular. Egemen dindarlık sahici olsaydı onlar için de ‘pişmanlık’ ve nedamet önemli konu başlığı olabilirdi. Bizde tek yanlışı, bireyin ömür boyu silemeyeceği şekilde damgalanmasına yol açabiliyor. Siyasî kurgular, bireylerin haysiyetlerini ve itibarlarını koruyarak fikir-tavır değiştirmelerinin baştan önünü kesecek tarzda yapılıyor. ‘Özeleştiri’nin anlamı çoğu yerde bireyin haysiyetini çamura bulanmış giysi misalî çıkarıp yere bırakması anlamına geliyor. Bu yüzden, zihnimizde, gönlümüzde affetmemiz için en ufak sebebin bulunmadığı adama topluca ‘affetmeyiz!’ diye bağırıldığında içim rahat etmiyor. Çünkü zalimliğini kendin görmezden gelince başkalarının da görmeyeceğini sanmana elveren ayrıcalıklı şuursuzluktan da, somut olaylar sonucunda oluşmuş duygu dünyalarını, suçtan duyulan samimi pişmanlığın affedilmek için şart olduğunu hesaba katmayan ‘affediverelim’ciliğin iyi niyetli şuursuzluğundan da ibaret göremiyorum meseleyi.”
Pişmanlıktan başka her şeye benzeyen ‘pişmanlık gösterilerinde’ de, samimiyetsizliği ısrarla görmezden gelen affetme kolaycılığında da bir sorun var hakikaten. İkisi de muhatabını azarlıyor! Karşısındakini pişmanlıkla ödüllendirmiş ve onurlandırmışken kabul görmüyor olmasının kızgınlığıyla malûl.
Kuşkusuz şunu bir kez daha hatırlatmak ve altını birkaç kez çizmek gerekir: Özeleştiri yapan, değiştiğini söyleyen ve bunu ‘tutarlılıkla’ devam ettirip gerekli ‘kabullenişi’ açık yüreklilikle sergileyen insanlara yönelik, ‘hadi hadi siz hep aynısınız’ demenin de akıl fikir alır bir yanı yok. Nasıl bir kibir, nasıl şımarıklık bu!
İki partinin kurucularından da, hâlihazırdaki birkaç istisna hariç anlamlı bir özeleştiri gelebileceğini sanmıyorum. Kendi ifadeleriyle, hep ‘önlerine bakıyorlar!’ Geçmişle, o geçmişteki rolleriyle ilgili bir dertleri yok.
Bu durumda geriye, ‘değişmişlerdir’ tahmini, dileği kalıyor sanırım.
İnsanlar ve kurumlar değişmesine değişir de, söz konusu siyasetçilerin şu anki konumları bakımından geçerli bir varsayım değil bu. AKP’den ayrılıp yeni parti kurmalarını kendi dönüşümleriyle değil, çaresiz kalışlarıyla açıklıyorlar. Onlar değişmedi, parti değişti ve ellerinden geleni yapmalarına karşın ne yazık ki… İyi giden her şeyde emeğimiz vardı, kötü giden ne varsa bizim dışımızda gerçekleşti!
Hiç kimsenin ‘gerçekten’ ciddiye almadığı, buna mukabil hemen herkesin birbirine yinelediği yerli ve milli mazeretler demeti! Bu durumun siyasal sistemdeki karşılığı, ‘siyasal sorumsuzluk’ garabetinin kolayca kabullenilmesi. Yönetenler hiçbir olumsuzlukta sorumluluk kabul etmiyor ve bu anormal durumu zorlanmadan benimsetmiş durumdalar.
Özeleştiri beklemek ya da beklememek bir yana, geçtiğimiz yirmi yılda hemen herkesin ‘biraz’ değiştiğini tahmin ediyorum. Daha doğrusu, artık bu memlekette bir söz söyleyebilmek için ‘değişmek’ zorunluluğun farkında, siyasetçiler, kurumlar, kişiler.
Türkiye’de kuramsal bilgi ya da soyut uyarılardan çok, görerek ve deneyerek öğrenmek daha yaygın bir alışkanlık belki de. Ahali son yıllarda, hangi yollar tercih edildiğinde ne sonuç alınacağını yaşayarak öğrendi, öğreniyor.
Diyelim, ‘türban yasakları anti-demokratik ve hukuk dışıdır’ uyarıları, bir kesime hiçbir şey ifade etmedi yıllarca. Yarım akıllılar ikna odaları kurmaya kalktı. Bugün, o yapılanların sonuçlarını daha iyi gördüklerini zannediyorum. Ya da AKP hakkında kapatma davası açanların, bunun pek de sevinilecek bir durum olmadığını şimdi fark ettiklerini. 367 kararının sonuçlarını vesaire…
Yanlış anlaşılmasın, söz konusu zihniyet herhangi bir pişmanlık duymuyor, hâlâ o günlerin hayaliyle yaşıyor olabilir kuşkusuz. Sorun şu ki artık bu düşüncelerin beş para etmediğini biliyorlar ve isteseler de gündeme getiremezler. ‘Değişim zorunluluğu’ derken kastettiğim bu.
Dindar kesim de benzer bir deneyim yaşıyor. Siz bakmayın iktidarın bir an olsun dinmeyen kızgınlığına, hakaretlerine. Müflis tüccar, siniri bozukluğuyla dükkânın içinde ve çevresinde kim var kim yok çatmaya, bağırıp çağırmaya başlar. Dindar kesimde büyük yarılmalar yaşandı ve yaşanıyor. Hiç komik gelmesin şu söylediğim size: Pek çok mütedeyyin ve nesilleri, laikliğin/sekülerliğin kıymetini anladı, anlıyor.
Bir de hiç aklımızdan çıkarmayalım: Durumun farkında olan dürüst dindar insanlar, ‘dışarıdan’ nasıl göründüklerini, ne hale gelindiğini görüyor ve bunun bilinciyle hareket etme eğiliminde. Geçenlerde AKP’den ayrılmış bir siyasetçinin “Yolda Müslüman birine selam vermeyecekler” kaygı ve serzenişi boşuna değildi. İktidar ve çevresindeki hâle ise bir hayal dünyasında yaşıyor. O hayalin ortakları evine ekmek götüremeyen kenar mahalle dindarı değil; Perinçek, Ağar, Çiller, Bahçeli vb! Bu isimlerin elinden tutup âbâd olan var mı!
Bakın memleket ahalisi bir yerden diğer yere yürümeye başladı! Herkes karayollarında. Çok insan ve kurum, parti, yeni bir şeyler söyleme, yapma derdinde. Barolar, birlik başkanlarını istemiyor, reddediyor.
Oysa o birlik başkanının ‘durduğu yerden’ çok hoşnutlardı ve tahmin edersiniz Feyzioğlu, Uzaylıların oyuyla seçilmedi. Ne zaman iktidara yanaştı, baro başkanının otoriter eğilimleri fark ediliverdi. Oysa imzacı meslektaşlarına ‘müstemleke aydını’ derken, çoğu meslektaşı tarafından takdir ediyordu. Hay Allah! Demek ki artık onlar da değişiyor, değişim ihtiyacı hissediyor.
Toplum her şeye rağmen canlanıyor. İnsanlar en zorlu koşullarda dayanışma sergilemenin yollarını arayıp buluyor. Bambaşka bir gençlik var artık. Çoğu, anne babasının heybesindeki kızgınlıklarla ilgilenmiyor.
Hal böyleyken belki de tüm muhalif kurumlara bu gözle de bakmayı denemeli. Yıllar içinde herkes, hepimiz biraz değiştik, değişmek zorunda kaldık.
AKP’den ayrılır ayrılmaz aydınlanan, demokrat oluveren, üç gün öncesinden taban tabana zıt ifadelerine tanık olduğumuz insanların köklü bir dönüşüm yaşadığını ve yaşayabileceğini düşünmüyorum. Buna mukabil, herkes gibi onlar da yirmi yıl öncesinin koşullarında yaşamadığımızın farkında. Yeni bir sözleri olması gerektiğinin. Yoksa ilk seçimde silinip gideceklerinin.
Seksen milyonda bir yurttaş ve sosyalistçe eşitlik talep eden seçmen olarak, yeni partilerden, lider kadrolarından beklentim yok. Özeleştiri beklentisi dâhil. Böyle tuhaf düşler kurmayacak yaşa geldim. Yalnızca, yeni bir şeyler söyleyip söyleyemeyeceklerini merak ediyorum. Bir de ‘bizi ne doktorlar ne mühendisler istedi’ tavrıyla, geçtiğimiz yılların ağır yükünün altından nasıl kalkacaklarını…
Okuma önerisi: Tanıl Bora’nın yazısını buraya bırakıyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.06.2025
18.05.2025
10.05.2025
1.05.2025
22.04.2025
24.03.2025
20.03.2025
18.02.2025
13.02.2025
10.02.2025