Mustafa ARMAGAN
Sonunda başardık: Bursa’da Osman Gazi’nin başucuna dikilmiş olan hakaret anıtı 28 Ocak 2013 günü itibarıyla kaldırıldı. Lakin tam buna sevinecekken yara bir başka yerinden kanamaya başladı.
Bursa topraklarına gömülen 9 şeyhülislamın mezarlarını ararken metinlerden biri İmam-ı Sultanî Mehmed Efendi için “Osman Gazi Türbesi’nin güneyine, evinin bahçesine defnedilmiştir” diye yazıyordu. İyi güzel de Osman Gazi’nin türbesinin güneyinde neredeyse türbenin boyuna denk Şehitler Anıtı’ndan başka bir şey yoktu. O zaman söz konusu mezar bugün nerede olabilirdi?
Başvurduğum kaynaklar ya sessiz kalıyor ya da kayıp olduğunu yazıyordu. Osmanlı protokolünde bu kadar üst düzeyde görev yapmış birinin anıtın yapıldığı 1925 yılına kadar ayakta olduğunu bildiğimiz mezarı göz göre göre kayboluyor ve biz bundan habersiz kalıyoruz. Asıl üzücü olan nokta burası.
Derken sevgili Hasan Basri Öcalan ile hızlı bir araştırmaya girişiyoruz. Ulaştığımız sonuç şu oluyor:
Sultan II. Mustafa ve III. Ahmed dönemlerinde iki defa şeyhülislamlık makamına çıkmış olan ve “İmam-ı Sultânî”, yani “Padişahın İmamı” unvanını elde etmiş olan Mehmed Efendi’nin mezarı yok edilerek -başka yer yokmuş gibi- yerine malum Şehitler Anıtı yapılmış.
Anıt neyse ki kaldırıldı ama öncesiyle ve sonrasıyla Lale Devri’ni yaşamış olan bu şeyhülislamın mezarı tam olarak neredeydi? Bu konuda derli toplu bir bilgi yoktu elimizde.

Abdülhamid tarafından çektirilen fotoğrafta, Şeyhülislam Mehmed Efendi’nin selvi ağacının altındaki kabri uzaktan görülüyor. Mezarın üzerine yaptırılan Şehitler Anıtı (solda) 28 Ocak’ta kaldırıldı.
KAYIP MEZARIN İZİNDE
İşte bir Osmanlı şeyhülislamının mezarı hakkında toplayabildiğimiz bilgiler:
Rahmetli Kâzım Baykal’ın “Bursa ve Anıtları”nda (2. baskı) verdiği bilgilere göre Şeyhülislam Mehmed Efendi’nin mezarının yerine yaptırılmış olan anıtın projesi “Ertuğrul” gazetesinin 30 Ekim 1924 tarih ve 793 sayılı nüshasında ilan edilmiş. Yapımına girişenlerden biri Tuğgeneral İsmail Hakkı Fanti, diğeri ise Bursa ve tıp tarihiyle ilgili kitapları bulunan Askeri Doktor Osman Şevki Uludağ’mış (Osmanlı dönemindeki adı Keşiş Dağı olan Uludağ’a mevcut ismini veren de odur).
Demek ki 1925 yılına kadar yerinde durduğunu varsayabilirdik kabrin. İyi ama bunu nasıl belgelendirecektik? İşte bulduğumuz o belgelerden birkaçı:
Yakınlarda Bursa Büyükşehir Bele-diyesi’nin himmetiyle bastırılan Kâmil Kepecioğlu’nun “Bursa Kütüğü”nde şu cümleler okunuyordu:
“Bursa’da menfâ (sürgün) iken evini darülhadis yapmış ve oraya gömülmüştür. Sonraları Sultan Osman türbeleri tesviye edildiğinden oraları da türbe bahçesine ilhak olup kendisinin de taş ve kabri bırakılmıştı. Bursa’nın Yunanlılardan istirdadı (geri alınması) esnasında istiklal için canlarını fedâ eden aziz şehitler oraya defnolunmuş ve üzerlerine bir de abide yapılmıştır ki, Mehmed Efendi’nin kabri de bu abidenin altında kalmıştır (Bursa tarihçisi Şemseddin Ulusoy’un ifadesinden)” (cilt 3, s. 156).
Böylece ilk somut bilgilere ulaşmış olduk. Ondan sonra Hasan Basri kardeşimle beraber bizzat Mehmed Şemseddin Efendi’nin el yazması orijinali Safiyüddin Erhan beyefendide bulunan “Karâr-ı Şemsî” adlı kitabına başvurduk ve orada şu önemli notu okuduk:
“(Kabri) Sultan Osman türbesinin cenubunda. Şimdiki abidenin altında kaldı.”
Artık durum netleşmiş, yeri belli olmuştu. Resmî bir yayın olan “Bursa Salnamesi”ne de aynı bilgiyi doğrulattıktan sonra bu defa iki önemli kaynağa ulaşacaktım.
Birincisi, Osmanlı aydın profilini en iyi yansıtan eserlerden Mehmed Süreyya’nın “Sicill-i Osmânî”si, diğeri de “Tarih-i Osmânî Encümeni Mecmuası”nın 16. cüzünde çıkan Ahmed Tevhid Bey’in “İlk altı padişahımızın Bursa’da kâin türbeleri” başlıklı yazısıydı. Üstelik mezar taşında yazılanları dahi aktarıyordu kaynaklarımız.
Bir cümleden yola çıkmış ve sonunda 285 yaşındaki mezar taşını bulamasak dahi üzerine yazılanları bulmayı başarmıştık. Hatta oğlu Feyzullah Nâfiz Efendi’nin Eyüp Sultan civarındaki kabrine bile ulaşmıştık.
Lakin yerini bulduğumuz halde henüz bir fotoğrafını temin edememiştik.
ABDÜLHAMİD’İN GÖZÜNDEN KAÇMAMIŞ
Hem azmin elinden ne kurtulmuş ki? Hasan Basri dostumun bir kitapta bulduğu fotoğrafla bu mesele de aydınlandı. Uzaktan da olsa hakikaten Osman Gazi türbesinin önünde üstüvanî dediğimiz sütun şeklindeki mezar taşıyla şahidesi tam da kaldırılan anıtın yerinde akıbetini bekliyor gibiydi.
Orada da kalmadı seferberliğimiz. IRCICA Genel Direktörü Dr. Halit Eren Bey’in teklifiyle yayına hazırlayıp metinlerini yazdığım “Sultan II. Abdülhamid Dönemi Fotoğraflarıyla Bursa” (2011) adlı kitaptaki iki fotoğrafı hatırladım birden. Açıp baktığımda hakikaten Şeyhülislam Mehmed Efendi’nin mezarı ayan beyan ortadaydı.
İlki 1886 tarihli, ikincisinin tarihini tespit edememekle birlikte 1900 yılı civarına ait olması gereken bu iki fotoğrafa göre, düzenlemesini Abdülhamid Han’ın yaptırdığı Osmaniye Meydanı’nın kapısından girilince soldaki genç selvinin dibinde bir mezar vardı. Bu, aradığımız görüntünün ta kendisiydi.
Hepimizin gözünden kaçan, Sultan Abdülhamid’in kamerasından kaçmamış, gelecekte vuku bulacak yıkımları önceden bilircesine bizlere emanet bıraktığı bu değerli fotoğraf koleksiyonu sayesinde mezar taşı objektiflere yakalanmıştı. Bizi ise bir şeyhülislamın mezarını daha bulmuş olmanın huzuru kaplamıştı.
Lakin görevimiz burada bitmiyor, sevgili okur, asıl burada başlıyor. Bunları bulup okuduk, görüp yayımladık.
Güzel ama ne için yaptık bunu? “Vay canına, neler varmış da bilmiyormuşuz!” dedirtmek için değil kuşkusuz. Madem onlarca yıldır uğraşa didine Osman Gazi’nin böğrüne saplanmış bir mızrak olan Şehitler Anıtı ucubesini oradan kaldırtmayı başardık, o halde bir adım daha atalım ve desteklerinizle -hazır Valilik, meydanı yeniden düzenlemeye karar vermişken- bu değerli ilim adamımızın mezar taşını buldurup asıl yerine koyduralım.
Bulunamıyorsa da, işte görüntüler elimizde, Osmanlı Devleti’nin kurucusunun ilme ne kadar önem verdiğini göstermek için oraya bir ilim adamının kabrini sembolik olarak koyduralım ki, böylece hem o mekânı aslına en yakın noktaya döndürmüş, hem de orayı ziyaret edeceklere anlamlı bir mesaj vermiş oluruz.
Bu başarılırsa sembolik olarak çok anlamlı bir adım olacaktır. Benden söylemesi!
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2017
9.02.2017
26.03.2017
19.03.2017
12.03.2017
26.02.2017
5.02.2017
29.01.2017
22.01.2017
15.01.2017