Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları

Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Nabi YAĞCI-Taraf Yazıları
Tüm Yazıları
Halil’e kısa yanıt
23.04.2011
1885

Halil Berktay “not” biçiminde olsa da bir yazısını (21 nisan) bana ayırmış ve devam edeceği de anlaşılıyor. Ama üzgünüm, çünkü Halil’in eleştirdiği düşünceyle uzaktan yakından bir ilgim yok. Halil, üstüne benim adımın etiketini yapıştırdığı başka düşünceleri eleştiriyor. Bu nedenle başlığımda “kısa yanıt” dedim, yanıtımı burada bitirebilirdim de. Ama hem Halil’in yazısından çıkarak başkalarının görüşlerim konusunda yanlış kanılar edinmesini istemediğimden, hem de eğer gelecek yazısı da bana ait olmayan görüşler temelinde sürecekse boşuna zaman harcamasın istediğimden biraz uzun tutacağım.

Ortada benim açımdan da bir “anlayış” sorunun var.

Halil’in, görüşlerini iyi anlayıp dinlemeden birisi hakkında “uzak bağlam yorumları yapma rahatlığını” doğrusu hiç anlamıyorum. Tek bir cümlede bile olsa insan elbette bazı fikirler edinebilir, sorular doğabilir, olağandır bu. Fakat o birkaç cümleden kalkarak birisinin düşüncelerinin, anlayışının, yaklaşımlarının mahiyeti konusunda hüküm vermek (ve kendinde hüküm verme zorunluluğunu hissetmek) benim anlayabildiğim bir şey değil. Daha önce de aramızda benzer bir sorun yaşanmış ve tartışmaya bu nedenle girmemiştim.

Yazımda “Arada bir Marx’tan söz etmeme takılmış” derken onu ne yanlış anladım ne de yanlış özetleyip yanlış aktardım. Halil’in beni, Marx’tan çok söz ettiğim için eleştirdiğini düşüneceği aklıma bile gelmezdi. Marx’tan söz ediş bağlamım açıktı, tekrarı o cümlede gereksizdi. Asıl mesele, tartışmak istemediğim için konuyu deşmekten kaçınmamdır. Adım açıkça geçiyor olduğu için hiçbir şey söylememek mümkün değildi. “Söylediğime takılmış” deyip geçmek istedim. Takılmış dedim, sataşmış demedim, onun sözlerini sataşma gibi anladığımı söylüyor ki bu yorumu neye dayanarak yaptığını ancak Halil bilebilir.

Halil’in üstünde konuştuğu tek bir cümlem, “Marx’ı doğru anlamadık” deyişimdir, üstelik hiçbir açılım da getirmeden bu sözü bir iki yazımda yinelememdir.

Halil, bu tek sözüm üstüne o kadar ileri gidiyor ki, benim tavrımda (nasıl anladıysa tavrımı), “Kuran’ın doğru yorumu (=okunuşu)” cihatçılığa imkân vermez tarzı “gerçek İslâmcılıktan” pek bir farkı olmayan “benzer bir sakatlık” gördüğünü bile yazıyor. Böylesine, zorlama ve sündürülmüş bir akıl yürütmeyle bir tartışma nasıl yapılabilir bilemiyorum? Bu tek cümlemden “gerçek, Türk, gerçek Kürt, gerçek İslâm” gibi “gerçek Marksizm” anlayışı çıkarmak için yazarı konusunda önyargılı olmak gerek.

Uzatmamak için alıntı yapmadığım yazısının sondan dördüncü paragrafı bizim daha 1990’larda tartışıp bitirdiğimiz bir yaklaşımın eleştirisiyle ilgili. Özeti ise, Lenin kötü Marx iyi, Lenin iyi Stalin kötü türü ilkel yorumlar. Tam da bu tür görüşleri olanlarla TBKP sürecinde yenilenme tezlerimizle hem Büyük Kongremizde hesaplaştık. Belgelidir. Bugün hâlâ solda bu ilkel değerlendirmeyi yapanlar var mı bilmiyorum, varsa Halil onlarla hesaplaşsın benle değil. Marx ve Marksizm’le ilgili değerlendirmeler artık bu ilkel noktalar üstünden gitmiyor zira.

Benim bu tek cümlemden ciddiye alınabilecek tek bir yanlış anlama çıkarılabilir. Yani, “eğer Marx doğru anlaşılmış olsaydı reel sosyalizm çökmezdi, sol başarısız olmazdı” gibi bir sonuç. Hiç de böylesi bir düşünceye sahip değilim. Reel sosyalizm hem Marx’a kadar giden teorik zafiyetleri hem de değişen dünya koşulları nedeniyle çökmeye mahkûmdu diye yazdım da. Ne var ki, “eğer yanlışlar yapılmasaydı hiçbir şey değişmezdi” gibi anlamsız bir düşüncede de olamam. Dünkü kaba determinizmden kaçayım derken içine düşülen, insanın rolünü yine unutan daha kaba bir determinizm, “tarihsicilik” olur bu. Yanlışlar yapılmasaydı bugün nasıl bir dünya olurdu, bunu kâhinler dışında kimseler bilemez çünkü.

Marx’ı yanlış anladık derken kastım bunlar değil. Elbette “okumalar” üstüne tartışmaları da bilmekteyim ama hiç oralarda da değilim.

Halil, geçmişle ilgili fikir ve pratikler üstüne yanlışlar-doğrular cetveli çıkarmaya dürüst tutum demiş. Bu yapılmıyor diyor, oysa doğru-yanlış, yeterli-yetersiz bunu herkes yapıyor, ama asıl yapılmayan, hep olduğu gibi kendini dışa çeken üstenci tavırlarla bunu yapmak değil, muhasebeyi kendinden/kendimizden başlatmaktır. Böylece vardığın sonuçlar “yeni otoritelerin” değil kendi düşüncelerin halini alır ve bir anlamı olur.

Bugün için hiçbir pratik sonucu olmasa bile Marx’ı yeniden incelediğinizde eğer yanlış anlamışsanız onu ifade etmek her şeyden önce etik bir tutumdur, Halil’in, yazısını bitirirken sözünü ettiği “entelektüel cesaret ve derinlik”, eğer aramak gerekliyse buralarda aranmalı. Kendi yanlışlarımızdan konuşalım önce. Dediğim bundan ibaret.

Kısa dedik daha uzatmayalım, burada bitsin.


[email protected]
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar