Oya BAYDAR
Yalçın Yusufoğlu’nu da kaybettik...
Yalçın Yusufoğlu’nu da kaybettik. Benim kuşağımın insanları birer birer gidiyor. Her gün biraz daha eksiliyoruz; gitgide vahşileşen, vicdansızlaşan bu dünyada yalnızlığımız gün be gün büyüyor.
Bazen bir arkadaşınızın, yoldaşınızın ardından yazı bile yazamazsınız. Çünkü giden sizden de bir parça koparıp götürmüştür; ama susamazsınız da, acınız yüreğinize saplanır.
30 yıl önce, 12 Eylül sonrası sürgün yıllarımızda Almanya’nın Ruhr bölgesinde bir toplantı sonrası buluşmuştuk Yalçın’la. Madrid’de Ölmeyi Özlediğimiz Akşam, o buluşmanın duygu yüküyle, o günlerde yazılmıştı. Tamamı Elveda Alyoşa kitabında olan metinden bazı bölümlerle anmak istedim onu, daha fazlasını yapamadım.

***
“Hiç ummadığımız bir yerde, hiç beklemediğimiz bir anda pırıl pırıl, cıvıl cıvıl, masmavi çıktı karşımıza. O sıkıcı, dostlar alışverişte görsün toplantılarından birinden dönüyorduk. İsli, ağır Ruhr havası gibi kapalı, soğuk, hüzünlüydü içimiz. Zehir saçan fabrika bacalarının, yağ ve is karası kömür tepeciklerinin, maden ocaklarının, yoksulluğu ve kasveti çevrenin zenginliği yanında büsbütün göze batan işçi mahallelerinin yanı başında, fantastik bir tiyatro dekorundan fırlamış sihirli bir masal gölü. Üzerinde beyaz yelkenlilerin yarıştığı, çevresinin gür, taze yeşilinin sulara yansıdığı masmavi bir su...
(……………)
-Şu göl kıyısında buz gibi bir beyaz şarap?
-Midye tavasız da olsa, ne yapalım!
-Essen’in burnunun dibinde, hiç gelir miydi aklına?
-Bu göl gerçekten var mı sence? Kıyısına varınca, ortasındaki iğne deliğinden kendi içine akıp gitmesin!
Almanya’nın göbeğinde, Ruhr bölgesinde, Krupp İmparatorluğu'nun bacalarının gölgesindeki Essen kentinin yanı başındaki bu gölde, bizim gündelik gerçeğimizle bağdaşan hiçbir şey yok. Ne şu çok şık beyaz elbiseli yaşlı çift, ne şu siyah mayolu, ıslak vücutlu, güzelliğinden alabildiğine emin sarışın; ne ağır ağır batmaya hazırlanan mayıs güneşi, ne de -en inanılmazı!- bu pıtrak gibi çiçek açmış erguvanlar!..
Erguvanlar!.. Kaçak, göçebe yaşadığımız günlerde gizlice buluştuğumuz Boğaz vapurlarından seyrine doyamadığımız, Boğaziçi tepelerinde betonların saldırısına karşı, tıpkı o zamanki bizler gibi inatla, kahramanca, umutla direnen, dallarını koparmaya kıyamadığımız, her şeyi unutsak da zamana yenilip ille de renklerini unutamadığımız erguvanlar…
-Erguvanlar mı? İnanılır gibi değil, on yıldır ilk kez görüyorum buralarda.
Hüzünlü, puslu bir nisan günü, İstinye sırtlarında incecik bir yağmur başlamıştı. Çevremizde çiçeğe durmuş erguvan ağaçları, yüreklerimizde ağırlık. Dün sıkıyönetim ilan edildi. Yarın ne olacak bilmiyoruz. Uzun ‘arananlar’ listeleri, tutuklamalar, belki de darağaçları, ölüm… Seziyoruz ama yaşayarak öğrenmedik daha. Hücrelerin çaresizliğini, işkencenin -hayır, acısı değil- utancını, sürgünün buruk tadını, inançlarımızın, kâbelerimizin, kalelerimizin birer birer yıkılışını henüz yaşamadık, ama yaşayacağız.
-On dokuz yıl olmuş, neredeyse yirmi…
Hangimiz, sen mi ben mi söyledik bu sözleri? Hangi kayalara, hangi zaman dehlizlerine çarpıp yankılandı sesimiz ki, bu kadar boğuk, bu kadar yabancı!..
Ne kadar gençtim, ne kadar gençtik yirmi yıl önce! Kaçak günlerimizin İstanbul’unda, Eminönü dolmuşlarında, Üsküdar vapurlarında, Gültepe otobüslerinde, Sağmalcılar minibüslerinde; çantalarımız kitaplarla, bildirilerle dolu, sendika şubelerine, işçi mahallelerine dağıldığımız… Erguvanlı Boğaz tepelerine, iskele meyhanelerine, çay bahçelerine kaçıp, -biraz utangaç ve suçlu- kavgadan, eylemden, örgütten vakit çaldığımız…
Ruhr bölgesinin ortasında bir masal gölü, gölün çevresinde erguvanlar. Göğsümde erguvan saplı bir bıçak acısı, karşımda yirmi yıl öncelerde bıraktığım sen. Kadehimiz tam istediğimiz gibi buğulu, şarabımız meyve tadında, buruk ve soğuk.
-Beyhude miydi hepsi, varılacak nokta buysa eğer
Soru, bembeyaz keten örtülü masanın üzerinde, iki buğulu kadehin arasında zehirli bir yılan gibi duruyor. ‘Hepsi’, yani yüzlerce yılımız, binlerce ölümüz, umutlarımız, inançlarımız, değerlerimiz; yani hayatımızı yaşanmaya değer kılan her şey…
Uzak, yabancı bir sürgün kentinde, Kruppların, Tyssenlerin, Opellerin ürkütücü kale burçlarının hemen altında, gerçekten var olup olmadığı bile kuşkulu bir masal gölünün kıyısında, ne kadar kaçarsak kaçalım er geç bizi yakalayacak soru suya atılmış bir taş gibi, gölde halka halka yayılıyor.
-Madrid’de Ölmek filmi Paris’te küçük bir sinemada yeniden vizyona girdi, diyorsun. Korka korka gidip bir daha gördüm. Yine o kadar güzeldi, insanı ağlatacak kadar güzel.
Bu kadar yaşlandığını fark etmemiştim. Ya da hep odaların, toplantı salonlarının alacakaranlığında görüşmüştük son zamanlarda. Oysa, bu parlak günbatımının yumuşacık, süzülmüş ışığında, sadece yüzünün, alnının çizgilerini değil gözlerinin, bakışlarının yaşlandığını da görüyorum. Çevremizin isyan ettirici zenginliğine, budalaca düzenliliğine, bakımlılığına inat, yaşlanmış yüzün, şişman gövden, özensiz giysilerinle bir direniş anıtı gibisin.
-Madrid’de ölmek boşuna değildi, diyorum. Yapılabileceklerin en doğrusu, en güzeli, en anlamlısıydı belki de.
-Pasionara’nın Uluslararası Gönüllü Tugayları’nı uğurlama konuşmasını hatırlıyor musun, diye soruyorsun.
Nasıl unuturum! Ezbere mırıldanıyorum: Analar, kadınlar! Yıllar geçip de savaşın yaraları sarıldığında, nefretin yerini özgürlük, sevgi, huzur aldığında, bu zorlu ve kanlı günleri anımsayıp çocuklarınıza anlatın. Anlatın onlara Uluslararası Tugaylar’ın ülkemizin özgürlüğü için savaşmaya ta uzaklardan nasıl geldiklerini. İspanya halkı! Onları unutma!
Nasıl unuturuz! İspanya çocukluğumuzdu, gençliğimizdi, tüm değerlerimizin süzülmüş, billurlaşmış özüydü. İspanya umudumuz ve yenilgimizdi (………..) Çöken kalelerin altında kalan devrim hayalimizin, sosyalizm umudumuzun, daha güzel bir dünyayı ellerimizle kuracağımıza olan inancımızın simgesiydi.
(………………)
Hiçbir şey, hiçbiri boşuna değildi, diye yineliyorum usulca. Hiçbiri boşuna değildi, hayır!
Garson kız, masanın yanından geçerken göz ucuyla bize bakıyor. Senin yanaklarında süzülen yaşları görüyor, uzadıkça beyazlığı daha bir göze batan sakalını, şakaklarındaki ter damlalarını, bakımsız giysilerini görüyor. ‘Bir yabancı olmalı, kim bilir ne derdi var!’ Kanıksamış, ilgisiz, uzaklaşıyor.
(………………)
Masanın özerinden uzanıp elini tutuyorum. Elin soğuk.
-Madrid’de ölmek güzeldi, diyorum. Uğrunda ölünecek bir şeylerin olması güzel. Hiçbir şey, ama hiçbir şey boşuna değildi.
Başka ne söyleyebilirim sana? Elli yıl sonra, elli yaşında, İspanya’ya ağlayabildiğin için seni şimdi her zamankinden daha çok sevdiğimi mi? Siyasal karşıtlıkların, sert tartışmaların sınavından geçmiş, yıllar boyunca süzülmüş dostluğumuzun dingin güzelliğini mi? Kendimi yorgun, çok yorgun, yine de aynı yollardan geçmeye hazır, ya da mahkûm, hissettiğimi mi? Ne söyleyebilirim sana?
-Buralarda fazla sürünmeyeyim. Bu akşam döneyim ben, Köln istasyonuna bırakıver beni, diyorsun.
(Evet, burada: zamanda ve mekânda sürgün olduğumuz bu yabancı diyarlarda fazla sürünmeyelim. Gerilerde kalmış kendi zamanımıza, kendi ülkemize, umut ve masumiyet günlerine dönelim.)
Boynuna sarılsam, Kuşatılmış Madrid kapılarına doğru yürüsek birlikte. Kavel grevcilerine yemek götürsek ya da işgalci Profilo işçileriyle geçirsek geceyi, 1 Mayıs pankartları hazırlasak. İki gün iki gece hiç uyumadan sayfalarca, dergiler dolusu yazılar yazsak. İspanya’ya dönsek, o umutlu, inançlı yenilgiyle yenilsek de ne çıkar!
Garson kız hesabı almaya geliyor. ‘Yaşlı şişman adam ağlamıyor artık. Kadın da geçkince. Kim bilir ne dertleri var!’
Hasabı alırken, Burası neresi, ne gölü? diye soruyorum.
Baldeney See, diyor. Krupp’un villası da buradadır, burada yaşarlar.
Ben Madrid’te ölmeyi yeğlerim, diyorum kıza.
Boş gözlerle, şaşkın bakıyor yüzüme.”
***
Ben Madrid’de ölmeyi hâlâ özlüyorum Yalçın. Belki de sen çoktan döndün bile.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları























































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024