Roni MARGULIES

Silivri sinemasının jönleri
27.04.2011
2258

İkisinin de fena halde yakışıklı olduğu konusunda, çıtası en yüksek olanlarımız bile kuşku duymuyordur herhalde.

“Belli bir yaşa geldin, ama giderek daha da yakışıklı oluyorsun. Hep diri ve genç kalmayı başarıyorsun. Bunu neye borçlusun?”


Aydınlık gazetesinin sorusuna Kadir İnanır “Yok yahu, ne yakışıklısı, şeyimde kıllar ağardı, zaten önemli olan yakışıklı olmak değil” demiyor, ağırbaşlı bir cevap veriyor:

“Yüreğimi hep sevgiyle doldurmaya, toplumsal sorunlarla ısrarla ilgilenmeye, çağdaş düşünceyle yoğrulmaya, iyi insan olma gayretime ve bu yoldaki üretimime borçluyum.”

Çok sevindim. Sadece yakışıklı olmadığını, iyi insan olmaya da gayret ettiğini bilmek ne güzel!

Sinema dışındaki ilgi alanları sosyoloji, ekonomi ve siyasetmiş. Türk sinemasına dev bir hizmet yaparak 28 yılda 182 film çekmiş olmanın yanı sıra siyasetle de ilgilenmesi harika!

Kolay şey mi? Örneğin 1986 yılında tam dokuz filmde oynamış. Ertesi yıl yedi filmde. Bu yoğun çalışma temposu içindeyken bir de sosyolojik incelemeler yapmak, ekonomik sorunlara kafa yormak her babayiğidin harcı değil herhalde.


Aydınlık gazetesi de bu çalışmalarından yararlanmak istemiş Kadir İnanır’ın. Şöyle sormuş:

“Türkiye’de artık bir trajediye dönüşen ‘Ergenekon’ tutuklamaları ve yargılamaları konusunda ne düşünüyorsun?”

Cevap, çağdaş düşünceyle yoğrulmaya gayret eden herkesin vereceği cevap:


“Bu dava kesinlikle bitecektir. Çekilen acılar toplumumuzun gelişmesinin ışığı olacaktır. Uyduruk bir senaryo olduğuna inanıyorum, toplumumuzun gelişmesini istemeyen emperyalist güçlerin bir oyunu olduğu düşünüyorum. Silivri’deki yurtseverlere selam olsun.”


Kadir İnanır’ı bilmiyordum, ama en az onun kadar yakışıklı olan Tarık Akan’ın sosyoloji, ekonomi ve siyasetle ilgilendiğini, hatta kıyak bir solcu olduğunu herkes gibi ben de hep bilirdim.

O da konuşmuş Aydınlık gazetesiyle.

Şöyle demiş:

“27 Mayıs da, 28 Şubat da darbe değildir. Birincisi önümüzü açtı, yeni düşüncelerle tanışmamızı sağladı. 28 Şubat da darbe değildir. Laik Cumhuriyet’ten uzaklaşmamızın önünü kapattı. 1971 ve 1980 faşist darbelerdir. Türkiye’yi bugün noktaya taşıyan hareketler. 1980 son vuruştur emperyalizm için. Bu olumsuz gidişi dışarıdan bir güç tasarladı ve kurguladı. Türk Silahlı Kuvvetleri bu ülkenin her şeye rağmen en önemli kurumu.”

Bu keskin analiz yeteneğinden, toplumsal gelişmelere çağdaş bir ışık tutan bu yaklaşımdan etkilenmemek mümkün değil.

Devam ediyor:

“TSK, 12 Mart ve 12 Eylül’de yanlış yaptı, ama giderilmeyecek yanlışlar değil. Bizim gibi insanlar bunu bile anlayışla karşılayabildiler. Çünkü TSK bizim gözbebeğimiz. Amacı laik düzenin korunmasıdır çünkü. Ancak bugün bu kurumun da etkisizleştirilmesi sağlandı. Çünkü tek engel TSK’dır önlerinde.”

Darbeleri anlayışla karşılayan “bizim gibi insanlar” kimler acaba?

Örneğin, 12 Mart sonrasında idam edilenler olabilir mi?

12 Eylül sonrasında Diyarbakır Cezaevi’nde yatanlar, işkence görenler, yaşamını kaybedenler olabilir mi?

“Gözbebeğimiz” olanlar kimler?

12 Mart sonrasının morgenerali Faruk Gürler olabilir mi?

Kenan Evren olabilir mi?

“Amacı laik düzeni korumak” olan TSK, binlerce sendikacıyı, Kürt’ü, sosyalisti şeriatçı oldukları için mi cezaevlerine tıktı?

Bülent Ecevit’le Süleyman Demirel’e günde beş vakit namaz kıldıkları için mi siyaset yasağı uygulandı?

12 Eylül darbesini emperyalizm tasarlamış ve kurgulamış. Emperyalizmin bu tasarısını hayata geçiren TSK ise gözbebeğimizmiş!

1971 ve 1980 faşist darbelermiş. Bu darbeleri yapan TSK ise ülkenin en önemli kurumuymuş!

Ben en çok Vahi Öz’ü severim.

Çok yakışıklı olduğu söylenemezdi.

Ama hiç olmazsa aptal değildi.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar