Yıldıray OĞUR
15 Temmuz 2016’yı, 16 Temmuz’a bağlayan karanlık gecede Ankara ve İstanbul semaları jet sesleriyle sarsılıyor, bütün ülke ayakta, yüzbinlerce insan sokaklarda…
3247 kilometre uzakta ve Türkiye’den iki saat ilerideki Kabil’de ise gece artık ilerlemiş, şehre sessizlik hakim.
ABD üssünde bir telefon çalıyor.
Bir ziyaret için Kabil’e gelmiş ve Amerikan üssünde uyumakta olan ABD Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford’ın telefonu çalan…
Gerisini 30 Temmuz 2016 günü ABD’nin önemli haber sitelerinden Buzzfeed’de yayınlanan Ali Watkins imzalı haberden okuyalım:
“Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford, Cuma gecesi gizemli bir telefon geldiğinde Pentagon'daki ofisinden yaklaşık 7000 mil uzaktaydı.
Telefon IŞİD'e karşı mücadelede kritik bir müttefik olan Türk mevkidaşı Hulusi Akar’dan geliyordu. Ancak Dunford'un ofis personeli telefona yanıt verdiğinde, hattın diğer ucundaki Akar'ın sesi değildi. Saatler önce Türkiye’de kanlı bir darbe yapmaya başlayan onu kaçıranların sesiydi.
Türkiye'nin en üst düzey generali ve cumhurbaşkanı sırdaşı rehin tutulurken onların Dunford'un desteğine ihtiyaçları vardı.
General, Afganistan'daki ABD güçlerine yaptığı rutin bir ziyaret sırasında Afganistan'da uyuyordu. Daha önce alakasız bir sorun için uyandırılmıştı ve çalışanları onu bu kez uyandırmamaya karar verdi. Darbecilere Dunford'un müsait olmadığını söyleyip telefonu kapattılar.
Sabaha, Türkiye ordusunun küçük ama güçlü bir fraksiyonunun önderlik ettiği ayaklanma büyük ölçüde bastırılacak ve Akar saatler sonra serbest bırakılacaktı.”
Bu telefon görüşmesi iddiasının izini sürelim.
Dönemin ABD Genelkurmay Başkanı Dunford, 15-16 Temmuz günlerinde Kabil’deydi.
https://nara.getarchive.net/media/us-marine-gen-joseph-dunford-chairman-of-the-joint-420833
Zaten haberi yazan Buzzfeed muhabiri Ali Watkins de genç ama Amerikan istihbaratı ve Pentagon’dan iyi haber alan bir gazeteci.
Halen New York Times’da çalışıyor. Daha önce Politico, Huffington Post gibi mecralarda çalışmış.
2015 yılında CIA’in gözaltı merkezleri üzerine yazdığı bir haberle Pulitzer ödüllerinde finale kalmış.
Küçük ama konuyla ilgili bir magazin bilgisi: 2014-2017 yılları arasında Senato’nun CIA’yi gözetlemekle sorumlu ismi ile aşk yaşadığının ortaya çıkması ve bu ilişki yüzünden medyaya bazı gizli belgelerin sızdığının iddia edilmesi çok tartışılmış.
Yani karşımızda ABD istihbaratı ve ordusundan iyi haber alabilen, yazdığı iddia ciddiye alınması gereken bir gazeteci var.
Haberde “arayan Akar’dı” ve “ama telefondaki ses Akar’ın sesi değildi” dendiğine göre bu cep telefonundan cep telefonuna yapılmış bir arama olmalı.
Uykuda olan Dunford’un telefonlarına bakan yakın personeli de Akar’ın sesini tanıyor olmalıydı.
Çünkü iki komutan birbirine çok yakındı.
Bunu Dunford’un darbe girişiminden sonra Türkiye’ye ilk gelen ABD’li yetkili olarak söylediği sözlerden biliyoruz.
1 Ağustos 2016’daki ziyaretle ilgili ABD Savunma Bakanlığı’nın sitesinde yer alan yazıda şöyle deniyor:
“Dunford, darbenin yenilgiye uğramasından bu yana Türkiye'yi ziyaret eden ilk uluslararası lider oldu. Dunford, "General Akar'ı uzun zamandır tanıyorum” dedi. General, ‘arkadaşının iyi olduğundan emin olmak istediğini’ söyledi.”
Peki kimdi o gece Türkiye’den iki saat ileride olan Afganistan’daki ABD Genelkurmay Başkanı’nın telefonunu, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın telefonundan arayıp destek isteyen darbeci?
O gecenin kronolojisine geri dönelim.
Verilen ifadelerden 15 Temmuz akşamı 21.00’de darbecilerin Genelkurmay karargahındaki odasına girip Hulusi Akar’ı önce ikna etmeye çalıştığı ama buna karşı çıkması üzerine onu gözaltına aldıklarını biliyoruz.
Akar, 23.00’e kadar Genelkurmay Başkanlığı’nda kalmıştı.
Telefon bizden iki saat ilerideki Afganistan’daki uyku saatine denk geldiği için muhtemelen 21.00-23.00 arası açılmış olamaz.
Yine iddianamelere ve kamera kayıtlarına göre Akar, 23.03’de Genelkurmay Karargahı’nın bahçesine inen bir helikoptere bindirilip Akıncı Üssü’ne götürüldü ve 9 saat boyunca da orada kaldı.
Akar’ın darbenin ardından verdiği ifadeye göre Akıncı Üssü’ne götürülürken telefonu karargahta kalmıştı:
"Epeyce bir zaman geçti. Televizyon açık olmasına rağmen ve dışarıda uçak seslerini, silah seslerini duyduğum halde bu yönde bir haber o ana kadar çıkmadı. Hemen ardından Boğaz Köprüsünde askerin kestiği görüntüler ve buna ilişkin haber, TV'de yayınlanmaya başladı. Hepsi gayet soğukkanlı, hiçbir şekilde konuşmayıp, yorum yapmayacak tarzda beklediler. Ve bir müddet sonra 'Gidiyoruz' deyip, beni aldılar. Montumu, kepimi ve çantamı istedim. Cep telefonum emir subayı odasında kaldı. Montumu ve kepimi sanırım elime verdiler. Çantayı kendileri getireceklerini söylediler."
O halde telefonun izini sürmeye Akar’ın emir subayı, darbeyi ve Fethullahçı olduğu itiraf eden ilk asker olan yarbay Levent Türkkan’ın daha sonra mahkemede işkence altında verdiğini söyleyerek inkar ettiği ifadeden devam edelim.
Akar, Akıncı’ya götürülürken Türkkan karargâhta kalmıştı:
“Bana 'sen gelmeyeceksin' dediler. Orada kaldım, makamı emniyete aldım. Komutanın şahsi malzemelerini topladık, çantasına yerleştirdik, çantasını oraya koyduk. Ben o gece hep makamdaydım. Herhangi bir gelen giden olmadı. Yanımda Serdar Yüzbaşı ve başçavuşlar Serhat ve Şener vardı. Birlikte oturduk, olayları televizyondan izledik. Bir şey konuşmadık, öylece bekledik. Komutanı götürdükten sonra Dişli Paşa beni telefonla aradı. Komutanın eşini aramam konusunda isteği olduğunu söyledi. Bunun üzerine hanımefendiyi askeri hattan aradım. 'Komutanımız iyi, hiç problem yok' gibi rahatlatmak adına bir şeyler söyledim. Konuşurken ağlıyordu. Ben 'o gece makama kimse gelmedi' dedim ama Albay Yıkılkan özel kalem müdürü odasındaydı, onun yanına girip çıkanın haddi hesabı yoktu. Orada bir noktada darbe faaliyeti kısmen organize ediliyordu, ancak ilerleyen zamanlarda konuşulanlardan televizyondaki haberlerden esas faaliyetin Akıncılar Üssü'nde organize edildiğini anladım.”
Hulusi Akar, o gece 23.00’den sabah 8’e kadar 9 saat boyunca Akıncı Üssü’nde tutuldu.
Şahsi telefonu yanında değildi.
İfadesinde eşini, Başbakan’ı ve MİT Müsteşarı’nı sabaha karşı kendisine getirilen bir telefondan aradığını söylemişti.
Peki Akar’ın şahsi telefonu sonra bulundu mu?
Bunu yine Akar’ın bu kez Meclis komisyonuna verdiği yazılı ifadesinden okuyalım:
“Olayların ardından karargâha ikinci Başkanım Orgeneral Yaşar Güler benden bir gün önce gelmişti. Bana anlattığı bir gariplik, odamın gayet toplu ve düzenli olduğu hususudur. Oysa ben çalışmakta odadan şiddet kullanılarak ve zorla götürülmüştüm. Makam ve dinlenme odasında üzerlerinde kitap, kırtasiye malzemeleri, çikolata, yiyecek, içecek, gazete kupürleri, hediyelik eşyalar nedeniyle normalde kalabalık görünmesine rağmen çok sade ve düzenli bulunmuş. Ayrıca bazı eşyaların kaybolduğu, iki biblonun yerlerinin değiştirildiği anlaşılmıştır. Nitekim Sayın Devlet Bahçeli tarafından hediye edilen ve odamda hatıra maksatlı duran tabanca ve beni götürdüklerinde Emir Subayı odasında kaldığını düşündüğüm şahsi cep telefonum halen bulunamamıştır. Bu husus, bende makamın bir başkası için hazırlanmış olduğu kanaatini doğurmuştur.”
İddianamelerde Akar’ın telefonunun bulunduğuyla ilgili bir bilgi yok.
Ama telefonun akıbetiyle ilgili yargı ve güvenlik alanında iki tecrübeli gazetecinin haberlerinde ilginç bilgiler var.
İlk haber Aralık 2016’da Milliyet’te Tolga Şardan imzasıyla çıktı.
Şardan’ın darbe soruşturmasına bakan dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak’a dayandırdığı bilgi şöyleydi:
“HTS kayıtlarından elde edilen bir başka bilgi de ise, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın kullandığı kurumsal cep telefonundan 15 Temmuz akşamı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı Marmaris’teki otelin santralının aranması oldu. Akar’ın cep telefonunun darbeci grup içinde yer alması nedeniyle tutuklanan emir subayı Yarbay Levent Türkkan’da bulunduğu saptandı. Görüşmenin, Cumhurbaşkanı’nın yerinin saptanması amacıyla yapıldığı üzerinde duruluyor.”
İkinci haber 2018 yılında Sözcü gazetesinde Saygı Öztürk imzalıydı.
Akar, 2016 yılında verdiği ifadesinde cep telefonuyla birlikte, MHP lideri Bahçeli’nin hediye ettiği silahın da halen bulunamadığını söylemişti.
Öztürk, kayıp olan silahın akıbetinin izini sürmüştü:
“Akar'ın “kayıp olduğunu” belirttiği silahın peşine düşen SÖZCÜ, yeni bilgilere ulaştı. Anadolu Ajansı tarafından 2018 yılının en iyi fotoğraflarını seçmesi için Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın makam odasına bilgisayar götürüldü. Akar, yılın fotoğraflarını belirlerken, ajansın foto muhabiri tarafından çekilen fotoğrafta, bir kutu içinde Kur'an-ı Kerim, bayrak ve altın kaplama tabanca da görüntüye yansıdı…SÖZCÜ'nün edindiği bilgiye göre, Akar'ın ifade vermesinden yaklaşık 6 gün sonra kayıp silahı diğer bazı şahsi eşyalarıyla birlikte bir torba içine konulmuş vaziyette karargah içinde bulundu. Akar, savcıya ifadesinde silahın alındığını belirtmesine karşın, daha sonra ek ifade vermediği için silah da kayıp olarak kayıtlarda yer aldı.”
Peki Akar’ın silahla birlikte kaybolduğunu söylediği cep telefonu da bulunmuş muydu?
Bilinmiyor.
Akar’ın emir subayı Levent Türkkan dışında, o gece Akar’ın Genelkurmay Karargahı’nda kalan telefonunun akıbetini bilebilecek ya da onu kullanmış olabilecek iki isim daha vardı.
Akar’ın emir astsubayı Şener Doğrugören ve darbeden iki ay önce emekliye ayrılmasına rağmen darbe günü Genelkurmay Karargahı’na gelerek darbe girişiminde aktif rol oynayan eski emir astsubayı Serhat Pasha.
Peki onlar ifadelerinde telefonla ilgili bir şey anlattılar mı?
Bilmiyoruz. Çünkü Akar’a çok yakın olan ve darbe gecesi Genelkurmay Karargahı’nda aktif olarak darbeye katılan bu iki isim altı yıldır firari.
En son Temmuz sabahı 10.30’da Genelkurmay nizamiyesinden çıkarken görüldüler.
Sözcü’den Saygı Öztürk’ün iddiasına göre her iki isim de ABD’de.
Ama bunu teyit eden bir bilgi de henüz yok.
Toparlayalım; darbe girişiminden 15 gün sonra ciddi bir Amerikan medya organında yayınlanan haberde iddia edilen bu kritik telefon görüşmesi, altı yıl boyunca hiçbir ifadede geçmedi, en tuhaf komplo teorilerinin bile sorgusuz veri kabul edildiği hiçbir iddianamede yer almadı, Osman Kavala’nın, Aydın Engin’in 2010’lardaki HTS kayıtlarının peşine düşmüş hiçbir savcı da bu altı yılda bu iddianın izini sürmedi.
Halbuki bu telefon darbe hakkında bize çok şey söyleyebilirdi.
Böyle bir telefon açıldıysa bu darbecilerin ABD’ye haber vermeden, ABD’nin desteğini almadan darbeye kalkıştıklarını da gösterir.
Çünkü son dakika birileri Akar’ın şahsi telefonu üzerinden ABD Genelkurmay Başkanı üzerinden destek arayışı peşine düşmüştü.
Belki de bu telefon bir çaresizliğin göstergesiydi.
Çünkü darbe gecesi Obama yönetimi seçilmiş hükümete destek açıklaması için saat 02.05’e kadar beklemişti.
Halbuki ABD çok daha erken saatlerden itibaren darbeden haberdardı. ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, saat 23.15’de Türkiye Dışişleri’nden bir yetkilinin aradığını ve darbeye karşı Washington’un desteğini beklediğini kendisine ilettiğini, onun da bunu hemen başkentine bildirdiğini açıkladı.
ABD ilk açıklamayı 23.57’de yaptı. Moskova’da bulunan Dışişleri Bakanı John Kerry, "Türkiye’de barış, istikrar ve devamlılık olmasını umuyorum" gibi ortalama, hükümete destek bildirmeyen cümleler kurdu.
00.17'de ise bu kez Beyaz Saray'ın Twitter hesabından ‘ABD Başkanı Obama’nın Türkiye’de gelişen olaylardan haberdar edildiği, kendisinin ‘düzenli aralıklarla bilgilendirildiği’ gibi yine destek bildirmeyen, ne olacağını bekleyen bir açıklama geldi.
00.44'de de bu kez Reuters, Beyaz Saray kaynaklı bir haber yaparak "ABD'nin, Türkiye’de bir darbe girişimi olduğunu düşündüğünü, o esnada kimin kazanıyor olduğunun kesin olmadığı"nı yazdı.
Obama’nın Kerry üzerinden hükümete yazılı destek açıklaması yaptığı saat olan 02.05’de ise artık darbenin geri püskürtülmeye başlandığı ortaya çıkmıştı.
Telefon görüşmesi bu saatten sonra olduysa bu açıklamayı geri çevirmek için yapılmış bir hamle de olabilirdi.
Ya da böyle bir telefon görüşmesi hiç olmadı ve Amerikalılar kendilerine uzanan izleri örtmek için bunu uydurdular.
Bütün bu sorulara cevap verebilmek için iki yol var: Akar’ın telefonunu bulmak veya HTS kayıtlarına bakmak. Ya da Danford’dan bu telefon görüşmesiyle ilgili bilgi istemek.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.08.2025
2.08.2025
28.07.2025
26.07.2025
23.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
13.07.2025
11.07.2025
9.07.2025