Yusuf Ziya DÖGER
Sosyal kitleleri harakete geçiren ve yönlendiren aslında çoğu zaman akıl değil, onları çoşkulandırarak alana çeken temel unsur cazibesine kapıldıkları duygulardır. Duygu, insani bir erdem olarak kitleler için rehber alınırsa, zaman zaman insani olanın yitirilmesine yol açan sonuçlarla toplumun karşı karşıya kalmasına da sebep olabilir.
Tarihsel süreçte toplumsal değişim ve dönüşümlere yol açan gerçeklikler, toplumsal yaşam alanında araştırıcılarına önemli veriler sunar. Ancak bu veriler araştırıcıları tarafından analize tabı tutulduğunda duyguyla değil akılla bezendirilerek ortaya konulursa toplumsal gerçeklikleri açıklamada daha doğru sonuçlar üretilebilir.
Aklıselim düşünceyi referans almaktan çıkarıp duygu ve coşku selini referans alarak piyasaya sürülmüş bir düşünce hiçbir zaman toplumda köklü biçimde yer edinemez.Duygu ve çoşkuya uyarak üretilen veriler, toplumsal gerçekliği açıklamak yerine saptırmaya daha uygun argümanlar haline dönüşür.
Oluşturulan bu tür argümanlarla sosyal kitleler istenilen yönde kolaylıkla maniple edilebilir ama bundan sağlıklı bir toplum yapısı üretilemez.
Bugün yürütülmekte olan zazacılık akımı benzeri bir yol izleyerek akıl yerine sadece duyguları körüklemek suretiyle toplumsal gelecek inşa etmenin derdine düşmüştür.
Dil/Lehçe İlişkisi Nasıl Anlışılır.
Dil, toplumları ayrıştırma ve tanımlama görevi gören bir araçtır. Dil bir toplumu diğerlerinden ayırt eden ve onu o yapan varoluşsal unsur olarak ele alınmalıdır. Dilsel tanımlamanın toplumsal gerçekliğe uygun olması gerekir ki toplumların ayırd edilmesi için kullanılabilir uygun bir veri oluşturabilsin.
Dünya üzerinde etimolojik anlamda dil tanımlamları yapılırken soyutluk ve somutluk form farkı temel alınmak zorundadır. Ki dünyada tüm diller için öncelikle soyut form kullanılır ve bu soyutluk dile ait lehçeler üzerinden somut formlara dönüştürülerek anlam kazanır. Bu ayrım dikkate alınmadan bir dilin gerçekliği doğru biçimde kavranılamaz ve toplumların ayırt edilmesi için sağlıklı bir biçime kavuşamaz.
Bir durumun taşıdığı gerçeklik siyasal etki ve endişelerin henüz oluşmadığı dönemlerde üretilen verilerle ancak daha net tespit edilebilir. Bu nedenle siyasal amaç taşımayan dönemlerde dil ile ilgili üretilmiş sade bir bilgi bugün üretilmiş binlerce bilimsel nitelikli tezden daha değerlidir. Dile yönelik pragmatist bakışı önceleyerek ortaya atılmış tüm oryantalist fikir ve düşüncelerde dilsel gerçekliği yakalamanın önüne çekilmiş birer set görevi görmektedirler.
Bu durumda aklıselime uygun veriler elde etmek ve bunlar üzerinden hareket emek gerektiği sonucu hâsıl oluyor. Dil üzerinden toplumu açıklamaya çalışanlar mutlaka bu nedenlerden dolayı yüzünü halka dönmelidirler ve halk nezdindeki gerçekliği kavramalıdırlar.
Tarihsel süreçte bir halkın kendisini tanımlaması ve konumlandırması dilsel gerçekliği yakalamanın miheng taşlarını oluşturmaktadır. Bunlar referans alındığında toplumun tanımlanması ve ayrıştırılması kolaylaşır. Türkiye sınırları içerisinde yaşayan Zazaların kendilerine yönelik bu tür tanımlamları işin aslının anlaşılmasında önem kazanan temel verilerdir.
1857/58 yılında Raslowda üç zaza esirle yapılan görüşmelerden derlenen ilk zazaca metinde geçen tanımlama bize bu konuda önemli bir veri sunmaktadır."Xalef ağa werişt, davulbazi dai perue. Eskêri Xalêf ağa pyêrü 'amê pyesêr, Xalêf ağa va ke eskêri xuera: bauni ağaler, ma şuên i kavgı, mêtersi, eskêri Daqma begi zafi, hêmâ pêrü Tirki, nêşeni (nişkênî) madê kavgı biki, ma pyêrü camêrdi kırdanî, myêrdei aşirani, mêtersi" (sayfa 77/78) "Xalêf ağa kalktı davula vurdu, Xalêf ağanın tüm askerleri bir araya toplandı. Xalêf ağa kendi askerlerine dedi ki, bakın ağalar biz savaşa gidiyoruz korkmayın. Doqma begin askeri çoktur ama hepsi Türktür. Bizimle savaşamazlar çünkü biz Kırd erkekleriyiz (Kırd ruhu taşıyoruz). Korkmayın biz aşiret insanlarıyız."
Burada kullanılan tanımlama zazaca için çok önemli bir veridir. İlk zazaca metinlerden biri olma niteliğine sahip bu tanımlama normal halkın kendisini nasıl algıladığına dair net bir bilgi sunmaktadır. Ki bu esirler Bingöl'ün Sivan bölgesinin Kesan köyündendirler.
Bu gün Çewlikte Zazacılık argümanlarıyla ortaya çıkan yönelimin temel noktaları ele alındığında aklın rehberliğinden çok duygunun rehberliğine başvurmakta oldukları da açıkça ortaya çıkmaktadır. Ki bu tanımlamayı kesinlikle kabul etme eğilimi göstermemektedirler. Bunu Kurtleşmenin bir argümanı olarak kabul etme eğilimi göstermektedirler.
Duygularına ait coşku cazibesine kapılan bu insanlar kendilerini tanımlama adına soluğu karşıtlık üzerinde konumlandırmaya dayandırarak kendilerini var kılmaya çalışmaktadırlar. Oysa benzer şekilde karşıt komunlandırma 90 yıldır Cumhuriyet rejimi tarafından Kurd varlığına karşı dillendirildiği halde sonuç almaktan ziyade sadece sorunun çetrefilleşmesine vesile olmuştur.
Toplumların yapısal şekillenmeleri anlık zaman dilimleriyle değil, sürece bağlı olarak gelişir. Bu süreç içerisindeki oluşumlar belli değerlere bağlı biçimde yol almadıkları zaman süreç içerisinde yok olmayla karşı karşıya kalırlar. Bu nedenle zazacılık akımının çoşku seline kapılan bu insanların halkın içine çıkarak tanımlama ve konumlandırmanın nasıl yapıldığını görmeleri gerekir.
Bu konuya ilgi duyan herkesin artık malumudur ki sadece Türkiye sınırları içerisinde yaşayan zazaların kendilerini tanımlamları yöreden yöreye farklılık taşımaktadır. Yapılan tanımlamlarda etkili olan temel unsurun da inanç olduğu açıkça bilinmektedir. Şafiî zazalar tanımlamada Kırd, Alevi zazalar tanımlamada Kırmanç, Hanefi zazalar ise tanımlamada Dimbılli kavramlarını kullanırlar.
Güncel bir konu olarak gündeme sunulan Zazacılık bir nebze olsun bu veriler ışığında ele alınırsa gerçekliği yakalmanın daha kolay olduğu rahatlıkla görülür. Zazacılık vakasını ele alan bir araştırmacı doğal olarak bakışını Bingöl/Çewlik ve Tünceli/Dersim üzerinde yoğunlaştırmak zorundadır.
Bu iki yerin kendilerine has Sosyolojik toplumsal gereçekliğe sahip oldukları izan sahibi hiçbir sosyal bilimcinin gözünden kaçmaz. Öyleyse Zazacılığı anlamanın yolu bu iki toplumsal yapıyı analiz etmekten geçer.
Bu iki toplumsal yapıyı ifade eden bölgelerdeki sosyal algı ve zazacılığın temelinde yer alan duyguyu bir sonraki yazıda işleyeceğim...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları












































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
29.05.2018
21.02.2018
13.10.2017
24.09.2017
27.03.2017
27.02.2017
16.02.2017
31.01.2017
28.01.2017
22.01.2017