Akın ÖZÇER
“Çeşitlilik içinde birarada” ya da Latincesiyle “in varietate concordia” Avrupa Birliği’nin (AB) 2000 yılında resmen benimsediği döviz. Daha önceki tarihlerde Delors ve Mitterrand gibi bazı Avrupalı devlet adamları tarafından sıkça dile getirilmiş olduğundan, bu kavram öteden beri AB’yi çağrıştırıyor. Çeşitlilik içinde birlik olmak, aslında milyonların canına mal olmuş iki Dünya Savaşı’nın parçaladığı Eski Kıta’da kalıcı barış ve güvenliği sağlamayı amaçlayan AB projesinin de temel ayağını oluşturuyor.
“Çeşitlilik içinde birlik”, Avrupa ülkelerinin barış ve istikrarı sağlamak amacıyla ortak demokratik değerler etrafında biraraya gelmelerini sağlıyor kuşkusuz ama bu ilkeyi devletlerarası bir paktın oluşturulması için gerekli bir dışa açılımla sınırlı tutmak doğru değil. Ortak demokratik değerleri benimseyerek biraraya gelen üye ülkelerin bu değerlere dayanan bir anayasal düzene de sahip olmaları gerekiyor. Başka bir deyişle çeşitlilik içinde birlik aynı zamanda AB üyelerinin kendi ülkelerinde yaşama geçirmeleri gereken bir ilke. Örneğin Türkiye’nin bu ilkeye uyması için tüm vatandaşları arasında eşitliği sağlaması, onların anadil veya din ve mezhep farklılıklarını ve anadilde eğitim ya da ibadet yerlerinin tanınması gibi temel hak ve özgürlüklerini benimseyen ve yerelleşmeyi asgari düzeyde de olsa yaşama geçiren bir anayasaya sahip olması gerekiyor.
Yazımın başlığı öncelikle AB’yi çağrıştırıyor olsa da, amacım konuyu bu defa AB değil ama ABD bağlamında ele almak. Önceki gece başkanlık seçimlerinde beklendiği gibi, hatta çok daha büyük bir farkla ikinci zaferini kazanan Barack Obama yaptığı konuşmada bu konuya parmak bastı. ABD’nin gerçek gücünü nereden aldığını açıklarken “çeşitlilik içinde birlik” kavramını ön plana çıkardı. ABD’nin zenginliğini, dünyanın diğer ülkelerinden daha çok zenginliğe sahip olmaktan almadığını söyledi. Gücünün dünyanın en güçlü ordusunu elinde bulundurmasından kaynaklanmadığını belirtti. İnsanları ülkenin kıyılarına sürekli akın etmeye sevk eden temel faktörün dünyada övgüyle karşılanan Amerikan üniversiteleri ve kültürü de olmadığını dile getirdi.
Obama’ya göre, ABD’yi dünyada istisnai bir ülke yapan “dünyanın en çok çeşitliliği olan milletini birarada tutan değerler”. Bu değerlerin başında ortak bir geleceğe olan inanç geliyor. Bu inanç da ancak vatandaşların birbirlerine ve gelecek kuşaklara karşı yükümlülüklerini benimsemeleri ile oluşuyor. Azınlıkların, çoğunluktan ırk, dil, din cinsiyet ve inanç bakımından farklı birey veya toplulukların haklarını kısıtlayarak değil. AB’nin temelindeki ortak değerleri Türkiye’yi bölecek ölçütler olarak topluma dayatan ve düzenlediği raporları çöpe atan zihniyetin bir de Okyanus ötesindeki dev ülkede Obama ile gerçekleşen bu sessiz devrimden ders alması gerekiyor.
Konuyla ilgili önceki yazılarımda altını çizdiğim gibi, bu seçimlerde Afro-Amerikalılar, Latinler, kadınlar ve farklılıklarıyla toplumun azınlıkta kalan kesimleri Obama’yı destekledi. Beyazların yüzde 59’u, Afro-Amerikalıların yüzde 93’ü ve Latinlerin yüzde 71’i ona oy verdi. Erkeklerde desteği yüzde 52, kadınlarda yüzde 55, 30 yaş altı gençlerdeyse yüzde 60 oldu. Hem de daha ekonomi tam rayına girmediği, işsizlik yüzde 7 oranının üzerinde seyrettiği hâlde. Bu oranda bir işsizlikle ikinci kez seçilmeyi başaran Franklin D. Roosevelt’ten sonraki ilk ABD başkanı oldu. Amerikan seçmeni oy verirken en çok ekonomiyi gözönüne aldığı hâlde Romney’ye ülke genelinde üç milyon fark atmayı başardı.
Obama’nın başarısında güçlü mali olanaklarla (rakibinden 500 milyon dolar fazla) desteklenen kampanyasının payını küçümsemek mümkün değil. Ancak başarıdaki büyük payın, stratejisini ABD’nin değişmekte olan demografik yapısına ve değerlerine endekslemesi olduğunu da kabul etmek gerekir. Halkoyuyla marihuanayı serbest bırakan ya da eşcinsel evlilikleri yasallaştıran eyaletler bu değişimin somut bir göstergesini oluşturuyor kuşkusuz.
Romney’nin kaybetmesinin ardında bu değişimi iyi okuyamamasının rolü var. Oysa Latinler, Afro-Amerikalılar ve Asyalılar çok değil sadece yedi yıl sonra Amerikan seçmeninin üçte birini, 2050’de de salt çoğunluğunu oluşturacak. Bu seçmenin destek vereceği politika Obama’nın altını çizdiği çeşitlilik içinde birliğin gerisinde olmayacak kuşkusuz.
Cumhuriyetçiler bu değişime ne zaman ve nasıl uyum sağlar bu aşamada bilmek mümkün değil. Bizim için bunun bir önemi de yok zaten. Buna karşılık dünyadaki değişimi doğru okuyan siyasi partilere sahip olmamız önem taşıyor. Oysa Meclis’teki tabloya göz attığımızda 20’li, 30’lu yıllarda kalan, kavgalarını o dönemin gerçekleri üzerinden verenleri veya kongrelerinde temel sorunlarımızın var olmadığını bağıra çağıra söyleyenleri ya da demokrasi raporlarını çöpe atanları görüyoruz. Ne acı değil mi?
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023