Atilla Aytemur
Hani bazı kitaplar vardır, kütüphanelerin olmazsa olmazı denilir ya, sosyalistlerin önde gelen isimlerinden Çağatay Anadol da öyle bir kitabı İletişim Yayınları’ndan çıkardı.
“Şu bizim Sosyalist İşçi Partisi ‘Bir Barbar Aşısı’ (TSİP 1974-1990)” başlığıyla yayınlanan kitap, Anadol’un da liderlerinden olduğu partinin 16 yıllık öyküsünü anlatıyor. Hatta, onun çok ötesine taşıp, sosyalist solun yakın dönemine dair önemli konularını, olaylarını, tanıklarını ve sürecin aktörlerini, belgeler ve hafızalardaki izleriyle birlikte ele alan, tam arşivlik bir kitap.
Anadol, TSİP’in çok katmanlı hikayesini, çok akıcı ve sade bir dille, bazen araya isabetli anekdotlar serpiştirerek, geçmişin can sıkıcı tartışmalarının ve anlamını yitirmiş hesaplaşmalarının girdabına kendini kaptırmadan okura aktarıyor. Bunu yaparken de, aradan geçen bunca yıldan sonra, söyleyeceği bir şey varsa, öğretmen edasına kapılmadan, bir siyaset emekçisi olarak gelecek nesillere iletmeyi tercih ediyor.
TSİP gençlik yıllarımda pek ilgi alanıma girmedi. Daha çok, 1989 yılında sosyalistler arasında İstanbul’da gerçekleşen “Kuruçeşme Tartışmaları” sırasında bu partiyi tanıma fırsatı buldum. Ardından gelen, birlik amaçlı ortak faaliyetler döneminde, başta Çağatay Anadol, Tektaş Ağaoğlu, Hüseyin Hasan Çebi ve Saffet Uygur olmak üzere, bu partiden çok sayıda insanı tanıdım, yakın arkadaşlıklar kurdum ve yıllar boyu birlikte çalıştım.
Doğal olarak, TSİP’i ve onu kurup yaşatanları epey tanıdığımı sanıyordum. “Şu Bizim Sosyalist İşçi Partisi” kitabını okuyunca, bu zannımın ne kadar sınırlı ve yetersiz olduğunu gördüm. Her neyse, bunu bir kenara bırakıp, kitapla ilgili bazı düşüncelerimi paylaşmak isterim.
Kuruluşa giden uzun hazırlık
Çağatay Anadol’un anlatımlarından, TSİP’in kuruluşunun hayli uzun zaman aldığı görülüyor. Girişim, TİP’in iyice zayıflayıp sosyalist siyasetteki merkezi konumunu kaybettiği günlere denk geliyor. Gençlik hareketinin Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim tartışmaları etrafında bölündüğü ve bazı kesimlerinde “kır ve şehir gerillası” olarak tanımlanan silahlı mücadeleye ciddi ölçüde kayışın başladığı yıllar. Ülke adım adım darbeye doğru kayıyor. İçlerinde TİP üyeleri, akademisyenler, sendikacılar ve radikal gençlik hareketinden gelenlerin de bulunduğu bir grup, yeni bir siyasal seçenek yaratmak amacıyla, belirledikleri konular etrafında sistematik tartışmalar yapmayı kararlaştırıyorlar. Belirli bir aşamasında 60-70 kişiye ulaşan topluluk, “Sosyalist Parti İçin Teori ve Pratik Birliği” adında bir dergi yayınlıyor, araya 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası, sola ve aydınlara yönelik büyük baskı ve tutuklamalar girmesine rağmen çalışmalarını ısrarla yürütüyor ve süreç içinde yan yana geldikleri farklı kökenli sosyalistlerle birlikte, beş-altı yıllık bir çalışma sonucunda, 22 Haziran 1974’te genel başkanlığına Ahmet Kaçmaz’ın getirildiği TSİP’i kuruyorlar.
Partinin kuruluşunun hemen öncesinde ‘İlke’ ve ‘Kitle’ isimli dergilerde yayınlanan düşünceler, aslında yeni oluşumun programatik zeminini oluşturuyor. Yine, dergiler aracılığıyla edinilen ilişkiler, partinin Türkiye sathına yayılmış bir örgütlenmeye sahip olmasını sağlıyor.
“Biz varken siz kim oluyorsunuz!”
Tabii ki atılan adımlar bununla da sınırlı kalmıyor. Grup başta Sovyetik geleneğin temsilcileri olarak gördüğü eski TİP çevreleri, illegal TKP’nin içerideki ve dışarıdaki ilgilileri ve diğer sosyalist çevrelerle çok sayıda görüşme yapıyor ve partiyi birlikte kurmayı teklif ediyor. Ama sonuç hiç de başarılı olmuyor. Nihayetinde partiyi tek başına kurma kararlılığı gösteren grup, çıkardığı dergilerin bürolarının olduğu ve derginin ulaştığı yerlerde yaratılan ilişkiler üzerinden, kısa zamanda önemli bir örgütsel genişliğe ulaşıyor. Bazı fikirlerine yakınlık duyulan Dr. Hikmet Kıvılcımlı çevresinden de bu süreçte partiye önemli katılım oluyor.
Benim bu konuda dikkatimi çeken ve Çağatay Anadol’un da kitapta epeyce yer verdiği hadise, komünist geleneğin temsilcileri olarak gördükleri eski TİP çevrelerinin ve TKP ile ilişkisi olduğu düşünülen kişilerin çevrelerinin ve diğer sosyalist grupların partiyi birlikte kurma teklifi karşısında aldıkları tavır. Bu tavır “Biz varken siz kim oluyorsunuz” tavrı. Buna rağmen bütün iletişim ve ikna imkanlarını zorluyorlar. Ama ne yapsalar kabul görmüyor. “Dünkü çocuk” muamelesiyle karşılaşıyorlar. Yapacakları pek bir şey kalmayınca partilerini kuruyorlar kurmasına da, Sovyetik geleneğin “Ötekisi” de böylelikle siyasal hayatımıza girmiş oluyor.
TSİP, 1979 yılında yapılan kısmi Senato Seçimleri’ne Devrimci Doğu Kültür Derneği çatısı altında toplanan sosyalist Kürtlerle birlikte girip, TİP’in ve Mehmet Ali Aybar’ın Sosyalist Devrim Partisi’nin iki katı kadar oy alarak, o günün koşullarında dikkat çeken bir sonuç elde ediyor.
Parti içinde parti
Malum, SBKP’yi model alan partiler demokratik merkeziyetçi oluyor ve partiyi de MYK adına esas olarak genel sekreter yönetiyor. Bu partilerde ne üyelere ne de örgütlere tanınan ve işleyen bir demokrasi söz konusu. TSİP’in de III. Enternasyonal’in bu bürokratik modelini örnek aldığı bilinmekle beraber, Çağatay Anadol, kapalı dönem de dahil olmak üzere, TSİP’in iç hayatında örgütsel hiyerarşinin olabildiğince sınırlanmış olduğuna dikkat çekiyor. Teorik bir çözümlemeye henüz kavuşturulmamış bir iç demokrasinin varlığına vurgu yapıyor. Yönetimlerle üyeler arasındaki ilişkinin hayli demokratik ve özgürlükçü olduğunu, liderlik kültü oluşmaması için hiçbir parti liderinin fotoğrafına parti binalarında yer verilmediğini hatırlatıyor ve bunda kuruluşta görev alan genel başkan, genel sekreter ve diğer MYK üyelerinin zihniyet dünyalarının etkili olduğunu belirtiyor.
TSİP kurulduktan bir süre sonra yaşanan, TKP-R (Reorganizasyon) olarak bilinen bir hadise var. Özü itibariyle, parti içinde ikinci bir illegal parti kurma meselesi. Yani, bir nevi matruşka parti. Reorganizasyon fikri Dr. Hikmet Kıvılcımlı’ya ait. Doktor bilindiği üzere, illegal TKP’nin düşünceleri ve yönetiminin, komünist hareketin beklentilerine cevap vermediği kanaatiyle partinin reorganizasyona ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Ölümünü takiben, onun görüşlerini savunanlar da bu hususu bir düşünsel miras olarak kabul ediyor ve gerçekleştirmek istiyorlar. TSİP’in genel başkan ve genel sekreteri de buna yol verince, partinin içinde illegal ikinci bir parti kuruluveriyor. Sonrası tabii ki kaos. Bu partiye kim üye olacak, hangi karara uyulacak, kim kime tâbi olacak, aidatlar nereye ödenecek, kaç tane tüzük olacak, filan gibi sorular ve sorunlar birbirini kovalıyor. Ciddi rahatsızlık doğuyor ve çok geçmeden parti bu işe son veriyor. Bunun üzerine TSİP’ten ayrılmalar oluyor. Bu ilginç deneyimin bütün boyutlarına Anadol, kişisel değerlendirmeleriyle birlikte kitabında yer veriyor.
Dört hedef
Anadol’un kitabının bütününden çıkardığım sonuçla, TSİP’in kuruluşundan itibaren kendine, adım adım geliştirdiği dört hedef belirlediğini düşünüyorum. Bunlardan ilki, Sovyetik gelenek tarafından (buna SBKP başta olmak üzere kardeş partiler dahil) sosyalist ve işçi sınıfı partisi olarak tanınmak ve kabul görmek. Bununla bağlantılı ikinci hedefi Sovyetik geleneğin iki partisi TİP ve illegal TKP ile komünistlerin birliğini gerçekleştirmek. Aynı konuyla bağlantılı olarak, özellikle SSCB çöküp dağıldıktan sonra daha fazla önem ve aciliyet kazanan, eşitlikçi, özgürlükçü ve sınıfsız toplum ve gelecek tasavvurunda buluşan sosyalist ve devrimci kesimlerle geniş yelpazeli, çoğulcu ortak bir partide buluşmak. Sonuncusu ise, milliyetçiliğin ve kemalizmin farklı kimlikleri reddeden zihniyet ve uygulamalarına karşı, Kürtlerin demokratik siyaset zemininde sürdürdükleri anayasal kimlik ve topluluk haklarına olabildiğince destek vermek ve dayanışma göstermek. Bunları kitabın çeşitli başlıkları altında görmek mümkün.
12 Eylül 1980 Darbesi sonrası TSİP bir yandan geriye çekilip kapalı çalışmaya geçiyor, diğer yandan da içeride ve dışarıda, başta Sovyetik partiler olmak üzere darbecilere karşı ortak mücadele imkanları arıyor. Kapalı çalışma döneminde gizlice basıp dağıttıkları Gerçek gazetesiyle beraber darbe konseyinin üyesi General Tahsin Şahinkaya’nın adının karıştığı büyük yolsuzluğu kamuoyuna duyurmaları ve “Anayasa’ya hayır!” kampanyaları dikkat çekiyor. Darbecilerin etkisi azaldıkça da yarı yasal çalışmalara ağırlık vererek, dönemin en etkili dergilerinden, muhalif bütün aydın ve sanatçılar için özgün ve özgür bir kürsü olan Görüş Dergisi’ni çıkarıyorlar. Partinin 15. kuruluş yıldönümünün İstanbul Kartal’da stadyumda yapılan ve binlerce kişinin katıldığı etkinlikle kutlanması da ciddi etki yaratıyor.
“Birlik olmak” yetmiyor
O yıllarda sosyalistlerin hem yurt içinde hem de yurt dışında çeşitli vesilelerle bir araya gelmeleri büyük önem taşımakla beraber, TSİP Sovyetik partilerden öncekinden farklı bir muameleyle karşılaşmıyor. Birçok görüşme oluyor, platformlar ve birlikler hedefleniyor. Bazen başka ülkelerin kardeş partileri devreye giriyor ve üç partiyi kendi ülkelerinde bir araya getiriyorlar. Hele 1988’de Moskova’da Doğu Emekçileri Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yuri Karsin ile Ahmet Kaçmaz arasında yaşanan diyalog, bu bakımdan çok şey anlatıyordu. Bütün bu temaslarda “Hah şimdi tamam, oldu galiba” denilip protokoller yazılıyor ama ardından derin hayal kırıklıkları yaşanıyor. Görüşmeler, açıklamalar ve deklarasyonlar bir türlü sonuç vermiyor. TSİP’in tanınması ve kabulü etrafında yaşananların az rastlanır bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Bunun hem TSİP, hem de diğer partiler açısından yarattığı sonuç da bir başka boyut.
Anadol, Aziz Nesin’in de girişimcileri arasında olduğu, Sadun Aren’in genel başkanlığında kurulan Sosyalist Birlik Partisi’nin ilk kongresini takiben bölünmeye uğramasını hem bu süreçlerle ilişkilendiriyor, hem de SSCB’nin çöküşüyle. Kitapta bu konularda ilginç ayrıntılar yer alıyor.
Anadol, SBP’yi takiben Birleşik Sosyalist Parti (BSP) ve onu takip eden Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin kuruluş süreçlerini ve bu projelerin bütün çabalara rağmen başarısızlığa uğrama nedenlerini, yıllardan süzülüp gelen deneyleriyle ele alıyor. Sovyetlerin çöküşünden sonra kurulan bu partilerin büyük ölçüde ütopya yitimi nedeniyle başarısız olduklarına dikkat çekiyor. Buna rağmen temeldeki sınıfsız toplum mücadelesinin, eşitlik ve özgürlük talebinin yeni arayışlara, farklı biçimlere ve mücadele tarzlarına yol açarak insanlığın geleceğinde rol oynayacağını da vurguluyor.
Geride kalan
Kitaptaki bazı hususlara değindiğim bu yazının sonuna gelirken bir hakkı da teslim etmek isterim. Benim de katılımcısı ve izleyicisi olduğum birlik partilerini gerçekleştirme sürecinde, kompleksiz, kibirsiz, ihtirassız ve hesapsız samimiyet içinde çaba gösteren daima TSİP yöneticileri ve üyeleri oldu. Herhangi bir sorun ortaya çıktığında da çözülmesi için önyargısız çaba harcayan yine onlardı. Daima enerjik ve çalışkan oldular. Ortak hedeflere sadakat gösterdiler. TKP’liler ve onlarla birlikte hareket eden milletvekillerinin ayrılması sonrasında çok zayıflayan SBP’yi ayağa kaldırıp seçime girme hakkını kazanmasında, asıl pay TSİP’lilere aitti. Bu çabaları, BSP ve onu takiben ÖDP’ye giden kapıyı araladı. Doğrusu okurların affına sığınarak, kitaptaki hikayenin birçok yönünün bu düşüncemi desteklediğini söylersem, sanıyorum abartmış olmam.
TSİP, son kongresini 27-28 Ekim 1990‘da İstanbul’da gerçekleştirdi. Kongre raporu mahiyetinde bir sunuşu Çağatay Anadol yaptı. O sırada hakkında 141-142. Maddelerden tutuklama kararı bulunan Genel Sekreter Yalçın Yusufoğlu’nun ‘Sosyalizm, Dünya, Türkiye, TSİP’ başlıklı raporu da bir kitapçık halinde delegelere dağıtıldı. TSİP’liler, kurulmak üzere olan Sosyalist Birlik Partisi’ne katılmak amacıyla partilerini feshederken, onun varlığını Türkiye sosyalist hareketine armağan ettiler. Yöneticilerinden hiçbiri daha sonra kurulan partilerin genel başkanlık veya MYK üyeliği gibi üst düzey yönetimlerinde görev almayı ilkesel olarak kabul etmediler. Nitekim, ÖDP kurulurken Gencay Gürsoy, Saruhan Oluç ve ben, ODTÜ mezunu, 68’li Çağatay Anadol’a genel başkanlık teklif ettiğimizde, bize bu kararlarını hatırlatmıştı.
Bundan ötesini okura bırakmak gerekiyor sanıyorum.
- Çağatay Anadol, “Şu Bizim Sosyalist İşçi Partisi ‘Bir Barbar Aşısı’ (TSİP 1974-1990)”, İletişim Yayınları, İstanbul, Temmuz 2022, 468 s.
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022