Atilla Aytemur
Hani bazı kitaplar vardır, kütüphanelerin olmazsa olmazı denilir ya, sosyalistlerin önde gelen isimlerinden Çağatay Anadol da öyle bir kitabı İletişim Yayınları’ndan çıkardı.
“Şu bizim Sosyalist İşçi Partisi ‘Bir Barbar Aşısı’ (TSİP 1974-1990)” başlığıyla yayınlanan kitap, Anadol’un da liderlerinden olduğu partinin 16 yıllık öyküsünü anlatıyor. Hatta, onun çok ötesine taşıp, sosyalist solun yakın dönemine dair önemli konularını, olaylarını, tanıklarını ve sürecin aktörlerini, belgeler ve hafızalardaki izleriyle birlikte ele alan, tam arşivlik bir kitap.
Anadol, TSİP’in çok katmanlı hikayesini, çok akıcı ve sade bir dille, bazen araya isabetli anekdotlar serpiştirerek, geçmişin can sıkıcı tartışmalarının ve anlamını yitirmiş hesaplaşmalarının girdabına kendini kaptırmadan okura aktarıyor. Bunu yaparken de, aradan geçen bunca yıldan sonra, söyleyeceği bir şey varsa, öğretmen edasına kapılmadan, bir siyaset emekçisi olarak gelecek nesillere iletmeyi tercih ediyor.
TSİP gençlik yıllarımda pek ilgi alanıma girmedi. Daha çok, 1989 yılında sosyalistler arasında İstanbul’da gerçekleşen “Kuruçeşme Tartışmaları” sırasında bu partiyi tanıma fırsatı buldum. Ardından gelen, birlik amaçlı ortak faaliyetler döneminde, başta Çağatay Anadol, Tektaş Ağaoğlu, Hüseyin Hasan Çebi ve Saffet Uygur olmak üzere, bu partiden çok sayıda insanı tanıdım, yakın arkadaşlıklar kurdum ve yıllar boyu birlikte çalıştım.
Doğal olarak, TSİP’i ve onu kurup yaşatanları epey tanıdığımı sanıyordum. “Şu Bizim Sosyalist İşçi Partisi” kitabını okuyunca, bu zannımın ne kadar sınırlı ve yetersiz olduğunu gördüm. Her neyse, bunu bir kenara bırakıp, kitapla ilgili bazı düşüncelerimi paylaşmak isterim.
Kuruluşa giden uzun hazırlık
Çağatay Anadol’un anlatımlarından, TSİP’in kuruluşunun hayli uzun zaman aldığı görülüyor. Girişim, TİP’in iyice zayıflayıp sosyalist siyasetteki merkezi konumunu kaybettiği günlere denk geliyor. Gençlik hareketinin Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim tartışmaları etrafında bölündüğü ve bazı kesimlerinde “kır ve şehir gerillası” olarak tanımlanan silahlı mücadeleye ciddi ölçüde kayışın başladığı yıllar. Ülke adım adım darbeye doğru kayıyor. İçlerinde TİP üyeleri, akademisyenler, sendikacılar ve radikal gençlik hareketinden gelenlerin de bulunduğu bir grup, yeni bir siyasal seçenek yaratmak amacıyla, belirledikleri konular etrafında sistematik tartışmalar yapmayı kararlaştırıyorlar. Belirli bir aşamasında 60-70 kişiye ulaşan topluluk, “Sosyalist Parti İçin Teori ve Pratik Birliği” adında bir dergi yayınlıyor, araya 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası, sola ve aydınlara yönelik büyük baskı ve tutuklamalar girmesine rağmen çalışmalarını ısrarla yürütüyor ve süreç içinde yan yana geldikleri farklı kökenli sosyalistlerle birlikte, beş-altı yıllık bir çalışma sonucunda, 22 Haziran 1974’te genel başkanlığına Ahmet Kaçmaz’ın getirildiği TSİP’i kuruyorlar.
Partinin kuruluşunun hemen öncesinde ‘İlke’ ve ‘Kitle’ isimli dergilerde yayınlanan düşünceler, aslında yeni oluşumun programatik zeminini oluşturuyor. Yine, dergiler aracılığıyla edinilen ilişkiler, partinin Türkiye sathına yayılmış bir örgütlenmeye sahip olmasını sağlıyor.
“Biz varken siz kim oluyorsunuz!”
Tabii ki atılan adımlar bununla da sınırlı kalmıyor. Grup başta Sovyetik geleneğin temsilcileri olarak gördüğü eski TİP çevreleri, illegal TKP’nin içerideki ve dışarıdaki ilgilileri ve diğer sosyalist çevrelerle çok sayıda görüşme yapıyor ve partiyi birlikte kurmayı teklif ediyor. Ama sonuç hiç de başarılı olmuyor. Nihayetinde partiyi tek başına kurma kararlılığı gösteren grup, çıkardığı dergilerin bürolarının olduğu ve derginin ulaştığı yerlerde yaratılan ilişkiler üzerinden, kısa zamanda önemli bir örgütsel genişliğe ulaşıyor. Bazı fikirlerine yakınlık duyulan Dr. Hikmet Kıvılcımlı çevresinden de bu süreçte partiye önemli katılım oluyor.
Benim bu konuda dikkatimi çeken ve Çağatay Anadol’un da kitapta epeyce yer verdiği hadise, komünist geleneğin temsilcileri olarak gördükleri eski TİP çevrelerinin ve TKP ile ilişkisi olduğu düşünülen kişilerin çevrelerinin ve diğer sosyalist grupların partiyi birlikte kurma teklifi karşısında aldıkları tavır. Bu tavır “Biz varken siz kim oluyorsunuz” tavrı. Buna rağmen bütün iletişim ve ikna imkanlarını zorluyorlar. Ama ne yapsalar kabul görmüyor. “Dünkü çocuk” muamelesiyle karşılaşıyorlar. Yapacakları pek bir şey kalmayınca partilerini kuruyorlar kurmasına da, Sovyetik geleneğin “Ötekisi” de böylelikle siyasal hayatımıza girmiş oluyor.
TSİP, 1979 yılında yapılan kısmi Senato Seçimleri’ne Devrimci Doğu Kültür Derneği çatısı altında toplanan sosyalist Kürtlerle birlikte girip, TİP’in ve Mehmet Ali Aybar’ın Sosyalist Devrim Partisi’nin iki katı kadar oy alarak, o günün koşullarında dikkat çeken bir sonuç elde ediyor.
Parti içinde parti
Malum, SBKP’yi model alan partiler demokratik merkeziyetçi oluyor ve partiyi de MYK adına esas olarak genel sekreter yönetiyor. Bu partilerde ne üyelere ne de örgütlere tanınan ve işleyen bir demokrasi söz konusu. TSİP’in de III. Enternasyonal’in bu bürokratik modelini örnek aldığı bilinmekle beraber, Çağatay Anadol, kapalı dönem de dahil olmak üzere, TSİP’in iç hayatında örgütsel hiyerarşinin olabildiğince sınırlanmış olduğuna dikkat çekiyor. Teorik bir çözümlemeye henüz kavuşturulmamış bir iç demokrasinin varlığına vurgu yapıyor. Yönetimlerle üyeler arasındaki ilişkinin hayli demokratik ve özgürlükçü olduğunu, liderlik kültü oluşmaması için hiçbir parti liderinin fotoğrafına parti binalarında yer verilmediğini hatırlatıyor ve bunda kuruluşta görev alan genel başkan, genel sekreter ve diğer MYK üyelerinin zihniyet dünyalarının etkili olduğunu belirtiyor.
TSİP kurulduktan bir süre sonra yaşanan, TKP-R (Reorganizasyon) olarak bilinen bir hadise var. Özü itibariyle, parti içinde ikinci bir illegal parti kurma meselesi. Yani, bir nevi matruşka parti. Reorganizasyon fikri Dr. Hikmet Kıvılcımlı’ya ait. Doktor bilindiği üzere, illegal TKP’nin düşünceleri ve yönetiminin, komünist hareketin beklentilerine cevap vermediği kanaatiyle partinin reorganizasyona ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Ölümünü takiben, onun görüşlerini savunanlar da bu hususu bir düşünsel miras olarak kabul ediyor ve gerçekleştirmek istiyorlar. TSİP’in genel başkan ve genel sekreteri de buna yol verince, partinin içinde illegal ikinci bir parti kuruluveriyor. Sonrası tabii ki kaos. Bu partiye kim üye olacak, hangi karara uyulacak, kim kime tâbi olacak, aidatlar nereye ödenecek, kaç tane tüzük olacak, filan gibi sorular ve sorunlar birbirini kovalıyor. Ciddi rahatsızlık doğuyor ve çok geçmeden parti bu işe son veriyor. Bunun üzerine TSİP’ten ayrılmalar oluyor. Bu ilginç deneyimin bütün boyutlarına Anadol, kişisel değerlendirmeleriyle birlikte kitabında yer veriyor.
Dört hedef
Anadol’un kitabının bütününden çıkardığım sonuçla, TSİP’in kuruluşundan itibaren kendine, adım adım geliştirdiği dört hedef belirlediğini düşünüyorum. Bunlardan ilki, Sovyetik gelenek tarafından (buna SBKP başta olmak üzere kardeş partiler dahil) sosyalist ve işçi sınıfı partisi olarak tanınmak ve kabul görmek. Bununla bağlantılı ikinci hedefi Sovyetik geleneğin iki partisi TİP ve illegal TKP ile komünistlerin birliğini gerçekleştirmek. Aynı konuyla bağlantılı olarak, özellikle SSCB çöküp dağıldıktan sonra daha fazla önem ve aciliyet kazanan, eşitlikçi, özgürlükçü ve sınıfsız toplum ve gelecek tasavvurunda buluşan sosyalist ve devrimci kesimlerle geniş yelpazeli, çoğulcu ortak bir partide buluşmak. Sonuncusu ise, milliyetçiliğin ve kemalizmin farklı kimlikleri reddeden zihniyet ve uygulamalarına karşı, Kürtlerin demokratik siyaset zemininde sürdürdükleri anayasal kimlik ve topluluk haklarına olabildiğince destek vermek ve dayanışma göstermek. Bunları kitabın çeşitli başlıkları altında görmek mümkün.
12 Eylül 1980 Darbesi sonrası TSİP bir yandan geriye çekilip kapalı çalışmaya geçiyor, diğer yandan da içeride ve dışarıda, başta Sovyetik partiler olmak üzere darbecilere karşı ortak mücadele imkanları arıyor. Kapalı çalışma döneminde gizlice basıp dağıttıkları Gerçek gazetesiyle beraber darbe konseyinin üyesi General Tahsin Şahinkaya’nın adının karıştığı büyük yolsuzluğu kamuoyuna duyurmaları ve “Anayasa’ya hayır!” kampanyaları dikkat çekiyor. Darbecilerin etkisi azaldıkça da yarı yasal çalışmalara ağırlık vererek, dönemin en etkili dergilerinden, muhalif bütün aydın ve sanatçılar için özgün ve özgür bir kürsü olan Görüş Dergisi’ni çıkarıyorlar. Partinin 15. kuruluş yıldönümünün İstanbul Kartal’da stadyumda yapılan ve binlerce kişinin katıldığı etkinlikle kutlanması da ciddi etki yaratıyor.
“Birlik olmak” yetmiyor
O yıllarda sosyalistlerin hem yurt içinde hem de yurt dışında çeşitli vesilelerle bir araya gelmeleri büyük önem taşımakla beraber, TSİP Sovyetik partilerden öncekinden farklı bir muameleyle karşılaşmıyor. Birçok görüşme oluyor, platformlar ve birlikler hedefleniyor. Bazen başka ülkelerin kardeş partileri devreye giriyor ve üç partiyi kendi ülkelerinde bir araya getiriyorlar. Hele 1988’de Moskova’da Doğu Emekçileri Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Yuri Karsin ile Ahmet Kaçmaz arasında yaşanan diyalog, bu bakımdan çok şey anlatıyordu. Bütün bu temaslarda “Hah şimdi tamam, oldu galiba” denilip protokoller yazılıyor ama ardından derin hayal kırıklıkları yaşanıyor. Görüşmeler, açıklamalar ve deklarasyonlar bir türlü sonuç vermiyor. TSİP’in tanınması ve kabulü etrafında yaşananların az rastlanır bir hikaye olduğunu düşünüyorum. Bunun hem TSİP, hem de diğer partiler açısından yarattığı sonuç da bir başka boyut.
Anadol, Aziz Nesin’in de girişimcileri arasında olduğu, Sadun Aren’in genel başkanlığında kurulan Sosyalist Birlik Partisi’nin ilk kongresini takiben bölünmeye uğramasını hem bu süreçlerle ilişkilendiriyor, hem de SSCB’nin çöküşüyle. Kitapta bu konularda ilginç ayrıntılar yer alıyor.
Anadol, SBP’yi takiben Birleşik Sosyalist Parti (BSP) ve onu takip eden Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin kuruluş süreçlerini ve bu projelerin bütün çabalara rağmen başarısızlığa uğrama nedenlerini, yıllardan süzülüp gelen deneyleriyle ele alıyor. Sovyetlerin çöküşünden sonra kurulan bu partilerin büyük ölçüde ütopya yitimi nedeniyle başarısız olduklarına dikkat çekiyor. Buna rağmen temeldeki sınıfsız toplum mücadelesinin, eşitlik ve özgürlük talebinin yeni arayışlara, farklı biçimlere ve mücadele tarzlarına yol açarak insanlığın geleceğinde rol oynayacağını da vurguluyor.
Geride kalan
Kitaptaki bazı hususlara değindiğim bu yazının sonuna gelirken bir hakkı da teslim etmek isterim. Benim de katılımcısı ve izleyicisi olduğum birlik partilerini gerçekleştirme sürecinde, kompleksiz, kibirsiz, ihtirassız ve hesapsız samimiyet içinde çaba gösteren daima TSİP yöneticileri ve üyeleri oldu. Herhangi bir sorun ortaya çıktığında da çözülmesi için önyargısız çaba harcayan yine onlardı. Daima enerjik ve çalışkan oldular. Ortak hedeflere sadakat gösterdiler. TKP’liler ve onlarla birlikte hareket eden milletvekillerinin ayrılması sonrasında çok zayıflayan SBP’yi ayağa kaldırıp seçime girme hakkını kazanmasında, asıl pay TSİP’lilere aitti. Bu çabaları, BSP ve onu takiben ÖDP’ye giden kapıyı araladı. Doğrusu okurların affına sığınarak, kitaptaki hikayenin birçok yönünün bu düşüncemi desteklediğini söylersem, sanıyorum abartmış olmam.
TSİP, son kongresini 27-28 Ekim 1990‘da İstanbul’da gerçekleştirdi. Kongre raporu mahiyetinde bir sunuşu Çağatay Anadol yaptı. O sırada hakkında 141-142. Maddelerden tutuklama kararı bulunan Genel Sekreter Yalçın Yusufoğlu’nun ‘Sosyalizm, Dünya, Türkiye, TSİP’ başlıklı raporu da bir kitapçık halinde delegelere dağıtıldı. TSİP’liler, kurulmak üzere olan Sosyalist Birlik Partisi’ne katılmak amacıyla partilerini feshederken, onun varlığını Türkiye sosyalist hareketine armağan ettiler. Yöneticilerinden hiçbiri daha sonra kurulan partilerin genel başkanlık veya MYK üyeliği gibi üst düzey yönetimlerinde görev almayı ilkesel olarak kabul etmediler. Nitekim, ÖDP kurulurken Gencay Gürsoy, Saruhan Oluç ve ben, ODTÜ mezunu, 68’li Çağatay Anadol’a genel başkanlık teklif ettiğimizde, bize bu kararlarını hatırlatmıştı.
Bundan ötesini okura bırakmak gerekiyor sanıyorum.
- Çağatay Anadol, “Şu Bizim Sosyalist İşçi Partisi ‘Bir Barbar Aşısı’ (TSİP 1974-1990)”, İletişim Yayınları, İstanbul, Temmuz 2022, 468 s.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022