Atilla YAYLA
Tahir Elçi’nin acı ölümü şapkamızı önümüze koyup bir defa daha Kürt sorunu hakkında etraflıca düşünmemizi gerektiriyor. Yıllardır bunu zaten yapıyoruz, ama vahim, sarsıcı olayları daha derin düşünmeye vesile kılmakta fayda var. Maalesef, Elçi’nin katli bunlardan biri oldu.
Belki de olanı biteni anlayabilmek için bugünlerde hissetmek düşünmekten daha önemli. İnsan gerçeğe her zaman sadece aklıyla ulaşamayabilir. Duyguların ve tecrübelerin de yolumuzu çizmemize ışık tutması mümkün.
Türkiye’nin bir Kürt problemi var. Olmasaydı bu tür vakalar yaşanmazdı. Adına ne derseniz deyin, isterseniz kod adı kullanın, bu böyle. Diğer taraftan, Türkiye’nin Kürt probleminin PKK’dan ibaret olmadığı da bir gerçek. PKK problemin elbette önemli bir parçası, ama tamamı olmaktan uzak. Böyle bir şeyi iddia etmek her şeyden önce Kürt halkına hakaret etmek anlamına gelir. Bu gerçek en başta Kürtler, özellikle PKK’ya yakın duranlar tarafından anlaşılmak zorunda. Ancak, aynı gerçeği Türklerin de idrak etmesi lâzım. Kürtler ve Türkler arasındaki radikaller bunun gizlenmesi ve Kürt probleminin PKK ile özdeşleştirilmesi için elinden geleni yapıyor.
Bu tür problemleri anlamak için başvurulabilecek en iyi yol ahlâkın bize öğütlediği şekilde kendimizi diğerinin yerine koymak. Kürt meselesinde de böyle. Özellikle Türklerin kendini Kürtlerin yerine koyması lâzım. Soru basit: Acaba Türkler bir Kürt çoğunluğu/devleti tarafından Türklerin Kürtlere reva gördüğü muamelelere tabi tutulsaydı ne olurdu? Cevap belli: Bütün haşmetiyle bir Türk sorunu ortaya çıkardı. Bu yüzden, “mağdurum, haksızlığa uğratıldım ve uğratılıyorum” diyen Kürtlere, “canım ne sorununuz var ki, kardeşliği bozmayın” demek ahlâksızca bir tavır almak hatta Kürt halkıyla alay etmektir.
Diğer taraftan, Kürtlerin de kendini Türklerin yerine koymasında fayda var. Sebep ne olursa olsun her gün gençlerin cenazelerinin Anadolu’ya düzenli dağıtımının yapılması, askere giden her gencin ölüm ihtimâlini bilerek yola çıkması, asker ana babalarının endişeden geceler boyu gözlerine uyku girmemesi kolay katlanılabilecek bir şey midir? Bu ortam Türklerin Kürtlere sempati geliştirmesine mi öfke duymasına mı yardımcı olur?
Bu yüzden, Kürt kesimi demokratik siyaset kanallarının sonuna kadar açılmasını talep etmeli. Bu kanallarla Türklere ne kadar acayip görünürse görünsün her türlü talebi dile getirmeye çalışmalı. Ama şiddeti de kategorik olarak dışlamalı. Şiddet haklı olanı haksızlaştırır. Şiddet birleştirmez ayrıştırır. Ayrıca, şiddet asla sözün gücüne ulaşamaz. Örnek isteyenler L. Zana’nın TBMM’nin yemin törenindeki jestine baksın. Zana’nın davranışı geniş Türk kesimlerini düşündürdü. Her zamankinden daha çok sayıda insan bu sayede Kürtlerin yemin metnine itirazını işitti ve hak verdi. Demek ki söz etkili bir araç, sözle mesafe almak mümkün.
Türkiye eski Türkiye değil. Kürt milletvekillerinin kedi yavrusu gibi boyunlarından tutulup hapse tıkıldığı zamanları biliyoruz. Zana da kurbanlar arasındaydı ve yıllarını hapiste çaldırdı. Bugünse kimse Kürtlerin siyasî hareketini yadırgamıyor. Meclis’te kuvvetli bir gruba sahip bir Kürt partisi var. Koalisyon ortağı olması bile konuşuldu. Seçim hükümetine bakan verdi. Mahallî idarelerde kuvvetli bir iktidar alanı işgal diyor. Bütün bunlar demokratik siyasetin önünün açılmasının sonucu. Yeter mi? Elbette yetmez. Ancak, kazanılanı görmez ve takdir etmezsek daha fazlasını kazanamayız.
Elçi’nin kaybı vesilesiyle bir kere daha söylemek isterim: PKK kesinlikle şiddete son vermeli. Demokratik siyaset kanalları daha da genişletilmeli. Herkes Kürt probleminin demokratik siyasetle, konuşarak çözülebileceğini kabul etmeli ve her türlü kırmızı çizgiden uzak durmalı. Ancak bu şekilde gerçek ve kalıcı bir çözüme doğru ilerleyebiliriz.
İnanıyorum ki, böyle bir çözüm merhum T. Elçi’nin ruhunu çok mutlu edecektir.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019