Ayşe HÜR
Günümüzde kullanılan 'Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı'na en yakın şeklin III. Selim Dönemi'nde (1789-1808) çıkarılan bir fermanla başladığı biliniyordu yakın zamana kadar.
Son derece hızlı yaşıyoruz. Son derece hızlı unutuyoruz. Son aylarda neler yaşandı neler unutuldu şöyle bir hafızamı yokladım, 17 Aralık’ta iktidarın dört bakanı, başbakanı ve onun ailesinin karıştığı devasa yolsuzluk operasyonu başladı, unutuldu, Soma’da 301 kişinin hayatına mal olan iş cinayeti yaşandı, unutuldu. Lice’de devletin ‘Kalekol’ politikalarını protesto eden iki kişi öldürüldü, unutuldu. Buna tepki olarak bir genç direğe tırmandı ve bayrağı indirdi, (neyse ki) unutuldu. Okmeydanı’nda iki Alevi vatandaşımız (biri devletin kolluk güçleri tarafından) öldürüldü, unutuldu. Irak’ta konsolosluk çalışanlarımız ve vatandaşlarımız IŞİD vahşileri tarafından rehin alındı, unutuldu. Dün Radikal kağıt baskısına son verdi, muhtemelen kısa sürede bu da unutulacak. Arada güzel şeyler de var unutulan: Örneğin Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da ödül aldığı da unutuldu.
Tarihçiler unutmaya savaş açan kişilerdir. Bu yüzden ben de yukarıdaki listenin esinlendirdiği bir konuyu, bayrağın tarihçesiniseçtim bu haftaki yazım için. Amacım elbette geçmişte kalmış bir krizi hatırlatıp, ‘milli duyguları’ kaşımak değil. Aksine, bayrak konusuna daha sakin, daha soğukkanlı bakmaya yardımcı olmak.
Günümüzde kullanılan ‘Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı’na en yakın şeklin III. Selim Dönemi’nde (1789-1808) çıkarılan bir fermanla başladığı biliniyordu yakın zamana kadar. Ancak 16. Yüzyıl Osmanlı minyatürleri üzerine yüksek lisans tezi hazırlayan Elif Şahintürk’e göre, III. Selim Dönemi, sadece berat, ferman, sikke, mezar taşı, kitabe, bayrak gibi unsurlarda ay ve yıldızın birlikte kullanımının sıklaştığı bir dönem. Yoksa hilal ve (köşe sayısı değişmekle birlikte) yıldız kompozisyonu 16. yüzyılda da kullanılıyordu. Belki de bir başka araştırmacı bu tarihi daha da eskiye götürebilir. Elif Şahintürk tezini okuma izni vermediği için ayrıntıları bilemiyorum (örneğin hilal ve yıldızlı formun kullanıldığı sancak veya bayrakların zemin rengi, hilal ve yıldızın rengi neydi, yıldızlar kaç köşeliydi, kompozisyon bayrağın üzerinde nasıl konumlanmıştı, bayrağın boyutları neydi gibi) ama kırmızı zemin üzerine beyaz bir hilal ve sekiz köşeli yıldız konularak oluşan bayrak, 1842’ten itibaren kullanılmaya başlamış ve 1844’te Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi bayrağı olmuş. ‘Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı’ ise formunu iki aşamalı olarak, önce 1936’da sonra da 1983’te almış.
Efsaneye göre Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı’ndaki (kısaca Türk bayrağı diyor buna bazıları) kırmızı, şehitlerin dökülen kanlarını (ki şehitlik, kan ve milliyetçilik meselesini bir başka yazıda ele alacağım) temsil ediyor. Üzerindeki hilal biçimli ay ve yıldız ise bazılarına göre İslamiyet’in sembolü (ki bu çevreler yıldıza değil hilale sahip çıkıyorlar), bazılarına göre ise 1389 tarihli I. Kosova Muharebesi sırasında oluşan kan gölüne yansıyan Ay’la Jüpiter’den esinlenilmiş. Muharebenin tarihi konusunda kesinlik olmadığı için (kimine göre 10 Haziran, kimine göre 28 Haziran, kimine göre ise 10 Ağustos 1389’da meydana gelmiş mesela) Ay’la Jüpiter’in o tarihte hangi konumda olduğunu araştırmaya kalkmadım. Ama öyle olsaydı bile bu efsaneyi çok önemsemezdim çünkü yukarıda da belirttiğim gibi kırmızı zemin üzerine hilal ve yıldızlı bayrağın gayri resmi tarihi 16. Yüzyıla, resmi tarihi ise 19. Yüzyıla kadar götürülebiliyor, daha öncesine değil. Bu yüzden bu yazıda, sırasıyla bayrak denilen nesnenin, kırmızı rengin, hilal ve yıldız sembollerinin tarihteki izini sürdüm.
BAYRAK, SANCAK, TUĞ
‘Bayrak’ kelimesi eski Türkçedeki ‘batrak’dan geliyor. ‘Batrak’ ise ‘batırmak’ fiilinden. Bir de ‘saplamak’ anlamına gelen ‘sançmak’ fiilinden gelen ‘sancak’ var. İkisinin farkını anlatmak kolay değil ama deneyeyim: Bugünkü anlayışa göre bayrak, bir milletin ya da toplumun alameti olarak kullanılan dört köşe, düz bir renk veya çeşitli renklerde, üzerinde o millet ve cemiyete mahsus özel şekiller bulunan beze deniyor. Bayrakların büyük ve gösterişli olanlarına da ‘sancak’ deniyor. Gemi sancağı, alay sancağı, ‘Sancak-ı Şerif’ gibi kullanımları var ama sancak kelimesinin bayrak anlamına kullanılması Yeniçeri Ocağı ile ilgili bir gelenek.
Dünya yüzündeki gelmiş geçmiş kültürlerde bayrak var mıydı konusunu araştırmaya zamanım olmadı ama Roma ordusunun Hunlarla karşılaşmaları sonucu kumaş bayrakla tanıştığını ileri süren kaynaklara rastladım. Bizi daha çok ilgilendirdiğini düşündüğüm eski Türk kültürleri konusunun duayen ismi Bahaddin Ögel ise Eski Türklerin (ki Orta Asya’daki pek çok kavme ‘Türk’ veya ‘Türki’ denmesinin yanlış olduğuna dair yazımı şu linkten okuyabilirsiniz:http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ayse_hur/bir_kurt_devleti_cumhurbaskanligi_forsuna_girebilir_mi-1128390) bayrak kullanımı hakkında şunları söylüyor: "Bayrak resimlerine gelince, karşımıza başlıca iki bayrak tipinin çıktığını görürüz. Bunlardan birincisi ve en çok rastlanan tipi, bir mızrak ucuna asılmış üç dilimli bayraklardı. Diğerleri de doğrudan doğruya dört köşe, düz bayraklardı. [Rus arkeolog, tarihçi ve etnografı] Okladnikov, bunların 'tuğ' olduğunu söylemektedir. Halbuki mızrak ucuna asılan bu bayraklar, mahiyet itibarı ile tuğdan ayrı idiler. Uçlarına bir ipek parçası veya bayrak asılan mızraklara Türkler, 'beçkem' veya 'batrak' yani bayrak derlerdi. Tuğlar ise at kuyruğunun asılması ile meydana gelen bayraklardı. Bu üç dilimli bayraklara Çinlilerde de rastlanır.”
Yine Ögel’e göre, Çin kaynaklarında Göktürk, Uygur ve Kırgızların bayraklarından bahsedilmekte. Göktürk bayraklarının alem olarak başında altından yapılma kurt başı da varmış. Baykal gölünün batısında Lena ve Yenisey kıyılarındaki Göktürk döneminde onlara tabi olarak yaşamış Kurıkanlara ait kaya resimlerinde, bazı süvarilerin ellerinde bayraklar görülüyormuş. Ancak ilginç olan, bayrak terimine ve işlevsel olarak bayrağın muadili olduğu anlaşılan ‘tuğ’ terimine 7.-8. yüzyıla tarihlenen ünlü Orhun ve Yenisey yazıtlarında rastlanmaması. Sadece bir Uygur hakanının adına dikilen bir yazıtta “üç tuğluğ Türk budunu”, “tuğ taşıyan ileri karakol adamı geldi” gibi cümleler okunuyor.
11. yüzyıl yazarı Kaşgarlı Mahmud’a göre de ‘tuğ’, alem ve sancaktır. Oğuz boylarının her birinin kendisine ait tuğu ve bayrağı vardı. Oğuzlarda “Tokuz tuğluk han” denilince en yüksek mertebedeki hanlık anlaşılırdı. Mertebe ne kadar yüksek olursa olsun sayı uğurlu sayılan dokuzu geçmezdi. Çünkü dokuz sayısı uğurlu sayıdır. Ancak Emel Esin’e göre eski Türkler 9.-12. yüzyıllar arasında bayrak kullanımını unutmuşlardı. Bayrak Karahanlılar Dönemi’nin (842-1212) sonlarından itibaren yeniden kullanıma girdi. Bu dönemde kumaş bayrak ile atkuyruklu tuğ, tek bir terimle (tuğ) ile adlandırılmış. Ancak bayrak ve sancak sözcüklerinin Arapça ve Farsça kelimelerle değiştirilmeden günümüze kadar gelmesi konunun önemine dair bir işaret gibi duruyor.
Bayrak ve sancağın izini Arap dünyasında sürersek şunları söylemek mümkün: İslamiyet’ten önce Araplarda her kabilenin kendine ait sancağı vardı. Terminolojide bayrak anlamında genelde iki kelime (livâ ve râye) kullanılmıştı. Livâ bir ordunun sembolü olarak görülürken, râye komutanın alâmeti olarak kabul edilirdi. Yani ilki bugünkü bayrağın, diğeri bugünkü sancağın eşdeğeri gibiydi. Hazreti Muhammed döneminde (örneğin Hayber Savaşı’nda) de bayrak ve sancak kullanılmıştı. Sıffin Savaşı’nda mızraklara geçirilmiş Kur’an yapraklarının bayrak olarak kullanılması ise sembolizmi açısından özel bir örnektir.
RENKLER
Şimdi sırada renk meselesi var. Roma’da ve Bizans’ta değişik renklerin kullanıldığını biliyoruz. Bayrağı esas olarak kırmızı zemin üzerine sarı renkte, çift başlı kartal figürü olan Bizans’ın 13. yüzyıldan itibaren kullandığı bir bayrağın formunun neredeyse bugünkü Türk bayrağına benzediğini de (ki bu konuya sonra döneceğim)… Ama eski Türk kültürlerinde kullanılan bayrakların renkleri hakkında fazla bilgimiz yok. Sadece mavi rengin ağırlıklı olduğuna ancak turuncu ve kırmızı rengin de bolca kullanıldığına dair ipuçları var.
İslamiyet’ten sonraki dönemlerde kullanılan bayrak ve sancakların renklerine gelince, Hazreti Muhammed’in Hicret’in birinci yılında bir mızrağın ucuna düz ve ak renkte bir kumaş takarak sancak makamında kullandığı rivayet edilir. ‘Liva-i Beyza’ denilen bu ak sancak Hayber muharebesine kadar kullanılmış. Hayber’de ise daha büyük, düz kara renkli bir sancak ortaya çıkmış ve adına da ‘Rayet’ denilmiş. Bedir Savaşı’nda ise birisi beyaz, ikisi siyah üç sancak kullanıldığı rivayet olunur. Dikkat edilirse bugün İslamiyet denince akla gelen yeşil ve Türk bayrağı denilince akla gelen kırmızı bu renkler arasında yok.
Emeviler Dönemi’nde (661-750) ise bayrakların düz kırmızı, yeşil veya beyaz renkli kumaşlar olduğu sanılıyor. Ancak Emeviler döneminde bayrak çok nadir rastlanan bir unsur olduğu için bir renk tercihinden söz etmek mümkün değil. Abbasiler (750-1258) ise belki de Emevilere inat siyah rengi seçmişler. Rivayetlere göre siyah renk tercihi, Davud’un Calud’u yendiğinde siyah bayrak taşıdığına inanılması, Peygamberin siyah bayrak kullanması, Ensar’ın Uhud Savaşı’ndan sonra siyah renkli giysiler giymesi, Emeviler tarafından şehit edilen Hâşimîlerin yasını tutmak gibi gerekçelerle ilgili.
Sonuç olarak Abbasilerin siyah bayrağı o kadar ünlü olmuştu ki, Halife Memun Dönemi’nde (813-833) yeşil renkli bayrağa geçme girişimi büyük tepki görmüş ve çok kısa sürmüştü. (Bu arada not edelim, Abbasilere muhalefet eden hareketler de beyaz bayrakları kullanmışlardı. Tek istisna, kırmızıyı seçen Bâbek el–Hürremî olmalı.) Kısacası Abbasiler Dönemi iktidarı temsil eden siyah (müsevvideler) ile muhalefeti temsil eden beyazın (mûbeyyizalar) savaşı halinde geçti.
Abbasilerin yıkılmasından sonra ortaya çıkan devletler arasında bizi daha çok ilgilendiren Büyük Selçukluların ve Anadolu Selçuklularının da Abbasi geleneğini devam ettirdiğini sanıyoruz. ‘Sanıyoruz’ diyorum, çünkü kaynaklarda sancaktan söz edilmekle birlikte sancağın rengi ve üzerindeki semboller konusunda çok az bilgi var. Bazı rivayetlere göre önce Abbasilerin siyah bayrağı ile birlikte diğer hakimiyet alametleri birlikte kullanılmış.
Bu arada, 13. yüzyıl yazarı İbn-i Bibi, Selçukluların K?hta kalesini fethi sırasında 'sultanın siyah sancağı', Alanya kalesinin fethinden söz ederken de ‘sultanın sarı bayrakları’ ifadesini kullanmış. Demek ki tek bir renk yok ortada. Söz sözü açıyor, yeri gelmişken en az bayrak ve sancak kadar önemli bir emperyal sembol olan çetr konusunda birkaç söz etmek istiyorum. Çetr dediğim gibi sultanların sefer halindeyken tahtlarının üstünde tutulan bir çeşit tente, güneşlik. Ama bundan öte bir anlamı var. Örneğin Selçuklular döneminde çetr, bayrak ve sancaktan belki de daha önemliydi. Sultanın çetr’inin uzaktan görünmesi bile düşmanın kalbine korku salardı. Çetr'in yere düşmesi ordunun bozguna uğraması anlamına gelirdi. İbn-i Bibi’nin tarifinden Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın çetrinin siyah olduğu ve üzerinde kartal resmi olduğunu anlıyoruz.
Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. Gıyaseddin Mesud tarafından Osman Bey’e gönderilen sancak ise beyazdı. Osmanlıların ilk sancağı da beyazdı. Ama kısa süre sonra ‘Elviye-i Sultaniye’ denilen saltanat sancakları (ki sayısı dörttü) 1529’da yediye çıktı. Tarihçi Hammer’e göre bunların ikisi kırmızı, biri sarı, biri yeşil, biri beyaz ve ikisi de değişik renklerden çizgili idi. Ama daha önceki tarihlerden itibaren sancak deyince akla kızılın, alın geldiğine dair bir örnek 15. yüzyıl şairi Ahmet Paşa’nın Divanı’nda var:
“Kaddin üstünde dil-i hûninim oynar der gören
Şol kızıl sancak çeken kangı ilin sultanıdır.”
Bir başka örnek 16. yüzyıl şairi Hayali’nin Divanı’ndan:
“Olalı iklîm-i hüsne dilberim beglerbegi
Şu’le-i âhım önünce al bayrağın çeker.”
KIRMIZI
Burada bir parantez açalım. Kırmızı kelimesi Arapçadan geliyor. Anadolu halkının kırmızı yerine kullandığı ‘kızıl’ Soğdcadan Türkçeye geçmiş. Eski Türkçede ise ‘alev’den türediği anlaşılan ‘al’ kelimesi kullanılırmış. Al kelimesinin ateş kültü ile bağlı olduğunu eski Türk kavimlerinde yaygın olan ‘Alaslama’ (veya ‘Alazlama’) töreninden anlıyoruz. Anadolu’da hala uygulanan şekliyle 41 adet al renkli keten bezinin parmağa dolanmasıyla oluşan yumağın ateşte yakılması ve külünün al bez üzerine konarak tekrar alazlanması, ruhun ve bedenin temizlenmesini simgeliyordu diyor uzmanları.
Eski Türk kültürleri konusunun büyük üstadı Bahaeddin Ögel’e göre ise Türki kavimler arasında Kazaklar ve Kırgızlar kızıl rengi çok severlerdi ve otağlarında, bayraklarında kullanırlardı. Kırgızca ‘bayrak’ karşılığı kullanılan ‘yalav’ da alevden gelme olmalı. Yine 15. yüzyılda yazıya geçirilmiş epik Oğuz destanlarını kapsayan Dede Korkut Kitabı’ndaki gelinin giydiği ‘al duvak’, damadın giydiği ‘al kaftan’ da kırmızı rengin eski Türklerdeki kutsallığı ile ilgili gibi görünüyor.
Osmanlı döneminde kırmızı renge verilen önemi ise “Klasik Türk Şiirinde Renkler” başlıklı bir tez hazırlayan Efsun Yılmaz Uğur’dan öğrendim. Yazarın incelediği 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar üretilmiş 16 ‘divan’da (şiir antolojisinde) Türkçe ‘al’, ‘kızıl’; Arapça ve Farsça ‘ahmer’, ‘hamra’, ‘lâ’l’, ‘sürh’, ‘gül-gûn’, ‘gül-fâm’, ‘mey-gûn’, ‘lâle-fâm’, ‘lâle-gûn’, ‘ateş-fâm’ gibi terkip ve sözcüklerle karşımıza çıkan kırmızının diğer renklere göre ezici bir üstünlüğü var. Oran olarak vermek gerekirse, en düşük oranlı olan (sırasıyla % 21, 31 ve 34 ile) Naili, Nef’i ve Şeyh Galip divanlarını çıkarırsak, geriye kalan 13 divanda kırmızı rengin kullanımı % 41 ile % 75 arasında değişiyor. Hani deyim yerindeyse, kırmızı renk, diğer renklere karşı saltanatını ilan etmiş durumda.
Ancak kırmızının kullanımı ağırlıklı olarak çiçek, dudak, ateş, şarap, azınlıkta olarak bahçe, gözyaşı, gökyüzü, kına ve k?ğıdı ve nihayet kanın bizzat kendisini betimlemek konusunda olmuş. Dolayısıyla, ‘Türk bayrağının rengini kandan aldığı’ iddiası yeni üretilmiş bir efsane olsa gerek.
HİLAL
Hilal sembolü, değil, Kosova Muharebesi gibi görece erken bir tarihe, İslamiyet’in ortaya çıktığı nispeten geç bir tarihe de değil, MÖ diye tabir edilen çok eski tarihlere kadar gidiyor. William Ridgeway adlı İngiliz arkeolog, bu yüzyılın başında bu konuda yaptığı araştırmaları “The Origin of the Turkish Crescent” adlı makalesinde toplamış. Bu makaleye göre, hilal, pek çok kültürde, insanları ve onların değer verdikleri şeyleri kem (kötü) gözlerden (nazardan) korumak için kullanılan tılsımlardan esinlenilmiş bir form. Bu tılsımlar başlarda iki yaban domuzu dişinin birbirine hilal şeklinde eklenmesiyle üretilirken zamanla ağaç, fildişi veya değerli metallerden özel olarak üretilir olmuş. (Ayrıca aslan, kurt, şahin gibi yırtıcı hayvanların pençelerinden yapılmış tılsımlar da çok yaygınmış ama konumuz ‘hilal’ olduğu için, hilal şekilli olanların izini sürüyorum bu yazıda.)
MS. 380 yılından itibaren görülmeye başlayan demirden yapılma at nallarının bazı kültürlerde uğurlu sayılmasını onun hilale benzeyen formuna bağlayan yazardan, dünyanın hemen her yerinde hilal şekilli tılsımlar bulduğunu öğreniyoruz. Bunlar arasında neolitik döneme tarihlenen Britanya Adası’ndaki ünlü Stonehenge sit alanında bulunan tılsımlar da var, Antik dönemde Sparta veya Atina’da, İyonya Adaları’nda, Ege’de (örneğin İzmir’de), Anadolu’da (örneğin Eskişehir’de) bulunun tılsımlar da var. Roma ve onun devamı olan Bizans’ın yayıldığı geniş coğrafya da (Ortadoğu, Mısır, Doğu ve Kuzey Afrika, İtalya, Balkanlar, Tuna Havzası, oradan Britanya, İrlanda ve İzlanda adalarında) bulunanlar da var, MS. 7. yüzyıldan itibaren İslam ordularının gittiği Orta Asya, Hindistan gibi uzak coğrafyalarda bulunmuş olanlar da var. Özellikle Orta Asya steplerindeki göçebe toplumlar, bol bol hilal şekilli koşum süslemeleri üretmişler. Yazar, Java’da veya Kuzey Amerika’da üç aşağı beş yukarı hilal şeklindeki tılsımların bulunduğunu anlatmış.
Yazar, hilalin çok eski tarihlere gittiğini ama ‘hilal ve yıldız’ kompozisyonunun pagan Roma’da Kaldeli astronomi uzmanlarının istihdam edildiği dönemlerden itibaren kullanılmaya başladığını söylüyor. Bu konuda net konuşmayı sağlayacak sayıda örnek yok ama elimizdeki hilal ve yıldızlı en eski tarihli nesne, MS. 1 yüzyıla tarihlenen bir Roma parası. Üzerinde hilal ve altı köşeli bir yıldız var. İkinci örnek ise MS 3. Yüzyıla ait bir başka Roma parası ki bunun üzerinde hilal ile sekiz köşeli tek bir yıldız kullanılmış. Buraya kadar anlattıklarımı destekleyen görsel malzemeler de şunlar:
TAMGALAR VE KURT BAŞI
Peki, ‘Eski Türkler’ hilal ve yıldızı kullanmışlar mıydı? Bu alanın duayen isimlerinden sanat tarihçisi Emel Esin’e göre MÖ. 4. yüzyıla tarihlenen Pazırık kültürüne ait veya MÖ. 1. yüzyıla tarihlenen Noin-Ula kültürüne ait tamga’larda (ailelere veya soylara ait mühürlerde) kullanılan ‘kurt başı’ bazı duvar resimlerindeki bayrak figürlerinde de görülüyor. (Kurt’un Eski Türkçedeki karşılığı ‘böri’. Bir de ‘Aşhina’ adlı kutsal bir kurt var ki, Göktürklerin bu Aşina’nın soyundan geldiğine inanılıyor.) Bir de ‘Kök-luu’ denilen ejderha figürü var bayrak ve benzeri nesnelerde kullanılan. Emel Esin’e göre, MS. 6-13. Yüzyıl arasında egemenlik sürmüş Doğu ve Batı Göktürkleri, Türgişler, Töleşler, Karluklar, Uygurlar, Toharistan yabguları kurt figürlerini bayraklarında, duvar resimlerinde veya başka süslemelerde kullanırlardı. Nitekim 11. Yüzyıl yazarı İranlı Firdevsi 6. yüzyılda İranlılarla Türkler arasında geçmesi muhtemel bir savaşta Kurt resimli bayraklardan söz ediyor. Dikkat edileceği gibi ne Firdevsi, ne Emel Esin, hilal ve yıldızdan söz ediyor.
HİLAL VE YILDIZ
Parantezi kapatıp konuya dönersek, hilal ile köşe sayısı değişmekle birlikte tek yıldız formunun Avrupa’da ve Ortadoğu’da yaygın olarak görülmesi ise 13. yüzyıldaki Haçlı Seferleri ile üst üste düşüyor. Bu tarihte hem Avrupa’da hem de Ortadoğu’daki haritalarda hilal resmini görüyoruz. Ama gidiş yönü belli değil. Belki Ortadoğu’dan Avrupa’ya, belki Avrupa’dan Ortadoğu’ya taşınmış. Aynı şekilde hilal ve yıldız birlikteliğinin de İslam ordularıyla mı buraya geldiği yoksa Asya’ya ait bir kompozisyon mu olduğu net değil. Ama şunları biliyoruz. Bizim Bizans dediğimiz Doğu Roma İmparatorluğu, 13. Yüzyıldan itibaren bugünkü Türk Bayrağı’na benzeyen bir bayrağı kullanmıştı. Kırmızı zeminli bayrağın üzerindeki beyaz hilal ve yıldız, yukarıda sözünü ettiğim 1. Yüzyıl Roma parasının üzerindeki kompozisyonun neredeyse aynısı idi. Aynı şekilde Hindistan’da bulunan 1209 tarihli bir Gazne parasının üzerinde bugünkü Türk bayrağına benzeyen hilal ve yıldız kompozisyonu vardı. Kısacası hilali, gökyüzünü gözleyen tüm kültürler benzer tarihlerde keşfetmiş ancak hilali dünyaya Haçlılar ve İslam orduları benzer tarihlerde yaymış görülüyor. Hilal ve yıldız birlikteliği ise Kaldelilerin işi olsa da kökleşmesini Osmanlılar sağlamış gibi görünüyor.
(Bizans bayrağı)
Osmanlı kaynaklarında da sözü edilen Eski Türkçe bir sözcük olan ‘moncuk’ işte bu bağlamda ilgiyi hak eden bir unsur. 18. Yüzyıl yazarı Mütercim Asım Efendi’yi göre “Moncuk sanduk vezninde mahçe manasınadır ki sancak başındaki yassı ve değirmi nesnedir. Bakırdan ve altundan dahi olur. Alem tabir olunur ve çetr [Sultanın başının üstünde tutulan tente] ve şemsiye manasınadır. Bu sancak manasına gelir.” Bir başka ünlü Osmanlı tarihçisi Kemalpaşazade’ye (1468-1534) göre de ‘moncuk’ Osmanlıların sembolüydü ve Farsça ‘mahçe’den geliyordu. ‘Mahçe’ ise Farsçada ‘hilal’ demek. Kemalpaşazade, ‘Moncuk-u Alem-i zafer’, ‘Mahçe-i feth ayet-ü zevrak-i hilal’, ‘Moncuk-u alem-i zafer u perçem-kimem ayrukda efraste oldu’ gibi tamlama ve beyitlerde ‘sancak’, ‘moncuk’, ‘mahçe’, ‘hilal’ ilişkisinin izini sürmemize yardımcı oluyor.
Osmanlı sancaklarının üzerlerinde Kelime-i Şehadet, Fetih Ayeti, Zülfikar (iki çatallı kılıç), ‘Pençe-i Ali-aba’(Hazreti Ali’nin gücünü temsil eden el resmi) ve güneş ile yukarıda da belirttiğim gibi Elif Şahintürk’ün tezindeki iddialar doğruysa hilal resimleri bulunuyordu. Şimdi yazının başına dönerek, ‘Türk bayrağı’nın efsanesini tekrar okuyun ve bu efsaneye inanıp inanmadığınızı tekrar sorgulayın. Cevabınız ne olursa olsun, bayrak konusunda daha çok öğreneceğimiz şeyler olduğunu kabul edeceğinize eminim.
Özet Kaynakça
Bahaeddin Ögel, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi, TTK Basımevi, 1991; Emel Esin, “ Tös and Moncuk, Notes on Turkish Flag-Pole Finials”, Central Asiatic Journal, Vol. 16,
No. 1 (1972), s. 14-36; William Ridgeway, “The Origins of the Turkish Crescent”, The Journal of the Royal Antrophological Institute of Great Britain and Ireland, Vol. 38, (Jul. - Dec., 1908), s. 241-258; M. Bahaüddin Varol, “İslamTarihinin İlk İki Asrında Simge Renkler ve Siyâsî Anlamları”, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2004, sayı: 17, s. 111-126; Efsun Yılmaz Uğur, “Klasik Türk Şiirinde Renkler”, Kırıkkale Üniversitesi’nde 2009 yılında kabul edilmiş Yüksek Lisans Tezi; Ramazan Ören, “Abbasiler Dönemi’nde Siyasi ve Dini Semboller”, Selçuk Üniversitesi’nde 2006 yılında kabul edilmiş Yüksek Lisans Tezi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016