Gülçin AVŞAR
Recep Tayyip Erdoğan tarafından kendi eseri gibi gururla imzalanarak dağıtılan kitap raflardan kaldırıldı. Adına açılmış internet sitesi kapatıldı. Ne ki biz kimliklerimizi yaşayabileceğimizi zannederek çoktan deşifre olmuştuk! Her konuda, evrensel standartlara uygun olarak fikrimizi beyan edebileceğimizi, örgütlenme özgürlüğüne sahip olduğumuzu, hukukun birey haklarından yana olduğunu zannederek yaşamaya başlamıştık.
“Devlet vatandaşına tuzak kuramaz.” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye aleyhine de hüküm kurduğu, özellikle uyuşturucu dâvâlarında karşımıza çıkan “provokatör ajan” veya “X ajan” uygulamasıyla ilgili kararlarında, hukuk devletinde neden “tuzak” olamayacağını detaylı biçimde açıklamıştır.
Tuzak ne demek?
Uygulamada, uyuşturucu soruşturmalarında polis bir ajanla olayın takibatını yürütür. Ajan, kimliğini gizleyerek ve şebekenin güvenini kazanarak içine girer, suçu ve suçluları takip eder. Ancak eğer ajan, kişileri suç işlemeye teşvik ederse, bu durumda âdetâ azmettirici niteliğe bürünür ve provokasyon olur.
KARAR 1. “Başka bir deyişle, Hükümet’in ifadelerinin aksine, başvuran suç işleme potansiyeline sahip olmuş olsa bile, dosya unsurlarına göre, somut hiçbir unsur, ajan X’in müdahalesinden önce, başvuranın suç teşkil eden bir eylem hazırlığında olduğunu ortaya koymamıştır. Mevcut dâvâda söz konusu az miktardaki uyuşturucu başvuranın evinde bulunmamıştır. Başvuran, ajan X’in talebi üzerine, uyuşturucuyu üçüncü bir kişiden temin etmiştir. (…)
“AİHM, yukarıda söylenenler göz önüne alındığında, ajan X’in başvuranın işlediği suçu işlemeye azmettirici etkisi olduğu ve hiçbir şeyin, X’in müdahalesi olmadan, söz konusu suçun işlenebileceğini göstermediği kanaatindedir; sözkonusu müdahaleyi ve ihtilaflı ceza dâvâsında kullanılmasını göz önüne alan AİHM, başvuranın dâvâsının, AİHS’nin 6. maddesinin gerektirdiği hakkaniyete uygun niteliğini kaybettiği sonucuna ulaşmıştır.” (AİHM - Burak Hun - Türkiye Dâvâsı)
KARAR 2. “Aynı zamanda, açık kısıtlamaların ve teminatların sağlanması koşuluyla gizli ajanların kullanılması tolere edilebilmekteyken, kamu yararı gerekçe gösterilerek polisin suça teşviki sonucunda elde edilen delillerin kullanılması haklı bulunamaz, zira bunun yapılması, sanığın başlangıçtan itibaren âdil yargılanma hakkının kesin olarak riske atıldığı anlamına gelecektir.
“İlgili polis memurlarının (güvenlik güçleri mensupları veya onların talimatıyla müdahil olan kişiler) yalnızca pasif bir şekilde suç teşkil eden eylemi incelemekle sınırlı kalmayıp, suçun sabit bulunması amacıyla, diğer bir deyişle, delil üretmek ve bir soruşturma başlatmak için kişiyi başka türlü işlemeyeceği bir suçu işlemeye sevk etmek için nüfuzlarını kullanmaları, polisin suça teşvik etmesi anlamına gelmektedir” (AİHM – Sepil - Türkiye Dâvâsı)
Yani AİHM, normalde suç işleyeceğine dair yeterli bir delil olmayan birinin, kamu görevlilerinin teşviki ve yönlendirmesinin ardından suç işlenmesinin âdil yargılanma hakkının ihlâli olduğunu söylemektedir. Çünkü kişi normalde yapmayacağı bir şeyi devletin yönlendirmesi ile gerçekleştirmiştir. AİHM devletlerin bunu yapamayacağını açıkça ifade etmektedir.
Bu kısa hukuk bilgisi neden?
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Çünkü Türkiye devleti, 2015 senesinde sona erdirdiği demokratikleşme süreciyle vatandaşına tuzak kurdu.
AK Parti’nin 2002-2014 seneleri arasında gerçekleştirdiği demokratikleşme çalışmaları Sessiz Devrim başlığıyla kitaplaştırılmıştı. Hattâ bu kitap dört dilde basılmıştı: Türkçe, Kürtçe, İngilizce ve Arapça (Türkçe sureti: https://drive.google.com/open?id=11aN_uBI__PlFlLVjiDY9dGi6ME2W_2aZ).
Aralık 2014’teki genişletilmiş 4. baskısının önsözünde Erdoğan, “İnsanına değer vermeyen, insanını öteleyen, dışlayan, vatandaşları arasında ayrım yapan, kendini vatandaşına karşı koruma altına alan bir devlet, hizmet üretemez, hakları güvence altına alamaz, ülkeyi büyütemez ve refahı tesis edemez” diye yazmış.
Tüm bunlar yaşanmadan, yani Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda tam gaz ilerlenmeden evvel, bu ülkede yaşayan herkes “her an her şey olabilir”i bilir, buna göre gardını alır, resmi görüşü ile şahsi görüşünü ayrıştırmaya özen gösterirdi. Etnik kimliğini gizlemesi gerektiğinin, muhalif fikirlerin uluorta söylenemeyeceğinin, devletin ve devlet büyüklerinin eleştirilmesinin tehlikeli olabileceğinin, güvenmediği yerlerde dinini de dilini de saklamasının yaşamını sürdürmek için gerekli olduğunun… en küçük hücresine dek farkındaydı.
AK Parti’nin iktidara gelir gelmez AB müzakerelerinde fasıl üstüne fasıl açmaya başladığı 2002 ve sonrasında ise, (Sessiz Devrim’de de gururla anlatıldığı gibi) işkenceye sıfır tolerans, faili meçhul cinayetler dönemine son verme, anadilde savunma hakkı, ifade özgürlüğünü güçlendirme, üniversitelerde farklı dil ve lehçelerde enstitüler açılabilmesi, Kürtçe tercüman istihdamı, belediyelerin altyapısının desteklenmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, 1915 olaylarının anılması, Abdullah Öcalan’la resmi olarak müzakereler yürütülmesi ile barış sürecinin başlatılması gibi hamlelerle, demokratikleşme sürecine hızlı bir girizgâh yaptık.
“Onur Yürüyüşü”nün ilk kez AK Parti iktidarı döneminde yapılabildiği ve bunun da iktidar partisi tarafından demokratik seviyeyi göstermesi açısından broşürlerle ilân edildiği; hükümetin İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke olmasıyla övündüğü günlerdi.
Başbakanın canlı yayınlarda “Kürdistan” dediği, Mesud Barzani ve Şivan Perwer’in Diyarbakır’da ağırlandığı, gene başbakanın (yukarıdaki başlık resminde görüldüğü gibi) BDP’li belediye başkanı Osman Baydemir’le el ele sohbet ettiği, Öcalan’ın mektubunun devlet tarafından BDP-HDP’lilere ulaştırıldığı ve meydanlarda okunduğu, Demokratik Toplum Kongrelerine (DTK) hükümet üyelerinin katıldığı günlerdi.
Cumhurbaşkanına hakaret ile ilgili soruşturma izinlerinin nadiren verildiği, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlandığı, hattâ doğrudan iktidara karşı yapılan bayrak mitinglerine otobüslerle ulaşımı iktidarın sağladığı, ambulanslarla alanın güvence altına alındığı, milliyetçiliğin başbakan tarafından “ayaklar altına alındığı” günlerdi.
O güne dek sokakta kimliğini gizlemeye çalışan bir Zaza, bunu gizlemek ne kelime; gururla söyleme ihtiyacı duydu sağa sola. 1915 anmalarına yüzlerce insan katıldı; Hrant Dink’in katledilmesinden sonra yüz binler “Hepimiz Ermeniyiz” diye bağırdı.
Madem özgürdük, hepimiz sosyal medya hesaplarımızdan ifade özgürlüğümüzü evrensel standartlarda kullanmaya başladık. Esprilere Mustafa Kemal Atatürk’ü dahil edebilecek kadar rahatlamaya; dil veya kelime sıkıntısını düşünmeden rahatça açılmaya devam ettik.
Sonra…
Bütün bu gelişim, değişim, dönüşüm, AK Parti’nin tabiriyle Sessiz Devrim, 2015’ten itibaren yerini hızlı bir düşüşe bıraktı. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğunda “alışılagelmedik” olacağını ilân etmesiyle, savaş jargonuna geçiş de başladı. “Her seçim Kurtuluş Savaşı” diyerek bugünlerin sıradanlaşan beka korkusunu başlatan Erdoğan, her eleştiriyi dâvâ etmeye, her fikirle kavgalaşmaya girişti. İçeride de dışarıda da eleştiren herkes bir anda düşman olmuştu.
Çözüm süreci Ağustos 2015’te buzdolabına kondu. Seçilmiş milletvekilleri tutuklandı. Bir devlet projesi olan çözüm süreci için devlet tarafından Kandil’e gönderilen HDP’liler bu yüzden yargılanmaya başladı. Basın açıklaması yapan akademikler tutuklandı; sınır ötesi operasyonu eleştiren/desteklemeyen ve bunu kamuoyuna duyuranlar tutuklandı. Belediyelere kayyum atandı. Hakkında beraat kararı olmasına karşın birçok kişi siyasi fikirleri nedeniyle mesleklerinden ihraç edildi. Neredeyse bir hükümet organizasyonu haine gelmiş bulunan Newroz’larda yapılan konuşmalar nedeniyle siyasetçiler yargılandı. Hükümet üyelerinin de hazır bulunduğu DTK toplantılarına katılan üniversite mensuplarına ve muhalif siyasetçilere dâvâlar açıldı. Başbakanın “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum” cümlesine güvenen tüm etnik kimlikler kendini özgürce ifade etmeye başladığında, ne söylense “Türklüğe hakaret” denerek soruşturma konusu edildi. Çocuk hakları alanında çalışan, Kürtçe üzerine çalışmalar yürüten dernekler “örgüt propagandası” gerekçesiyle kapatıldı.
Recep Tayyip Erdoğan tarafından kendi eseri gibi gururla imzalanarak dağıtılan Sessiz Devrim kitabı ise raflardan kaldırıldı. Adına açılmış internet sitesi kapatıldı. Çözüm süreciyle görevlendirilen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı lağvedildi.
Ne ki biz kimliklerimizi yaşayabileceğimizi zannederek çoktan deşifre olmuştuk! Her konuda, evrensel standartlara uygun olarak fikrimizi beyan edebileceğimizi, örgütlenme özgürlüğüne sahip olduğumuzu, hukukun birey haklarından yana olduğunu zannederek yaşamaya başlamıştık.
Yazının başında, basit bir uyuşturucu dâvâsı için AİHM’in söylediklerine dönersek, “[Devletin/hükümetin] müdahalesi olmadan suçun işlenebileceğini göstermediği” kabulüyle tüm bu demokratikleşme süreci, bu ülkede yaşayanlara “tuzak” niteliğinde idi. Hükümetin müdahalesi ve doğrudan teşviki olmadan kimse “özgürlüklerin peşinde koşacak kadar saf” değildi. Biz bu ülkede devlete güvenilemeyeceğini, bireylerin özgürlüğünün iktidarlar tarafından öncelenmeyeceğini seksen senelik Türkiye tarihinden öğrenmiştik.
AK Parti ilk 13 yılında lügatimizden dış güçler, iç mihraklar, düşman/lar, lobiler, komplolar, beka kaygıları kavramlarını çıkartarak, birey özgürlüklerini evrensel standartlara taşıyarak “Sessiz Devrim” adını verdiği bir tuzak kurdu. Bugün ise “Sessiz Devrim”in çocuklarını yemekle meşgul.
Oysa devlet halkına tuzak kurmamalıydı.
---------------------------------
(*) Serbestiyet yazarlar topluluğuna yeni katılan Gülçin Avşar, 2008’de Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 2010’dan beri aktif avukatlık yapıyor. Terörle Mücadele Kanunu (TMK) Mağduru Çocuklar İçin Adalet Çağırıcıları ve Silikozis Hastası Kot Kumlama İşçileri ile Dayanışma Komitesi bünyesinde, hukuka ilişkin faaliyetlerin yürütülmesinde görev aldı. Demokratik Açılıma Yurttaş Katkısı, Yeni Anayasa Platformu gibi sivil toplum kuruluş ve insiyatiflerinde yer aldı. 2013’te TESEV tarafından yayınlanan Ergenekon'un Öteki Yüzü: Faili Meçhuller ve Kayıplar raporunu yazdı. Kürt meselesinin çözümüne yönelik faaliyetlere teorik ve pratik katkıda bulunan Avşar, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Kurucular Kurulu ve Genel Merkez Yönetim Kurulu’ndadır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
1.04.2025
15.03.2025
2.03.2025
31.03.2024
25.03.2024
1.02.2024
27.12.2021
15.04.2021
5.03.2021