Gülçin AVŞAR
Recep Tayyip Erdoğan tarafından kendi eseri gibi gururla imzalanarak dağıtılan kitap raflardan kaldırıldı. Adına açılmış internet sitesi kapatıldı. Ne ki biz kimliklerimizi yaşayabileceğimizi zannederek çoktan deşifre olmuştuk! Her konuda, evrensel standartlara uygun olarak fikrimizi beyan edebileceğimizi, örgütlenme özgürlüğüne sahip olduğumuzu, hukukun birey haklarından yana olduğunu zannederek yaşamaya başlamıştık.
“Devlet vatandaşına tuzak kuramaz.” Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye aleyhine de hüküm kurduğu, özellikle uyuşturucu dâvâlarında karşımıza çıkan “provokatör ajan” veya “X ajan” uygulamasıyla ilgili kararlarında, hukuk devletinde neden “tuzak” olamayacağını detaylı biçimde açıklamıştır.
Tuzak ne demek?
Uygulamada, uyuşturucu soruşturmalarında polis bir ajanla olayın takibatını yürütür. Ajan, kimliğini gizleyerek ve şebekenin güvenini kazanarak içine girer, suçu ve suçluları takip eder. Ancak eğer ajan, kişileri suç işlemeye teşvik ederse, bu durumda âdetâ azmettirici niteliğe bürünür ve provokasyon olur.
KARAR 1. “Başka bir deyişle, Hükümet’in ifadelerinin aksine, başvuran suç işleme potansiyeline sahip olmuş olsa bile, dosya unsurlarına göre, somut hiçbir unsur, ajan X’in müdahalesinden önce, başvuranın suç teşkil eden bir eylem hazırlığında olduğunu ortaya koymamıştır. Mevcut dâvâda söz konusu az miktardaki uyuşturucu başvuranın evinde bulunmamıştır. Başvuran, ajan X’in talebi üzerine, uyuşturucuyu üçüncü bir kişiden temin etmiştir. (…)
“AİHM, yukarıda söylenenler göz önüne alındığında, ajan X’in başvuranın işlediği suçu işlemeye azmettirici etkisi olduğu ve hiçbir şeyin, X’in müdahalesi olmadan, söz konusu suçun işlenebileceğini göstermediği kanaatindedir; sözkonusu müdahaleyi ve ihtilaflı ceza dâvâsında kullanılmasını göz önüne alan AİHM, başvuranın dâvâsının, AİHS’nin 6. maddesinin gerektirdiği hakkaniyete uygun niteliğini kaybettiği sonucuna ulaşmıştır.” (AİHM - Burak Hun - Türkiye Dâvâsı)
KARAR 2. “Aynı zamanda, açık kısıtlamaların ve teminatların sağlanması koşuluyla gizli ajanların kullanılması tolere edilebilmekteyken, kamu yararı gerekçe gösterilerek polisin suça teşviki sonucunda elde edilen delillerin kullanılması haklı bulunamaz, zira bunun yapılması, sanığın başlangıçtan itibaren âdil yargılanma hakkının kesin olarak riske atıldığı anlamına gelecektir.
“İlgili polis memurlarının (güvenlik güçleri mensupları veya onların talimatıyla müdahil olan kişiler) yalnızca pasif bir şekilde suç teşkil eden eylemi incelemekle sınırlı kalmayıp, suçun sabit bulunması amacıyla, diğer bir deyişle, delil üretmek ve bir soruşturma başlatmak için kişiyi başka türlü işlemeyeceği bir suçu işlemeye sevk etmek için nüfuzlarını kullanmaları, polisin suça teşvik etmesi anlamına gelmektedir” (AİHM – Sepil - Türkiye Dâvâsı)
Yani AİHM, normalde suç işleyeceğine dair yeterli bir delil olmayan birinin, kamu görevlilerinin teşviki ve yönlendirmesinin ardından suç işlenmesinin âdil yargılanma hakkının ihlâli olduğunu söylemektedir. Çünkü kişi normalde yapmayacağı bir şeyi devletin yönlendirmesi ile gerçekleştirmiştir. AİHM devletlerin bunu yapamayacağını açıkça ifade etmektedir.
Bu kısa hukuk bilgisi neden?
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim: Çünkü Türkiye devleti, 2015 senesinde sona erdirdiği demokratikleşme süreciyle vatandaşına tuzak kurdu.
AK Parti’nin 2002-2014 seneleri arasında gerçekleştirdiği demokratikleşme çalışmaları Sessiz Devrim başlığıyla kitaplaştırılmıştı. Hattâ bu kitap dört dilde basılmıştı: Türkçe, Kürtçe, İngilizce ve Arapça (Türkçe sureti: https://drive.google.com/open?id=11aN_uBI__PlFlLVjiDY9dGi6ME2W_2aZ).
Aralık 2014’teki genişletilmiş 4. baskısının önsözünde Erdoğan, “İnsanına değer vermeyen, insanını öteleyen, dışlayan, vatandaşları arasında ayrım yapan, kendini vatandaşına karşı koruma altına alan bir devlet, hizmet üretemez, hakları güvence altına alamaz, ülkeyi büyütemez ve refahı tesis edemez” diye yazmış.
Tüm bunlar yaşanmadan, yani Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda tam gaz ilerlenmeden evvel, bu ülkede yaşayan herkes “her an her şey olabilir”i bilir, buna göre gardını alır, resmi görüşü ile şahsi görüşünü ayrıştırmaya özen gösterirdi. Etnik kimliğini gizlemesi gerektiğinin, muhalif fikirlerin uluorta söylenemeyeceğinin, devletin ve devlet büyüklerinin eleştirilmesinin tehlikeli olabileceğinin, güvenmediği yerlerde dinini de dilini de saklamasının yaşamını sürdürmek için gerekli olduğunun… en küçük hücresine dek farkındaydı.
AK Parti’nin iktidara gelir gelmez AB müzakerelerinde fasıl üstüne fasıl açmaya başladığı 2002 ve sonrasında ise, (Sessiz Devrim’de de gururla anlatıldığı gibi) işkenceye sıfır tolerans, faili meçhul cinayetler dönemine son verme, anadilde savunma hakkı, ifade özgürlüğünü güçlendirme, üniversitelerde farklı dil ve lehçelerde enstitüler açılabilmesi, Kürtçe tercüman istihdamı, belediyelerin altyapısının desteklenmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, 1915 olaylarının anılması, Abdullah Öcalan’la resmi olarak müzakereler yürütülmesi ile barış sürecinin başlatılması gibi hamlelerle, demokratikleşme sürecine hızlı bir girizgâh yaptık.
“Onur Yürüyüşü”nün ilk kez AK Parti iktidarı döneminde yapılabildiği ve bunun da iktidar partisi tarafından demokratik seviyeyi göstermesi açısından broşürlerle ilân edildiği; hükümetin İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke olmasıyla övündüğü günlerdi.
Başbakanın canlı yayınlarda “Kürdistan” dediği, Mesud Barzani ve Şivan Perwer’in Diyarbakır’da ağırlandığı, gene başbakanın (yukarıdaki başlık resminde görüldüğü gibi) BDP’li belediye başkanı Osman Baydemir’le el ele sohbet ettiği, Öcalan’ın mektubunun devlet tarafından BDP-HDP’lilere ulaştırıldığı ve meydanlarda okunduğu, Demokratik Toplum Kongrelerine (DTK) hükümet üyelerinin katıldığı günlerdi.
Cumhurbaşkanına hakaret ile ilgili soruşturma izinlerinin nadiren verildiği, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlandığı, hattâ doğrudan iktidara karşı yapılan bayrak mitinglerine otobüslerle ulaşımı iktidarın sağladığı, ambulanslarla alanın güvence altına alındığı, milliyetçiliğin başbakan tarafından “ayaklar altına alındığı” günlerdi.
O güne dek sokakta kimliğini gizlemeye çalışan bir Zaza, bunu gizlemek ne kelime; gururla söyleme ihtiyacı duydu sağa sola. 1915 anmalarına yüzlerce insan katıldı; Hrant Dink’in katledilmesinden sonra yüz binler “Hepimiz Ermeniyiz” diye bağırdı.
Madem özgürdük, hepimiz sosyal medya hesaplarımızdan ifade özgürlüğümüzü evrensel standartlarda kullanmaya başladık. Esprilere Mustafa Kemal Atatürk’ü dahil edebilecek kadar rahatlamaya; dil veya kelime sıkıntısını düşünmeden rahatça açılmaya devam ettik.
Sonra…
Bütün bu gelişim, değişim, dönüşüm, AK Parti’nin tabiriyle Sessiz Devrim, 2015’ten itibaren yerini hızlı bir düşüşe bıraktı. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olduğunda “alışılagelmedik” olacağını ilân etmesiyle, savaş jargonuna geçiş de başladı. “Her seçim Kurtuluş Savaşı” diyerek bugünlerin sıradanlaşan beka korkusunu başlatan Erdoğan, her eleştiriyi dâvâ etmeye, her fikirle kavgalaşmaya girişti. İçeride de dışarıda da eleştiren herkes bir anda düşman olmuştu.
Çözüm süreci Ağustos 2015’te buzdolabına kondu. Seçilmiş milletvekilleri tutuklandı. Bir devlet projesi olan çözüm süreci için devlet tarafından Kandil’e gönderilen HDP’liler bu yüzden yargılanmaya başladı. Basın açıklaması yapan akademikler tutuklandı; sınır ötesi operasyonu eleştiren/desteklemeyen ve bunu kamuoyuna duyuranlar tutuklandı. Belediyelere kayyum atandı. Hakkında beraat kararı olmasına karşın birçok kişi siyasi fikirleri nedeniyle mesleklerinden ihraç edildi. Neredeyse bir hükümet organizasyonu haine gelmiş bulunan Newroz’larda yapılan konuşmalar nedeniyle siyasetçiler yargılandı. Hükümet üyelerinin de hazır bulunduğu DTK toplantılarına katılan üniversite mensuplarına ve muhalif siyasetçilere dâvâlar açıldı. Başbakanın “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum” cümlesine güvenen tüm etnik kimlikler kendini özgürce ifade etmeye başladığında, ne söylense “Türklüğe hakaret” denerek soruşturma konusu edildi. Çocuk hakları alanında çalışan, Kürtçe üzerine çalışmalar yürüten dernekler “örgüt propagandası” gerekçesiyle kapatıldı.
Recep Tayyip Erdoğan tarafından kendi eseri gibi gururla imzalanarak dağıtılan Sessiz Devrim kitabı ise raflardan kaldırıldı. Adına açılmış internet sitesi kapatıldı. Çözüm süreciyle görevlendirilen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı lağvedildi.
Ne ki biz kimliklerimizi yaşayabileceğimizi zannederek çoktan deşifre olmuştuk! Her konuda, evrensel standartlara uygun olarak fikrimizi beyan edebileceğimizi, örgütlenme özgürlüğüne sahip olduğumuzu, hukukun birey haklarından yana olduğunu zannederek yaşamaya başlamıştık.
Yazının başında, basit bir uyuşturucu dâvâsı için AİHM’in söylediklerine dönersek, “[Devletin/hükümetin] müdahalesi olmadan suçun işlenebileceğini göstermediği” kabulüyle tüm bu demokratikleşme süreci, bu ülkede yaşayanlara “tuzak” niteliğinde idi. Hükümetin müdahalesi ve doğrudan teşviki olmadan kimse “özgürlüklerin peşinde koşacak kadar saf” değildi. Biz bu ülkede devlete güvenilemeyeceğini, bireylerin özgürlüğünün iktidarlar tarafından öncelenmeyeceğini seksen senelik Türkiye tarihinden öğrenmiştik.
AK Parti ilk 13 yılında lügatimizden dış güçler, iç mihraklar, düşman/lar, lobiler, komplolar, beka kaygıları kavramlarını çıkartarak, birey özgürlüklerini evrensel standartlara taşıyarak “Sessiz Devrim” adını verdiği bir tuzak kurdu. Bugün ise “Sessiz Devrim”in çocuklarını yemekle meşgul.
Oysa devlet halkına tuzak kurmamalıydı.
---------------------------------
(*) Serbestiyet yazarlar topluluğuna yeni katılan Gülçin Avşar, 2008’de Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 2010’dan beri aktif avukatlık yapıyor. Terörle Mücadele Kanunu (TMK) Mağduru Çocuklar İçin Adalet Çağırıcıları ve Silikozis Hastası Kot Kumlama İşçileri ile Dayanışma Komitesi bünyesinde, hukuka ilişkin faaliyetlerin yürütülmesinde görev aldı. Demokratik Açılıma Yurttaş Katkısı, Yeni Anayasa Platformu gibi sivil toplum kuruluş ve insiyatiflerinde yer aldı. 2013’te TESEV tarafından yayınlanan Ergenekon'un Öteki Yüzü: Faili Meçhuller ve Kayıplar raporunu yazdı. Kürt meselesinin çözümüne yönelik faaliyetlere teorik ve pratik katkıda bulunan Avşar, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Kurucular Kurulu ve Genel Merkez Yönetim Kurulu’ndadır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.04.2025
6.04.2025
1.04.2025
15.03.2025
2.03.2025
31.03.2024
25.03.2024
1.02.2024
27.12.2021
15.04.2021