Leyla İPEKCİ

Ya Cumhurbaşkanını seçecek bizlerin ahvali?
15.04.2014
1931

 Cumhurbaşkanının halk tarafından seçimini, yöntemlerini ve adayların özelliklerini tartışıyoruz sabahtan akşama dek. Biraz da söylemlerimizin arka planındaki yansımalarına bakalım. Cumhurbaşkanı olup olmayacağı tartışılan Başbakanı 'tek adam, otoriter, diktatör ve ataerkil' olarak kodlayanlar arasında elbet yapıcı eleştirel bir dile dayananlar var. Bunun hükümetin kararlarına yansımasını ara ara görebiliyoruz.

Fakat bir de bu söylemleri gençler üzerinden siyasallaştırarak muhalif olmanın içini boşaltanlar var. Bu memlekette on yıllardır özellikle Kürt meselesini çözmek isteyen hükümetler üzerinden 'klasik devlet faşizmi'ni yeniden ortaya çıkarmak için ön cephelere gençler sürülür durur. Aktörler değişse de bu değişmiyor. İster medyada, ister iş dünyasında, bürokraside olsun, kendilerini derinlere gömüyorlar her seferinde. Coşkulu ve ateşli muhalif gençler ya tetikçi olarak hapislere veya polis şiddetiyle toprak altına girdiğinde timsah gözyaşı döküyorlar. Genç nesilleri siyaseten kışkırtmak için her şeyi mubah gören bu anlayışla muhalefet oluşturmaktan çekinmeyen 'otorite'lerin sesi bugün yine gür çıkıyor.

Geçenlerde bir üniversite öğretmeni dert yanıyordu. Öğrencilerindeki özellikle son yıllarda (ve Gezi'den beri) gözle görünür bir biçimde artan otorite karşıtlığının tehlikeli boyutlara geldiğinden dem vuruyordu. Kendisi laik sol çevrelerde yaşayan, muhafazakar kesimin kodlarını ve değerlerini uzaktan gözleyebilen bir hocadır. Buna rağmen şikayet etmesi ilgimi çekti. Çünkü bizzat benim de geldiğim bu çevrelerde bu tür serzenişleri çok uzun zamandır duyuyorum.

Hangi kesimden olduğu hiç fark etmiyor artık bu yıkıcı itirazcı dilin. Karnesindeki kırık not yüzünden öğretmenini sınıfın ortasında tehdit eden, okul yönetimine para vermemekle şantaj yapmaya cüret eden öğrencilerin hiçbir mahcubiyet duymaması hepimize toplumsal bir vebal yüklüyor. Diğer yandan toplumun önde gelenleri tarafından siyaset adına kışkırtılıyorlar.

Otorite denildiğinde zihninde zelzeleler geçiren, otomatik olarak insanı ona muhalif olmaya yönelten bir anlayıştan geliyorum. Otoriterlik ile ataerkilliğin, hele diktatörlüğün aynı olmayabileceğini anlatmak kolay olmuyor, biliyorum. Usta çırak ilişkisi dahi rıza gönül parametreleriyle değil, çoğunlukla zorla itaat ve tahakküm parametreleriyle değerlendirilir sözgelimi.

Bireycilik putlaştırıldıkça toplumun doğal yapısındaki hiyerarşiyi de hedef aldı. Eşitlik sağlandıkça adalet de gerçekleşecek yanılgısıyla. Yıllar içinde küresel neoliberal usüller hayatın her alanında yayıldı. Bunun da etkisiyle hemen her kesimde böyle yetişen çocukların egoları vaktinden önce şişti. Öğretmenlerinden önce ebeveynlerinin tabiri caizse tepelerine çıkan bu hiperaktif çocuklardaki dikkat eksikliği, odaklanamamak gibi ortak özellikler onların vakti geldiğinde yetişkinliğe geçememelerinin önündeki en büyük engelleri oluşturdu.

'Arzu bebeği' olarak kaldılar, isteklerini tatmin etmenin üst sınırı yoktu, kendilerine bir ölçü koyamadılar. Bireyciliği, kişisel tatmini, arzularını yönetmeyi yüceltirken hürmet etmeyi otoriteye itaat olarak yorumladılar. Büyüklere saygıyı ataerkillik olarak değerlendirdiler. Söz dinlemeyi boyun eğmek olarak gördüler. Böyle bir kültürün egemenliğinde yetişiyor artık her gelen kuşak. Gerçek anlamda bir ruh özgürlüğünün her istediğini yaptığında değil, her istediğini yapmadığında yeşermeye başlayacağını nefislerinde tecrübe etmediler.

Ataerkilliğin sözgelimi her seferinde muktedire ait sabit bir özellik olmayabileceğini anlamak için insan tabiatındaki açmazları, toplumdaki yankılarını 'içerden' gözlemek gerekir, kaba genellemelerle yetiniyoruz. Yine ataerkillik ve otoriterlik söylemlerinden rol çalan liderlik diye çok prim yapan bir kavram var. Özellikleri hemen her alanda övülüyor. Liderlik ile tek adamlık arasındaki benzerlik ve farklılıklara pek takılmadan, asıl önemli olanın adaletle hükmetmek olduğunu düşünmeden, tüm bu kavramlar birbirine karışıyor her tartışmada. Halka hizmetin bir ucu kişisel yararcılığa ve dünyevi güce bakıyorsa, bir ucu da Hakka hizmete ve/ veya adalet temelli çoğulcu büyük bir medeniyet kurma niyetine bakıyor. Neresinde duruyor gençler? Ya bizler?

Toplumsal ve gündelik ilişkilerdeki her tür olağan hiyerarşiye karşı geliyorsanız. Her şeyi eşitlemek adına kıymeti sıradanlaştırıyorsanız. Öğretmeninizi, ebeveyninizi, hocanızı, aile büyüğünüzü hakkıyla eleştirmenin edebini oluşturmak yerine onun varoluşuna sataşmayı olağan buluyorsanız. Sokaklarda isyan ateşi yakmak, manevi bir tatmin veriyorsa muhalif ruhunuza. Vefa, kıymet bilme, sadakat, gönüllü itaat gibi değerlere düşmanlaşıyorsanız giderek... Nasıl bir lider, nasıl bir cumhurbaşkanı görmek istiyorsunuz?.. Onu hangi kriterlerle seçeceksiniz?..

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar