Markar ESAYAN
Rahmetli babam, çocukken çok ciddi fakirlik çekmiş; öyle böyle değil, şimdi burada örneklendirerek stabil ruh durumumu, sizin de pazar gününüzün keyfini bozmak istemiyorum. Anlattığı ve her birisinden bir Dickens romanı çıkabilecek hikâyeleri genellikle hatırlamak istemem. Kötü şeyleri öyle sürekli hatırlamanın çok matah bir şey olduğunu da zannetmiyorum. Sanırım yazı da buna benzer bir temanın etrafında dolaşacak.
Uzun süre susuz kalmış birinin ilk olarak dudaklarının ıslatılması gerekir. Kana kana su içerse vücut susuzluğa göre ayarlandığı için elektroliz dengesi altüst olur ve o kişi zarar görebilir. Bir şeyin aniden ve şiddetli bir şekilde hayatınızdan sökülmesinden sonra, bünye bu durumla baş etmek için önlemler alır. Su alan yerleri gözden çıkarır, batmamak için; kapaklarını kapatır o bölmelerin, ilişkisini keser bütünle. Bünye kendi kendini ameliyat ediyordur o sıra. Kesme biçme işidir bu. Kaybın öznesi ile ilgili tüm duyguların, artık giderilmeyecek olan ihtiyaçların kesilip atılması gerekir. Çok kanlı bir ameliyattır bu. Sızısı uzun sürer. Ama bir gün gelir ve unutulur. Artık yokluğu ile var olacaktır hayatınızda. Dışınıza açılan penceredeki tülün gerisinde, belirli belirsiz, içeride bir dışarılıklı, tanıdık bir yabancı, tekin olmayan bir yakın gibi.
Travmanın kendisi ve insanın travmaya karşı korunma taktikleri birbirine yapışır sanki. Kayıp giderildiğinde, kayıp geri döndüğünde, aynı yatağı bulamayacaktır. Ona yer açmak gerekir. İkinci ameliyat... Yine o soğuk odaya girmek, her şeyi yeniden yaşamak, yaranın kanatılması, kabuğun sökülmesi... Bazen de bunu istemezsiniz. Artık onsuz yaşamayı tercih edersiniz. İkisi de yanlış değildir. İkisinin de doğru olmadığı gibi. Denemeden asla bilemezsiniz.
Babam çok zenginleştiğinde dahi bu travmadan hiç kurtulamadı. Çünkü fakirlik tacizdir. Her taciz gibi tedavi gerektirir. Dönem dönem nöbetler geçirirdi. Genellikle işlerinin biraz kötü gittiği zamanlarda olurdu bu. Eve sürekli erzak taşınırdı, deli gibi. Odalar manav gibi kokardı. Yatakların altı karpuz kavun dolardı. Balkon hakeza, teneke teneke yağlar peynirler, kuru bakliyat, çuval çuval patates, soğan...
Ben ise yemek yeme sorunu yaşıyordum. Babam ise bunu hiç anlayamıyordu. Annemin çeşit çeşit güzel yemekleriyle dolu masada somurtup oturan bir çocuk, onun için gerçek dışıydı. Knut Hamsun kadar açlığı bilen babam için bu kabul edilemezdi. Babamdan hiç dayak yemedim. Ama onun bu keskin şaşkınlığı beni çok sarsıyordu. Yemek istiyor ama yiyemiyordum. Masada cezalı olarak önümde tıka basa dolu tabakla oturur, ağzımdaki usul usul akan gözyaşlarımın tuzlu tadıyla doyar, sonra annemin babama taarruza geçmesiyle kurtulurdum. Derken babam vazgeçti. Bir çocuğu asla yenemezsiniz. Bir de babam iyi bir adamdı.
Yeni yeni fark ettiğim bir şey bu aslında. Belki siz çoktan bulmuşsunuzdur. Anlatabiliyor muyum emin de değilim.
Birtakım duygularımız aslında yok hükmünde.
O duygu tipinin altındaki nedenin kökü çoktan kurumuş. Telafisi yapılmış, şartlar değişmiş, biz neler neler yaşamış, nasıl nasıl değişmişiz. Ama o duygular, sanki bunları hiç yaşanmamış gibi, sanki biz 20 sene evvelki o bizmişiz gibi bize kendini dayatıyor. Aslında bayağı bayağı dolandırıyor bizi. Sahip olmadığı gücü bize varmış gibi göstererek, ruhumuzda arsalar kapatıyor. Zengin babamın hâlâ fakir yaşaması gibi. Ergenlik buhranlarınızın 30-40 yaşlarında, hatta ölene kadar aynı keskinlikle bizi yönetmesi gibi. Benim gençliğimde “böyle bir dünyaya çocuk getirmeyi istemiyorum” diye bir şey vardı. Yıllar geçmiş, şahıs üç tane çocuk yapmış ve hâlâ aynı ruh durumunda geziyor. Yalancı değil, sahtekâr değil, öyle hissediyor.
Ama öyledir. Travmalarda bünyenin geliştirdiği savunma yöntemlerini, zor duruma düşen birinin mafyadan yardım istemesine benzetirim. Bir bulaşmaya görün, yakanızı o mafyöz duygulardan kurtarmanız çok zordur. Aslında ne kadar şikâyet etseniz de, baş etmeyi becerdiğiniz tanıdık şeytanlardır biraz da onlar. Zımni bir akit vardır aranızda. Sizi bir noktaya kadar köşeye sıkıştıracak, tam nefesiniz kesildiği anda bir şey olacak ve kurtulacaksınız o sıkıntılı durumdan. Sonra o “doğal, güncel” yollarla elde edemediğiniz huzurun replikası gelecek. Ne tatlıdır o anlar. Tüm dert o ânı yaşamak zaten. Bildiğiniz yol varken, yeni denizlere neden açılasınız ki! Makul.
Ben bunların hiçbirisini tasnif etmiyor ve yargılamıyorum artık. Ne doğru, ne yanlış demek anlamlı. Hepsi de var, yaşanmakta, o kadar. İnsan nasıl yaşamayı seçmişse saygı duymak gerekir. Ya da saygı duymuyor olmanız saygı göstermeyeceğiniz anlamına gelmez. Böylelikle anlayarak ve saygı göstererek birbirimizden korunabilir veya iyi kullanabilir, doğru kullandırabiliriz kendimizi. Evet, daha çok üzerimizde yazan kullanma talimatları gibi bir işlevi olabilir tüm bu şeylerin.
İlgisi yok ama Coldplay’in “Lost” şarkısının ilk cümlesiyle bitireyim yazıyı: “Just because I’m losing, doesn’t mean I’am lost...”
Belki de vardır.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.05.2019
2.05.2019
24.04.2019
21.04.2019
18.04.2019
16.04.2019
13.04.2019
10.04.2019
3.02.2019
28.03.2019