Cafer Solgun
Madem önceki yazımın sonunda, “Devlet hiç mi ‘devletimiz’ olmayacak peki?” diye sordum ve sonraki yazımda cevap vereceğimi deklare ettim, ağır basan gündemlerden izinle daha fazla “ötelemeden” cevabımı kayda geçireyim o halde…
Ülkenin, herkesin gayet içten biçimde desteklediği, desteklemekle kalmayıp uyulmasını ve uygulanmasını denetlemeyi görevi, sorumluluğu addettiği, insan hak ve özgürlüklerinin güvencesi olan, ilk maddesinde “Bu anayasa insan onur ve haysiyetine saygılı olmanın taahhüt belgesidir” yazan bir anayasası olsa…
Bu anayasa, toplumun hemen tüm kesimlerinin ortak mutabakatı ile hazırlanmış, oylanmış ve kabul edilmiş bir anayasa olsa…
Devlet, “ana, baba” veya “ulu, yüce, kutsal” olmayıp yurttaşlardan topladığı vergilerin karşılığı olarak vatandaşların yol, su, elektrik gibi ihtiyaçlarının yanı sıra güvenlik, sağlık, eğitim gereksinimlerini ücretsiz biçimde karşılayan bir aygıt olsa…
Hak, hukuk, adalet ve insanlık değerlerinin toplumun ortak değer yargıları olarak hayatiyet kazanmasını gözetmek, devletin güvenlik ve yargı ile ilgili birimlerinin birincil derecede hassasiyeti olsa…
Yargı, yasama ve yürütme erklerinin bağımsızlığı üzerinde herhangi bir askeri, siyasi, ideolojik vesayet gölgesi olmasa…
Siyaset ve iktidar odaklı görev alanlarına ilginin hiçbir ayrıcalıklı, özel veya çekici, cazip tarafı olmasa, seçimlere katılım oranını yüksek tutmak için partiler promosyon kampanyaları düzenlemeye ihtiyaç duysa…
Hiçbir etnik ve inançsal kimliğin diğer kimliklere karşı herhangi bir anlamda, herhangi bir bağlamda ve herhangi bir biçimde üstün veya aşağı olmadığı bir eşit yurttaşlar ülkesi olsak ve devlet, bu eşitlik düzeninin güvencesi olmayı en önemli varlık sebebi saymayı temel felsefesi addetse…
Demokrasisi, hak ve özgürlükleri ile örnek gösterilen bir ülke ve toplum olmak sürecinde, geçmişle yüzleşme konusunda tarihi bir model oluşturulabilse; Ermeni soykırımı, Kürt inkârı, bir bütün olarak inkâr ve toplumu tek tipleştirme dayatması niteliğindeki devlet zihniyeti tamamen aşılabilse; devlet, kimsenin kuşku duymayacağı netlikte bir devlet olarak köklü reformlarla yeniden yapılandırılabilse; devletin doğrudan veya dolaylı biçimde sorumluluğu olan kanlı, kirli, “derin” ve karanlık eylemler, darbeler mahkum edilse, varsa halen yaşayan sorumluları adil bir yargı önünde hesap verse; parlamentoda bütün siyasi partilerin mutabakatı ile tarihi bir özür ve telafi yasası kabul edilse…
Geçmiş yıllar boyunca açılan tip tip hapishaneler, marjinal adli suçlar için açık tutulan birkaçı hariç kapatılsa ve yerlerine sanat, kültür merkezleri, müzeler açılsa…
Herkes anadiliyle eğitim görebilse, siyaset yapabilse, ülkede konuşulan dillerin tamamının korunması, yaşaması ve gelişmesi devletin ve toplumun paylaştığı bir sorumluluk konusu olsa…
Din, inanç, vicdan özgürlüğünün en özgür ve hakkaniyetli hayata geçirildiği bir ülke olmaktan dolayı haklı bir gurur yaşasak…
***
Ucu açık bir liste bu… İlk elde aklıma gelenleri sıraladım sadece. Okur tabii ki başka eklemeler yapabilir, ister istemez “keşke” havasındaki bu listeyi daha da zenginleştirebilir elbette.
Bu durumda devlet, insanların “devletimiz” olarak sahiplenmekte tereddüt duymayacakları bir devlet olur mu? Olur sanırım.
Yine de devlet deyince aklına baskı, eziyet, zulüm, zorbalık, korku, endişe, inkâr, yasak gelen insanların bu köklü değişikliğe adapte olmaları, biraz zaman alabilir tabii.
Kabul etmek gerekir ki devletin insanların hafızalarında bıraktığı kanlı izler kolay kolay silinmez.
Naçizane devlet konusunda felsefi anarşist düşünceye yakın ve yatkın, Marksist yöntem ve terminolojiyi iyi kötü bilen, dünyanın adaletsiz düzenine ve gerçeklerine karşı hayata karşı duruşu bir ahlaki protesto biçimi olarak sol olan bu satırların yazarı, dilek ve temenniler kabilinden bu değişimler yaşansa, “devletimiz” noktasına gelir mi? Kim bilir, belki…
“Hayal işte” diyecek olursanız, kuşkusuz itiraz edemem; gerçekten de “hayal işte” çünkü. Fakat gerçekleşmesi mümkün olmayan türden imkânsız bir hayal de değil bence.
Ama zaten insan dediğin de doğada hayal kurabilen yegâne canlı değil midir ve insanlık adına devrimsel önemde değişimler öngören bütün ideolojik ülküler, somut gerekçeleri bir yana biraz da hayallerden hareket etmezler mi…
Mevcut haliyle devletin “devletimiz” olmasına daha çok var demek ki.
Unutmuyoruz; umutsuz olmaz. Umut dediğimiz bir hayat devam ediyor diyalektiğidir ve iyilik, güzellik, özgürlük adına mücadeleye dairdir…
Yazarlar
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
6.07.2025
30.06.2025
20.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
23.05.2025
10.05.2025
27.04.2025
19.04.2025