Etyen MAHÇUPYAN
Seçimler sürpriz yaratmadı ama tahminlerde bir sapmayla sonuçlandı: CHP beklenenden birkaç puan az, AKP ise birkaç puan fazla aldı.
Oysa AKP'de iktidar yorgunluğu olduğu, Başbakan'ın üslubunun son haftalarda oy kaybettirdiği, buna karşılık Kılıçdaroğlu'nun laikliğe tıkanıp kalmamasının ve ortaya attığı somut önerilerin halkta bir karşılığının olduğu ileri sürülüyordu. Ne var ki CHP'deki lider ve strateji değişikliğinin de, Erdoğan'ın birçoklarına itici gelen tarzının da pek etkili olmadığı görüldü. Muhakkak ki bu sonuçta Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'na kıyasla daha sahici ve samimi biri olmasının payı var... Ancak belki de bu unsurlar seçmen üzerinde etkili olmakla birlikte 'önemli' değildi. Galiba Türkiye siyasetinin gelinen noktada anlaşılması gereken özelliği bu: Liderler ve üsluplar sanıldığı kadar önemli değil, çünkü ortada çok büyük, hayati bir dönüşüm var ve bunun taşıyıcısı AKP. Dolayısıyla bu partinin tarihsel misyonu liderin yanlışlarının üstünü örterken, rakibinin hasletleri de temsil ettiği partinin zaaflarının altında kalıyor.
Bu durum sadece son seçimin özelliği değil. AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında başlayan, kesintisiz olarak süregelen ve muhtemelen daha on yıl kadar devam edecek olan bir dönüşüm döneminin içindeyiz. İlk defa bir siyasi parti art arda iktidar olmakla kalmıyor, dünya krizinde bile rakipleri ile olan farkı koruyabiliyor ve oylarını ülke çapında sürekli yükseltiyor. İktidarın geçmiş başarısı yeterince açıklayıcı bir faktör değil. Nitekim verilen oylar, arzu edilen geleceğin sadece bu parti sayesinde gerçekleşeceği inancını yansıtıyor. Söz konusu gelecek ise, devlet karşısında nihayet özgürlüğünü yaşayabilen ve aynı zamanda dünyaya entegre olabilen bir toplumu tanımlıyor. Dolayısıyla AKP iktidar da olsa, asker ve yargıyı siyasetin uzağında tutsa da, halkın gözünde 'muhalefet' olma niteliğine sahip. AKP hâlâ bu rejimi demokratikleştirebilecek ve bunu gerçekten isteyen tek büyük siyasî aktör. Bu nedenle değişim ihtiyacı devam ettiği sürece, yani rejimin siyasî dönüşümü tamamlanana kadar AKP Türkiye'nin yarınını temsil etmeyi sürdürecek.
Bunun ironik bir sonucu var... Cumhuriyet, demokrasiyi engelleyen bir tek parti rejimi üzerinde kurulmuştu. Bugün ise demokrasi üzerinden ve o sayede bir tek parti iktidarı oluşuyor. Belki de bunu 'bastırılmış tarihin geri tepmesi' olarak görmek ve çarpıtılmış tüm kavramlarımızın yeniden yerli yerine oturmasına hazırlanmak gerekiyor. İlk adım, Kemalist rejimin demokrasiye yönelme niyetinin hiçbir zaman olmadığını ve vesayetçi sistemi sürdürme amacının rejimin asli unsuru olduğunu idrak etmekle atılabilir. Nitekim Türkiye'deki darbeler, sivil iktidarların demokrasiden uzaklaşmaları nedeniyle değil, aksine askerî vesayetten uzaklaşmak istemeleri nedeniyle yapıldılar. Ergenekon'un hazırlığı ise sivil iktidarın niyetinin beklenmesine bile gerek duyulmadığını ortaya koydu.
Batı'da geliştirilen klasik demokrasi kuramları bu tür örnekleri anlamada yetersiz kaldılar. Örneğin bugün hâlâ demokrasinin koşulları olarak birden fazla partinin varlığı ve düzenli seçimlerin yapılabilmesi gösteriliyor. Ama ya bir ülkede bu koşullar geçerli olmakla birlikte, hükümetler sadece sosyoekonomik konularda karar alabiliyorlarsa? Yani ya hükümetlerin siyaset alanı daraltılmış, tüm ideolojik meseleler 'rejimin sahibi' olduğu gerekçesiyle askerin tercihine terk edilmişse? Daha da ötesi, ya sivillerin pratik olarak askerler üzerinde hiçbir denetimi yoksa ve gereğinde en basit konular bile 'güvenlik' gerekçesiyle sivillerin iradesi dışına çekilebiliyorsa?
Böyle bir rejimin göstermelik bir demokrasi olduğu açıktır... Türkiye böyle bir ülkeydi ve şimdi artık demokrasi olmak istiyor. Soru, bunu gerçekten isteyenin hangi toplumsal kesimler olduğu ve devlet karşısında yeterli güç ve iradeye sahip bir siyasî aktöre sahip olunup olunmadığıdır. Son yirmi yılın toplumsal değişimi, İslamî duyarlılığa sahip geniş bir kesimi demokrasinin bayraktarı kılarken, AKP'yi de bu rolü taşıma gücü olan bir parti olarak şekillendirdi.
Mesele aslında basit... 'Demokrasi' diye yutturulan bir vesayet rejiminden demokrasiye geçiliyor ve bu geçiş devlet mekanizmasına zarar verilmeden yapılmak isteniyor. O nedenle de adım adım, sabırla gidiliyor ve uzun sürüyor. Eğer laik kesim bu dönüşüme destek verseydi süreç çok hızlanırdı... Buna karşılık laik kesimin direnci sürdüğü sürece AKP iktidar olacak ve toplum onu 'muhalefet' olarak algılamaya devam edecek.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023