Gülay GÖKTÜRK
BDP'yle anayasa ittifakı (2)
16.02.2013
3351
"İşin aslı şu ki, bugün parlamentoda bulunan dört partiden AK Parti ve BDP, yeni bir anayasa için ittifak yapması en doğal iki siyasi güçtür.
Çünkü mevcut anayasayla problemi olan sadece bu iki partidir. Diğer ikisinin, toplumda esen "yeni anayasa" rüzgarına karşı koyamadığı için bu çalışmalara açıktan karşı çıkmaya cesaret edemese de esasında temelde mevcut anayasa ile hiçbir problemleri yoktur" demiştim önceki yazımın sonunda.
Bugün ne demek istediğimi biraz açayım.
Cumhuriyet dönemi, iki büyük toplum kesiminin kamusal alandan dışlanmasının tarihidir bir bakıma. Bunlardan biri muhafazakar kesim, diğeri de Kürtler'dir. Kemalist rejim kendi kafasındaki "modernleşme"projesini gerçekleştirmek için muhafazakar kitleleri dönüştürmek, dönüştüremiyorsa kamusal alanın dışında tutmak; çok milletli Osmanlı'dan tek tip bir millet yaratmak için de Kürtler'i "Türk" yapmak zorunda hissetmiştir kendini. Burada iki satırla özetlediğimiz bu sürecin ne kadar uzun ve acılı bir süreç olduğunu ne kadar büyük bir mağduriyet yarattığını hepimiz biliyoruz. Bu o kadar yaygın ve derin bir mağduriyettir ki, Kemalist rejim 90 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca "mağdurların rövanşından" duyduğu büyük korkuyu hissetmeden bir gün geçirmemiştir. Sonuçta fobi düzeyine gelen iki büyük korku (şeriat gelir-Kürtler ayaklanır) yapılan bütün anayasaların ruhuna sinmiştir: Devleti halktan "koruma" perspektifi, Atatürkçülüğün resmi ideoloji olması, vatandaşın dini kimliğini yaşamasını yasaklayan bir laiklik anlayışı, Kürtler'in kimliğini ve varlığını tamamen inkar eden bir milliyetçilik...
Şükürler olsun ki bugün devlet açısından büyük bir transformasyon döneminin içindeyiz. AK Parti'nin on yıllık iktidar dönemi devlet için hem şeriat fobisi konusunda bir rehabilitasyon dönemi oldu hem de Kürtler'i inkar ve asimilasyon politikası büyük ölçüde terk edilerek çok önemli reformlar yapıldı, yapılıyor.
Ve şimdi sıra, iki alanda yaşanan büyük dönüşümlerin Anayasa'ya yansımasına geldi. Yeni toplumsal sözleşmenin ana fikri budur. Cumhuriyetin mağdur ettiği iki büyük kitlenin mağduriyetine son verecek yeni bir toplumsal sözleşmenin yapılmasıdır. Yeni toplumsal sözleşme elbette ki sadece bu iki kesimi değil bu korku rejiminin kurbanı olan bütün toplumsal kesimleri de özgürleştirecek, Cumhuriyeti demokrasiyle aşılayacaktır.
Mağdurların ittifakı
Meseleye böyle baktığımızda, yeni anayasanın ana taşıyıcısı olacak olan temel kitleleri de, onların siyasi temsilcilerini de açıkça görebiliriz.
AK Parti, geniş muhafazakar kitlenin siyasi temsilcisi olarak, zamanın dayattığı değişikliklerin savunucusu olmak durumundadır. BDP de, diğer mağdur kitlenin, Kürtler'in siyasi temsilcisi olabildiği ölçüde, yeni anayasaya destek verecektir.
Diğer iki partinin ise böyle bir değişiklikten çıkarı yoktur. Zira statüko onlardan yanadır. CHP'nin milliyetçilik ve laiklik okları zaten tarihi olarak, sözünü ettiğimiz iki büyük kitleyi hedef almıştır. Parti içindeki demokrat unsurları bir yana koyarsak, parti yönetiminin kendi geçmişiyle ciddi bir hesaplaşmaya girmediği sürece ihtiyaç duyulan anayasaya destek vermesi de mümkün değildir. MHP'nin de bugünkü anayasayla belirlenen statükoyu, yani hakim ulus olma imtiyazını terk etmesi, kendini inkar anlamına geleceği için, yeni anayasaya destek olması hayal bile edilemez.
Bu tablo bize yeni anayasayı çıkarmak için iki büyük mağdur kitlenin siyasi temsilcileri olan AK Parti ve BDP'nin ittifak yapmasından daha doğal bir şey olmadığını net bir biçimde gösteriyor. Bu, sadece tepede yapılmış bir siyasi ittifak değil, çok geniş tabanlı bir toplumsal ittifaktır... Mağdurların büyük ittifakı...
Yeter ki başkanlık sisteminin devreye girmesi, bu ittifakın ana misyonu olan "daha demokratik bir cumhuriyet için Kürtler'e de, muhafazakarlara da tam özgürlük" fikrini arka plana itip, olayı"başkanlık sistemine geçiş için al ver pazarlığı" haline getirmesin
.
Bugün ne demek istediğimi biraz açayım.
Cumhuriyet dönemi, iki büyük toplum kesiminin kamusal alandan dışlanmasının tarihidir bir bakıma. Bunlardan biri muhafazakar kesim, diğeri de Kürtler'dir. Kemalist rejim kendi kafasındaki "modernleşme"projesini gerçekleştirmek için muhafazakar kitleleri dönüştürmek, dönüştüremiyorsa kamusal alanın dışında tutmak; çok milletli Osmanlı'dan tek tip bir millet yaratmak için de Kürtler'i "Türk" yapmak zorunda hissetmiştir kendini. Burada iki satırla özetlediğimiz bu sürecin ne kadar uzun ve acılı bir süreç olduğunu ne kadar büyük bir mağduriyet yarattığını hepimiz biliyoruz. Bu o kadar yaygın ve derin bir mağduriyettir ki, Kemalist rejim 90 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca "mağdurların rövanşından" duyduğu büyük korkuyu hissetmeden bir gün geçirmemiştir. Sonuçta fobi düzeyine gelen iki büyük korku (şeriat gelir-Kürtler ayaklanır) yapılan bütün anayasaların ruhuna sinmiştir: Devleti halktan "koruma" perspektifi, Atatürkçülüğün resmi ideoloji olması, vatandaşın dini kimliğini yaşamasını yasaklayan bir laiklik anlayışı, Kürtler'in kimliğini ve varlığını tamamen inkar eden bir milliyetçilik...
Şükürler olsun ki bugün devlet açısından büyük bir transformasyon döneminin içindeyiz. AK Parti'nin on yıllık iktidar dönemi devlet için hem şeriat fobisi konusunda bir rehabilitasyon dönemi oldu hem de Kürtler'i inkar ve asimilasyon politikası büyük ölçüde terk edilerek çok önemli reformlar yapıldı, yapılıyor.
Ve şimdi sıra, iki alanda yaşanan büyük dönüşümlerin Anayasa'ya yansımasına geldi. Yeni toplumsal sözleşmenin ana fikri budur. Cumhuriyetin mağdur ettiği iki büyük kitlenin mağduriyetine son verecek yeni bir toplumsal sözleşmenin yapılmasıdır. Yeni toplumsal sözleşme elbette ki sadece bu iki kesimi değil bu korku rejiminin kurbanı olan bütün toplumsal kesimleri de özgürleştirecek, Cumhuriyeti demokrasiyle aşılayacaktır.
Mağdurların ittifakı
Meseleye böyle baktığımızda, yeni anayasanın ana taşıyıcısı olacak olan temel kitleleri de, onların siyasi temsilcilerini de açıkça görebiliriz.
AK Parti, geniş muhafazakar kitlenin siyasi temsilcisi olarak, zamanın dayattığı değişikliklerin savunucusu olmak durumundadır. BDP de, diğer mağdur kitlenin, Kürtler'in siyasi temsilcisi olabildiği ölçüde, yeni anayasaya destek verecektir.
Diğer iki partinin ise böyle bir değişiklikten çıkarı yoktur. Zira statüko onlardan yanadır. CHP'nin milliyetçilik ve laiklik okları zaten tarihi olarak, sözünü ettiğimiz iki büyük kitleyi hedef almıştır. Parti içindeki demokrat unsurları bir yana koyarsak, parti yönetiminin kendi geçmişiyle ciddi bir hesaplaşmaya girmediği sürece ihtiyaç duyulan anayasaya destek vermesi de mümkün değildir. MHP'nin de bugünkü anayasayla belirlenen statükoyu, yani hakim ulus olma imtiyazını terk etmesi, kendini inkar anlamına geleceği için, yeni anayasaya destek olması hayal bile edilemez.
Bu tablo bize yeni anayasayı çıkarmak için iki büyük mağdur kitlenin siyasi temsilcileri olan AK Parti ve BDP'nin ittifak yapmasından daha doğal bir şey olmadığını net bir biçimde gösteriyor. Bu, sadece tepede yapılmış bir siyasi ittifak değil, çok geniş tabanlı bir toplumsal ittifaktır... Mağdurların büyük ittifakı...
Yeter ki başkanlık sisteminin devreye girmesi, bu ittifakın ana misyonu olan "daha demokratik bir cumhuriyet için Kürtler'e de, muhafazakarlara da tam özgürlük" fikrini arka plana itip, olayı"başkanlık sistemine geçiş için al ver pazarlığı" haline getirmesin
.
Yorum Yap
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yorumlar (1)
- Başkanlık bu pespayeliği de ‘düzeltir’ mi?
10.01.2016 - Dokunulsun mu, dokunulmasın mı?
8.02.2016 - Yine aynı komisyon
3.02.2016 - 'Nişantaşı tepinirken ağlar Güneydoğu'
31.12.2015 - HDP kendisini kapattırmaya çalışıyor
29.12.2015 - Sadede gelelim
27.12.2015 - DTK çözüm hamlesi yapacakmış!
25.12.2015 - Washington-Moskova arasında
22.12.2015 - Kürt Paketi
21.12.2015 - Çözüm Masası’na dönülsün, diyenlere
18.12.2015
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Hrac Madooglu
"islam hala ayakta kalan ehlilesmemis tek guc dunyada"...islamin ehlilesmemis oldugu dogrudur. Hala 1500 sene oncesinin kanunlariyla, seriatla, kadinlara kole muamelesi yaparak, bilim alaninda hicbir sey uretmeyerek, demokrasi ve insan haklarina saygi gostermeyerek, medeniyete ve insanliga buyuk zararlar vererek varligini devam ettiren bir din. Onun icindir ki Turkiye de dahil, islam ulkeleri hukuk devleti olamiyor bir turlu. "Batida Hristiyanlik, sorun olmaktan cikarilmis" tesbitin de dogru. Ama bu kotu bir sey degil, senin iddia ettigin gibi. Bilakis cok iyi bir sey. Bati Hristiyanligin kiskacindan kurtulamasaydi, Musluman ulkeler gibi geri kalirdi. Ne bilimde, ne sanatta, ne de insan haklarinda bir milim ileri gidemezdi. Seckin okullar da sadece Turkiyede degil, her ulkede vardir. Bunlarin cogu ozel okullardir ve egitim seviyesi devlet okullariyla mukayese edilemeyecek kadar yuksektir. Bunda da kabahat seckin veya ozel okullarin degil, devletindir. Sen de seckin okullarda okumadin mi ortaokul ve liseyi? Simdi de her kosede imam hatip okullari turedi. Zorunlu din dersi var, tarihi hala yalan-yanlis ogretiyor devlet yeni nesillere...Tabi bunlar senin bilmedigin seyler degil ama sahsi cikarin icin inanmadigin gorusleri savunmaya calisiyorsun burda. Her yazdigin kandirmaca. Gercek hayatla ilgisi yok. Vicdanin hic rahatsiz olmaz mi senin? Utanma duygusu hic yok mu sende?