Kemal BURKAY
Bir önceki bölümde hem PSK’nin legale çıkması gereğine, hem de HAK-PAR’ın kuruluş nedenlerine ve çalışma tarzına ilişkin görüşlerimi özetle dile getirmiş, izlenmesi gereken iki ilkeye özellikle vurgu yapmıştım: Birincisi, HAK-PAR tümüyle demokratik biçimde çalışmalı, kendi organlarında özgür tartışmayla karar almalı ve dışarıdan bir müdahale olmamalı; ikincisi, kaynaşmayı sağlamak ve kitleselleşebilmek için parti içinde grupçu tutumlara meydan verilmemeli.
Ayrıca HAK-PAR, sistemin Öcalan ve PKK eliyle Kürt hareketini kendi denetimine almaya, pasifize etmeye çalıştığı bir aşamada, Kürt halkının meşru taleplerini savunmak ve bunun mücadelesini vermek üzere, yani seçenek olarak ortaya çıkmıştı; bu özelliğini titizlikle korumalı, kendi hattında kararlı biçimde yürümeliydi.
Ne yazık ki HAK-PAR bakımından işlerin böyle yürüdüğü söylenemez. Örneğin 2011 seçimlerine girmek için gerekli hazırlıklar yapılmadı, BDP ile ittifak adına milletvekili pazarlıklarına girişildi, bu pazarlıklar istendiği gibi yürümeyince de örgüt boşlukta kaldı ve BDP’nin kuyruğuna takıldı. Bilindiği üzere ben bu tutumu o dönemde birkaç bölümlük bir yazı ile eleştirmiştim.
Demokratik çalışma tarzına ilişkin başlangıçta öngördüğümüz ilkesel tutuma da yine pek uyulmadı. Bunun örneklerine, yurda döndükten ve HAK-PAR 5.Kongresinde genel başkanlığa seçildikten sonra bizzat tanık oldum. Şu anda yaşadığımız sorunların önemli bir nedeni de budur.
PSK 10. KONGRESİ VE HAK-PAR’A GETİRİLEN ÖNERİ
PSK’nin 10. Kongresi’nden elbet haberim oldu. Kongreye giden bazı arkadaşlar bu kongrede legale çıkılması yönünde hazırlık yapıldığını söylediler. Bunu olumlu bulduğumu söyledim. Ancak PSK’nin kendi adıyla ve mevcut programıyla legale çıkmasına gerek olmadığını, bunun HAK-PAR’da çalışma biçiminde olması gerektiğini söyledim; yani buna ilişkin daha önceki görüşlerimi tekrarladım.
İlgili arkadaşlar Kongre’den döndükten sonra alınan kararlarla ilgili benimle görüştüler. Alınan kararlardan beri, HAK-PAR’ın adının başına Kürdistan kelimesinin eklenmesi halinde bu birleşmenin rahat olabileceği idi. Benim örgütün başında olmamın da bunu kolaylaştıracağını söylediler. Bu öneriyi bana ileten arkadaş HAK-PAR’da Genel Başkan Yardımcısı idi.
Ben bu konuda farklı düşünüyordum. Ama teklifin örgüt tabanında ve yönetimde konuşulup tartışılmasından yanaydım. Kendisine, “organa getirin, konuşalım, organlar ne karar verirse o olur,” dedim. Yani demokratik süreci işlettim. İlgili arkadaş önerisini yazılı hale getirip sundu. Konu önce Başkanlık Kurulu’nda konuşuldu. Arkasından Partinin Kongre’den sonraki en yüksek karar organı olan Parti Meclisi’ne getirildi. Bu arada ben bir genelgeyle öneriyi örgüt birimlerine ilettim ve genel üye toplantılarında tartışılıp sonuçlarının iletilmesini istedim.
Birimlerde yapılan tartışmalar sonucunda, böyle bir değişim için koşulların henüz uygun olmadığı görüşü ağır bastı. Parti Meclisi’nde de sonuç aynıydı. Benim de görüşüm aynı doğrultudaydı. Kimse elbet Kürdistan adına karşı değildi; aksine bu hepimizin hoşuna giderdi. Ancak böyle bir adım Parti’nin Anayasa Mahkemesi’nce kapatılmasına yol açabilirdi. Çünkü mevcut Siyasi Partiler Yasası’na göre “etnik ve bölge isimleriyle” parti kurulamazdı. Yani böyle bir şey bile bile lades olurdu. Ve böyle bir durumda yeni bir parti kurup seçimlere girebilecek şekilde örgütlemek çok zor olurdu. Çünkü seçimlere girebilmek için mevcut illerin yarısından fazlasında (en az 41 il) ve bu illerin ilçelerinin en az yarısında (yüzlerce ilçe) örgütlenmek gerekiyordu. Bu ise, hele hele “Kürdistan” adıyla yapılamazdı. Hatta parti kapanmasa bile, HAK-PAR’ın böyle bir isimle birçok ildeki mevcut örgütlerini koruması bile zorlaşırdı. İsim değişikliği ilerde uygun koşullarda yapılabilirdi. Önemli olan yaygın biçimde örgütlenmek, kitleler içinde çalışmak, görüşlerimizi kitlelere mal etmekti.
Ama bazılarına göre ne yaygın örgütlenme, ne görüşlerimizi kitleler içinde yayma, böylece güç kazanma, büyüme önem taşımıyordu. Onları Diyarbakır’da -ve belki çevredeki bir-iki ilde daha- bir sokağa asılacak ve başında “Kürdistan” yazacak bir parti levhası tatmin ediyordu. Kapanırsa da kapansındı! Seçimlere girmek zaten bazılarına göre hiç önemli değildi ve bazı sekter çevrelerde “boykot” türünden böylesi bir moda zaten vardı… Bunlar seçimlerin ve parlamentoda temsil edilmenin kitlelere sesimizi iletmek, görüşlerimizi yaymak, taraftar kazanmak ve ülke politikasını etkilemek bakımından taşıdığı önemi kavramıyor, ya da önemsemiyorlardı.
Ama kanımca gerek örgüt tabanımız, gerek Parti Meclisi doğru olan, akla uygun olan kararı verdi. Zaten Kongre arifesindeydik. İlgili arkadaşlar isteseler önerilerini oraya da getirebilirlerdi; ama getirmediler.
Böylece isim konusundaki tartışmanın kapanması gerekiyordu; ama kapanmadı.
PSK adına, “kendi değerlerimizle legale çıkacağız” diye açıklama yapıldı ve ayrı bir örgüt kurmaya çalışması başlatıldı.
Nedir PSK’nin kendi değerleri? Sadece ismindeki Kürdistan kelimesi mi? PSK sosyalist bir parti. Sosyalist dünya görüşü ve sosyalizme ilişkin hedefler de PSK’nin değerleri değil mi? Hadi diyelim HAK-PAR söz konusu öneriyi kabul etseydi, bununla iş bitiyor muydu? HAK-PAR sosyalist bir parti değil ki.
Demek ki sorunu böylesine bir isim değişikliğine indirgemek doğru bir tutum değil.
Peki biz neyi önerdik? Bu aşamada sosyalist bir devrimin bizi beklemediğini, Dünya sosyalist sisteminin çöküp dağılmasından sonra koşulların değiştiğini, bu aşamada Kürt halkının önündeki tarihi hedefin özgürlük ve demokrasi, yani demokratik bir devrim olduğunu; bunun için de geniş yurtsever kesimleri bir araya getirecek HAK-PAR türünden legal, demokratik bir partide bütünleşmenin yeterli olduğunu söyledik. Biz Kürt sosyalistleri, sosyalist olmayan, ama HAK-PAR’ın, federasyon talebini de içeren özgürlükçü demokratik programına evet diyen diğer yurtsever, demokrat insanlarımızla birlikte böyle bir örgütte çalışabiliriz, çalışmaktayız dedik.
Zaten HAK-PAR’ın tabanını ezici çoğunlukla PSK, bir diğer adıyla “Özgürlük Yolu” hareketinden gelen arkadaşlar oluşturuyor. İsim değişikliğini zamansız bulanlar da yine çoğunlukla onlardı.
HAK-PAR 6. KONGRESİ’NE PSK ADINA YAPILAN MÜDAHELE
29 Eylül 2014’te yapılan HAK-PAR Parti Meclisi toplantısı, 6. Kongre öncesi son toplantı idi. Ben zaten daha önce, önümüzdeki kongrede Genel Başkanlığa aday olmayacağımı açıklamıştım. Arkadaşlarım görev almam için ısrarcı oldular; ama kabul etmedim. Başkan olmasam da yeni yönetime destek olacağımı söyledim.
Kongre öncesi Genel Başkanlık için üç aday çıktı: Önce Fehmi Demir arkadaş, sonra Bayram Bozyel ve Mehmet Baykara. Bazı arkadaşlar Kongreye çok adayla gidilmesinin bölünmeye yol açacağını, benim müdahale etmemi istediler. Ben ise böyle bir müdahalenin yanlış olacağını söyledim. Birden fazla aday çıkabilir, ben kimseye çekil diyemem, bu demokratik bir yarıştır, başkan kongrece belirlenir, dedim.
Kongre sabahı, toplantının başlamasına bir saat kalmışken, yurt dışından gelen dört arkadaş da benimle görüşmek istediklerini söylediler. Onlar da aynı görüşü dile getirdi; bu üç adayın da çekilmesi ve bir dördüncü arkadaşın tek aday olarak önerilmesi için benim müdahale etmemi istediler. Onlara da böyle bir yetkimin olmadığını söyledim ve şunları ekledim:
“Ben diktatör değilim, hem sosyalistim, hem demokratım; Öcalan gibi davranamam. Bu parti de PKK değil, demokratik bir partidir. Başkanlık için birden çok aday ve Parti Meclisi için iki liste çıkabilir. Bundan korkmamak gerekir. Sonucu Kongre belirler. Demokratik işlerlik budur, kongrelerin bir görevi de budur. Bunu bölünme diye görmek için neden yok. CHP kongresini daha yeni yaptı, Kılıçdaroğlu’nun karşısına bir arkadaşı genel başkan adayı olarak çıktı, kazanamadı; ama sonuçlara saygılı davrandı ve birlikte çalışmaya devam ediyorlar. Bizim de böylesi bir demokratik işleyişi başarmamamız için neden yok. Sizler yıllarca Avrupa’da kaldınız, parti içi demokratik işleyişi iyi bilirsiniz,” dedim.
Ama ne yazık ki benim bu sözlerim onları ikna etmeye yetmedi. Üstelik bu arkadaşlardan bazıları, kendilerinin dediği gibi yapmadığım, “ağırlığımı koyup” müdahale etmediğim için bana karşı tavır aldılar, hatta “demokratik davranmadığımı” ileri sürecek kadar ileri gittiler.
Eh burası bir Ortadoğu ülkesi ve Ortadoğu insanı ne yazık ki böyledir. Yıllarca Avrupa’da kalmış olmak, hele hele kendini sosyalist filan sanmak da bazı kişilerin demokratik işleyişi kavramalarına yetmiyor.
Demokrasiyi içine sindirememek, demokratik kurallara uyum sağlayamama, yalnızca söz konusu birkaç arkadaşla sınırlı değildi. Kongre öncesi delegelerin iradesine ipotek koymak için de yoğun bir çaba gösterildi.
Söz konusu üç başkan adayından her birinin, adaylığını ilan ettikten sonra delegelerle temasa geçip kendilerine oy verilmesini istemeleri elbet doğaldı. Ama öyle olmadı. PSK adına hareket ettiğini söyleyen bir ekip, dörtbir yanı dolaşıp Bayram Bozyel’in PSK adayı olduğunu ve ona oy vermenin bir “parti görevi” olduğunu söyleyip yoğun kulis yaptılar. İş Kongre günü yurt dışından delegelere telefon etmeye kadar vardırıldı.
Doğaldır ki böyle bir tutum bizim legal partiye dışarıdan müdahale edilmemesi yönündeki anlayışımıza açıkça tersti ve çok kaba bir müdahale idi. HAK-PAR’ın yeni yönetimini tümüyle demokratik biçimde seçmesi yerine, delegelerin iradesine PSK adına ipotek konmak isteniyordu. Kongre esnasında il başkanlarını topladım, hem yeni parti meclisi konusunda önerilerini aldım, hem de bu konuyu gündeme getirdim ve örgütün kongresine dışarıdan böylesine bir müdahalenin kabul edilemez olduğunu söyledim. Kimse size ve delegelere, “filan kişiye oy vereceksiniz, bu parti kararıdır” diyemez, bu şekilde delegelerin iradesine ipotek koyamaz. Delegeler kimi uygun görüyorlarsa ona oy verecekler; demokratik işlerlik budur,” dedim.
Daha sonra her üç adayı bir araya getirdim ve şunu dedim: “İl başkanlarının Parti Meclisi’ne ilişkin önerilerini aldım. Genel Başkan olarak, sizin de önerilerinizi alıp ortak bir liste sunabilirim. Bu konudaki önerileriniz nedir? Tek liste mi olsun, yoksa kendi listenizle mi seçime gireceksiniz? Bozyel ve Baykara, her başkan adayının kendi listesiyle seçime girmesini tercih ettiklerini, böylece birlikte çalışabilecekleri insanlarla olacaklarını söylediler. Fehmi Demir ise “Genel Başkan’ın Parti Meclisi için ortak bir liste yapıp sunması partimizde gelenektir, öyle olsa iyi olur; ama arkadaşlar herkesin kendi listesini yapmasında ısrar ediyorlarsa ben de kendi listemi yaparım dedi.”
Böylece ortak liste veya çarşaf liste gündemden kalktı. Bayram Bozyel kendi listesini zaten hazırlamıştı, Fehmi Demir ise bu görüşmenin ardından listesini hazırladı.
Kongre sonuçları biliniyor. Her üç aday da Kongre’de birer konuşma yaptılar. Baykara çekildi. Seçimlerin üçüncü turunda Fehmi Demir ve onun listesi seçildi.
Ben Kongre’nin daha başlangıcında yaptığım konuşmada, birden fazla aday ve PM listesi bakımından bunun demokratik bir yarış olduğunu ve herkesin sonuçlara saygı göstermesi gerektiğini söyledim.
Ne var ki kaybedenler sonuçlara hiç de saygı göstermediler. Baykara’yı destekleyen birkaç kişi istifalarını sundular. Bozyel’i destekleyen bir ekip ise öfkeyle, allahasmarladık bile demeden çıkıp gittiler. Van İl Örgütü hemen istifasını sundu ve haber gönderip “Gelin eşyalarınızı alın, ili boşaltın!” dediler. Ardından aynı şey Diyarbakır ve Manisa’da yapıldı.
Genel Başkan Fehmi Demir ve yönetimdeki diğer arkadaşların, söz konusu arkadaşlarla görüşüp bir kopma olmaması, birlikte çalışmanın sürmesi için iyi niyetle çaba gösterdiklerini biliyorum. Hatta bunun için yurt dışına çıkıp PSK Genel Sekreteri Hıdır Tek’le de görüştüklerini de biliyorum. (Artık legaliteye çıkıldığına göre yoldaşımızın asıl adını kullanmakta sakınca yok sanırım, herhalde doğrusu da budur. Ben kendi payıma bu işi daha 1980 yılında yapmıştım). Ama tüm bu çabalar söz konusu arkadaşları ikna etmeye yetmedi.
Bu arkadaşlar 7 Haziran 1 Kasım seçimlerinde HAK-PAR çalışmalarına omuz vermediler. PSK adına 7 Haziran seçimleri için HAK-PAR’a oy verilmesi için bir açıklama yapıldıysa da, 1 Kasım seçimlerinde bu bile yapılmadı. Bu arada PSK Genel Sekreteri Mesut Tek’in Türkiye’ye gelmesi ve “PSK’nin legale çıkması” adı altında ayrı bir parti kurma çabası gündeme girdi. Daha önce HAK-PAR üyesi olan bazı arkadaşlar HAK-PAR’dan ayrıldı. Bunlar arasında yıllardır HAK-PAR yöneticiliği, hatta genel başkanlık ve genel başkan yardımcılığı yapanlar da vardı. Arkadaşlarımız bununla da yetinmediler, dörtbir yanı dolaşıp PSK’li olmayan HAK-PAR üye ve yöneticilerini bile istifa ettirmek için yoğun çabalara giriştiler. Meğer yoldaşlarımızda ne enerji varmış… Keşke bu enerjiyi birlikte olduğumuz zaman da örneğin bir il veya ilçe teşkilatı kurmak için gösterselerdi! (Oysa PSK 10. Kongresi’nin legaliteye çıkma kararının bir şıkkı, Legal parti’ye, yani HAK-PAR’a zarar vermemeye dairdi. Bu arkadaşlar ise zarar vermemek şurda kalsın, onu tümden dağıtmaya can atıyorlar. Böylece bizzat gölgesine sığındıkları söz konusu kararı çiğniyorlar.)
Peki bu doğru bir tutum mudur? Gerek isim değişikliği, gerek Kongre’de yönetimin belirlenmesi konusunda bağlayıcı karar alıp, böyle gösterip, HAK-PAR gibi legal bir partinin iç işlerine böylesine kabaca müdahale etmek, üyelerin ve delegelerin iradesine ipotek koyma çabası kabul edilebilir mi? Bu demokratik ilkelerle bağdaşır mı?
Besbelli bağdaşmaz. Ama öyle anlaşılıyor ki, PSK’nin merkez komitesi bu hakkı kendinde görüyor. “Ben karar alırım ve üyelerim de uymak zorunda, uymayanları disiplin kuruluna verir, cezalandırırım” diyor. Ne var ki böyle bir anlayış her zaman demokrasiye uygun düşmez. Siyaset bu kadar şekilci bir iş değildir. Bazen örgüt kararı, çoğunluk kararı denen veya öyle gösterilen şey hayatın ve demokrasinin gerekleri ile, partinin ve halkın çıkarlarıyla çelişir. Ustalık, parti kararlarıyla hayatın gerekleri arasında uyum kurabilmektir. Bunu yapamadığınız zaman kararlar boşlukta kalır. Nitekim PSK’nin son Kongresi ve MK’si bakımından da böyle oldu. Bu Kongre delegelerinin nasıl seçildiği, PSK tabanını ne oranda temsil ettikleri, hatta yapılan işin Kongre kararına bile uygun düşüp düşmediği ise ayrı bir konu. Bu konularda tabanın görüşünün alınmadığı, ezici çoğunluğu PSK üye ve sempatizanlarından oluşan HAK-PAR tabanının söz konusu kararlara tepki göstermesiyle somut olarak görüldü. Böylece kağıt üstünde alınmış bu kararlar hayata geçmedi ve iyi ki geçmedi.
Öte yandan, eğer HAK-PAR’ın son kongresinde Fehmi Demir değil de Bayram Bozyel ve onun listesi kazansaydı, bugün yaşadıklarımız olur muydu? Onlar yine de ayrı bir parti kurarlar mıydı? Hayır, böyle bir şey binde bir ihtimalle dahi olmazdı.
NE YAPMALI?
Gelinen aşamada ne yapmak gerekiyor? Tüm PSK ve HAK-PAR üyeleri olan biteni değerlendirip ona göre tavır almalılar.
Benim bu konudaki görüşüm son derece net ve bunu birçok kez dile getirdim: Şu anda ayrı bir parti kurmaya gerek yok, HAK-PAR var ve bu birliğimizi temsil ediyor. Sosyalist devrim gündemde olmadığı için ve Kürt halkı bakımından yakın ve hayati görev özgürlük ve demokrasi olduğu için HAK-PAR bu iş için en uygun örgüttür.
Ayrıca bu arkadaşların derdinin sosyalizm için mücadele olmadığı da ortada. Eğer her şeye rağmen “Bize sosyalist bir parti gerek, biz sosyalizm için mücadele edeceğiz, PSK’yi de bunun için legalde kuracağız” deseler buna saygı duyar, hatta gururlanır, “Vay be, yoldaşlarım ne yaman sosyalistlermiş, demek emeklerimiz boşa gitmemiş!” derdim. Ama yıllardır bu yoldaşların sosyalizme ilişkin bir söz ve yazılarına tanık olmadım. Üstelik özellikle son dönemlerde kimi Kürt çevrelerinde sosyalizmi, hatta demokrasi mücadelesini nerdeyse Kürt davasına zararlı sayan ve tu kaka eden görüşler bir moda gibi yayılıp bizim tabanımızı bile etkilerken, bu arkadaşların bu yanlış görüşlere değinmek ve sosyalizmi, onun demokrasiye, sosyal ve siyasi hayatın çeşitli alanlarına ilişkin değerlerini savunmak için herhangi bir şey yaptıklarına tanık olmadım. Yoldaşlarım, bu görevi de yine zaman zaman, “kırk yıl sonra da iş yine başa düştü!” deyip yapmaya çalıştığımı bilirler…
Evet, sorun sosyalizme bağlı olup olmamak, bu nedenle Kürdistan Sosyalist Partisi’ni adı ve programıyla legale çıkarıp çıkarmamak değil. Zaten öyle olsa, bu işi 1990’dan bu yana yapardık. Yurt içinde sosyalist partiler 1980’lerin sonunda ortaya çıktı. O zaman biz de HEP, DEP, DDP, DBP ve HAK-PAR gibi demokratik partiler değil, doğrudan sosyalist bir parti kurar ve 12 Eylül öncesi olduğu gibi, hem Kürt halkının kurtuluşu için, hem de sosyalizm için mücadeleyi bir arada yürütürdük. Oysa öyle yapmadık. PSK olarak sosyalistlerin yanı sıra, liberal, dindar, sosyal demokrat diğer yurtsever kesimlerin de içinde birlikte çalışabilecekleri, programı buna uygun düşen bir legal parti düşündük. Bunu yaparken içimizden biri de çıkıp, yo ille de sosyalist bir parti olsun demedi.
Peki şimdi ne oluyor? Sosyalist damarımız şimdi mi birden kabardı?
Bütün bunlara rağmen bir bölüm arkadaş şimdi, kendi elimizle ve bir seçenek olarak kurduğumuz, 14 yıldır ayakta olan, son dönemde önemli bir gelişme eğrisi kazanmış HAK-PAR gibi bir parti varken, onu gözden çıkarıp ille de ayrı parti kuracağız derdilerse ve bunu yapmakta iseler, benim yapabileceğim bir şey yok. Evet, ben diktatör değilim ve eğer söz para etmiyorsa elimde bu arkadaşları caydıracak başka araç, örneğin bir cebir gücü yok, olmasını da istemiyorum.
Ben uzun siyasal ve örgütlü yaşamımda hep sorunları örgüt içinde organlarda ve gerektiğinde kamuoyu önünde açıkça tartışarak, yoldaşlarımı ikna etmeye çalışarak çözmeye çalıştım. Bugün de kişi olarak bana düşeni böyle yapabilirim.
Ama herkes de, doğru ya da yanlış, kendi yolunda yürümekte özgürdür.
Ben HAK-PAR’da çalışmanın, ona güç ve destek vermenin bu dönemde yapılacak en doğru iş olduğuna inanıyorum. Şu dönemde yaşadıklarımızı bir bölünme, ayrışma gibi görüp üzüntü duyan arkadaşlara da söyleyeceğim şudur: Siyasi hayatta her şey her zaman gönlümüzce yürümez. Mücadelemiz uzun soluk isteyen bir yürüyüştür. Bu uzun yürüyüşte yanlış yapanlar da çıkar ve eğer onlar yanlış yapmakta ısrarcı iseler biz bunu önleyemeyebiliriz. Bu durumda yapılacak iş doğru safta durmaktır. Suyu getirenle testiyi kıranı aynı kefeye koymamalı. Eğer üyelerin, kadroların büyük çoğunluğu bu doğru tavrı gösterirlerse korkulan olmaz ve hareket yoluna devam eder; gücü azalmaz, artar.
Yanlışın ise zaten geleceği yoktur. Kırk yıllık hareketimizin tarihi bunun örnekleriyle doludur.
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.02.2022
28.08.2021
16.05.2020
12.05.2020
8.05.2020
4.05.2020
29.01.2020
18.10.2019
10.10.2019
24.03.2020