Levent Gültekin
Kendimi bir Hırvat gibi hissediyorum!
Geçen hafta Cuma günü yazarlık hayatımın en tatsız, en talihsiz; ruhumu yaralayan, yaptığım şeyden utanç duyduğum bir gündü.
“Benim Kara Cuma’mamdı” diyebilirim.
Ne oldu? Nasıl oldu? Ne yaptım?
Hepsini tane tane anlatmak istiyorum.
24 Haziran Türkiye için bir kader seçimiydi.
Çünkü çocuklarımızın, sizin, bizim hepimizin geleceğinin belirleneceği bir seçimdi.
Sanki adil bir seçim yapılıyormuş gibi şarkı, türkü, halay eşliğinde ülkede tek adam rejimi kuruldu.
KHK’larla ülke tek bir kişinin isteği ve arzusuna göre yeniden şekilleniyor.
Hal buyken bu gidişatı engellemekle sorumlu olan muhalefet yaptığı yanlışlarla hem gidişatı engelleyemedi hem de seçime büyük bir meşruiyet kazandırdı.
Milyonlarca insan gecesini gündüzüne kattı. Sandık başlarında sabahlara kadar nöbet tuttu.
Muhalefetin, gidişatı bu sefer durduracağına dair umut besledi.
Ve bu antidemokratik şartlarda yapılan seçimi küçük bir farkla Erdoğan kazandı.
Seçim gecesi ortaya çıkan tablo, muhalefetin dağınıklığı, amatörlüğü…
Üstüne üstlük çıkıp toplumu rahatlatacak, umudu, direnci diri tutacak tek bir açıklama da yapmadılar.
Muhalefet beceriksizliği ile toplumda “Erdoğan çok güçlü, artık kimse onu yenemez” algısının yer etmesine neden oldu.
Bu da yetmezmiş gibi kendi başarısızlıklarını örtme çabasıyla “Yarıştık adam kazandı ne yapalım” diyerek bu sürece akıl almaz bir meşruiyet kazandırdılar.
O gün en çok umut bağlananlardan biri de Muharrem İnce’ydi.
Seçim sürecinde “Sakin olun her şey kontrolüm altında en küçük bir yanlışa izin vermeyeceğim” diyen biri seçim gecesi çıkıp bir cümle etmemişti.
Üstelik ertesi gün kamaralar karşısına geçip “10 milyon fark var ne yapayım?” diyerek esasında yüzde 2’lik farkı devasa bir fark olarak gösterdi.
İşte bunların toplumda yarattığı bir umutsuzluk var.
Korkunç bir karamsarlık hakim.
O geceye dair açıklanamayan, izah edilemeyen karanlık noktalar bu umutsuzluğu büsbütün artırdı.
Umutsuzluğu dağıtmak,, durumun muhalefetin anlattığı gibi olmadığını topluma göstermek, direnci, umudu yeniden sağlamak amacıyla kendimce bir çaba gösterdim.
Çok güvendiğim bir muhalif siyasetçi bana ‘Muharrem İnce’nin o gece biraz fazla alkol aldığını ve o nedenle çıkıp açıklama yapamadığını’ söyledi.
Burada mesele Muharrem İnce’nin alkol alması değil.
Kimsenin ne yediğiyle ne içtiğiyle, nasıl yaşadığıyla, ne giydiğiyle, neye inanıp neye inanmadığıyla ilgilenmem.
Fakat bu davranışı büyük bir sorumsuzluk olarak gördüm.
Bu iddiayı duyduğumda önce inanamadım.
Emin olmak için başka insanlarla konuştum.
Sorduğum herkes “Evet, doğru, biliyoruz” dediler.
Bir de fark ettim ki gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler… herkes normal bir şeymiş gibi bunu konuşuyormuş.
Böyle önemli bir günde nasıl böyle sorumsuz davranırlar duygusunun yarattığı öfke ile bunu kamuoyu ile paylaştım.
Bunun ardından CHP’den çok saygı duyduğum bir siyasetçi aradı.
Aklımın havsalamın almayacağı şeyler anlattı.
Muhalefetin el birliği ile seçimi Erdoğan’a nasıl verdiğini, yapılan ayak oyunlarını, “Muharrem İnce kazanırsa partideki konumumuzu kaybederiz” endişesiyle Muharrem İnce kazanmasın diye kimi siyasetçilerin yaptıklarını, rakamlarla, somut verilerle anlattı.
Ve içki meselesini de bunların ortaya attığını söyledi.
Bir anda kendimi büyük bir bataklık çukurunun içinde hissettim.
Sahici bir umut ve yaklaşım oluşturmak için gerçekler üzerinden konuşalım düşüncesiyle hareket ederken istemeden bir yanlışa düşmüştüm.
Ülkeye iyilik yapayım derken bir insana kötülük yapmıştım.
Ortada çok kirli bir oyun vardı ve ben bilmeden o oyuna dahil olduğumu fark ettim.
“Zavallı ülkem” dedim. Bir tarafta kişisel hırsı ile ülkeyi tek adam rejimine sürükleyen bir iktidar, diğer tarafta böyle bir anda bile kişisel makam, konum derdi ile hepimizin yaşamını, ülkenin kaderini hiçe sayan muhalefet vardı.
Ardından Muharrem İnce aradı.
Büyük bir olgunlukla, “Konuşmamı dinlediğini, çok üzüldüğünü ve içki meselesinin yalan olduğunu” söyledi ve seçim sürecinde yaşadıklarını anlattı.
Bir tarafta “Evet ben gördüm alkollüydü” diyen güvendiğim insanlar diğer tarafta “hayır bu bana atılan bir iftira” diyen bir insan vardı.
İspat edecek durumda olmadığım için Muharrem İnce’nin söylediğini doğru kabul etmekten başka seçeneğimin olmadığını gördüm.
“Dur bakalım” deyip yanlışımı sürdürmedim. Hemen özür diledim ve yaptığımın yanlış olduğunu açıkladım.
Evet benim yaptığım büyük bir hataydı, yanlıştı, düşüncesizce bir davranıştı.
Yazarlık yaşamımda ruhumu yaralayan, beni utandıran, kendime olan saygımı zedeleyen en önemli yanlışımdı.
Bütün çabamın tek bir amacı var: Bu ülke huzurlu olsun, mutlu olsun. Herkesin özgürce, dostça; eşit, refah içinde yaşadığı bir ülke olsun.
Bunun için yazıyorum, bunun için şehir şehir dolaşıp konferanslar veriyorum. Bunun için bütün riskleri göze alarak bildiğimi, gördüğümü söylemekten imtina etmiyorum.
Ama tüm bunları yaparken ne kadar hassas olsak da ne kadar dikkatli davransak da hata yapmaktan kurtulamıyoruz.
Burada bütün Türkiye’yi düşünüyorum diye bir insana haksızlık edemem.
Eski “Dava içinde her şey mubahtır” anlayışını çoktan bıraktım.
Şimdi insanların benim düştüğüm hatayı büyütmeleri bu hatamdan dolayı duyduğum pişmanlığı küçültmeleri de aslında kendi problemidir.
Şimdi kendi dünyamda büyük bir açmazla karşı karşıyayım.
Ya susup kenara çekilmek ya da bu karmaşık ortamda hataya düşmeyi de göze alarak çabalamaya devam etmek.
Çünkü siyaset ucundan, köşesinden bulaşan herkesi bir şekilde kirleten bir bataklığa dönüşmüş durumda.
Ne kadar dikkat etsek de hassas davransak da kirlenmekten kurtulamıyoruz.
Kendimi bir Hırvat gibi hissediyorum!
Bosna’nın bilge lideri Aliya İzzetbegoviç bir gün savaş meydanında askerlerini toplar ve şöyle der: “İçimizde en zor durumda olan, bize yardıma gelen Hırvat dostlarımız. Çünkü onlar bize yardım ettikleri için Hırvatlar arasında davayı satan hain muamelesi görüyorlar. Siz ise onlara acaba niye buradalar diye şüphe ile bakıyorsunuz.”
İktidar olan arkadaşlarımın yanlışlarına itiraz etmek için yazarlığa başlamıştım.
Ülkenin aleyhine olan söz ve davranışlarını toplumdan gizledikleri yanlışlarını, ikiyüzlülüklerini açıktan tartıştıkça bana “düşmanın değirmenine su taşıyan” “davayı satan hain” yaftası vurdular.
Böyle yaptığım için bütün arkadaşlarım selamı sabahı kesti.
O zaman onlara da söyledim: Artık mahalleler yok Türkiye var. Düşman kampın mensupları değil, hepimiz bu ülkenin evladıyız.
Ülkemiz kötüye giderken inancımızı, mahallemizi, ideolojilerimizi koruyamayız.
Çünkü ülke yaşanabilir olmadıktan sonra geriye kalan hiçbir şeyin bir anlamı yok.
Bu amaçla benim arkadaşlarım, benim mahallem, eski davam demeden AK Parti iktidarının yaptığı yanlışları yazmaktan, anlatmaktan bir milim bile geri durmadım.
Taraf tutmadan İslamcıları, AK Parti iktidarını eleştirdiğimde beni “Helal olsun deyip göklere çıkaranlar” eleştirilerim kendilerine yöneldiğinde “Zaten geldiğin yer belli kim bilir niye geldi buraya” diyerek acımasızca yükleniyorlar.
Nereden geldim? Nereye geldim? Ne yapıyorum?
Bir düşman kampından başka bir kampa mı geçtim?
AK Partilileri eleştirdiğimde ‘davayı satan hain’, muhalefeti eleştirdiğimde “eski mahalle refleksleri ile hareket eden kurnaz” muamelesi görüyorum.
Ülkeyi bir bütün olarak göremeyenler benim Türkiye’yi bütün olarak görmemi anlayamıyorlar.
Mahallelerden çıkıp Türkiye’yi düşünmemiz gerekiyor. Tek söylediğim bu.
“Muhalefet eleştirilerinle iktidarın değirmenine su taşıyorsun”diyorlar.
Ne yapayım? Başka birine yarayacak, benim yaptığım bir eleştiriyi alıp kullanacaklar diye ülke aleyhine gördüğüm bir yanlışı söylemekten imtina mı edeyim?
Gerçeği söylemek için kimin işine yarayıp yaramadığına mı bakacağız?
Bu ahlaki bir tutum olur mu?
İslamcıların, yanlışlarının üstünü örtmek için sığındığı “Kol kırılır yen içinde kalır” anlayışına isyan ederek başlamıştım yazarlığa.
Onlardan gelen bu sorunlu anlayışı kabul etmedim ama muhalefetten gelince teslim mi olayım?
Ülkemizi yıkıma götürecek süreçte sorumsuzca davranan bir muhalefet var.
Bu sorumsuzluğu kamuoyu ile paylaşmak mı yanlış yoksa iktidar bunu kullanır endişesiyle susup muhalefetin bu sorumsuzluğu sürdürmesine seyirci kalmak mı yanlış?
Hangisi?
Muhalefet işini düzgün yapsaydı, ayak oyunları ile birbirinin kuyusunu kazmasaydı, gidişata esaslı bir strateji ile karşı dursaydı ülke buralara gelir miydi?
Tekrar edeyim: Mahalleler yok Türkiye var. Düşman kampın mensupları değil hepimiz bu ülkenin evladıyız.
Birbirimizi hasım, düşman, öteki görmekten vazgeçmeliyiz artık.
Üzgünüm.
Hem ispatı olmayan bir bilgiyi yaymış olma hatasına düşmekten dolayı üzgünüm hem de kutuplaşmış ‘biz ve onlar’ ayrımına teslim olmuş bir toplumda arada kalmış olmaktan dolayı üzgünüm.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2023
19.08.2023
19.08.2023
14.08.2023
6.08.2023
8.07.2023
3.07.2023
27.06.2023
23.06.2023
19.06.2023