Murat BELGE
Türkiye’de asker-sivil ilişkilerinin zorlu bir süreçten geçtikten sonra bugün gelmiş olduğu aşamayı –ve bütün bu değişimi– ne azımsamalı, ne de gözümüzde olmayacak derecelerde büyütmeliyiz. Bir kere, “normalleşme” diyebileceğimiz bu sürecin nihaî noktasına henüz gelmedik ve, örneğin, Genelkurmay Savunma Bakanlığı’na bağlanmadan, OYAK denen tuhaf yapı düzeltilmeden, buna benzer birçok tadilat (yılların ayrıcalık birikimi üzerine) yapılmadan bu normalleşme de tamamlanmaz. Ama bundan daha önemli olan, askerin zaten olmaması gereken alanlardan çekilirken bırakacağı boşluğun nasıl bir yapıyla doldurulacağıdır. Dün yazdığım gibi, muhafazakâr bir burjuva sınıfına dayanan ve zaten muhafazakâr olduğunu beyan eden bir siyasî partinin iktidarında yaşıyoruz. Seçmenin bu iktidardan bir hayli hoşnut olduğu görülüyor. Bu gibi etkenler önümüzdeki dönemde, en azından kısa vadede, gerçekleştirebileceğimiz demokratikleşmenin sınırlarını da sanırım gösteriyor.
“Almanya’da Hıristiyan Demokratlar katılımcı demokrasinin kurumlarını kurma işini savsakladılar” ya da “Britanya’da Thatcher hükümeti işçi sınıfının taleplerine kulak vermedi” türünden cümleler kurmayı anlamlı bulur musunuz? Bunları söylemek sahiden bir şey söylemek midir? Adam muhafazakârsa ne diye demokrasiyi genişletmeye ya da işçi sınıfıyla diyalog kurmaya çalışsın? Bunları yapmak gibi bir niyeti varsa neden muhafazakâr olsun?
Türkiye’de en büyük sorun çağdaş dünyada demokrasinin ne olması gerektiğine, demokratik imkânların ne olduğu ve nasıl çoğaltılabileceğine kafa yormuş bir “sol” olmaması.
Yazının başında, bugün vardığımız aşamanın azımsanmaması gerektiğini söyledim. Ancak, toplumun bu noktaya varmış olmasında “sol”un bir payı yok. Olmadığı gibi, “sol” (yani belirli kesimleriyle “sol”), bu aşamaya erişmeyi önlemek üzere didinen cephenin içinde yer alıyor. Oradaki başka aktörler kadar canla başla didinmese, “ikisine de karşıyız” gibi lakırdılar etse de, son kertede orada, orada olmayı seçmiş.
Bu çerçevede “sol” derken CHP’yi düşünmüyorum, çünkü şu yakın tarihimizin herhangi bir aşamasında CHP’nin solda olduğunu düşünmedim. CHP, her zaman, şimdi aşmak ve tarihe havale etmek için toplumca bu kadar çaba harcadığımız düzenin (kurucusu ve) bekçisiydi. CHP’nin solunda olduğunu söyleyen “sol”dan söz ediyorum. İddiaya göre CHP’nin solundalar ama fiiliyata baktığınızda onunla yan yana duruyor ve onun bazı “ağır iş”lerini yerine getirmeye aday oluyorlar.
Sosyalizm bir “Türk icadı” değil. Olmadığı gibi, bu toplumun geleneksel düşünce tarzına, köklü alışkanlıklarına da bir hayli aykırı. Böyle koşullarda, böyle bütünsellik gerektiren bir düşünce sistemini, onun için hiç hazırlıklı olmayan bir topluma, o toplumun parçası olacak şekilde monte etmek kolay bir iş değildir. O halde bu “mal etme” işini gerçekleştirmek üzere fazladan bir çaba harcamak gerekecektir. Bunun nasıl bir çaba olacağı da bellidir: toplumun erişmekten mutlu olduğu bir yere varmasında pay sahibi olmak!
Bu toplum, ezelden beri, olduğundan daha iyi bir yerde olmak üzere bir mücadele veriyor. Ama mücadelede kullanmak üzere kendisine sunulmuş ya da kullanmasına izin verilmiş araçların sayısı çok kıt. Bunlardan biri seçim, oy hakkı. Toplum ya da yurttaş, bu hakkını kullanıyor, birini seçiyor. Derken birileri geliyor, o seçtiğini kulağından tutup götürüyor...
Ama bu ülkenin “solcusu” böyle bir manzarayı seyredip, “Arkadaşlar, 1950 bildiğimiz gibi bir ‘karşı-devrim’di” diye konuşuyor, konuşabiliyor.
Her şeye rağmen, “Türkiye’nin gelişmesinde solun hiç mi payı olmadı” sorusuna karşılık, “Evet, teoride, düşünce planında” cevabı verilebilir, çünkü bütün bu karmaşayı en iyi anlayan ve en iyi anlatanlar da (bazı) solcular oldu.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları

















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.12.2025
1.12.2025
24.11.2025
25.08.2025
6.08.2025
1.08.2025
28.07.2025
22.07.2025
30.06.2025
16.06.2025