Abdurrahman Dilipak
Durun, bakın hele, daha size ne anlatacağım. Hani şu Sykes-Picot’un Sykes’i, Sir Mark Sykes var ya, ondan söz ediyorum. Onun bugün anlatacağım yönü, Arabistan’da ve Anadolu’da dolaşarak bölgelerin etnik ve dini, mezhebi, coğrafi, iktisadi yapısını öğrenerek ve bölgenin aşiret reisleri ile görüşerek İngiliz siyasetine yön vermesi, Osmanlı’ya karşı Arap milliyetçiliği canlandırmak için Arap isyanının altyapısını hazırlamıştır. Kürt aşiretleri ile de görüşmüştü. Bu çerçevede Millî Aşireti´nin reisi İbrahim Paşa ile de görüştüğü biliniyor.. Bu hatıralarını “Beş Türk Vilayetinde”, (1900), İslam politikasını “Darü´l İslam”(1904), Hilafet konusunu “Halifenin Son Mirası”(1911), kitaplarında anlatır. “Kıbrıslı Zade Binbaşı Osman Bey´in Hatıraları”nda da bu kişiden söz edilir.
Bu kişi 16 Şubat 1919’da, 39 yaşında, Paris’te Tuileries Garden’de kaldığı, Hotel Lotti’deki odasında (Dikkat) “İspanyol gribi” sonucu öldü.. Wikipedia’da bu konuda ayrıca şu bilgiler verilir: “Ölümünden 88 yıl sonra, 2007’de yaşayan tüm akrabalarının izni ile virolog John Oxford yönetimindeki bir ekibe, bilimsel bir araştırma için mezarından çıkarıldı.. Sykes öldüğünde, kurşun kaplı bir tabutta defnedildiği için, cesedinde bozulmadan kalan ve bilimsel incelemede kullanılabilecek İspanyol gribi virüsü bulunması ümit edilmekteydi. Alınan örnekler gelecekte ortaya çıkacak grip salgınlarında kullanılabilecekti. İspanyol gribi, H1N1 adı verilen ve mutasyona uğrayarak insanlara sirayet etmiş bir “kuş gribi” virüsüydü. Bilim adamlarının elinde, İspanyol gribi virüsünden sadece beş adet örnek daha vardı. Profesör Oxford ve ekibi iyi korunmuş bir naaş bulmayı ümit etmişti. Fakat Sykes’ın tabutu, üzerindeki toprağın ağırlığına dayanamayarak kırılmış ve ceset de çürümüştü. Sadece akciğer ve beyin dokusundan örnekler alındı. Ceset olduğu gibi bırakılarak, mezar kapatıldı.”
İnternette ayrıca şöyle bir bilgiye ulaştım: “20. yüzyılda 9-39 yıl arayla antijenik sapma sonucu ortaya çıkan yeni virüs alt tiplerine bağlı dört ya da beş grip pandemisi olmuştur. 1918-1919 yıllarındaki H1N1 pandemisinin 40 milyon kişinin ölümüne neden olduğu tahmin edilmektedir. Ardından 1957-1958 (H2N2), 1968-1969 (H3N2) ve 1977-1978 (H1N1) pandemileri olmuştur. Halen dünya üzerinde H3N1 ve H1N1 virüsleri birlikte dolaşmaktadır. H5N1 virüsü ise ilk 1983 yılında Amerika da görüldü. 2016 yılında H5N8 kuş gribi virüsü Rusya’nın güneyinde yer alan Tuva Cumhuriyeti’ndeki yabani kuşlarda görüldü. Kanatlı hayvanlar için oldukça bulaşıcı olan virüs, Polonya ve Macaristan’a ulaşarak batıya ve güneye yöneldiği ve şimdiye kadar bu kuş ile enfekte olan bir insana rastlanmadığı bildirilmiştir”. BSL-3 Ag ve BSL-4 sınıf Laboratuvarında virüslerin ve bakterilerin genetik yapıları değiştirilebiliyor. Yani adrese teslim mikrop üretilebiliyor. Bakın dünyada artık bir “Bio güvenlik”, “Biyolojik savaş” ve “Bio terör”den söz ediliyor.
Biyolojik silah kapasitesine sahip 4. Seviye Bio Lab’a sahip 16 ülke var. Bunlardaki 4. sınıf Laboratuvarların ülkelerdeki sayısı şöyle: ABD/15, İngiltere/6, Almanya/4, Avustralya/4, Hindistan/3, Afrika/2, Doğu Avrupa/2, İtalya/2, Japonya/2, İsviçre/2, Kanada/1, Çin/1, Fransa/1, Hollanda/1, Rusya/1, Singapur/1, İsveç/1. Afrika’daki bir laboratuvar Fransızlara, diğeri İngilizlere ait. Doğu Avrupa’daki 2 Laboratuvar ise Çek ve Belarus’da bulunuyor. Toplam 39 laboratuvarın 33’ü ABD ve Avrupa’da bulunuyor. Çin’de sadece 1 tane bulunuyor. O da 2015’de ilk olarak Vuhan’da kurulmuş. Kurulur kurulmaz da ABD’nin tehdidine muhatap olmuş.
Bu konu ile ilk ilgilenenlerin başında Hitler bulunuyor. Üstün ırk’ı üretmek için genetik arıtma programı uygulanmış. Bugün bu konudaki liderlik ABD’de. Laboratuvarların hemen hemen tamamı devlet kontrolünde. İmtiyazlı şirketler ise devletle derin ilişkiler içindeler.
Sykes’in cesedi 2007’de aslında bu tür çalışma için mezarından çıkarılmış.
Şimdi tekrar başa dönelim: İngilizler aslında daha 2007’de bu virüsle tanışmışlar. 40 milyon kişiyi bir seferde öldüren korkunç bir silahtan söz ediyoruz. Nükleer silah bile bu kadar etkili olamaz. 9 Ağustos 1945’de Hiroşima’ya atılan atom bombası, ilk aşamada 80 bin ve 1945 sonuna dek ise 140 bin kişinin ölümüne yol açtı. Bio terör daha kolay, ucuz ve hızlı etki gösterebiliyor. Onun için de “Neo Maltusçu”ların gözdesi. Bu konuyu İstanbul sözleşmesi, CEDAW ile birlikte düşünmek gerek. Gıda, ilaç terörü de buna dahil. Kültür, Media, STK, dinin zayıflatılması ve yerine ikame edilmeye çalışılan modern inanç sistemleri, spor, tekstil, kozmetik, yaşam tarzını etkileyen moda akımlar bu çevreler tarafından etkin olarak kullanılıyor. Bu işin bir de Hitler boyutu var. O “üstün ırk”a ulaşmak istiyordu. Bu yolda aile ve kürtaj onu engelliyordu. Güçlü kadın ve erkekler birbiri ile buluşmalı, devlet çocukları alıp, uygun ailelerde büyümelerini sağlamalı idi ve bu süreçte beslenme ve ilaçlarla bu üstün ırk desteklenmeli idi. Bunlar kas kemik yapısı ve kan değerleri güçlendirilirken, mikroplara karşı da daha dirençli hale gelmeliydiler. 3. Reich için ırkî “saf” çocuklar yetiştirmek üzere Nazi yetiştirme programı uygulanıyordu. Kafatasları ölçülüyor ve psikolojik ve sosyolojik olarak da izleniyordu. Bu program 1935’ten 1945’e kadar devam etti. Bir ara Mustafa Kemal de bu konuyla ilgilendi. Kafatasları ölçülerek insanlar sınıflandırılmaya çalışıldı. Almanya’da “Lebensborn programı” olarak tanınan projede ülke genelinde gizli doğum tesisleri vardı. Aileleri tarafından verilmek istenmeyen güçlü ve zeki yüz binlerce çocuk çalınırken, engelliler de “itlaf” ediliyordu.
Programın kökleri, 1920 ve 1932 yıllarındaki savaş kayıplarının ardından geldi. Hitler’in askere ve akıllı bilim adamlarına ihtiyacı vardı. 1933 yılında, sportif karşılaşmalarda üstün başarılar elde eden İskandinav ve Cermen “Aryanlar”ın sayısını artırmak Hitler için bir umud ışığı oldu. Bu şekilde üstün insanların yöneteceği bir dünya için “yeni bir dünya düzeni” gerekli idi. Hitler bu maksatla genetik çalışmaları başlattı. Hedef “Aryan Avrupa vizyonu”nu gerçekleştirmekti
Bu konuda öyle bir yere geldiler ki, doğmamış çocuklar genetik müdahalelerle ‘Nazi ırksal saflık standartları’na yükseltilebilir ve muhtemel sakat doğumlar ise ana rahminde “izale” edilebilirdi.
Bakın birileri bugün bu Nazi hayalini hayata geçirmek için kollarını sıvamış durumda. Bu faşist bir plan. Bugün sahiplenir göründükleri gay ve lezbiyenleri işleri bittikten sonra “izale” etmenin planları da masalarında hazır ve onlar için sıradan ve kolay bir iş. Bunlar için kadın sadece insan çiftliklerinde kuluçka görevi yapan biyonik robotlar sanki. Ama tabii bunlara göre önce dünya nüfusunu büyük ölçüde azaltmak gerekiyor. Bunun en kansız ve trajik olmayan şekli ise aileyi ifsat ve kısırlaştırma! Yapmak istedikleri bu. Belki yarın Korona’nın aşısı, ilacı diye sunacakları şeye kısırlaştırıcı bir şeyler de katacaklardır. Bu arada mikrop para ile de geçebiliyormuş ya, o zaman o zaman yaşasın Bitcoin. Bir taşla birkaç kuş birden vurmak lazım. Sahi bu mikrop en çok nerelerde yayılıyor. Çin’in hemen yanı başındaki Hindistan’da değil de İran’da mesela. Avrupa’da İtalya’da, Fransa da! Bu mikrop aynı zamanda kimin siyasi emellerine hizmet ediyor aceba!? Bir endişe de şu: Suudiler Mekke ve Medine’yi ziyarete kapattı. Ya aynı gerekçe ile İsrail de kapatırsa! Eşzamanlı Kıyamet ve Doğuş kiliselerine de bakmak gerek. Zorunlu ise kapatma süresince burada İslam ve Hristiyan dünyasından mutlaka daimi gözlemciler bulundurulmalı!
Son bir not: Binlerce yıl evvel dinozorların ölümüne yol açan, buzulların altında kristalleşen virüs aceba buzulların erimesi ile yeniden denizlerde hayata döner mi? Ölen deniz canlılarından hastalık, kuşlar vasıtası ile insanlara bulaşır mı? Şimdi bir de bu konuşuluyor. “Yeni dünya savaşı” biyolojik olarak mı başladı yoksa. Bakalım bundan sonraki adım ne olacak? Daha durun hele, yeni başlıyoruz. Böyle giderse, gelecek günler geçen günleri aratabilir. Selâm ve dua ile.
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024
2.06.2022
7.03.2022