Celal BAŞLANGIÇ
Gazeteciler, yazarlar, muhalifler hakkında yaptıkları suç duyurularına, verilen mahkeme kararlarına kadar sirayet etmişti aylardır söyledikleri yalan.
Pandeminin ilk gününden bu yana Saray iktidarının “coronovirüsle mücadelede dünyanın en başarılı ülkesiyiz” diye gerine gerine ortalıkta dolaşmaları yalancı pehlivanlıklarındanmış meğer.
“Salgın kontrol altında” diye neredeyse sekiz aydır bu ülkede yaşayan 83 milyon insanı kandırmışlar.
Basit bir yalan değildi bu; insanların daha gevşek davranmalarına, vahim duruma gelmiş salgını yeteri kadar önemsememelerine böylece yüz binlerce insanın hastalanmasına, binlerce insanın ölmesine yol açacak bir yalandı bu. Nitekim öyle de oldu.
Sadece bu ülkedeki milyonlarca insanın yaşamını tehlike altına atmadılar, ayrıca tüm dünyadaki insanların hayatlarıyla oynamaya kalktılar.
Gerçek verileri saklayarak milyonlarca turist çağırdılar ülkeye.
Neyse ki Saray’ın yalanlarına Türkiye’de yaşayanlar kadar inanmadılar da bu yüzden çok azı geldi tatile.
Yani sadece bir ülke halkının değil, ülkeye gelme ihtimali olan milyonlarca turistin de sağlığını, yaşamını tehdit ettiler.
Elbette dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de pandemi çok yaygın ve yüksek ölüm oranları var.
Ancak gelişmiş batı demokrasilerinde gerek hasta gerekse de ölüm verileri saklanmıyor, neredeyse fazlasıyla açıklanıyor.
Durumun fecaatine göre, salgının önüne geçmek için daha gerçekçi önlemler alınıyor.
Gelişmiş batı ülkelerinde kapatılan işyerlerine nakit yardım yapılıyor, sabit giderleri ödeniyor, çalışanlarının neredeyse yüzde 60-70 gibi maaşlarının önemli bir bölümü ödeniyor.
Türkiye’de ise halka pazarlanan “başarılıyız” yalanına karşılık kapatılan işyerlerine en küçük bir yardım yapılmadı.
En fazla kredi vererek borçlandırdılar. Ancak pandemi fırtınası değil bitmek, daha da arttığı için şimdi vadesi gelen kredi ödemelerini de yapamaz durumdalar.
İşyerleri kapanan, ücretsiz izne çıkartılan kayıtlı çalışanlara ise asgari ücretin yarısını bile ödeyemiyor Saray iktidarı.
Ama kendilerine yalandan bir dünya kurmuşlardı “pandemiye karşı başarılı bir mücadele yürütüyoruz” diye.
Dünyanın hiçbir ülkesinde “hasta” ve “vaka” ayırımı yapılmıyordu. Ama Türkiye böyle bir ayırım uydurmuştu; “Biz hasta sayılarını açıklıyoruz, vaka sayılarını açıklamıyoruz” diye.
Sağlık Bakanı Koca’nın üniversite hocaları bile kendi öğrencilerinin gerçekleri saklamak adına yaptığı bu bilim dışı ayrımı kınıyorlardı:
“Biz ona hasta ile vakanın ayrı şeyler olduğunu öğretmedik. Biz derslerde ‘hasta eşittir vaka’ diye anlattık hep.”
Türk Tabipler Birliği de “vatan haini”, “terörist” yaftalamalarını göze alarak gerçek verilerin açıklanması istiyor, ulaştığı gerçek verileri sık sık kamuoyuna aktarıyordu.
Ortaya çıkan veriler, halka çok büyük yalan söylendiğini ortaya çıkartıyordu.
Hasta sayılarını bakanlık birkaç binlerle açıklarken, TTB’nin ortaya çıkardığı veriler 30 binleri, 20 binleri gösteriyordu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da iktidarın açıkladığı ölüm sayılarının ne kadar gerçekten uzak olduğunu yüzlerine bir şamar gibi vuruyordu.
Bakanlığın Türkiye genelinde açıkladığı 100’ün üzerindeki ölü sayısının birkaç katının sadece İstanbul’da “salgın hastalık” nedeniyle o gün toprağa verildiğini söylüyordu.
Son birkaç gündür bakanlık açıkladığı resmi hasta sayısını hızla iki binlerden altı binlere doğru çıkardı ve sonunda vaka sayılarıyla birlikte açıkladı.
İktidarın küçük ortağı Bahçeli, büyük yalanın ortaya çıkmasından bir gün önce bile bakanlığın yalanlarını ortaya çıkartan İmamoğlu’na saldırıyordu:
“Özellikle vaka ve vefat sayılarıyla ilgili korku uyandıranların bize göre niyeti kötüdür. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın Sağlık Bakanlığı’nın verilerini tekzip eden laçka açıklamalarının itibar edilecek hiçbir yanı yoktur.”
Daha bir gün geçmeden anlaşıldı ki aslında itibar edilmemesi gereken, yalan söyleyen Saray iktidarıymış.
Bakanlığın açıklamak zorunda kaldığı günlük resmi vaka sayısı 30 bine yakındı.
Ancak bu bile inandırıcı değildi. Çünkü TTB’nin elindeki verilere göre aynı gün sadece Ankara’daki vaka sayısı 15 bine yakındı.
Sekiz aydır açıkladığı verilerle koskoca bir ülkenin insanını kandıranlar kendi yalanlarını yaptıkları suç duyurularına, verilen mahkeme kararlarına da malzeme yaptılar.
Geçtiğimiz Mayıs ayında Artı Gerçek yazarı Ragıp Zarakolu’nun “Makus kader” başlıklı yazısının Erdoğan ve Menderes görselleriyle birlikte kullanılmasından bir “darbe çağrısı” çıkarmışlardı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, bu yazıyla ilgili suç duyurusuna coronovirüsle başarı hikayesini de sıkıştırmıştı:
“Bu yayın ve tehditler aynı zamanda içinden geçmekte olduğumuz küresel salgın sürecinde ülkemizin devleti ve milletiyle birlikte yürüttüğümüz mücadeleyi de hedef alarak başta yürütülen başarılı mücadeleye önderlik eden Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm milletimizin moral ve motivasyonunu düşürmeyi, halk arasında korku ve tartışma yaratarak kamu barışını bozmayı amaçlamaktadır.”
Gerçekten de kendi söyledikleri yalana kendileri de inanmışlardı ya da seri halde yalancıydılar.
Ertesi gün aynı yazıyla ilgili suç duyurusunda bulunan Erdoğan da kendi söylediği yalanın arkasına saklanıyordu:
“Bu yayın ve tehditler aynı zamanda içinden geçmekte olduğumuz küresel salgın sürecinde ülkemizin devleti ve milletiyle birlikte yürüttüğü mücadeleyi de hedef alarak başta yürütülen en başarılı mücadeleye önderlik eden Sayın cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm milletimizin moral ve motivasyonunu düşürmeyi, halk arasında korku ve tartışma yaratarak kamu barışını bozmayı amaçlamaktadırlar.”
Kendi yalanlarına inanmakta ya da seri yalan söylemede hiç yaratıcılıkları yok; görüldüğü gibi kendi yalanlarını aynı cümlelerle tekrarlamışlar.
Hatırlayacaksınız, İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Boğaziçi Öngörünüm Bölgesi’nde yaptığı imar yolsuzluğunu Cumhuriyet gazetesi ortaya çıkartmıştı.
Altun’un başvurusu üzerine İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hakimliği “erişim engeli” getirmişti bu habere.
İşte Sulh Ceza Mahkemesi de bu usulsüzlük haberine erişim engeli getirirken “coronavirüsle başarılı mücadele” yalanına sığınmıştı:
“Tüm dünyanın içinde bulunduğu salgın bir hastalık olan koronavirüsle mücadelede birçok Avrupa ülkesinin başarısız olmasına rağmen ülkemizin mücadeledeki başarısını sekteye uğratmak ya da gizlemek için sıradan bir olayı sırf milletimizin ve devletimizin mücadeledeki başarısını göstermemek için dikkatleri başka yönlere çekerek itibarsızlaştırmaya çalışıldığı…”
Ancak Sağlık Bakanlığı önceki gün kısmen de olsa gerçekleri açıklamak zorunda kalınca ortaya çıktı ki, yazılan başarı öyküleri koskocaman bir yalanmış.
Resmi verilere göre bile pozitif vaka sayılarında Türkiye Avrupa birincisi çıktı.
Dünya sıralamasında ise pozitif vaka sayıları açısından ABD ve Hindistan’dan sonra en kötü durumdaki ülke Türkiye çıktı.
Aylardır uydurma başarı öyküleri yazılıp gerçekler halktan gizlenmiş.
Ancak utanma duygusunu yitirmiş, ar damarını çatlatmış bir iktidar olma anlayışının bu saatten sonra kimseden çıkıp özür dilemesini ya da sorumluların istifasını beklemek ham hayal olur.
Yalanlarla milyonlarca insanın sağlığını tehlikeye atanların, daha fazla ölümlere neden olanların hesabını elbette halk eninde sonunda soracaktır.
Saray iktidarının yalanları artık hayatın her alanında ortaya fışkırıyor, gerçekler gizlenemez oluyor.
Çünkü gerçeklerin eninde sonunda ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.
İktidarlarını yalanlar üzerine kuranlar, yalan denizinde yüzenler eninde sonunda gerçeğin kayalıklarına çarpacaklardır; çarpıyorlar da.
Yazarlar
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021