Ceren KENAR

Edward Said
1.10.2012
4032

 Edward Said, uzun süre mücadele ettiği lösemi hastalığına yenilerek 25 Eylül 2003 tarihinde hayatını kaybetmişti. Hasta yatağında bile yazmaya, sıkıca bağlı olduğu davası konusunda çalışmaya devam etti. Aktivizmi ilham verici; siyaseti çarpıcı ve cesur; akademisyenliği ezber bozucuydu. Ortadoğu üzerine kalem oynatan bir araştırmacının, Edward Said’den sonra ona referans vermeden, onun metinleriyle hesaplaşmadan kalem oynatma şansı kalmadı desek, sanırım abartmış olmayız.

Ancak bu Edward Said’in Ortadoğu çalışmaları ve siyasetine yaptığı katkı ve müdahalenin tartışmasız olduğu anlamına da gelmiyor elbette. Takipçileri Said’in katkısını özgürleştirici bulurken, Said’e eleştirel bakanlar bu etkiyi daha sonraki çalışmacılar üzerinde sınırlayıcı olarak niteliyor.

Said’in teorisini daha çarpıcı ve tutarlı kılmak için belli tarihsel vakalara hiç göz atmadığı ve bazı olguları gözardı ettiği, birçok tarihçi ve düşünür tarafından dile getirildi. Tarihçiliğinin ve tarihsel bakış açısının, edebiyat eleştirmenliğinin keskinliğinin yanında güdük olduğuna işaret edildi. Yine Said’in Batılı gözlemcileri “Doğu”yu tektipleştirmek ile itham ederken, aslında kendisinin de “Batı”yı tektipleştirdiği eleştirisi yapıldı. Bununla beraber genel olarak sosyal bilimlerde son otuz yıla damgasını vuran, post-yapısalcı ekol ile oluşan “bol teori, alengirli üslup, azametli saptamalar, az veri” eğiliminin popülerleşmesinde Said’in tamamen sorumlu olduğu söylenemese de katkısı olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır.

Ancak daha geniş bir perspektiften bakıldığında Said’in mirası, hem ihsanlı hem de külfetli oldu. Said, akademide ve gazetecilikte Ortadoğu’ya ilişkin kullanılan normalleştirilmiş Batı-merkezci ve özcü dili artık savunulamaz kıldı. Ancak diğer yandan bölgeye dair yapılan bilgi üretimini “emperyalizmin gülen yüzü” klişesine indirgeyebilecek bir radikallik bıraktı Said.

Edward Said, 1978 yılında yayımlanan Orientalism kitabıyla bir paradigmayı yıktı. 1970’lerde, 1968 sonrası Batılı yeni kuşak Ortadoğu uzmanları, zaten eski kuşağa isyanlarını saklamıyorlardı. Gelenekselleşmiş sosyal bilim kalıplarının yıkıldığı bir dönemde, Ortadoğu çalışmaları da bu özgürleştirici dalgadan nasibini alacaktı. 19. yüzyıldan kalma bir gelenekle Ortadoğu’ya bakmak, artık bahanesi ve özrü olmayan bir anakronizmdi. Genelde sol kökenli yeni kuşak sosyal bilimciler, Ortadoğu’yu İslam’a ve Doğu’ya yüklenen özcü yaftaların ötesinde araştırmaya başlamışlardı. Ancak bu parçalı eleştirileri bütüncül bir yaklaşımla birleştiren ve Batılı sosyal bilim paradigmasının tutarsızlıklarının basit bir “hata”dan ziyade bir ideolojik/politik tercih olduğunu güçlü bir şekilde ortaya koyan Edward Said oldu. Bir karşılaştırmacı edebiyatçı olan Said, kelimelerin ve kelimelerin manipülatif gücünün farkındaydı. Ve karşılaştırmalı edebiyatçılığından edindiği keskin bakış açısını, sosyal bilim metinlerine uygulamıştı. Said’e göre oryantalizm çalışmaları da benzer şekilde belli önkabülleri meşrulaştıran metinlerdi esas olarak. Yeni eleştirel sosyal bilimlerin tezahürlerinden biri oldu Said’in oryantalizm çalışması.

Ancak Edward Said birçokları için bir kolaycı şablon sundu. Marx, nasıl sosyalistler için bir tembellik kaynağı oluşturduysa ve ama Marksizm’in dogmatizminin mesulünün Marx’ın olmadığı aşikârsa , aynı şekilde Said’e yapılan referanslar birçokları için zahmetli çalışmaların ikamesi oldu. Saidizm kendi mitlerini yarattı. Oryantalizm her yerde ve her taşın altındaydı. Bu perspektif, bir taraftan Batılı oryantalizmi tamamen bir ideolojik beşinci kol faaliyetine indirgerken, bir taraftan da Ortadoğu’nun tüm günahlarını Avrupalılara yüklüyordu.

Batı’yı kendi ikiyüzlülüğü ile hesaplaşmaya ve oryantalist bakışı ile yüzleşmeye çağırmaya davet ederken Said muazzam bir katkı yapıyordu. Akademide bir paradigma değişikliği ve siyasette ise yeni bir dil vaat ediyordu. Lakin bunu bir adım ileriye götürüp, Batı’nın öz itibariyle oryantalist olmaya mahkûm olduğunu söylerken ise yeni bir milliyetçiliğin kapısını aralıyordu. Birçok ideoloji Said’den kendilerine cephanelik devşirdi. Antiemperyalizm söylemi altında aslında sığ bir üçüncü dünyacı milliyetçilik vazedenler ise çok farklı ideolojik cenahlara mensup olmalarına rağmen bu imkândan en çok faydalananlar oldu.

Bu bağlamda Arap liberallerinin ve yeni kuşak solcuların Said tartışmalarına sundukları katkı ufuk açıcıdır. Haftaya buradan devam edeceğim.


[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar