Ergun BABAHAN

EMİNE AYNA'NIN SİYASETİ BIRAKMA KARARI VE İSYAN
2.02.2016
1746

 Bu gazete okurlarına belki fazlaca Kürt Sorunu yazıyor görünebilirim ama Kürt Sorunu çözülmeden ne demokratikleşme ne hukuk ne de insan hakları sorununu çözeceğimize inanıyorum. Anadolu’da başörtülü kadınların tutuklanması, gazetelere el konulması, insanların sorgusuz sualsiz hapishaneye atılması, bu sorunun gölgesinde kalıyor, konuşulmuyor, konuşulsa da dinlenmiyor. 


Nuray Mert dün Cumhuriyet’teki köşesinde PKK’nin şiddet politikalarını eleştiren bir yazı kaleme aldı ve şöyle dedi: 

‘‘Ben Türkiye Kürtlerinin siyasal statü talebinin özgürce tartışılması gerektiğini, dahası sorunun çözümünün demokratik federalizm türü bir formül olduğunu düşünen biriyim. O başka, özerklik adına yaratılmaya çalışılan ‘Fiili durum’a destek çıkmak başka. Diğer taraftan, Kürtler buna ‘isyan’ diyorsa, hâlâ barış ve müzakere çağrısı yapmamız gerektiğini düşünüyorum. Ama o başka, silahlı unsurlar ile yürütülen bir mücadeleye ‘demokrasi mücadelesi’ demek başka.’’ 

Mert’in bu yazısından önce Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Emine Ayna bir açıklama yaparak sorunların çözümü yolunda siyasetten umudunu kestiğini belirterek ‘‘Siyaset kurumlarının barışçıl çözüm geliştirebileceğine dair hiçbir umudum kalmamıştır. Bu temelde siyasetten çekildiğimi ilgili kamuoyuna duyuruyorum’’ dedi. 

Ayna, şu ana kadar fazla yankı uyandırmayan bu kararı örgütsel bir karar sonucu almadığını açıklasa da, bölgedeki genel atmosferi yansıttığını söylemek yanlış olmaz. 

7 Haziran seçimleri sonrası AKP’nin Kürtlere yönelik şiddet, baskı ve inkar politikalarını dikkate almadan, Suriye’deki gelişmeleri görmeden şiddetin bütün sorumluluğunu Kürtlerin sırtına yüklemek yanlış olacaktır diye düşünüyorum. 

7 Haziran sonrası yaşananlar, parti binalarının yakılması, bombalanması ve bir tek sorumlunun bile yakalanıp cezalandırılmaması, Kürtlerin barışçıl bir şekilde her sokağa çıkışlarının bombalarla cezalandırılması, seçime giderken seslerinin kesilmesi, hakaret ve iftiralara maruz kalmaları gerçeği göz önüne alınmadan, demokratik siyasetten umut kesmeleri hata olarak değerlendirilebilir. 

Sonuçta bu insanlar Erdoğan’ın bir fiskede devirdiği barış müzakerelerine umut bağladı, 7 Haziran seçimi Türkiyelileşme projesi olarak gördü ama tüm bu çabaları birkaç ay içinde tuzla buz edildi. 

Şu anda Türkiye’de demokratik bir siyaset ortamı olduğunu söylemek zaten mümkün değil. Bölge milletvekilleri kuşatma altındaki il ve ilçelere ancak milletvekilleri kimliğini gizleyerek girebiliyor. Meclis el kaldırıp- indirme aracına dönüşmüş, medya ortadan kalkmış, yargı iktidara bağlanmış durumda. 

Abant’ta görüştüğüm, PKK geleneğinden gelmeyen, dindar Kürt siyasetçi ve gazeteciler bile bugün örgüte toz kondurmuyorsa, Kürt hareketine ölümüne sahip çıkıyorsa, bu tablonun gerçek sorumlusu, sorunların siyaset yoluyla çözüm yolunu kapatmış iktidar ve onun zihniyetidir. 

İttihatçılar’ın 100 yıllık sorun çözme politikalarını benimsemiş bu zihniyetin tek çözüm yolu, çivi gördüğü her yere çekiçle koşmak oldu. Demokratik siyaset ve hukuktan ayrılmış Türkiye’nin önümüzdeki dönemi şiddet, kan ve acı içinde geçecek, bu politikanın bedeli ağır şekilde ödenecektir hepimiz tarafından.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar