Hayko BAĞDAT
96 Yılıydı.
Türkiye’de ilk defa bir intihar saldırısı yapıldığı haberi ajanslara düşünce hepimizin nutku tutulmuştu.
Dersim’de, şehir merkezinde, cuma günleri yapılan rutin bayrak töreni esnasında Zilan isimli bir kadın hamile kılığında bandonun arasına dalıp çekmişti bombanın pimini. Kendi bedeniyle beraber sekiz bandocu askeri de paramparça etmişti.
Tunceli Jandarma Bandosu sadece memleketteki ilk intihar saldırısının hedefi olarak değil, dünyada şehit veren ilk bando birliği olarak da yazılmıştı tarihe.
Bombadan birkaç ay sonra vardım ben oraya. 18 ay sürecek zorunlu askerliğimi tamamlamak üzere yani…
Üzerinde insan bedeninden parçalar bulunan sazlar henüz Ankara’ya teslim edilmemişti.
Güngör…
76/1 devre, Aydınlı, renkli gözlü, Ege şiveli tatlı bir oğlan…
O uğursuz gün bayrak töreninde görev alacak normalde.
İbrahim Sever ise o esnada nizamiyede nöbetçi. İbrahim, Güngör’e: “Torun, sen gel nöbete geç, ben şehir merkezine gideyim. Hiç olmazsa ortam görürüz, mağaza görürüz, vakit geçer, yürürken değişiklik olur, sıkıldım” diyor. Bu yaptığı aslında mevzuata aykırı ama İbrahim tezkereci olduğu için hallediyorlar durumu. İbrahim “şafak 52” diye hava atıyor o esnada birlikte.
Güngör söz dinliyor, nöbete geçiyor. İbrahim elinde sazıyla çarşıya.
Zilan, İbrahim’e sarılarak patlatmış kendisini. Vücudu birkaç parçaya ayrılmış İbrahim’in.
Güngör, o korkunç ses ile nizamiyede yere atmış kendini.
“Hayko, yaşadığıma nasıl sevineyim şimdi?” diye ağlayarak anlattı bir gece vakti bunları…
Hataylı Ahmet Yayman. O da 76/1 devre.
Ahmet’in çok güzel bir el yazısı olduğunu birlikte duymayan kalmamış.
“Sigara içmek yasaktır – Komutan”
“Kıyafetini düzelt – Komutan”
Hep onun el yazısıyla hazırlanmış panolarla donatılmış gazino.
Ahmet’in devresi müzisyen Orçun ise Bursalı. Oradaki bütün Çingene müzisyenler sivilde İbrahim Tatlıses’e çaldıklarını iddia ederlerdi. Çoğu da uydurmaydı. Orçun o kemancılardan.
Bir gece nöbetinde bu ikili yakın kulübelere denk düşüyorlar. Sohbet ederlerken Orçun “Benim okuma yazmam yok, ben sana söylesem anneme bir mektup kaleme alır mısın?” diyor. Ahmet “hemen devrem, ayıp ediyorsun” diye cevaplıyor ve mektubu yazıyor. Yazdıktan sonra bir de mektubu Orçun’a sesli okuyor.
Ahmet, mektubun altına tipik bir asker şiiri eklemiş: “Eğer şehit olursam üzülme annem…”
Orçun biraz kızıyor: “Ben sana şiir yaz demedim ki, bunu niye yazdın? Üzeceksin şimdi kadını” diyor.
Ahmet karşı çıkıyor.
“Biz askeriz, belli mi olur, her fırsatta helallik istemek lazım” diyerek o bölümü çıkarmıyor. O gece Ahmet’in canının sıkkın olduğundan, üstünde bir karamsarlık olduğundan bahsettiğini anlatırdı hep Orçun.
Ahmet’i aynı bomba parçaladı. Orçun yaralanıp, tedavi için hava değişimine evine gönderildiğinde, evde annesi, karısı ve çocuklarıyla otururken kapı çalıyor. Orçun kapıyı açıp postacıdan Ahmet’e yazdırdığı mektubu teslim alıyor.
Ahmet’in el yazısıyla, annesine göndermek üzere içinde şahadet şiirinin olduğu mektubu…
“Eğer şehit olursam üzülme annem…”
Aynı günlerde yaralı bir gerilla kadını Skorsky helikopterden köyüne atan, bir diğerini Betere arkasında sürükleyerek şehir meydanında parçalayan özel harekatçıların hikayeleri fısıldanıyor kulaklarımıza.
Hadi bu savaşa devam edelim.
30 yıllık acılarımıza yeni insan hikayeleri ekleyelim, hadi…
Hadi şimdi elbirliğiyle bu toprakların çocuklarının ölü bedenlerine isimler bulalım…
Şehit diyelim.
Gerilla, işgalci, terörist, leş, kahraman, yiğit diyelim.
Ölü olarak ele geçirelim onları. Etkisiz hale getirelim.
Cansız bedenlerinin üzerinde tepinerek sıradaki cenazeler için hazırlıklar yapalım.
Kana doymadığımız için, öylesi daha çok işimize geldiği için evlatlarımızı feda etmeye karar kılalım.
Ama bir tek şeyi yapmayalım.
Kirli ellerimizi, öldürüldükten sonra sokaklarda sürüklenen ve çıplak bedeni sergilenen kadın gerilla Ekin Wan’ın üzerinden de, 3 çocuk babası Şehit Başkomiser Ahmet Çamur’un tabutundan da çekelim artık.
Sırtlarında kambur gibi taşıdıkları “barış” sorumluluğunu yerine getiremeyenlerin siyasi nutuklarıyla değil bildiğimiz dualarla gömelim onları.
Aileleri gözlerimizin içine bakıyor.
En azından usulüne göre bir cenaze borcumuz var onlara…
http://www.haykobagdat.com/kose-yazilari/ne-de-olsa-sehitler-olmez/
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.03.2025
20.02.2025
12.02.2025
5.02.2025
29.01.2025
23.01.2025
15.01.2025
8.01.2025
18.12.2024
11.12.2024