Mümtazer TÜRKÖNE
Taha Parla, siyasî kültür sosyolojisinin önde gelen otoritesiydi. Sosyal bilimlerde pozitivist yönteme karşı Hermeneutiği yakın siyasî tarihimizi anlamak için etkileyici bir şekilde kullandı. Onu, toplumun anlam sorunlarına odaklanan Max Weber ekolünün güçlü temsilcilerinden biri olarak görmek gerekir. “Siyasî olarak nerede duruyordu?” sorusu, Taha Parla söz konusu olduğunda bütünüyle saçmadır. O, en saf-katıksız haliyle bir bilim adamının durması gereken yerde durdu.
Onun adımlarından kalan izlere basarak ilerleyen ve kendini ona borçlu hisseden kaç entelektüel-akademisyen var, bilmiyorum. Ben onlardan biriyim.
Cumhuriyetin siyasî kültürü:
Sıcak gündemlerin-tartışmaların uzağında, kendisi için inşa ettiği sakin bir dünyada üretti, çalışmalarını. Buz gibi soğukkanlı bir akılla, kılı kırk yaran bir dikkatle, sabırla, özenle ve sükûnetle. Egemen siyasî kültürü oluşturan temel metinlerin çözümlemelerini, sosyolojik çerçevesi ve tarihî derinliği dahil, hemen hiçbir boyutunu eksik bırakmadan çok ileri bir düzeye taşıdı. Yorumlama yeteneği, bilhassa yöntemi olağanüstü etkileyici ve sürükleyiciydi.
Kaybolmasını beklediğiniz o kadar ayrıntının arasından, can alıcı özü kuyruğundan yakalayıp masaya yatırır ve tek bir eksik kısmı kalmadan ete kemiğe büründürür, önünüze koyar ve sizi ikna ederdi.
Cumhuriyetin kurucu ideolojisini, bir siyasî kültür ürünü olarak çözümleyen çok değerli eserleri var. Konuya uzak olanların bile, izlediği yöntemi ve yorumlama zenginliğini öğrenmek için bu eserleri okumalarını tavsiye ederim.
Taha Parla, Türk kamu felsefesinin korporatist olduğunu söyler. Bu hüküm, siyasî kültürün dayanışmacı-faşizan olmasının sebebini ifşa ederken, siyasî yelpazenin merkezinin tam ortada değil sağda yer almasına da bir açıklama getirir. Bu korporatist kültürel mimari, toplumu birbirini tamamlayan, ama asla çatışmaması gereken ve ortak çıkara, daha ziyade ulusal çıkara odaklanmış bir yapı halinde tutan kurumlardan oluşur. Vardığı sonuç çarpıcıdır: Türkiye’de Marksist gruplar da dahil, sol ve milliyetçi-muhafazakâr siyasetler, bilhassa Kemalistler bu korporatist şemsiyenin altında toplanmaktadır.
Taha Parla, temel çalışma alanı olan siyasî kültürü, “bir sosyal topluluğun (grup, ulus, vb.) siyasal düşünüş ve davranışlarını, siyasal kurumlarını ve en geniş anlamda “siyaset”ini biçimlendiren önemli etmenlerden biri olarak, siyasal geleneklerin, eğilimlerin, duyguların ve temel düşünsel kategorilerin toplamı” olarak tanımlar. Hepimizin bir şekilde kanaat veya siyasî bilinç sahibi olduğumuz anayasal düzen, devlet kurumu, siyasî partiler, demokrasi, insan hakları, siyasî geçmiş gibi konularda tutum alışların kalıplaşmış halidir. Bir şekilde bize nüfuz eden gelenekler, kollektif hatıralar, ortak duygular, semboller bu yönelişleri ve tutumları belirler.
Bugünün siyasi kültürünün kurucu elemanlarının birleşip sürükleyici ana güç haline geldiği dönem olarak Cumhuriyet’in ilk 30 yılına belirleyici derecede kritik önem atfeder. İşte bu kutsallık halesi ile çevrili, tartışılamayan, konu edildiği zaman da kıyıcı bir savaşa dönüşen bu dönemi Taha Parla, olağanüstü bir soğukkanlılıkla, tam olarak siyasî kültürün bilimsel yaklaşımı olarak hermeneutik (yorumsama) yöntemi ile derinlemesine bir incelemeden geçirir.
Taha Parla’dan bahsederken üslubum kendiliğinden teknik bir dile kayıyor. Siyasî kültür çalışmalarına ve yöntemlerine yabancı olanlar için şöyle açıklayayım: Taha Parla, Atatürk’ün “ben geride dogma bırakmıyorum” sözünü doğru anlayan ve anlatan nadir adamlardan biridir. Atatürk ve sözleri hakkında slogan düzeyinin üzerine çıkamayanların mangalda kül bırakmadığı bir ülkede, Taha Parla çok kıymetli bir rehber olarak görülmeli. Nitekim Atatürk de “rehberiniz bilim ve fendir” diyerek bu bilim adamının durduğu yerden bahsetmiyor muydu?
İlk tanıdığımda Taha Parla, Şerif Mardin’in doktorasını bitirmiş asistanıydı. 1979 yılında, rahmetli Mustafa Çalık’la birlikte Boğaziçi Üniversitesinde doktoraya başladığımızda bizimle çok ilgilenmiş ve destek olmuştu. Tevazuuna, dürüstlüğüne ve titizliğine hayran olmuştum. Sonra yazdıklarını ve çevirilerini ilgi ile takip ettim. Max Weber’den yaptığı çeviriler benim neslimin ve bizden sonra gelenlerin temel eğitiminde çok önemli bir yer işgal eder.
Siyaset bilimine, sosyoloji ile tarihin kesişme alanı olarak bakanlardanım. Zengin bir tarihimiz ve çok iyi tarihçilerimiz var; ancak sosyoloji için aynı şeyi söyleyemem. Muhafazakârların işgali sosyolojiyi, Türkiye’de toplumun objektif gerçekliğine ulaşma aracı olmaktan çıkartıp, tasma ile dolaştırılan evcil bir fino köpeğine dönüştürdü. Bugün ülkemizde, toplumu anlamak ve anlamlandırmak adına Sosyolojiden hiçbir yardım alamazsınız. Muhafazakârlar Sosyolojiyi dindar mahalleye taşırken, dört kolluya bindirip öldürdüklerini hala farkedemediler. Sosyoloji, Durhkeim’in keşfettiği biçimde sadece toplum adı verilen tanrıya hizmet eder. Şöyle der Durkheim: “Ben Tanrıya inanmıyorum, ama yine de toplumun bizzat kendisinin tapınılan bir tanrı olduğunu biliyorum.” Bu dairenin dışına çıktığınız zaman bilimsel nesnenize ihanet etmiş olursunuz. Her bilim dalında dindar olarak işinizle uğraşabilirsiniz; konu sosyoloji ise dindarlık cübbenizi askıya asmadan işe koyulmamanız gerekir.
Taha Parla’nın, siyasî kültür alanındaki çalışmaları sosyolojinin gerçekte ne kadar üretken ve ilham verici bir alan olduğunu göstermek için yeterli. Tekrarlayalım: Konuya ilgi duymasanız bile yöntem sizi şaşırtıp esir alacaktır. Bu yüzden onun Akademik dünyada, genç sosyal bilimciler arasında, ilham verici bir geleneğin temsilcisi olarak yaşayacağına inanıyorum.
İlgilendiği konular netameli, fincancı katırlarını ürkütecek kadar sahiciydi. O kısım için bilim adamı olarak cesareti örnek alınmalı.
İnanıyorum ki Taha Parla, kişiliği, ilham verici eserleri ve yol göstericiliği ile yaşamaya devam edecek. Onun ayak izlerini takip edenler mutlaka çıkacak.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBarış sürecinde iç siyasetin sahne alma zamanı… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURCHP’nin `Kürt Sorunu´, Kürtlerin sorunlarını çözebilir mi? 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALÜcret asgari, yoksulluk azami… 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERKanun önünde eşitlik 6.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir kongrenin düşündürdükleri… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİnsanlığın yüzlerce yılda oluşturduğu birikime ne oldu? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİşte faturalar: Şirketi kurduğu gibi ESK ile anlaştı! ‘Genç boğalar’ hep ondan alınmış 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANZor ve kırılgan sürece girdik! 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUBahçeli’nin ortağını sürece ikna etme vakti… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan‘Terörsüz Türkiye’ye evet ama mış gibi yaparak mümkün mü? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAdaletsizliğin böylesi 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen Çalıkuşu5 Aralık tecavüzü… 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTepki oylarını yönetmek başka, iktidar olmak başka 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTürkiye Yüzyılı okullarda zorbalığı niye durduramıyor? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciErdoğan ne zaman iktidara gelecek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Demokrasinin Beşiği Olmak!" "İmralı Artık Tecrit Değil, Barış ve Demokratik Toplumun Çözüm Adasıdır 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBahçeli–Öcalan görüşse... 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergil“Hakikat Sonrası” dünya: “Post-truth” ne demek? 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETaha Parla’dan kalan ayak izleri 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTrump’ın karnesi ve dünyanın kaderi… 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBireysel borçluluk gerçekten düşüyor mu? 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞReel politika, pragmatizm, ilkesizlik, oportünizm batağında AKP 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞZEHİRLENMELER “GIDA TERÖR” DEĞL Mİ? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÖzgür Özel’in ve CHP’nin siyasi portföyü 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇNifak ve münafık 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.12.2025
1.12.2025
30.11.2025
25.11.2025
25.11.2025
25.11.2025
22.11.2025
19.11.2025
19.11.2025
16.11.2025