Mümtazer TÜRKÖNE
Her şey gelip Davutoğlu’nda düğümleniyor. Nereye gidiyoruz? Fiilî bir diktatörlüğe mi; yoksa hukukun tekrar devreye girebileceği bir geleceğe mi? Her türlü kanunsuzluğun mümkün olduğu bir ülkede mi yaşayacağız, hiç olmazsa en temel haklar konusunda biraz umudumuz kalacak mı? Bu soruların cevabı Başbakan’ın yetkilerine sahip çıkmasına ve üstlendiği sorumluluğu yerine getirmesine bağlı idi. Şimdi vakit geçti. Davutoğlu seçimi kaybediyor. Ya Erdoğan’ın kaybı?
Davutoğlu’nun “10 maddelik acil eylem planı” bırakın “Türk tipi başkanlık”ı, “güçler ayrılığına dayanan başkanlık” önerisini bile ihtiyarî hale getiriyor. “Bunu kimseye empoze edecek değiliz” diye Erdoğan’ın hiç hoşuna gitmeyecek bir ekleme de yapıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı da, TRT’de pazar gecesi katıldığı programda doğrudan Başbakan’ı hedef alan dozajı oldukça ağır bir serzenişte bulunuyor ve açıkça kendi partisini başkanlık sistemini savunmadığı için eleştiriyor. Demek ki iktidarın içinde de ayrıca bir iktidar savaşı veriliyor. Davutoğlu’nun artık kazanma şansı yok. Erdoğan ne yapacak?
Ortalık yerde süren “gizli” tartışmalardan bu soruya bir cevap bulabilirsiniz.
“MİT TIR’ları olayı”nı herkesin bildiği bir “sır” olarak saklamak tam tersine tartışmaları büyütüyor. Peki neden büyüyor? Demek ki mesele sadece bu soruşturmadan, hatta TIR’ların hamulesinden ibaret değil. Devlet Suriye’de Bayırbucak Türkmenlerine insanî yardım yapabilir; hatta Özgür Suriye Ordusu’na silah yardımında bile bulunabilir. ABD ve Almanya yapmıyor mu? Peki sorun nerede? Savcıların ve subayların tutuklandığı soruşturma bir casusluk iddiası olduğuna göre, hangi bilgi hangi devlete verilmiş? Herkesten çok Devlet Bahçeli’nin, Erdoğan’ın ısrarla tekrarladığı “Bayırbucak Türkmenlerine yardım” tezini açık bir şekilde reddetmesi mutlaka ciddiye alınmalı. Türkmenler söz konusu olunca MHP hakkı mutlaka teslim ederdi; demek ki gerçek böyle değil.
Doğrudan iktidar medyasında dile getirilen komplo teorileri dehşet verici. Meselâ Abdülkadir Selvi, amacın “AK Parti’nin terörle aynı kareye girmesi” ve “uluslararası meşruiyetini kaybetmesi” olduğunu söylüyor. Türkiye içinde fırtınalar kopuyor, ancak dışardan tek bir ses gelmiyor. Bu sessizlik manidar değil mi? Velev ki ÖSO’ya silah yardımı yapıldı, Türkiye nasıl böyle bir suçlamanın muhatabı olabilir ki? Anlayabilen var mı? Yoksa iktidarı dar alanda sıkıştıran başka bir müşkül mü var?
Dikkat ederseniz Erdoğan ile Davutoğlu’nun aynı frekansta, aynı bağlamda ve aynı içerikte konuştukları yegane konu bu. Türkiye’nin Suriye iç savaşına karşı izlediği politika en tepede sanki mecburî bir kader ortaklığına yol açmış gibi görünüyor. Eğer böyleyse, mevzunun kendisi bir yana ülkenin geleceği hakkında endişe etmemiz lâzım. Endişenin merkezinde iktidarın kendisi başlıbaşına bir sorun olarak yer alıyor. Nasıl bırakacaklar? Nereye gidecekler? Nerede yatacaklar?
Bank Asya olayı başından itibaren bir gasp eylemi olarak gelişti. Peki bu alenî suçu bir hafta sonraya erteleyip, sandığa bu kanunsuzluğun da eksi puan olarak girmesini engellemek mümkün iken neden sabredemediler? Oy hesaplarının üzerine çıkan bir korku halinden başka sebep ne olabilir? “Türk Tipi Başkan” bir gazetenin genel yayın müdürünü devletin televizyonundan tehdit etmenin bedelini neden düşünmez? Anayasayı çiğneyerek oy isteyen bir cumhurbaşkanı, sahip olduğu gücü partisine oy kaybettirmek pahasına bu kadar aykırı biçimde neden dışa vurma ihtiyacı hisseder?
28 Şubat dosyası, Merkez Medya’yı hedef alacak şekilde neden durduk yere tozlu raflardan iner?
Bu soruların doğru cevabını seçim sonrası karşılaşacağımız manzarada aramalıyız. Oy kaybettirme pahasına bu hukuksuzluklar alenen işleniyor ve bu kaba tehditler savruluyorsa -hafazanAllah- seçimden sonra memleketin başına kim bilir ne büyük bir felaket gelecek. Davutoğlu’nun kampanyasını bu ürkütücü tehditlerin üzerinden aşırtıp seçmene ulaştırması da seçimden sonra bu gücü hukuk sınırları içine çekmesi de belli ki mümkün olmayacak. O sadece yangını seyretmekle yetinecek. Tek çare, bu yangını sandıkta söndürmek.
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.08.2025
3.08.2025
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025