Pelin CENGİZ
DOÇ. DR. ÜMİT İZMEN Uzun yıllar TÜSİAD’da ekonomist, ekonomik araştırmalar bölüm sorumlusu, genel sekreter yardımcısı ve başekonomist olarak çalışan Ümit İzmen, ardından Bilgi ve Boğaziçi üniversitelerinde çeşitli dersler verdi, İstanbul Aydın Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Büyüme, bölgesel kalkınma, uluslararası iktisat ve sanayi politikası gibi alanlara yoğunlaşan İzmen, halen Özyeğin Üniversitesi’nde ve İstanbul Kültür Üniversitesi’nde ders veriyor. Akademik çalışmalarının yanı sıra Radikal gazetesinde de yazılar yazıyor.
Türkiye’de ekonomiyi tek başına ele almak, ekonomiyi konuşurken onu kuşatan siyaseti devredışı bırakmak mümkün değil. Bu hafta bu denli iç içe geçmiş ekonomi ile siyaseti Doç. Dr. Ümit İzmen ile konuştuk. İzmen, Türkiye’nin finansal sorunlarla başetmek için ciddi bir ekspertiz geliştirdiğini ancak, aynı çevikliği yapısal sorunların çözümü için gösteremediğini, bundan sonraki enerjisini bunlara ayırması gerektiğini dile getiriyor. Ancak, seçim öncesi süreçte ekonomi bürokrasisinin çok bilinçli, tutarlı ve uzun vadeli bir politika izleyeceğinden umudu olmayan İzmen’e göre, Türkiye ekonomide gelecek dönemde “günü kurtaracak” politikalar izleyecek. Öte yandan, Türkiye’nin ekonomide liberal, siyasette otoriter uygulamalarını uzun vadede çok fazla sürdürülebilir bulmayan İzmen, değişen ve dönüşen AB’nin bu anlamda çok fazla dışlanmaması gerektiğini belirtiyor. İzmen, ekonomide önüne büyük hedefler koyan bir ülkenin, bu hedefleri yeni anayasasını yapmadan, Kürt meselesini çözmeden ve demokratikleşmeyi halletmeden gerçekleştirmesini de sürdürülebilir bulmuyor...
Bu yıl cari açık, büyüme, enflasyon tartışmalarıyla geçti. Büyümenin düşüşüne paralel olarak cari açıkta da düşüş görüldü. Çeşitli sebeplerle 2012 başında konan rakamsal hedeflerden yıl sonuna doğru uzaklaşıldı. Geçen ay gelen not artışıyla birlikte ekonomide iyimserlik havası esti. Ancak yapısal birtakım sorunlar çözülebilmiş değil. 2013’te ekonomide neler beklemeliyiz?
İyi ve kötü aslında bir şekilde hemhal oluyor. Bunun sebeplerinden biri verilerin bir bölümünün geçmişe, bir bölümünün geleceğe ait olması. Biz selektif bir şekilde hepsini biraraya getirip sanki hepsi bugünün fotoğrafını veriyormuş gibi kullanıyoruz. Yükselen büyümeyle düşen işsizliği, cari açığı, enflasyonu ve faizleri, hepsi şu anda bu durumun bileşenleri gibi görüyoruz. Aynen geçmişten böyle geldiler ve geleceğe de böyle gidecekler gibi algılıyoruz. Halbuki bunların bir kısmı aşağı yönlüyken bir bölümü yukarı yönlü gidiyor. Şu anda tesadüfen dengedeler ve 2013’e doğru giderken bu denge tekrar ayrışmaya başlayacak. Nasıl ayrışacak? Esas olarak cari açık bu seviyede durmayacak çünkü cari açıktaki düşüş büyümenin gerilemesinden kaynaklandı. Büyüme düştü, iç talep fena halde kısıldı, iç taleple beraber çok enteresan şekilde yatırım talebi düştü. Türkiye’de böyle bir vahim yatırım talebi düşüşü ancak kriz dönemlerinde olur. Ortada kriz, negatif büyüme yok. Yatırımlarda muazzam bir frene basma durumu var. Cari açığın sürükleyicilerinden bir tanesi bu ithalat talebi. Bu yüzden açıkta bir toparlanma gördük. Bundan sonra eğer büyüme tekrar bir parça da olsa toparlanacaksa, cari açığın tekrar hafif yükselmeye başladığını göreceğiz. Not artışında çok muazzam bir şey görmüyorum. Çünkü, bir kuruluşun not artışı. Oradaki kararda dörde beş gibi zaten çok kritik bir noktada çıktı. Tek başına çok fazla bir şey ifade etmiyor.
İçerdeki yatırım talebinin düşüşünü neye bağlamak lazım, frene basmanın tetikleyicisi ne olmuş olabilir?
Büyüme rakamları ikinci çeyrek açısından ilginçti. AKP’nin siyasi temelleri iki tane önemli kolon üzerinde yükseliyor. Biri Anadolu’da yeni yükselen sermaye kesimi. Klasik sermaye kesiminden farklı sektörlerde ve illerde odaklanan, gelişmiş ülkelere değil de civar ülkelere, Afrika’ya, Ortadoğu’ya ihracat yapan farklı bir girişimci sınıf. İkinci dayanağı ise orta sınıf. Bu yılki büyüme rakamlarını talep yönünden incelersek, her iki dayanağın da temkinli olduğunu görüyoruz. Orta sınıfta tüketim talebinde bir baskılanma var. Bunu kredi kartı harcamaları, tüketici güven endeksi gibi bir dizi tüketim göstergesinden anlıyoruz. Diğer taraftan girişimci sınıfın da yatırım talebini geri çekmesinden anlıyoruz. Türkiye’de ekonomi tek başına ekonomi değil siyasetle çok içiçe geçmiş bir ekonomi. Her ikisi de birbirini fazlasıyla etkiliyor.
Küresel krizden etkilendik, onunla birlikte üretimde çok ciddi bir düşüş oldu ardından 2010-2011’de muazzam bir çıkış oldu. Bu hızlı çıkışla birlikte kredi hacmi yüzde 40’ları buldu. Tek başına bu rakam bile kredilerin çok büyük bölümümün kötü alanlara yatırıldığına işaret ediyor. Çünkü, ekonomi çok yüksek büyüyordu, yüzde 10 büyüyen bir ekonomide yüzde 40 kredi genişlemesi çok orantısız. Gelecekte bir felaketin habercisi. Tüm krizlere baktığımızda hepsinin arkasında, krizin bir adım öncesinde kontrolsüz şekilde artan kredi genişlemesi görüyoruz. Merkez Bankası da bu acayip kredi genişlemesini gördüğü için bunu geri çekecek birtakım politikaları devreye soktu. Bence de bu politikaları devreye sokması doğruydu, yerindeydi. Bu sayede kredi genişlemesi tekrar yüzde 15’ler seviyesine indi.
Genel olarak Merkez Bankası’nın aldığı kararlar doğruydu ve günü doğru okudular diyebilir miyiz?
Evet. Ben şuna inanıyorum: Türkiye, finansal sorunlarla başetmek için ciddi ekspertiz geliştirdi. 1990’lardaki kriz koşulları ekonomi ve Merkez Bankası bürokrasisinde böyle bir kapasite yarattı. Krizlerle mücadele etmek, krizleri yönetmek konusunda bir ekspertizimiz var. Ne akademide ne iş dünyasında ne bürokraside ne de siyasetçilerde finansal sorunların ötesinde yapısal sorunlarla uğraşmak konusunda eş bir kapasite olduğunu düşünmüyorum. Kriz yönetimine o kadar odaklanmışız ki, normal bir ekonomiyi yönetmek, yapısal sorunlara ağırlık vermek, katma değeri yükseltmek, istihdamı arttırmak, gelir dağılımını iyileştirmek, yoksullukla mücadele etmek için ne gibi politikalar izleriz diye enerjimiz kalmamış. Finansal sorunları yönetmeye göre buralarda cılız kalmışız. İhtiyacımız olan bu alanlarda ilerleme yoksa finansal istikrarda bir noktaya geldik. Türkiye, bundan sonra enerjisini yapısal meselelere ayırmalı.
Yapısal sorunlara bunca zamandır eğilememiş, zaman ayıramamış olmasını nasıl açıklayabiliriz?
2001 sonrası dönemi ikiye ayırıyorum. 2001’den 2007’ye kadar olan dönem ve 2007’den sonraki dönem. İkisi birbirinden çok farklı. 2001-2007 dönemi, büyüme hızı, istikrarın sağlanması ve gelir dağılımının düzelmesi açısından başarılıydı. 2007’den sonraya baktığımızda evet, küresel krizin bir etkisi var. Bu dönemde büyüme son derece düşük, herhangi bir yapısal reform alanında, yoksulluğun ve gelir dağılımının düzeltilmesi yönünde herhangi bir iyileşme yok. Kriz diğer alanlarda bir şey yapmamanın mazereti değil. Hiç değilse biraz daha çaba harcanabilirdi, harcanamadı. Harcanamamış olması 2007’den sonra devam eden siyasi dalgalanmalarla da çok ilgili. Bu tür reformların kısa vadede siyasi iktidara hiçbir getirisi yok, hatta götürüsü olabilir. Uzunca bir süre geçmesi gerekiyor ki, onun meyvelerini toplayabilecek zamanı olabilsin. Şu anda onları yapmasını hiç beklemiyorum, seçimlere gidiyoruz. Bir anlamda tren kaçtı. 2007’den bu yana olan dönemde, siyasi meselelerin içine boğulmuş oldukları için, çok fazla şapkayı öne koyup “biz nereden geldik nereye gidiyoruz ne yapmamız gerekiyor” diye düşünecek mecali de bulamadılar. Burada şunu sormak gerekiyor. Bu kadar siyasi meselenin içinde bu çapta boğulmak gerekiyor muydu? Yaratılan sorunlarla uğraşmaktan başka şeyle ilgilenmeye takatinin kalmaması noktasına geldik.
Seçimlerle birlikte üç dönemdir ekonomi yönetiminde yer alanlar bir dönem daha seçilemeyecekleri için kabinede yer alamayacak. Bu bir başka belirsizliğe işaret ediyor olabilir mi?
Ekonomi bürokrasisi aslında hiçbir bürokrasi, seçimlerden önce eski cevvalliğinde çalışmaz. Önümüzdeki dönemde çok bilinçli, tutarlı, uzun vadeli bir politika izleneceğinden umudum yok. Onun yerine izlenecek politika, tulumbacı tavrı olacak. Bir yerde bir kıvılcım çıkınca gidelim orayı söndürelim, günü kurtaralım şeklinde. Cari açık yükseldiyse, onun üzerine gidelim, onu bastırırken enflasyon yükseldi, gidelim enflasyona bakalım. Gelecek dönemde ekonomi politikasında bir ona bir ona atlayarak günün kurtarılacağı bir dönem olacak. Ne çok kötü, ne de iyi diyebileceğimiz neredeyse konuşmaya bile değmeyecek bir performansa gideceğiz gibi duruyor.
Demek ki, 2013’te Türkiye yerinde sayan bir ekonomi olarak karşımıza çıkacak gibi görünüyor...
Seçim sonuçlarıyla ekonomik performans arasında yakın bir korelasyon var. Ekonomik performans siyasi performansı etkiliyor. Ekonomik performansı da Türk insanı az sayıda gösterge üzerinden yaşıyor. Bunlardan bir tanesi kur. Her ne kadar ihracatçı TL değer kazandığında şikayetçi olsa da sokaktaki insan için TL’nin hızla değer kaybetmiyor olması ekonomiye güvenin önemli belirleyicilerinden biri. Ekonomik hafıza diye birşey var ve o çok güçlü. TL ne zaman hızla değer kaybediyorsa o zaman insanların morali bozuluyor, piyasanın keyfi kaçıyor. TL çok değer kazandığında ise çok ciddi bir cari açığa yol açıyor. Cari açık sokaktaki vatandaş için belirleyici unsur değil. O ekonomi yönetiminin yönetmesi gereken ileriye doğru bir risk. TL’nin değer kazanıyor olmasının siyasete tahvil edilebilecek bir sonucu var. Bu aynı zamanda enflasyonun da kontrol altına alınıyor olması demek. Satın alma gücü açısından, o da çok önemli bir gösterge. İşsizlik şimdiki oranlarda seyredecektir, çok aşağı ya da yukarı yönlü bir hareket beklemiyorum. Toplumun genelinde, bunların idare edilebiliyor olması önemli olacak. Türkiye’de hâlâ sosyal transformasyon çok canlı. Muazzam bir sınıf atlama çabası var. Sadece çabayla kalmıyor realize de oluyor. Bu devinim sürecek, seçimlerin ekonomik analizine baktığımızda, bunlar önemli olacak.
Uluslararası kurumlar Türkiye’nin de içinde yer aldığı pek çok ülkenin büyüme oranlarını aşağı yönlü revize etti. Büyüme 2013’te de sınırlı kalacak gibi görünüyor diyebilir miyiz?
Dünyanın bir oyuncusuyuz ve dünyada ne oluyorsa etkileniyoruz. Genel büyüme hızındaki düşüş dünyada çok çarpıcı. Gelişmiş ülkelerin yanı sıra Hindistan’ın Çin’in de büyüme rakamları düşüyor. Türkiye’deki düşüş trendini de bunlardan bağımsız ve ayrıksı düşünmemek gerekli. Maalesef, dünyadaki bu yavaş büyüme 2013’te ve korkarım orta vadede de devam edecek. Tahminler, 2018’e kadar 2000’li yılların canlılığının olmayacağını gösteriyor. Bunlar Türkiye’nin büyüme şansını ve potansiyelini sınırlayacak. Hükümetin alacağı her türlü önleme rağmen, büyüme hızının yüzde 4-5’leri aşan rakamlara ulaşması kolay değil.
Avrupa ve ABD’deki kriz finansal piyasalarda kuralların yeniden yazılması tartışmalarını beraberinde getirdi. Buna yönelik bazı girişimler de var. Gelecek dönemde karşımıza nasıl bir dünya ekonomisi çıkacak?
Avrupa ve ABD’nin durgunlukta olduğu bir ortamda gelişmekte olan ülkeler de zayıflıyor. Bu krizin diğer krizlerden farkını görebilmek için, 1929 kriziyle kıyaslamayı hep akılda tutmanın yararlı olduğunu düşünüyorum. Finansal krizin ve üretim kaybının derinliği anlamında değil, uzun vadede bunun yaratacağı değişimler, dönüşümler anlamında...
1929 krizi tüm ekonomi paradigmasını değiştirdi. Çok fazla felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama sonraki Avrupa’yı biliyoruz. Ülkeleri kendi içlerine kapatan, dünyayla ilişkilerini kesen, korumacılığı hortlatan ve bütün bunların sonunda faşizmin yükselmesine yol açan süreç, krize karşı önlem alma güdüsüdür. Bugün başka bir ölçekte olmakla beraber, benzeri şeyleri yaşıyoruz. Tüm dünyada ciddi bir korumacılık yükselmesi var. Avronun mimarisinde ciddi bir sakatlık var ve bu sakatlıkla devam edemeyeceği ortada. Bu sakatlık ya giderilecek ya da siyasi olarak çok daha bütünleşik bir Avrupa Birleşik Devletleri göreceğiz. Bizim AB’ye karşı bir anlamda pejoratif olan politikalarımızı da, “zaten onlar da batıyor” şeklinde götürmemiz mümkün değil. Ya da Avro Bölgesi bundan daha farklı bir şeye dönüşecek. İki vitesli Avrupa tartışmalarını hatırlarsak, Avro Bölgesi’nde bir ayrışma, farklılaşma olacak. Avronun geleceğiyle ilgili tereddütler giderilmiş değil, dünya ekonomisine yönelik büyük belirsizlikler var. 2000’lerde dört nala koşarak giden neoliberal paradigmanın böyle devam etmeyeceği aşikar. Finansal piyasaların biraz daha fazla kontrol edilmesi ihtiyacı var. Çok etkin piyasa hipotezinin çökmüş olması sebebiyle, dünyadaki geçerli ekonomi paradigması anlayışının farklılaşacağını düşünmek gerekiyor. Bu büyük resmin içinde aslında enflasyonu, cari açığı kontrol edelim tartışmaları bir miktar minüskül kalıyor. Daha derine inen daha temel meselelere bakan bir bakış açısına ihtiyaç var.
Avrupa’da ekonomik ve finansal alandaki değişiklikler bundan sonra yapılacak siyaseti de değiştirecek. Demek ki Türkiye’nin de bunları görüyor ve hazırlık içinde olması gerekiyor...
Ekonomide bu kadar liberalizme inanıp, iş siyasete gelince bu kadar otoriter olmak Türkiye’de en temel garabetlerden biri. İkisi arasındaki çelişki ayan beyan ortada. Birtakım incir çekirdeğini doldurmayacak meselelerle boğuşarak geri kalan zamanda bir şey yapmıyoruz. Ne anayasada ne Kürt meselesinde ilerleme yok. Türkiye Kürt meselesini çözmeden ne demokratikleşebilir, ne doğru bir anayasa yapabilir, ne de geleceğini, ekonomisini yeni döneme ayak uydurabilir hale getirebilir. Burada dördüncü ayak olarak AB’yi de işin içine katmak lazım. Ekonomi politikasında son derece liberal olup, siyasette otoriter bir rejimle dünyada büyüyenleri gördük. Bunların dışında bir tek AB’ye üye olan devletler var, hızla büyüyebilen, demokrasisini güçlendiren ve bu sayede az gelişmiş ülke statüsünden gelişmiş ülke statüsüne geçebilen... Dünyadaki 10 büyük ekonomiden biri olmayı tartışırken, siyaseti, demokratikleşmeyi tartışmamak olacak iş değil. O tartışmanın bir tarafını eksik bırakıyor. İşin geldiği nokta artık öyle bir nokta ki, bunun böyle devam etmesi imkansız.
Yol yakınken bunları çözmek aklın getirdiği birşey. Aksi halde çok övünülen ekonomik performansa siyaset köstek olacak. Kürt meselesini çözemediğimiz, yeni bir anayasa yapamadığımız sürece ekonomik performansın da bu şekilde sürmesini beklemek mümkün değil. Hızla artan bir siyasi risk var ve ekonomik performansın gelişmiş ülkeler dahil belirleyicisi siyasi risk.
[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.03.2025
29.12.2024
14.10.2024
27.09.2024
23.08.2024
26.07.2024
21.05.2024
13.02.2023
10.02.2023
15.11.2022