Şahin ALPAY

Erdoğan partisi ve milleti
7.02.2016
1806

 Erdoğan partisi, ideolojik değil oportünist (fırsatçı) bir siyasi ve iktisadi çıkar ortaklığıdır. Buna ille de bir ideolojik nitelik atfetmek istenirse Erdoğan partisi “Dini (Sünni) Milliyetçi” bir parti olarak nitelenebilir. Muhafazakar Sünni Kürtleri kucaklar, ama diğer Kürtleri dışlar; Alevileri ise toptan dışarıda bırakır. Erdoğan Partisi’nin “millet” dediği, kendisine oy verenlerden ibarettir.

Erdoğan rejiminin niteliği hakkında, demokratik toplumun gereklerinin bilincinde olan yerli ve yabancı bütün gözlemciler hemfikir. Demokrasinin dünya serüvenini en yakından izleyen siyaset bilimcilerden Larry Diamond, iki yıl önce yayımlanan bir makalesinde Türkiye’nin bir “sahte demokrasi” halini aldığını yazmıştı. (The Atlantic, May 2014.) Geçen yılın başında yayımlanan makalesinde ise, Türkiye’de tek–adam rejimini hakim kılma yönünde atılan adımların “belirli bir eşiği aştığını, rejimi demokrasinin asgari koşullarının altında bir düzeye indirdiğini” yazıyordu. (Journal of Democracy, January 2015.) Yani artık Türkiye’de demokrasi değil otokrasi söz konusu.

Erdoğan rejiminin niteliği konusunda geniş mutabakata karşın, Erdoğan partisinin niteliği konusunda görüş birliği yok. Oysa bunun doğru teşhisi, Türkiye’de siyasetin anlaşılması açısından önem taşımakta. Evet, yerli ve yabancı Oryantalistlere (yani İslam’ın modernleşmeyle ve demokrasiyle bağdaşmazlığını savunanlara) soracak olursanız, Erdoğan’ın partisi “İslamcı, Osmanlıcı…” Erdoğan ve (geçenlerde azlettiği) Davutoğlu’nun söylemlerini inceleyerek bu sonuca varan akademisyenler dahi çıktı. Ne var ki partiye ideolojik vasıflar yükleyen bu sıfatlar son derece yanıltıcı.

Eğer “İslamcı” kavramını (kimilerinin yaptığı gibi) neredeyse bütün dindar Müslümanları kapsayacak şekilde genişletecek olursanız, Erdoğan partisini “İslamcı” olarak niteleyebilirsiniz. Gerçek şu ki ne Türkiye’de ne de başka yerlerde dindar Müslümanların tümü “İslamcı” değildir ve hiçbir zaman da öyle olmamıştır. (Türkiye’de yaşananlara rağmen bunun hâlâ anlaşılamaması hayret vericidir.) İslamcı siyasi akımların ve partilerin ortak oldukları somut ilkeler var: 1) Batı’ya her bakımdan karşı olmak. 2) İktidara gelindiğinde şu veya bu ölçüde İslam hukukunu hakim kılmak. 3) İslam ülkelerinin birliğini savunmak. Radikal, yani şiddet yanlısı olsun ya da barışçı siyasi mücadeleden yana olsun bütün İslamcı partilerin buluştukları ilkeler bunlar. Tunus’ta Raşit Gannuşi “Siyasal İslamcı değil, Müslüman demokratız” derken yukarıda sayılan ilkelerle bağlı olmadığını ifade etmekte.

Refah Partisi, demokratik yoldan iktidara gelmeyi, ama bir gün herkesi “Millî Görüşçü” yapmayı hedefleyen, İslamcı bir partiydi, Batı’ya (NATO, AB dahil) her bakımdan karşıydı. Çok–hukukluluk, hukuk seçme özgürlüğü vaad ediyordu. İslam NATO’su, Ortak Pazarı, dinarı, vesaire kuracaktı. “Yenilikçi” kanatla birlikte, böylesi bir platformla iktidara gelinemeyeceğinin keşfi, Fazilet Partisi’nin (FP) kuruluşuyla sonuçlandı. FP İslamcılıktan başka bir şeye geçiş dönemini ifade ediyordu. Askeri vesayetçiler onu da kapatınca “muhafazakâr demokrat” olduğunu ilan eden Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu.
İslamcıların ortak ilkeleri açısından bakıldığında AKP’nin İslamcı olduğu söylenemeyeceği gibi, 2011’den sonra giderek aldığı hal olan “Erdoğan Partisi”nin İslamcı olduğu da söylenemez. İkisi de ideolojik olmaktan ziyade pragmatik nitelikte partilerdir. İlk iki iktidar döneminde aralarında Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın da olduğu bir kadro tarafından yönetilen AKP, Türkiye’yi askeri vesayetin pençesinden kurtarmak, bunun için de olabildiğince AB’ye yakınlaşmak amacını güttü.

Erdoğan partisi ideolojik değil, oportünisttir

Askeri vesayetçilerin geri gelmek için artan gayretlerini (Balyoz, Ergenekon ve yargı darbesi girişimlerini) bertaraf eden, demokratikleşme yolunda azımsanmayacak adımlarla AB ile üyelik müzakerelerinin başlamasını sağlayan AKP’nin 2011 seçimlerinde oy oranını yüzde 50’ye tırmandırması ve Arap Baharı’nın tanımladığı bölge konjonktürü Erdoğan’a AKP’yi “Erdoğan partisi”ne dönüştürme kapısını açtı. 17/25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasına hedef olunması ise bunu bir zorunluluk haline getirdi. Başta Abdullah Gül ve Bülent Arınç olmak üzere AKP’nin tüm kurucu kadroları adım adım tasfiye edildi. AKP giderek Erdoğan’ın mutlak hakim olduğu bir siyasi ve iktisadi çıkar ortaklığı niteliğini kazandı. Erdoğan partisinin tek bir rehber ilkesi var: İktidarı korumak ve sürdürmek, bunun için ne gerekiyorsa yapmak.

Bu ilke doğrultusunda bir gün “Balyoz ve Ergenekon’un savcısıyım” der, ertesi gün onların hamisi kesilir. Bir gün “Kürt sorunu benim de sorunumdur” der, ertesi gün yok böyle bir şey der. Bir gün PKK ile barış müzakerelerine girişir, ertesi gün tek bir terörist kalmayıncaya kadar savaş açar. Bir gün Hizmet Hareketi’ni göklere çıkarır, ertesi gün “silahsız terör örgütü” ilan eder. Bir gün milliyetçiliği sömürmek için “üst akıl” dediği Türkiye’nin de üyesi olduğu Batılı ittifaklara cephe alır, ertesi gün onlardan medet umar. (Bkz. Eser Karakaş’ın harika yazısı: “Üst akıl var mıdır, nedir?” Yeni Hayat, 15 Haziran) Bir gün “Ben oldukça İsrail’le uzlaşma yok” der, ertesi gün “İsrail dostumuzdur” der. Bir gün Mavi Marmara’ya destek verir, ertesi gün “Bana mı sordunuz?” der. Bir gün “Hava sahamızı ihlal ettiler” der, ertesi gün özür diler. Sanırım örnekleri çoğaltmama gerek yok.
Hayır, kendinizi aldatmayın: Erdoğan (ya da Reis’in) partisi, ne RP’ye ne de AKP’ye benzeyen, iktidarı korumak ve sürdürmekten başka hedefi olmayan, ideolojik değil oportünist (fırsatçı) bir siyasi ve iktisadi çıkar ortaklığıdır. İslamcılık ve Osmanlıcılık söylemini sos olarak kullanır, ama “İslamcı, Osmanlıcı” değildir. Buna ille de bir ideolojik nitelik atfetmek istenirse Erdoğan partisi “Dini (Sünni) Milliyetçi” bir parti olarak nitelenebilir. Muhafazakâr Sünni Kürtleri kucaklar, ama diğer Kürtleri dışlar; Alevileri ise toptan dışarıda bırakır. Erdoğan partisinin “millet” dediği, kendisine oy verenlerden ibarettir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar