Ümit KIVANÇ
Önce sıfatları gazeteci, piyesteki rolleri belirsiz, maksatları meçhul kimseler önümüze yemek koydular. Soslayıp servis ettiler. El sürmedik. Az geri çekilip şüpheyle baktık. “Bu ne ola ki şimdi?!” İçimizden tekrarlayıp durduk.
Hakikaten, bu neydi şimdi? Servis esnasında bir ara sanki CHP genel başkanını da oradan geçerken gördük, merakımız arttı. Tedirginliğimizle birlikte. İktidar propaganda aygıtının beklenmedik angajmanından ötürü, gerilim yüklü uğursuz atmosferiyle hayli can sıkan bu tuhaf şölen, kimin ne uğruna harcanacağı belirsiz bir kurban ayinine dönüştü.
Maalesef gazeteciler…
Ne yazık ki genç kuşaklar bilmiyor; aklıbaşında herkeste uyandırdığı dehşeti bugün hissetmek mümkün değil, fakat “Türk basını”nın, hattâ genel olarak gazetecilik mesleğinin yüz karası Tan gazetesini var etmiş, üstelik bununla övünen bir kimsenin hâlâ gazeteci olarak muhatap alındığı, üstüne üstlük “duayen gazeteci” olarak anıldığı yerdeyiz. Kendisinin izlediğimiz rezilâne düette rol almayı hangi maksatla kabul ettiği meçhul. Gürültü koparan iddianın başrolündeki Muharrem İnce ile bu Rahmi Turan’ın cep telefonları birbirlerinde kayıtlı. Bu olayda gazeteciliğin g’si sözkonusuysa, Turan’ın İnce’yi araması, Saray ziyareti iddiasını ona sorması gerekirdi; yapmadı.
Düetin öbür elemanı, bugüne kadarki gazetecilik macerasının, nasıl desek mahkemelik olacağımız için tanımlamayıp tarifini okur takdirine bırakmamız gereken niteliği bir yana, iki günlük kısacık zamanda verdiği çelişkili ifadelerle mesleğimize duyulan eser miktardaki güveni un ufak etmekte sakınca görmeyen birisi. “Plaka numarasına kadar veririm!” postası attıktan hemen sonra öyle plaka numaralarının varolmadığı ilan edilince Talat Atilla’nın yaşantısında hiçbir şey değişmiyor. Hadisenin ilginç ve kritik bir yerinde, belli, ama neresinde ve ne amaçla, anlayamıyoruz.
Çünkü hadise nedir, bunu anlayamıyoruz. Ortada tezgâh olduğu su götürmez. Ancak belli ki yine hepimizin kaderini etkileyecek bir olayda, üstelik bu defa figüran dahi değiliz.
Değneksiz dolaşılan köpeksiz köyde gazeteci sıfatlı kişilerin bize yalnız haberimiz olsun diye haber vermediklerini elbette hepimiz biliyoruz. Peki “Saray’a giden CHP’li” hikâyesi gerçek mi? Bilmiyoruz. İşin içinde Saray var mı? Binasıyla veya canlı muhtevasıyla? Onu da bilmiyoruz. Fakat her iki sorunun cevabını ararken işimize yarayabilecek işaretler var.
Şu gazeteci kimlikli zatlar ve onlarla “CHP içinden” bazı şahıslar arasındaki ilişki ve temaslar başlıbaşına ilginç bir trafik meydana getiriyor. Perakendeciden önceki istasyonda dağıtım yetkilisi olarak “kaynaktan satıcıya” aktarım işini yürüten Talat Atilla, bu gönüllü hizmeti üstlenişini “gazetecilerin birbirlerine haber jesti yapması”yla izah etti. Rahmi Turan da, Uğur Dündar da, “sahibi olduğu siteye, ismine ve haberlerine defalarca yer verdikleri” için “onlara yaptığı bir jest”miş, “Saray’a giden CHP’li” haberini kendi patlatmayıp onlara sunması.
Buna karşılık Rahmi Turan, “Güvendiğim bir arkadaşım, kardeşim ve başarılı bir meslektaşım olduğu için ona inandım,” dedi. Fakat o arada, Atilla önce “kaynak ben değilim” demiş, Turan bu davranışı “çok garip bulmuş ve ayıplamış”, bunun üzerine kaynağının Talat Atilla olduğunu açıklamıştı. Rahmi Turan, “Tabiî hata yaptım,” diyordu. “Çünkü haberi destekleyen belge istemem gerekirdi. Her haberde kanıt arardım ama bu defa bunu yapamadım.” Kendisine bütün bir Türk basın tarihi kefildir. “Helga Hasan’ın hortumuna bayıldı” gibi haberlerde, meselâ, bizzat bu hassas -ve yaratıcı!- yayın yönetmeninin direktifiyle, muhabirler Helga’yı bikinisi üstünde bulmuş, hortumu eline tutuşturarak gerçekten bayılıp bayılmadığını tesbit etmiş, bilahare hortumun Hasan’a ait olup olmadığına dair gerekli belgeleri edinmiş, ancak bu çok katmanlı teyit işlemlerinden sonra bu tür haberleri yayımlamışlardı.
Turan gibi Atilla da “hata” yaptığını söyledi. İnanılması zaten pek kolay olmayan “jest”li açıklamasını böylece bizzat zayıflattı: “Bugüne bakınca bunun hata olduğunu görüyorum.” Jest niye -ve nasıl- hata olsun?
“Bay Kemal”in tutumu
Başa şunu yazalım: CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Saray’a giden CHP’li” hikâyesinin doğru olduğunu söylüyor: “Erdoğan CHP’yi dağıtmak için elinden geleni yapıyor. Devletin en kilit noktasındaki isimleri devreye soktuğunu biliyorum, bunun için kurduğu bir ekibi var. [Rahmi Turan’ın yazısını] okuduğumda doğrudur dedim. İsim vermek istemiyorum. Saray’a gidenleri biliyorum.” Demek ki genel başkana göre, partisini “dağıtma” amaçlı bir komplo var, Saray kaynaklı, bazı partililer de bu çerçevede Saray’la irtibat kuruyor.
Kronoloji açısından CHP genel başkanını talihsiz mi saymalı, marifetli mi? Kılıçdaroğlu Sözcü gazetesine “Türk basınının yeni amiral gemisi” payesini verdikten hemen sonra, Sözcü yazarı -ama bizim hep Tan’ı çıkaran adam olarak hatırlayacağımız- Rahmi Turan, mâhut “Saray’a giden CHP’li” hikâyesini ortaya attı. Kılıçdaroğlu’ndan kısa süre önce de başka birileri bu gazeteye başka bir paye vermişti: Sözcü bu yıl 29 Ekim’de ilk defa Saray’a davet edilmişti.
Bunlar tesadüf mü? Yoksa -Ayşenur Arslan’ın ileri sürdüğü üzre- “Sözcü, hakkında açılan dava nedeniyle iktidarın elinde ‘rehin’” mi, olan bitenin bu durumla ilgisi var mı? Bilemiyoruz.
Bildiklerimiz sınırlı. Meselâ: Talat Atilla’nın “CHP genel başkanından doğrulattım” iddiasına karşılık Kılıçdaroğlu, yakın çevresine “Talat Atilla ile görüşmediğini” söyledi. Talat Atilla da zaten, gelinen noktada “görüştük” demiyor. Gerçi önce “Kılıçdaroğlu’na doğrulattım” sözleriyle meydan okumuştu, ancak sonra, CHP genel başkanına haberi bizzat getiren kişi aracılığıyla doğrulattığını anlattı: “Haber bana geldiğinde çok iddialı bulduğum için getiren CHP'liden ‘Sizin partinizin mensubu olduğu için bunu Kemal beyden yüzde yüz doğrudur ifadesini alman şart’ dedim” (ifadeye ve imlâya dokunmadım -ük). Atilla’ya göre, Kılıçdaroğlu’ndan bu teyit alınmış: “Kılıçdaroğlu’ndan ‘yüzde yüz doğru yanıtını’ alarak bana getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan çok iddialı konuşunca, yeniden sordum. Yine ‘yüzde yüz’ yanıtı geldi. Parçaları toplayınca; Kılıçdaroğlu’nun doğruluğundan emin olduğu haberin çıkmasını arzu ettiğini anlıyorum.”
Özellikle Kılıçdaroğlu’nun tutumundan ötürü, Yetvart Danzikyan’ın haklı olarak işaret ettiği üzre, şu soru doğuyor: “CHP Genel Merkezi ne biliyor?” Yetvart, kamuoyu adına ekledi: “Bildiği her neyse bir an önce açıklamalıdır.”
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Saray’a giden CHP’li” iddiası üzerine Fox TV’de sarf ettiği sözlere bakılırsa, kendisinin -bize açıklaması gereken- bildikleri çok: “Şaşırmadım, okuduğumda ‘doğrudur’ dedim.”
Muharrem İnce’nin tutumu
Muharrem İnce’nin bazı ifadelerine göre, Kılıçdaroğlu esas itibarıyla masum: “Ben sayın genel başkana şunu anlatmaya çalıştım ama herhalde tam anlatamadım: Burada hedef benim. Ama bu menfaat grubu… bunu bugün bana yapan yarın kendisine yapar. Genel başkan bunu ‘biliyorum’ diyorsa kandırmışlar genel başkanı.”
Fakat yine Muharrem İnce’ye bakılırsa, genel başkanın masum olmadığını düşünmek için çok sebep var. İnce, kurultayda genel başkan adayı, seçimde cumhurbaşkanı adayı olduğu günlere dair konuşurken, haşin mücadele tablosu çizdi: “…CHP’nin genel başkanı, cumhurbaşkanı adayı olmalıdır. Başka birinin aday olmasını yürümüyor. Bunu denedik bir kere. Sayın genel başkan olmadı, ben oldum. İşler yürümüyor. Bir kere genel başkan sıfır moralle seni kampanyaya başlatıyor. Seni destekleyen milletvekillerinin hepsinin üstünü çiziyor. Senin kolunu kanadını kırıyor. Olmasan ‘şımarık çocuk’ derler. Olsan, arkadaşların harcanmış, gitmiş. Olmuyor.”
Yani bizim de izlediklerimizi bir entrikanın görüntüleri saymamız için pek mâkûl sebepler var. Hele İnce’nin -sadece geçmişe ait olmadıkları belli- şu sözlerini işittikten sonra: “Ama çekilse miydim o zaman? Şimdi tekrar geri dönsem, çekilirdim. Ama ben cumhurbaşkanı olmayı istiyorum. Kazanmak istiyor, Türkiye’yi yönetmek istiyorum. Eğitimi çağdaşlaştırmak, tarımı ayağa kaldırmak, Suriyeliler sorununu çözmek, yargı düzenini sil baştan yenilemek istiyorum.”
İnce’ye göre “bir tezgâh var ortada”, ama kuran Saray değil: “Bu iftiraların hepsi CHP Genel Merkezi’nde üretildi. Partideki bir küçük grup tarafından.” Muharrem Bey, “İnce’den bu kadar çekinmeleri bana gurur veriyor,” diye ekliyor ki, basit böbürlenme ifadesi gibi görünen bu minik ek, kıyasıya mücadelenin varlığına, dolayısıyla hakikaten gözükara birilerinin kalkıştığı kumpasla karşı karşıya olabileceğimize delalet. (Öte yandan, İnce’nin kendine hayranlığını olay içinde hesaba katılması gereken etkenlerden sayan da var, Ahmet Nesin gibi.)
Muharrem İnce’nin “köyündeki evinde” yaptığı basın toplantısına iktidar propaganda aygıtının gösterdiği olağanüstü teveccüh, elbette sorularımıza cevap ararken hesaba katacağımız veridir. Peki İnce’nin konuşmasından, cımbızladığımızda anlam taşıyacak ayrıntılar bulabilir miyiz? Bakalım:
“…’Saray komplosu’ deyip işin içinden çıkamazsınız. Erdoğan’ın bu ülkeye çok zararı var. Ben Saray’ı aklamıyorum, mücadele ediyorum. Erdoğan çıktı, meydan okudu, ‘ben kimse ile görüşmedim’ dedi. ‘Cumhurbaşkanlığımı ortaya koyuyorum’ dedi. Ama sen Erdoğan’ın ağzına malzeme veriyorsun.” Buradaki “çıktı, meydan okudu” ifadesi, ister istemez barındırdığı sempati dozu görmezden gelinse bile, “Saray’a CHP’den birileri gitti” diyen Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nunkine karşı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözüne bakmak anlamına gelmiyor mu?
Kaldı ki, İnce sahne almadan bir gün önce “Bay Kemal”, Erdoğan’a cevap vermişti: “Sen cumhurbaşkanlığını ister ortaya koy, ister koyma, seninle her yerde her ortamda tartışmaya hazırım.”
Yine de bu sözü İnce’nin şu cümleleriyle birlikte işitmesek belki üzerinde böylesine dikkatle durmayabilirdik, ancak şurada basbayağı göz alan bir ikaz ışığı var: “Ben sizin bildiğiniz Muharrem İnce’yim. Öfkesini de sevgisini de içinde tutmayan İnce’yim. Düz, yerli, milli, kumpas kurmayan İnce’yim.”
O düz ve ince, ama kendini överken mevcut iktidar koalisyonunun içerik yüklü simgesel sıfatları “yerli-milî”yi kullanmak bayağı engebeli ve kalın. Pekâlâ, ana muhalefet partisi liderliğine oynayan bir siyasetçinin iktidar koalisyonuna “Yenikapı ruhu” güncelleme mesajı olarak anlaşılabilir bu. Ortalığı birbirine katan komplo-tezgâh haberlerine de ciddîye alınmaya değer bir zemin kazandırır.
Ne olabilir?
Şöyle konuştu Muharrem İnce, kendisine karşı bizzat partisinin genel merkezinde kurulduğunu ileri sürdüğü tezgâh hakkında: “Bunu çözmeden CHP’nin ‘temiz siyaset’ deme hakkı ortadan kalkar. (…) Bu tezgâh, bu komplo çözülmeden CHP’nin ‘temiz siyaset’ söylemi yara alır. (…) Planı kurdum, kurultayda daha da fazlasını anlatacağım.” İktidar propaganda aygıtının yağ yakan ve ardında simsiyah dumanlar bırakan bombardıman uçağı A Haber için epey bereketli malzeme. Bizzat genel merkezinde başkan adayına komplo kurulan, “temiz siyaset”ten uzak ana muhalefet, güvenilmez ce-ha-pe...
Muharrem İnce, basın toplantısında Kılıçdaroğlu’na çağrı yaparken bütün CHP’lilere seslendi: “CHP temiz bir siyaset diyorsa önce bunu temizlemelidir. Arınma buradan başlanmalı. Eğer bu komployu ortaya çıkarır, cezalandırır, [komplocuları] partiden atarsak emin olun yeniden şahlanırız. Genel Başkana çağrım şudur, şaşırmadım dediyseniz önceden bunu duydunuz. İsmi biliyorum dediniz, ismi açıklamalısınız.”
Bu durumda başlıca iki ihtimal doğuyor: İlki, Kılıçdaroğlu’nun, “İşte Saray’a gidip pazarlık yapan!” diye isim açıklaması. İkincisi, Saray’la pazarlık şaibesinin Muharrem İnce’nin üzerinde kalması.
Bunlar parti içinde ne çapta huzursuzluğa, seçmen nezdinde ne derece itibar kaybına yolaçar? CHP tam anlamıyla bir siyasî parti olsaydı, işi zor, derdik. Hem genel ortamımız hem de özel olarak CHP’nin ortamı gözönüne alınınca, yarın hiçbir şey olmamış gibi devam da edebilirler, diyebiliyoruz.
Ancak yaşadıklarımız, mevcut iktidar koalisyonunun bekâsı için yalnız hukukun ilgası ve ağır cezalı, hapisli, sansürlü baskıların yeterli olmadığını, Türkiye siyasetinin, büyük gümbürtü ve çatırtı da göze alınarak yeniden “dizayn edilmesi”nin gündemde bulunduğunu gösteriyor. Demek ki yalnız HDP’ye görüldüğü yerde ezilmesi gereken bozguncu odak muamelesi yapılarak sözkonusu “bekâ”yı güvenceye almak mümkün görünmüyor.
İktidar koalisyonu, partiyi “Canan’ların, Ekrem’lerin” eline bırakmak istemeyen, Mansur Yavaş’lı, Muharrem İnce’li CHP isteyen “muhalif”lerin desteğini de en azından yedeğine alabileceğine inanmış olmalı; eğer sahiden Saray kaynaklı bir operasyonla karşı karşıyaysak.. Bu şüphesiz, CHP evreninde çatlama öngören bir düşünce.
Gerçi CHP, kendisinden birşeyler bekleyenleri çatlatmakta mahir, kendi hiç çatlamayan bir bünye. Parti Sözcüsü Faik Öztrak herkesi -tabiî öncelikle Muharrem İnce’yi- sükûnete davet etti: “Saray’ın CHP’ye kurmaya çalıştığı kumpasın değirmenine hiçbir partilimizin su taşımaması ve sakin olmamız gereken günlerdeyiz.”
Olanların ağırlığını umursamaz görünen sükûnet çağrısının, ağır töhmet altındaki birini hiddetlendirmesi beklenir. Parti merkezinde birilerinin hadisenin boyutlarıyla kıyaslandığında pek tuhaf kaçan esrarengiz sükûneti koruyabiliyor olması, İnce’nin “yazın aynı teknede tatil yapmış entrikacı küçük grup”a dair iddiasını şüphesiz güçlendiriyor. Fakat eğer CHP sözcüsünün “sakin olalım hanımlar beyler!” tutumu Muharrem İnce’yi tam da aksine, sükûnetten hızla uzaklaştırmazsa, belki bir değil birkaç tezgâhla birden karşı karşıya olduğumuzu düşünmemiz pek tabiîdir.
Tezgâhın İnce’ye değil Kılıçdaroğlu’na karşı kurulmuş olabileceğini düşünenler ve buna ilişkin en az öteki ihtimallerdeki kadar mâkûl deliller ileri sürenler var.
Yalnız tezgâhlarla değil, ciddî siyasî mücadele ve bir nevi yol tercihi kapışmasıyla da yüzyüze olabiliriz. Gerçi konu CHP ise sahici siyaset tartışmasını yakıştırmak kolay değil, ama yakın gelecekte kendisinden düpedüz siyasî atılımlar beklenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun -ilk bakışta aşırı genel ve içi boş gözüken- sözleri de bu ihtimali güçlendiriyor: “Partimiz (…) Türkiye’nin birleştirici gücü olmak zorundadır. Bu konuda da yol almaktadır.” “Birleştirici güç” denince akla ilk gelenin Kürtler olduğunu hepimiz biliyoruz.
Umalım ki, izlediğimiz kapışma mevki-makam ve iktidar paylaşma çekişmesinden ibaret kalmasın, siyasî tercihlere ilişkin tartışmaya, CHP de siyasî partiye dönüşsün.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2025
30.12.2024
24.12.2024
15.12.2024
1.12.2024
15.11.2024
21.10.2024
7.10.2024
22.09.2024
5.07.2024